18 EYLÜL, ÇARŞAMBA, 2013

Akıntıya Karşı “Mikro Festivaller”

“Alper Maral yine festivaller üzerine yazdı.”
Küresel piyasa dinamikleri her şeyi şişiredursun, birçok alanda ayakta kalabilmek, bırakın, var olabilmek için iyiden-iyiye küçülmek, hareket serbestisi kazanmak kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Akıntıya Karşı “Mikro Festivaller”

Küresel piyasa dinamikleri her şeyi şişiredursun, birçok alanda ayakta kalabilmek, bırakın, var olabilmek için iyiden-iyiye küçülmek, hareket serbestisi kazanmak kaçınılmaz hâle gelmiştir. Bir yanda tüm sanat pratiğini -üretimini, dolaşımını, izlenirliğini, hatta kuramsallaştırılma süreçlerini -gölgesinde bırakan “mega-projeler,” “dev etkinlikler,” vb. tüm hayatı kaplayan pazarlama hamleleri kitleleri dönüştüredursun, diğer yanda böylesi bir toplu satışa, sürü folkloruna; sistemi semirtecek, ancak yığında kaybolacak gönüllü fonksiyonerliklere kültürünü, üretimini, deyişini ve söylemini tahvil etmeyen, tersine; duruşunu, ilkelerini savunan, küçük fakat etkili varlık biçimleri de filizlenmekte…

Sanatın birçok alanında olduğu gibi müzikte de, özellikle giderek daha da marjinalleşen, dar nişlere sıkışan Yeni Müzik üretiminde, böylesi bir stratejinin işlerlik kazandığını, hatta giderek bu konvansiyona neredeyse mahkûm olduğunu, söylemek abartılı olmaz.  Festivalleri etkisine alan star-sistemi; finans-kapitale tahvil edilmiş sponsorluk, aracılık ve küratöryal dinamikleri, kültür üretimini ve dolaşımını tarihte görülmediği kadar çiğ bir biçimde, yalınkat pazarlama nesnesine dönüştürmüştür. Bu sürece uygun olmayan
-ya da net bir biçimde kendini bu sürecin dışında tanımlamak isteyen- üretimler içinse, sadece tam anlamıyla alternatif, hatta, deyim yerindeyse: “gerilla tipi” örgütlenmeler kaçınılmaz olmuştur.

Yaklaşık on yıl kadar önce, bir “milenyum” folkloru olarak gelişen bazı kavramlara değinelim, öncelikle: İlki, “SMS-konseri”  olsun. Sistem çok basit: reklâm, ilân, tanıtım, vs. ile uğraşılmıyor, potansiyel dinleyicilere toplu SMS (kısa mesaj) atılıyor, zaten sınırlı sayıda dinleyici bir tür cemaat oluşturduğundan neredeyse homojen, kapalı bir topluluğu küçümen bir mekânda ağırlamak kolaylıkla mümkün oluyor. Masraf minimum, beklenti-sonuç oranı makul, net kazanç: samimiyet.

Diğer bir kavram ise “mikro festival.” Adı üstünde: Konsept ve hedef net, katılım örneklemi belli, maliyet düşük, riziko az-eh tabiî, maddi kazanç da az; ancak ötesindeki getirileri azımsanamayacak boyutta.  Bir ya da birkaç günle sınırlı; geleni gideni belli, mekân ve lojistik gereksinimi makul, kısaca derli-toplu, çerçevesi belirgin bir tür festival. Artful Living’de yayınlanmış, daha önceki bir yazımızda bir örneği vardı: Odessa’da yıllardır gerçekleştirilen “two days & two nights of new music/iki gün iki gece yeni müzik” festivali…

http://www.artfulliving.com.tr/detay/iki-guumln-gece-non-stop-festival (erişim: 09.07, 2013). Ülkemizde de azımsanmayacak sayıda, ve belki de çok daha önemli olmuş böylesi festivaller gerçekleştirildi. Örneğin, 2001’den itibaren, 5 kez gerçekleştirilen Akdeniz Çağdaş Müzik Günleri… Etkisi Türkiye’den çok uluslararası çağdaş müzik çevrelerinde olan bir festival. Ya da Yeni Müzik Kooperatifi’nin girişimleri: 2008’den beri, her yıl Türkiye’nin başka bir yerinde, son derece nitelikli bir workshop/rezidans/festival programı gerçekleştiriliyor; kurucusu besteci ve etnomüzikolog Ahmet Yürür çevresinde toplanan, çoğu genç Türk kompozitör, her yıl Kooperatif’in daimî ya da konuk toplulukları için sıradışı yapıtlar üretiyor; bunlar yaklaşık bir haftalık bir ortak çalışma sürecinde prova ediliyor, ilk temsilleri yapılıyor ve kaydediliyor. Dünyanın önde gelen topluluklarından Stockholm Saxophone Quartet, Ivo-Nilsson Duo, New Music Coop Combo kooperatifin daimî topluluklarından. Bir de kombinasyonlarla, Devlet Operası ve Senfoni Orkestraları elemanlarının katılımlarıyla oluşan geniş nefesli çalgılar toplulukları; ya da Asyalı katılımcıların katkılarıyla erhu gibi geleneksel Çin müziği çalgılarıyla zenginleşen topluluklar ve bunlar için üretilen yeni yapıtlar girişimin alâmet-i farikası. 2012 yılında ilki gerçekleştirilen Asyalı Kompozitörler Festivali (İzmir) gene dünya çapında ses getiren bir etkinlik olarak çerçevesi net, etkisi büyük ve köklü bir “mikro-festival” olarak anılabilir.

Giderek artan sayıda spesifik festivalin/etkinliğin izler-kitlesine ulaşması da son derece sevindirici. Barok ve öncesi dönemlere yönelen festivaller; elektronik ve yeni medyaya koşut etkinlikler, hatta son derece taze Doğaçlama Müzik Günleri, vb., bu girişimlere güzel örnekler. Her etkinliğin yeri ayrı muhakkak; ancak otuz sponsorla, on beş tırla, büyük patırtıyla gelen, en ucuz bileti 300-bilmem-kaç liraya satılan bir konserin yanında, çitlembik bütçesiyle, elinde enstrümanı, valiziyle gelen; geldiğine sevinen, ötesinde sevindiren, çalmadan atölye çalışması yapan, öğrencilere destek atan, mütevazı sanatçılarla gerçekleştirilen senli-benli, samimî etkinliklerin varlığı da bir o kadar önemli. Her şey para değil. Parayla alınabilecekler var, alınamayacaklar var. Şairin dediği gibi: “Güzel şeyler pahalıdır, derler, oysa güneşin batışı bedava!”

0
3020
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage