18 ARALIK, PERŞEMBE, 2014

Gerçeklikle fantazya arasında zamansız anlatılar

Konularına yaklaşımları ve fotografik teknikleri çok farklı olsa da gerçeklikle fantazya arasında salınan görüntüler yaratmaları hasebiyle birbirine göz kırpan üç fotoğrafçının -Roger Ballen, Vee Speers ve Matt Wilson'un- Paris'te açılan son sergileri üzerine notlar...

Gerçeklikle fantazya arasında zamansız anlatılar

Işıklar şehri Paris, her ne kadar tüm yıla yayılan sergiler ve etkinliklerle sanatseverler için sürekli bir çekim merkezi olsa da, fotoğrafseverler açısından Kasım aylarının yeri bir başkadır. Bu yıl on sekizincisi gerçekleşen ve özellikle koleksiyonerler, galeriler ve kurumlar için yılın en önemli buluşma noktası olan Paris Photo fuarı ve iki yılda bir dönüşümlü olarak düzenlenen Photoquai Fotoğraf Bienali ile Paris Fotoğraf Ayı (Mois de la Photo à Paris) nedeniyle, Kasım aylarında tam anlamıyla fotoğrafın başkenti olur Paris. Tabii ki bu yıl da gelenek değişmedi ve biz de davete icabet ederek Paris'in yolunu tuttuk.

Altercation, 2012, Arşivsel pigment baskı, 90x90 cm, Ed.5 © Roger Ballen, Galerie Karsten Greve Köln, Paris, St Moritz izniyle

Paris Photo'yu bir kenara bırakırsak, aralarında William Eggleston, Garry Winogrand ve Alberto García-Alix gibi isimlerin sergilerinin de bulunduğu yüzü aşkın sergi ve birçok paralel etkinliğe programında yer veren Mois de la Photo ve elli küsur serginin yer aldığı Mois de la Photo Off sayesinde yine şehri tavaf ettik desek yalan olmaz. Ama tek bir yazıda tüm bunlara yer vermenin imkânı olmadığından, yaptıkları işlerle gerçeklikle fantazya arası dünyalar kuran farklı janrlardan üç ismin son dönem işlerini gösterdikleri sergilerine bakacağız. (1)

Five hands, 2006, Arşivsel pigment baskı, 90x90 cm, Ed.10 © Roger Ballen, Galerie Karsten Greve Köln, Paris, St Moritz izniyle

Kuşların hükümrânlığındaki bir sığınak

Günümüzün en nevi şahsına münhasır fotoğrafçılarından Roger Ballen'ın son kitabıyla aynı ismi taşıyan 'Asylum of the Birds' (Kuşlar Sığınağı) sergisiyle başlayalım. 1950 New York doğumlu Ballen, otuz yılı aşkın bir süredir jeologluk ve maden şirketlerine danışmanlık yapmak üzere gittiği Güney Afrika'da yaşıyor. Fotoğrafçılığının ilk dönemlerinde var olan belgeleme kaygısını zamanla ardında bırakıp fotoğraflarıyla yeni bir gerçeklik yaratma peşine düşen Ballen, kendi 'var olmayan ülkesi'ne ait imgeleri hayata geçiren bir fotoğrafçı. Ballen'ın fotoğraflarında toplumun 'marjinal' olarak nitelendirdiği insanlar, onların yaşadıkları mekânlar, bu mekânların duvarlarındaki tuhaf çizimler, teller ve kordonlar gibi garip nesneler ve canlısından oyuncağına çeşit çeşit hayvanlar başrolde yer alıyor. Tüm bu unsurlar, Ballen'ın fotoğraflarında sıradışı bir denge içerisinde birbirlerinin önüne geçmeden var olabiliyor. Fotoğraflarına büyük anlamlar yüklemeyen ve zihninde oluşan imgeleri bu dünyanın olanakları ve malzemeleriyle canlandıran Ballen, fotografik yaklaşımına dair şunları söylüyor: "Fotoğraf, içinde bulunulan an ile ilgili bir sanat. Başka sanatlarda bu durumun etkisi o kadar da görülmüyor. Çekime başlarken fotoğrafın içinde oluşacak hareketleri tamamıyla tahmin etmeniz mümkün değil, en azından insanlarla çalışırken böyle. İçinde insan olmayan fotoğraflarımda bile aynı şeyi defalarca fotoğrafladığımda farklı görüntülere ulaşmayı çok ilginç ve büyüleyici buluyorum. (...) Aslında fotoğraflarda nasıl bir kurgu olacağına önceden karar vermiyorsun tam anlamıyla. Bugüne kadar yaşadığımız tecrübelerle veya başımızdan geçenlerle şekillenen bir bilinçaltımız var. Aklımda yapmak istediklerim varsa da bunlar o 'an'ın bende uyandırdıklarıyla değişebiliyor." (2)

Headless, 2006, Arşivsel pigment baskı, Ed.20 © Roger Ballen, Galerie Karsten Greve Köln, Paris, St Moritz izniyle

Ballen, Galerie Karsten Greve'nin (3) üç katına yayılan 'Asylum of the Birds' serisindeki fotoğrafları, altı yıla yayılan bir süreçte, Johannesburg'un bir banliyösünde, insanlar ve hayvanların tam anlamıyla bir arada ve iç içe yaşadığı -neresi olduğu gizli tutulan- bir 'ev'de çekmiş. (4) Absürd ve ürkütücü bir tiyatro oyununun sahnesi gibi duran bu gerçeküstü mekânda, Ballen'ın kurguladığı mizansenlerde rol alanlar ise bu evin sakinleri, yani insanlar ve hayvanlar ve de özellikle her daim ortalıkta olan kuşlar. Ballen'ın çoğu çalışmasında olduğu gibi natürmort ve portre arasında bir yerlere konumlandırılabilecek çok katmanlı bu fotoğraflarda, bu gizemli mekânın duvarlarında yer alan çizimler de önemli bir rol üstleniyor. Kimi zaman Ballen'ın kimi zaman da süjelerinin çizdiği bu resimler, fotoğrafçının sokak sanatları ve grafitiye olan düşkünlüğünün devam ettiğinin de bir göstergesi. 10 Ocak'a kadar devam eden 'Asylum of the Birds', 'öz'ü ararken insan aklının katmanları arasında dolaşmaktan çekinmeyen Ballen'ın radikal ve tarif edilemez olanı tanımlamaya çalışmaktan vazgeçmediğinin en taze ve en uç kanıtı. Roger Ballen'ın kucağında bir kuşla galerinin girişinde izleyicileri karşılayan maketi de serginin bonusu.

'Asylum of the birds' sergisinden genel görünüm Fotoğraf: © Serdar Darendeliler

Çocukluklarının kaybının ardından kurşun geçirmeyen kahramanlar

Yüzünde göz kırpan bir domuz maskesi, belinde satır, üzerinde kasap önlüğüyle bir genç kız. Omuzlarında beyaza boyanmış geyik boynuzları, vücudunun üstü çıplak, kırılgan ifadeli gözlerini izleyiciye dikmiş bir genç erkek.

Untitled#15, 'Bulletproof' serisinden, 013, 120x96 cm © Vee Speers, School Gallery Paris / Olivier Castaing izniyle

Fotografik yaklaşımını, "Sürüyü takip etmeyi sevmiyorum. Aynı anda hem rahatsız edici hem de güzel olabilen fotoğaflarla izleyicileri baştan çıkarmayı ama benim dünyama girebilmeleri için onlara bir alan da bırakmayı tercih ediyorum. Portrelerim izleyici şaşırtan ve karmaşık duyguları açığa çıkaran öğeleri bir araya getiriyor; fantezi ve gerçek, aşikâr ve beklenmedik arasında bir yere konumlanan hikâyeler anlatıyor." sözleriyle özetleyen Speers'in School Gallery'deki sergisi, fotoğraflar kadar fotoğraflarda kullanılan kostümler ve aksesuarların da yer aldığı sunumuyla da dikkat çekiciydi.

'Bulletproof' sergisinden genel görünüm Fotoğraf: © School Gallery Paris / Olivier Castaing

Ev denilen bu yere yapılan uzun yolculuk

Geldik bu yazının konusu olan son sergiye. İngiliz fotoğrafçı Matt Wilson'un Galerie Les Filles du Calvaire'de (7) 30 Kasım'da sona eren 'This Place called Home' (Ev denilen bu yer) başlıklı sergisine... Wilson, tam anlamıyla bir seyyah. Çantası sırtında yollara düşen ve bu yolculuklarda yaşadığı karşılaşmaları ve bu karşılaşmalar neticesindeki hislerini, tarif edilmesi çok da kolay olmayan fotoğraflarına aktaran bir seyyah. Tıpkı Robert Frank'in açtığı yoldan ilerleyen Stephen Shore, Joel Sternfeld, Alec Soth ve niceleri gibi... Onlardan farklı olarak gerçeklikle fantazya arasında gidip gelen, daha plansız programsız, daha hafif bir yol hikâyesi anlatıyor Wilson. Avrupa'dan başlayan, sonra memleketi İngiltere'ye uzanan, Doğu Avrupa'yı unutmadan tekrar Avrupa'ya dönen, sık sık Fransa'yı uğrayan, arada Küba'ya sapan ve nihayetinde de Amerika'ya sıçrayan bir yol hikâyesi bu....

Untitled Picacho #10, 'Untitled USA' serisinden, 2011 © Matt Wilson, Galerie Les filles du calvaire izniyle

Günümüzün trendi büyük ebatlı baskıların aksine barındırdığı detayları anlamanız için iyice yaklaşmanızı gerektiren küçük boyutlu fotoğraflarında Wilson, neredeyse zamansız hikâyeler anlatıyor. Bu fotoğraflar ondokuzuncu yüzyıl İngiliz edebiyatının başeserlerinde tasvir edilen manzaralara öykünmeler de olabilirler, Flaman ressamlar ailesi Bruegheller'in elinden çıkma manzaralara da... 

'This place called home' sergisinden genel görünüm Fotoğraf: © Serdar Darendeliler

Wilson'un fotoğraflarında ilk başta anlamlandıramadığınız bir 'bozulmuşluk' var. Fakat bu 'bozulmuşluk' hiçbir şekilde fotoğraflarda anlatılan hikâyelerin önüne geçmiyor, tam aksine o hikâyelerdeki hissi kuvvetlendiriyor. Gün ışığındaki puslu görüntüler, gecenin karanlığındaki grenli detaylar, suluboyayı anımsatan solgun renkler... Fotoğraflar sanki bugüne ait değil de 70'li yıllardan kalmış gibi duruyorlar. Bunun sebebi, Wilson'un kullandığı tarihi geçmiş filmler. Bu teknik bozulmuşluğu zamanla ehlileştiren Wilson alan derinliği, ters ışık gibi parametreleri de işin içine katarak gerçek ile kurgu arasındaki sınırları bulanıklaştıran bir anlatı yaratıyor. Ve ister bir insanla olsun ister boş bir sokakla, 'ev denilen bu yer'e doğru çıktığı uzun yolculuk sırasında yaşadığı karşılaşmaları kendi kişisel tarihiyle harmanlayarak hikâyeleştiriyor. Biz izleyicilere de merak edip kendi kişisel tarihimiz ışığında bunları okumak düşüyor.

Notlar:

(1) Adı geçen etkinliklerle ilgili daha fazla bilgi için sırasıyla: 
http://www.parisphoto.com, http://www.photoquai.fr, http://www.moisdelaphoto.fr, http://www.moisdelaphoto-off.org

(2) 'Ustalar: Roger Ballen', Refik Akyüz, Geniş Açı Fotoğraf Sanatı Dergisi, Sayı 47, Mayıs-Haziran 2004

(3) Kariyerine sanat simsarı ve yayımcı olarak 1969 yılında başlayan Karsten Greve'nin bir Yves Klein solo sergisiyle 1973'te Köln'de açtığı Galerie Karsten Greve'nin Paris, Milano ve St.Moritz'de de üç şubesi bulunuyor. http://www.galerie-karsten-greve.com/

(4) Bu ürkütücü fotoğrafların ardındaki hikâyeleri Roger Ballen'ın ağzından dinlemek ve 'Kuşlar Sığınağı'ndaki çalışma pratiğini görmek isteyenler, Ben Crossman'ın yönettiği 6.5 dakikalık kısa filme göz atabilir: https://www.youtube.com/watch?v=Mv-E6S51VCo

(5) Portföyünde ağırlıklı olarak genç isimlere yer veren School Gallery Paris, altı yılın ardından, geçtiğimiz Ocak ayında Marais'nin merkezindeki küçük mekânından Haut-Marais'deki 240 m2'lik yeni mekânına taşındı. http://schoolgallery.fr/

(6) Vee Speers'ın altı yıl arayla fotoğrafladığı gençlerdeki değişimi görmek için: http://www.schoolgallery.fr/artists/vee-speers/birthday-partybulletproof-20072013

(7) 1996 yılında, iki katlı eski bir endüstriyel binada faaliyete geçen ve portföyünde soyut resim yapanlardan multidisipliner işler üretenlere geniş bir sanatçı yelpazesine yer veren Galerie Le Filles du Calvarie, Türkiye'den fotoğrafçı Yusuf Sevinçli'yi de temsil ediyor. http://www.fillesducalvaire.com/

0
5250
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle