Merih Akoğul yazdı… Kadıköy “yaka”dır.
Kadıköy “kıta”, tarihi bir bıçak gibi kesen; “Boğaz”ın en olmadık tarafı.Tek başına bir direniş örgütü gibidir. Küçük mermer timsahlar, yılgın boğalarla helalleşirler ayrı meydanlarda. Kokular birbirine karışır, anılar konserve olarak satılır. Ekaliyet mutlu, Adalar’a gidilmezse Çarşı’da dolaşılır.
Kadıköy “yaka”dır.
Kadıköy “kıta”, tarihi bir bıçak gibi kesen; “Boğaz”ın en olmadık tarafı.
Tek başına bir direniş örgütü gibidir. Küçük mermer timsahlar, yılgın boğalarla helalleşirler ayrı meydanlarda.
Kokular birbirine karışır, anılar konserve olarak satılır. Ekaliyet mutlu, Adalar’a gidilmezse Çarşı’da dolaşılır.
Gemiler canıdır Kadıköy’ün, kestirmeden açılan damara yama ve akşamları evlerden bozma meyhanelerinde şairlerin ipi çekilir.
Kadıköy “Moda”dır bazılarına; yol boyu başı sevilen yorgun köpekler ve üzgün kedilerin yanından geçilir. Herkesin suskun, hayvanı uyanır içinde.
Eski kitaplarla yenilerin düellosu, geçmişin antikalara sinen kokusu, havuzların denizle nöbet değişimi, can çekişen rutubetli evlerin tükürdüğü eskiler: Alırız alırız, bitmez; Kadıköy’ün cinneti… Yağmurlar bıraksa, Haydarpaşa’da “Gar” olup, yakmak ister kendini.
Bu insanlar, Suadiye’ye Bağdat üzerinden tam gaz gitmeyi, yıkılmış köşklerin hayaletini fona alıp denize sülyeni ancak bitmiş ama bordası boya görmemiş yorgun filikalar gibi inmeyi ve içeriye su sızdırmadan şişmeyi Kadıköy kıyılarında öğrenmişlerdir.
Kadıköy tüm yoksulların hayırsever olduğu, tüm zamanların Vivaldi’nin “Mevsimler”i gibi yaşandığı, Gotik korkuların Barok coşkularla kur farkı olmaksızın el değiştirdiği, brandaları ve dar/bar ara sokaklarıyla başka bir çağın yaşandığı, tüm depremlerde en sabırsız fayın arkasına saklandığı ve veda aryası söylemeden dimdik giden bir semttir.
Süt kardeşi Üsküdar ve semalarında kartalların cirit attığı gurbetteki kardeşi Beşiktaş ile kurdukları üçgenin içinde tıpkı masallarda olduğu gibi uyum içinde yaşarlar. Ama uykunun en tatlı olduğu “02.00-04.00” nöbeti hep Kadıköy’e yazılır.
Kadıköy İstanbul’un “An(a)kara”sıdır. Kadıköy’de, kilise ile ezan, cami ile çan sesi yakın akrabadır. Kadıköy acelecilere sabır, münzevilere de yaşama tutunma gücü vermiştir. Kaybedenler Kulübü ile Kazananlar Grubu’nun yıllardır aynı masada -ama hiç konuşmadan- oturması bundandır.
Engin Güneysu’nun memleketi Samsun’u -onca güzelliğine rağmen- Kadıköy için bıraktığı rivayet olunur. Onun için, fotoğraf makinesinin icadına da sanki bu semt vesile olmuştur. Engin’in fotoğraflarında tüm coğrafyaların Kadıköy gibi çıkması da bundandır. Artık, Engin de Kadıköy’dür.