17 AĞUSTOS, SALI, 2021

Paris’in Kalbinde, Geçmişin Görkemi, Çağdaşın Çarpıcılığı: Pinault Koleksiyonu

Paris’in yeni modern sanat müzesi La Bourse de Commerce’de sanatseverlerle buluşan dünyanın en büyük sanat koleksiyonlarından biri olan Pinault Koleksiyonu üzerine bir yazı.

Paris’in Kalbinde, Geçmişin Görkemi, Çağdaşın Çarpıcılığı: Pinault Koleksiyonu

Sanat dünyası, son iki aydır açılışı iki kez ertelenen ve dünyanın en büyük koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapacak olan Paris’in yeni modern sanat müzesi La Bourse de Commerce’de açılan Pinault Koleksiyonu’nu konuşuyor.

La Bourse de la Commerce, Paris’in merkezinde yer alan inanılmaz görkemli bir bina. Emile Zola’nın deyimiyle, Paris’in göbeğini oluşturan Les Halles’in (Hal Binalar Kompleksinin) hemen yakınında, Center Pompidou’ya yürüme mesafesinde. Bina, 16. yüzyılda Catherine de Medici’nin özel konağı olarak inşa edilmiş. Önünde oldukça ihtişamlı “Medici Sütunu” adı verilen bir dikilitaş yer alıyor. Bu devasa bina, 18. yüzyılın ikinci yarısında buğday deposu olarak kullanılmış. 19. yüzyılın sonunda da emtia borsasına dönüştürülmüş. Binanın sahibi olan Paris Belediyesi, binada yeni bir kültür alanı yaratma gerekçesi ile Paris Ticaret ve Sanayi Odası’ndan (CCİ) Ocak 2017’de binanın boşaltılmasını istemiş, aynı yılın 27 Nisan tarihinde Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, binanın Pinault Koleksiyonu’na ev sahipliği yapacağını duyurmuştu. Daha sonra François Pinault ile uzun vadeli bir kira sözleşmesi imzalamış ve böylece elli yıl boyunca binanın tüm işletim haklarını ona bırakmıştı.

François Pinault’nun daha önce İtalya-Venedik’te açtığı Palazzo Grassi ve Pointe de la Douane adlı iki müzesi daha mevcut. Fiat Grubu’ndan satın alınan Palazzo Grassi ile Büyük Kanal üzerindeki 16. yüzyıldan kalma gümrük binası Punta Della Dogana aynı zamanda Venedik Bienallerinin önemli mekânları olarak da biliniyor. Ama uzun yıllardır hayallerinde Paris’te bir müze açmak olan Pinault bu isteğini Paris Belediyesi’nin kendisine şehrin kalbinde bir yer ve sergileme alanı olarak olağanüstü bir bina vermesiyle birlikte gerçekleştirme şansına sahip oldu. Aynı isteğe sahip diğer büyük bir koleksiyonun sahibi Pinault’nun ezeli rakibi, LVMH grubunun başındaki isim, Bernard Arnault idi. Bernard Arnault müzesini Bois de Bolougne parkının içinde kendisine tahsis edilen ve elli beş yıllığına kiraladığı alanda mimar Frank Gerry’nin tasarımını gerçekleştirdiği müze binasını inşa ederek ziyaretçilerine kavuşturmuştu.

La Bourse de Commerce’i tasarlama görevi ise, Venedik projelerinde François Pinault ile zaten iş birliği yapmış olan Japon mimar Tadao Ando’ya verildi. 1995 Pritzker Mimarlık Ödüllü Tadao Ando, ​​19. yüzyıldan kalma cam çatının altında binanın merkezine 50 cm kalınlığında beton ve metalden yapılmış dokuz metre yüksekliğinde ve otuz metre çapında bir silindir yerleştirdi. Kendisiyle yapılan söyleşilerde Tadao Ando, mevcut olan yapının 35 metre yüksekliğindeki orijinal kubbesinin altına yeni, dairesel, devasa bir beton silindir koyarak müzenin kendisinin de “Dünyanın kültür merkezi olan Paris’in içinde, bir kültürel merkez olma” misyonunu gerçekleştirdiği yorumunu getirdi. Beton silindirle çevrili yapının merkezinde “Monumental Eserlere” adanmış bir merkezi teşhir alanı mevcut. Grand Palais’de yıllardır heyecanla beklenen “Monumenta” sergileri gibi bu eserlerin de site-spesific, yani bu alan için üretiliyor olmaları bekleniyor. Binanın orijinal duvarları ve sonradan koyulan beton silindir arasında yer alan koridorda ise ayrı bir sergileme alanı, birinci ve ikinci katlarında dört sergi odası, bodrum katında bir sergileme mekânı ve büyük bir oditoryum yer alıyor.

Tüm bu dört yıllık çalışmanın ardından yenilenen ve çağdaş bir sanat merkezine dönüştürülen, La Bourse de Commerce, 22 Mayıs Cumartesi günü modern sanatlar müzesi olarak ziyarete açıldı. Fransa’nın en büyük servetlerinden birine sahip 84 yaşındaki François Pinault’nun koleksiyonu 1960’lardan günümüze kadar resim, heykel, enstalasyon, fotoğraf, video, film ve ses çalışmalarından oluşan yaklaşık 10 bin eseri bir araya getiriyor.

Müzenin açılışı vesilesiyle gerçekleştirilen ilk sergi “Ouverture” adını taşıyor. Sergide Maurizio Cattelan’ın binanın kubbesinin kenarlarına yerleştirdiği ve sergiyi gezen insanları izleyen güvercinlerden, Ryan Gander’ın bu devasa müzenin ziyaretçilerinin ayakları seviyesinde, küçücük bir delik açarak söyleyecek bir sözü olduğunu anlatmaya çalışan faresine, David Hammons’dan, Bertrand Lavier’ye pek çok sanatçının eserini görmek mümkün.

Paris’in son derece yoğun bir bölgesinde yer alan müzenin açılış sergisi için merkezdeki kubbenin altına İsviçreli heykeltıraş Urs Fischer’in, anıtsal balmumu eseri yerleştirilmiş. Mermer görünümlü Sabine Kadınlarının Kaçırılması isimli heykel ve kaidesi de dâhil olmak üzere tamamı balmumu olan heykelin altı ay içinde yavaş yavaş eriyerek yok olacağı bir çalışma bu. Floransa’daki Piazza della Signoria’yı süslemek için Medici tarafından 16. yüzyılda Giambologna’ya yaptırılan Sabine Kadınlarının Kaçırılması’nın görünüşte mükemmel bir kopyası olan Fischer’in heykeli, yıllara meydan okuyan orijinalinin aksine altı ay boyunca yanarak yavaşça eriyecek ve sonunda yok olacak.

Eserin etrafını çeşitli dönemlere ait sandalyeler ve sanatçının yakın arkadaşı olan ve üç adet eseri yukarı katlarda görülebilecek Rudolf Stringer’in heykeli çevreliyor.

Urs Fischer, eserinin yok olmaya mahkûm olma gerekçesini, “Paris’te bir pastane veya fırını düşünün orada her şey çok güzel ve günün sonunda tüm bu güzelliklerin hepsi insanlar tarafından yenilip bitirilmiş oluyorlar. Bu eseri de bir pastane ile Louvre arasında bir yerde düşünebilirsiniz.” diyor. Replikasını yapacağı eseri seçerken heykelin Michelangelo’nun David’i veya Pieta’sı kadar ünlü olmasını istemediğini ama iyi yapılmış ve bilinen bir eser seçmek istediğini, Giambologna’nın Floransa’nın Sinyorlar Meydanı’nda bulunan Sabine Kadınlarının Kaçırılışı eserinin bünyesinde barındırdığı formallik, ustalık, dikey yükselişindeki barok dinamizm ile bu eserin yaratma amacına tam olarak uygun olduğunun altını çiziyor. Sergi sırasında sanatçının bu eseri seçmesine neden olan bütün bu değerler eriyerek yok olacak ve rastgele bir şekilde, yatay ve informal, hatta şekilsiz bir şekilde yeni bir form oluşturacaklar. Dinamik bir değişim ve dönüşümün içinden geçerek yok olacaklar.

Seyirciye vermeye çalıştığı geçicilik, süreksizlik ve yok oluş duygularıyla birlikte, bir sanatçının bu duygularla baş edebilmesinin ne kadar güç olduğu gerçeğini ise en güzel biçimde, bir sanatçıyı, Rudolf Stringer’i eserle aynı alana yerleştirerek sağlıyor. Eserle birlikte Rudolf Stringer’de yok olacak, hatta eserden daha önce.

​Fischer, esere üçüncü bir boyut katarak, çeşitli dönemlerde üretilmiş genelde ofis sandalyelerinin mumdan heykellerini de kompozisyona ekliyor. Bu sandalyeler aslında dizayn tarihini takip etmeyen daha çok ergonomi kurallarınca şekillenmiş, fakat yine de modern dizaynın tamamen dışında kalmayan ürünler ve bu yönleriyle de olaya endüstriyel üretim olarak yeni bir bakış açısı getiriyorlar. Özellikle bugünü temsil ediyorlar.


Ticaret Borsası bir bina ve açılım olarak, aslında kolonyal bir ticaretin getirdiği servetin bir simgesi olmuş yıllarca. Bu sandalyeleri, özellikle tüm dünyada, her yerde en az insanlar kadar çok sayıda bulabileceğimiz, görebileceğimiz uçak sandalyelerini bugünün temsili olarak ele almak mümkün. Bu anlamda Giambologna ve eseri, Avrupa’nın özellikle son yıllarda yaşadığı kimlik krizi içinde çok daha anlamlı.

Fischer, Pinault Koleksiyonu Müze Müdürü Martin Bethenod ve müzede açılan ilk sergi olan “Ouverture” sergisinin küratörü Caroline Bourgeois ile yaptığı bir söyleşide “Hepimiz bin yıllık bir anlaşmazlığın sebep olduğu İkinci Dünya Savaşı’nın arkasından yaşanan bir nevi akşamdan kalma durumundan hiçbir zaman kurtulamadık ve savaşla çözülmemiş pek çok konunun önümüze bu kadar hızlı bir şekilde tekrar getirileceğini asla tahmin etmedik.” diyor. Dolayısıyla; geçmişin sarsılmaz değerlerine karşılık, günümüzde devamsızlık, geçicilik, korumaya karşı bir reddetme ve sonuç olarak “YARATICI YIKIM”ın savunma mekanizmasına sığınmak zorunda olduğumuzu bizlere kendi yarattığı eserleri yok ederek çok net bir şekilde gösteriyor.

​Paris, 2021 yılı itibariyle yeni bir modern sanat müzesine sahip oldu ve artık dünyanın en güzel şehrini ziyaret etmek için yeni bir neden daha var.

0
6531
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage