17 AĞUSTOS, CUMA, 2018

Round Robin, Sınırları Zorlayan Murat Ertel’le Geliyor!

26-30 Eylül 2018 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan, heyecanla beklediğimiz Red Bull Music Festival İstanbul’un konseptlerinden biri: Round Robin. Doğaçlama müziğin ön planda olduğu, farklı disiplinlerden 14 sanatçının yer alacağı Round Robin, Zen ve Baba Zula gibi alternatif müzik topluluklarının öncü isimlerinden Murat Ertel’in küratörlüğünde gerçekleştirilecek.

Round Robin, Sınırları Zorlayan Murat Ertel’le Geliyor!

Bu yıl, Red Bull Music Festival İstanbul’da Gaye Su Akyol ve Bubituzak’ın Yılmayan Şeytan özel konseri “Art of B-Movies”; Little Simz, Zebra Katz, Ezhel, Kamufle ve Dostları “East vs West”; Talaboman, Dopplereffekt ve pek çok sanatçı ile sabaha kadar kesintisiz müzik deneyimi sunan “20 Years of RBMA: A Celebration” kategorileriyle Murat Ertel’in öncülüğünü yaptığı emprovize düet gecesi Round Robin yer alıyor. Round Robin sahnesinde göreceğimiz  sanatçılar ise: Ah! Kosmos, Cahit Berkay (Moğollar), Dr. Das (Asian Dub Foundation), Gökçe Gürcay (Gevende), Eralp Güven (Islandman), Hans Joachim Irmler (Faust), Lydia Kavina, Şirin Pancaroğlu, Aybike Çelik Özbey (reptilians from andromeda), Okay Temiz, Hakan Vreskala ve daha sonradan açıklanacak isimlerden oluşuyor. Round Robin’in küratörü Murat Ertel’le modern ve geleneği harmanlayan müziğini, kullandığı enstrümanları, beslendiği duyguları ve tabii ki Round Robin’deki sanatçıların belirlenme süreci ve sanatçıların buluştuğu ortak noktaları konuştuk.

Öncelikle, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü mezunusunuz, ayrıca babanız da Türkiye’nin önemli grafik tasarımcılarından biri. Öte yandan Sinematek’in kurucu üyelerinde de yer alıyor. Film ve grafik gibi birçok sanat dalı ailenizde yer edinmişken sizi müziğe çeken şey ne oldu?

Babam sinema için: “Bütün sanatları birleştiren bir sanat” derdi. Hakikaten sinemanın içinde bütün sanatlar var. Yine de sinema alanına yönelmek istemedim. Babamdan sanat disiplinlerinin sınırlarını zorlamayı öğrendim. Müziği seçerken de onun sınırlarını zorlayıp tiyatro, şiir, dans hatta sinemaya doğru ilerletmeyi düşündüm. Bana kalırsa en güçlü sanatlardan biri. Teknolojiden yararlansa da yararlanmasa da insanın ruhunu doğrudan etkileyen fiziksel olarak da bir hareket yaratan, çok önemli bir sanat. Çok bilinçli değil, daha çok ilkel bir seçim olduğunu düşünüyorum.

Davul, saz, darbuka gibi enstrümanlara ilginiz çok öncesinden geliyor bildiğim kadarıyla. Elektronik müzikle birleştirme fikri nasıl ortaya çıktı?

Bu enstrümanları çok seviyordum hatta annemin söylediğine göre beşiğimde Adnan Varveren’in Abidik Gubidik Twist parçası çaldığında göbek atmaya başlıyormuşum. O parçada da tını olarak oldukça saz ve darbuka var. En etkileyici sesler onlardı. 21. yy’da yaşıyoruz ve icatlardan yararlanıyoruz. Sanat da teknolojiden yararlanıyor. Bu enstrümanların hem elektronik müzikle birleşmesi hem de kendilerinin teknolojik icatlar hâline gelmesi çok ilgimi çekti. Sazı her zaman severdim ama elektro-saz bence bambaşka bir şey. Bana çok ilginç geldi ve yapılmamış şeyleri yapabileceğim bir alan olduğunu düşündüm. Elektronik müziğe de geleneksel müziğe de meraklıyım. İkisinin birleşmesi çok doğal bana kalırsa.

Müziğinizde modern dönem tınıları yakalarken âşıkların, halk ozanlarının eserlerinden esintiler de duyuyoruz. İki dönemi nasıl harmanlıyorsunuz?

Değişik türde müzikler dinlemekten hoşlanıyorum. Tıpkı, yalnızca Hollywood filmleri seyretmek beni sıktığında Çin, Macar, Kore filmlerini seyrettiğim gibi değişik kültürlerin müziklerini de dinlemekten hoşlanıyorum. Modern müzikten de geleneksel müzikten de hoşlanırım. Bu noktada birtakım seçimler söz konusu. Tür, aslında çok önemli değil. Caz müziğin içinden de çok sevdiğim insanlar var ama caz müziğinden hoşlanıyorum diye ortaya çıkamam herhâlde. Caz müziğini yapan bazı insanları seviyorum, bazılarını sevmiyorum. En çok esin aldığım müzisyenlerse sanırım âşıklar. Onların söz ve sazlarıyla, halk ve gerçekle inanılmaz bir biçimde bağlantı kurduklarını izleyip, bundan etkileniyorum. Bence, şamanlarla da büyük ilgileri var. Bir tür Blues’cu da diyebiliriz onlara. Yalan söylemiyorlar ve makyaj yapmadan müzik yapıyorlar. Bu yüzden çok etkileyici. Ama âşıklık geleneği sanırım askeri darbelerle kesildi. Günümüzde bu geleneği yaşattığımızı düşünüyorum. Modern sesleri, elektronik sazın seslerini kullanarak âşıklar ve ozanlarla bir bağlantı kurma isteği, bu harmanın gerçek olmasını sağlıyor.

Brenna MacCrimmon, La Yegros, Mehmet Güreli gibi isimlerle yaptığınız çalışmalardan bahsedelim. Bu ortaklıklar müziğinize nasıl bir yaklaşım getirdi?

Konuklar olunca, kendi müziğiniz dışında o konukların da size gösterdiği bir yol oluyor. Bu bağlantı, onlarla yapılan müzikte yönlendirici ve güçlü oluyor. Onlardan birtakım şeyler öğrenmeye ve esinlenmeye başlıyorsunuz. Böylelikle aranızda bir diyalog başlıyor. Bu da kendini ifade etmeye çalışan sanatçıya bir arkadaşlık, dostluk hissi getiriyor. Beraber bir şey yapma, bir ekip hissi, bilmediğiniz birtakım şeylere doğru yelken açma isteği veriyor. O çok ilginç bir şey.

Bu yıl ilk defa gerçekleşecek olan Red Bull Music Festival’de yer alan Round Robin’in temasını siz belirliyorsunuz. Etkinlikte yer alan sanatçılar, hangi yönleriyle ortak bir nokta oluşturuyor?

En önemli nokta herhâlde özgün olmaları, kopyacı olmamaları. Bir de benim katılım gösterecek sanatçıları sevecek ya da zaten seviyor olmam. Arkadaşlarımın, dostlarımın ve beraber çalıştığımız ekibin önerilerine de her zaman açığım. Ama onlarca gelen öneriden; sevmediklerim, inanmadıklarım ya da “Bana göre değil, yeterince özgün bir şey yapmıyor”, “Bu, şu dönem müzisyenlerine benziyor, yeni bir şey yapmıyor” diye düşünüp de elediklerim çok oldu.

​Ortak noktaları herhalde devrimci müzisyenler şeklinde hissettiğim müzisyenlerden oluşması ve beni bir şekilde etkilemeleridir. Epey duygusal davrandığımı düşünüyorum. Yetkinliklerine çok fazla bakmadan, heyecan duyduğum müzisyenleri seçmeye çalıştım. Ekipten ve arkadaşlarımdan gelen önerilerle, daha önce hiç bilmediğim ya da bazılarının adını duyduğum müzisyenler de bu listeye dâhil oldu. Gerçekten ilginç bir durum. Ben de ne olacağını bilmiyorum. Emprovizasyonda zaten sürprizler mutlaka olmalı ve risk alınmalı. Yoksa emprovizasyon olmaz. 

Bu tarz konserlere çok aşina değiliz, doğaçlama olacağı için de merakımız oldukça yüksek. O gecenin kurgusundan biraz bahsedebilir misiniz?

Ben de çok merak ediyorum açıkçası, iyi olacak mı diye. Gecenin kurgusu şöyle; ben küratör olarak çalmayacağımı zannediyordum. Küratörler meğerse geceyi başlatıyormuş, çok sevindim. İlk ben çalmaya başlayacağım. Beşinci dakikada ikinci bir müzisyen bana katılacak. Bir de finali belirlemek istedim. Finalde de Gevende grubundan Gökçe Gürçay çalacak. İlk beş dakikada davul olmasını istedim. İkinci beş dakika ise “body percussion” yani vücudunu vurmalı çalgı olarak kullanarak sonlanacak bir bölüm izleyeceğiz. Son beş dakikada ise Gökçe yalnız kalacak. Tek kurgu bu. Bunun dışında üçüncü insan sahneye geldiği anda ilk gelen çalmayı bırakacak.  Zincir bu şekilde devam edecek.

​Tarzlar arasında vurgu yok, bir uyum söz konusu değil. Halk müziği, elektro müzik ve klasik müzik gibi pek çok türden gelen sanatçılar var. Bu çeşitlilik hoşuma gidiyor. Sanat disiplinindeki sınırların ortadan kalkmasını istemek gibi müzik türleri arasındaki sınırların kaldırılmasını da daha ruh açıcı olarak düşünüyorum. Kavramsallaştırmadım bunu ama hep sevdiğim müzisyenler olsun istedim. Kim kiminle, nasıl eşleşecek bunu da bilmiyorum. Şansa bırakıp, çekiliş yapmak istiyorum. Red Bull ekibiyle bu tarz çekilişler yaptık ve olumlu dönüşleri oldu. İlginç oluyor gerçekten. Kim, kiminle, nasıl eşleşecek bilinmesin istiyorum. Sanatçıların da bilmesini istemiyorum. Hatta ben de bilmeyeyim.

Round Robin temasında Okay Temiz, Cahit Berkay gibi isimlerin yanında dikkatimizi çeken genç sanatçılar da var. Yeni nesil müzisyenler arasında kimleri takip ediyorsunuz?

Burada seçtiğim yeni nesil müzisyenler ve grupları takip ediyorum. Onları dinlemeye çalışıyorum ama çok fazla dinlediğim söylenemez. Daha çok müzik yapmak üzerine konsantre oluyorum. Müzik dinlemek azaldı hayatımda. Ama seçtiğim genç müzisyenler dışında aklıma Ezhel’in Kökler Filizleniyor’u geldi. Onu seviyorum.

Beş gün boyunca sürecek Red Bull Music Festival İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce müzikseverleri neler bekliyor?

Bir müzik macerası bekliyor bizi. Bence çok iyi tasarlanmış bir festival. Çok yaratıcı. Genelde konser durumları hep klâsik bir formüle dayalıdır. Red Bull Music Festival’de bunun kırıldığını ve arkada parlak fikirleri olan, yaratıcı bir grup olduğunu düşünüyorum. Çok memnunum, bence Türkiye’de yapılan en iyi festivallerden biri. Yalnızca, biraz daha uzun sürebilir. Eğer süre de uzatılırsa, bence Türkiye’nin en iyi müzik festivali olacağını çok rahat söyleyebilirim.

Sizi yakında göreceğimiz projeler arasında başka neler var?

Bu sıralar, epey film müziği yapıyoruz. Herhâlde beşe yakın film müziği yaptık. Bunlar zamanla sinemalarda gösterilecek. Bunun dışında, Baba Zula’nın yeni albümüne hazırlanıyoruz. Bir de ilk kurduğum bir grup var, Mavi Güneş 69. Onun bir 45’liği üzerine çalışıyoruz. O da beni heyecanlandırıyor. Bu 45’lik ve Baba Zula’nın albümü epey zamanımı alacak sanırım. 2019’da yayımlanmasını planlıyoruz. Bir de eşimle beraber hazırladığımız toplama bir albüm var, elektro saz toplama albümü. O da sanırım 2019’da yayınlanacak.

0
6530
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage