"And Introducing McNamara", sanatçının çocukluğundan bugüne kadarki hayatından kesitler sunan belgeleri izleyiciyle buluşturan otobiyografik bir çalışma. Sanatçının, ilkini 2010 yılında New York’ta, Elisabeth Dee Gallery’de gerçekleştirdiği iş, ilk etapta izleyiciye, anlattıklarının bir performans olup olmadığına dair sorular sordurabiliyor. McNamara, hayatındaki önemli anları, son iki yıldır kendisine ait olmayan belgeler üzerinden anlatıyor.
Duvarlarda anakronik bir biçimde asılı Jimmy Carter t-shirtlerinin, yırtık kağıtların, bez çantanın, birkaç karalanmış kağıdın sanatçının hayatında anlamı büyük. Büyükbabasının yeşil çizmeleri, sanatçının performanslarında da kullandığı, bazen güç aldığını hissettiği, geçmişle bağını sürdürdüğü birer ikona dönüşmüş. Duvarda asılı Jimmy Carter t-shirtlerini Amerika’daki her başkanlık seçiminde tekrar tekrar giyiyor olması, seçimlerin ne kadar ciddiye alınması gerektiğini sorgulatır.
Çocukluğunun geçtiği Arizona’dan New York’a yerleştiğinde, dans etmenin yasaklandığı, kavga etmenin ise özgür olduğu barlara giderken, yanında her adımının izini bırakan bir kağıt taşır. Üzerinde dans eder kimse görmeden. Kağıdın yırtık bölümü, kavganın çıktığı anı gösterir.
Duvarda, ‘Whitney Houston Biennale’ yazılı bir çanta ve bienal sırasında çekilmiş birkaç fotoğraf yer alır. McNmara sonsuz enerjisiyle anlattıkça daha çok soru sormak istersiniz. Sanatçı, bulunduğu yeri sahneye, kendisini ise modern zaman masalcısına dönüştürür. Bir araya gelen belgeler aynı zamanda McNamara’nın koşulsuzca kabullenilmiş durumlara kendi direniş biçimini getirdiğini gösterir.
Sanatçı, Natasha Stag ile söyleşisinde (http://bombsite.com/articles/6426) aslında çok da konuşkan olmadığını belirtirken, yaptığı performansların insanlarla buluşmak ve tanışmak için bir yol olduğunu söylüyor. ‘’And Introducing McNamara’’nın, sanatçının pratiğiyle örtüştüğü noktayı ise şöyle açıklıyor ‘’Performans sırasında bedenim sanat eserinin bir parçası oluyor, aynı zamanda insanlarla konuşma halim beni işin dışına çıkarıyor’’.
Daha önce beş gün süren aynı performansın sonunda – İstanbul'daki 3 gün sürmüştü - artık konuşamaz hale gelen McNamara’nın pratiğine baktığınızda, aslında en çok hatırlananların ‘The Sacred Band of Thebes’, ‘Whitney Houston Biennale’ ve ‘Still’ gibi sanatçının yarattığı kurgu mekana insanların müdahalesine izin verdiği işler olduğunu görüyoruz. McNamara’nın performansları, etrafındakileri ‘oyuna’ kattığı, kendisiyle birlikte herkesin bedensel sınırlarını ve hayalgüçlerini zorladığı sürece büyüyor.
Daha önce beş gün süren aynı performansın sonunda – İstanbul'daki 3 gün sürmüştü - artık konuşamaz hale gelen McNamara’nın pratiğine baktığınızda, aslında en çok hatırlananların ‘The Sacred Band of Thebes’, ‘Whitney Houston Biennale’ ve ‘Still’ gibi sanatçının yarattığı kurgu mekana insanların müdahalesine izin verdiği işler olduğunu görüyoruz. McNamara’nın performansları, etrafındakileri ‘oyuna’ kattığı, kendisiyle birlikte herkesin bedensel sınırlarını ve hayalgüçlerini zorladığı sürece büyüyor.
Daha önce beş gün süren aynı performansın sonunda – İstanbul'daki 3 gün sürmüştü - artık konuşamaz hale gelen McNamara’nın pratiğine baktığınızda, aslında en çok hatırlananların ‘The Sacred Band of Thebes’, ‘Whitney Houston Biennale’ ve ‘Still’ gibi sanatçının yarattığı kurgu mekana insanların müdahalesine izin verdiği işler olduğunu görüyoruz. McNamara’nın performansları, etrafındakileri ‘oyuna’ kattığı, kendisiyle birlikte herkesin bedensel sınırlarını ve hayalgüçlerini zorladığı sürece büyüyor.