GÜNDEM
  • 23-12-2025

    Döne Otyam ve Hakan Irmak’ın direktörlüğünde, Mardin Sinema Derneği’nin ev sahipliğinde düzenlenen, küratörlüğünü Çelenk Bafra’nın üstlendiği Mardin Bienali’nin 7. edisyonu, 15 Mayıs-21 Haziran 2026 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşacak.

    Peugeot’nun ana sponsorluğunda gerçekleştirilecek olan Mardin Bienali’nin “GÖKzemin” kavramsal çerçevesi açıklandı. Mardin Bienali’nin kavramsal çerçevesi günümüz sanatının gerçek ile hayal, maddi ile manevi, politik ile poetik arasında kurduğu ilişkileri Mardin bağlamında görünür kılıyor.

    Gök ile yer, bireysel ile kolektif, geçmiş ile gelecek arasında bir düşünce ve duygu hattı kuran bienal, izleyiciyi, birbirine tezat gibi görünen uçlar boyunca katmanlı bir yolculuğa davet ediyor. Ufku ikiye bölen “gök” ve “zemin”i yan yana getiren 7. Mardin Bienali, birbirine uzak sanılan dünyalar arasında sessiz bir geçit açıyor. İzleyiciyi hem yukarıya hem de içeriye doğru uzanan çok katmanlı bir deneyime davet eden bienalde, bölgenin kültürel hafızasında özel bir yere sahip olan kuşlar rehberlik ediyor. Mardin’in taşlarına sinmiş hikâyeleri ve coğrafyasına özgü rüzgârları ardına alan kuşlar; gökyüzü ile yeryüzü arasında süzülürken, kentin farklı noktalarındaki sergiler, mekâna özgü yerleştirmeler ve performanslar arasında rotalar çiziyor.

    Bienalin kavramsal pusulası, Türkiye’nin batısı ve doğusundan, ilk bakışta birbirine karşıt gibi görünen iki edebi yapıta işaret ediyor: Aristophanes’in Kuşlar adlı komedyası ve Ferîdüddîn Attâr’ın Kuşlar Meclisi olarak bilinen mesnevisi Mantıku’t-Tayr. Her iki metin de kuşları yalnızca doğanın bir parçası olarak değil; arayışın, eleştirinin, direnişin ve dönüşümün simgeleri olarak ele alıyor. 2010’dan bu yana düzenlenen Mardin Bienali, tarihinde ilk kez, bu edisyonuyla birlikte, eski şehrin sınırlarının dışına çıkarak Dara Antik Kenti, Deyrulzafaran Manastırı ve Kızıltepe’deki sergileriyle izleyiciyi bölgenin farklı coğrafi ve kültürel katmanlarını keşfetmeye davet ediyor.

    Künye:
    1. Mardin 
    2. Mardin Sabancı Müzesi 
    3. Deyrulzafaran Manastırı
    4. Dara Antik Kenti
    ​5. Kızıltepe Ateşler Hamamı

    0
    0
    438
  • 23-12-2025

    PİLEVNELİ, 15 Ocak-14 Şubat 2026 tarihleri arasında Lal Batman’ın “The Grand Excess” başlıklı kişisel sergisini Dolapdere’deki mekânında sanatseverlerle buluşturacak.

    Lal Batman, “The Grand Excess” başlıklı sergisinde, sosyal medyanın parıltılı yüzünü sorgularken, geçmişin zarafetini günümüzün yapay ihtişamıyla yüzleştiriyor. Antik Mısır ve Yunan dönemlerinden 18., 19. ve 21. yüzyıllara uzanan tarihsel katmanlar; Güney Amerika, Uzak Doğu, Orta Doğu ve Batı kültürlerinin estetik anlayışlarıyla bir araya geliyor. Bu karşılaşma, yalnızca bir tesadüf değil; çağımızın yüzeyselliğine yöneltilmiş derin ve katmanlı bir eleştiri niteliği taşıyor. Batman’ın eserleri dijital ve plastiği yan yana getirerek; mürekkep, akrilik, doğal ve cam taşlar ile inciler kullanılarak oyma dokulu kâğıtlarda hayat buluyor. Malzeme çeşitliliğinin etkileşimi, izleyiciye yoğun bir duyusal deneyim sunarken, tarihsel belleğin bugüne taşınan canlı, dokunulabilir parçalarına dönüşüyor.

    “The Grand Excess”, geçmişin estetik değerlerini çağdaş bir bağlamda sunan görsel bir manifesto olarak öne çıkıyor. Farklılıkların yalnızca yan yana değil, birlikte var olabileceğini vurgulayan bu sergi; ihtişamı sadece bir gösteriş biçimi değil, kültürler arası diyalog, direnç ve uyumun zamansız bir sembolü olarak yeniden tanımlıyor. Öte yandan sergide öne çıkan konulardan birisi, MG Gülçiçek tarafından, sanatçının hikâyesi ve enerjisini yansıtmak üzere tasarlanıp geliştirilmiş ve izleyicilere duyusal bir koku deneyimi yaşatacak olan özgün bir parfüm. Bu kokunun sergileme alanında eserlere eşlik edecek olması, izleyicilere daha derin bir duyusal etkileşim sunarak sanatın çok boyutlu doğasını vurguluyor. Serginin bir diğer öne çıkan unsuru ise Berk İçli’nin sergi için özel olarak bestelediği müziği ile öne çıkan ses deneyimi. İçli’nin çalışması, Batman’ın katmanlı eserlerine eşlik ederek izleyicilere özel bir deneyim sunmayı hedefliyor. Bu ses tasarımı, izleyicilerin Batman’ın temalarını daha derinlemesine deneyimlemelerine olanak tanırken, sergi atmosferini zenginleştiriyor.

    Künye:
    1. Venus of Algorithmic Desire
    ​2. Where No One Truly Sees

    0
    0
    704
  • 23-12-2025

    CEYHUN’un “Giriş” başlıklı Türkiye’deki ilk kişisel sergisi 18 Ocak 2026 tarihine kadar Barın Han’da sanatseverlerle buluşuyor.

    CEYHUN’un yeni sergisi “Giriş”, sanatçının resim, müzik, performans ve yazı arasında kurduğu katmanlı pratiğin belirli bir eksende kristalleştiği bir başlangıç alanı olarak konumlanıyor ve bu bağlamda, sanatçının son yıllarda geliştirdiği düşünsel ve estetik evrenin ilk açılımını sunuyor. Sergide yer alan resimler, popüler kültür, mitoloji, Helenistik ikonografi ve antik dönemden alınan görsel ve kavramsal referansları bir araya getiriyor. Bu yoğun referans alanı, sanatçının tarih, felsefe, sosyoloji, günümüz kültürü ve kişisel deneyimle kurduğu ilişkileri görünür kılıyor. Resimlerde belirgin bir anlatıdan ziyade, izleyicinin okuma biçimine göre sürekli yeniden örgütlenen çoğul bir yapı bulunuyor. Figürler, tekil temsiller olmaktan çok, sanatçının farklı zamanlara, kimliklere ve duygusal yoğunluklara ait “personaları” olarak işlev görüyor. İnsan ölçeğindeki bu resimlerde, yüzeydeki canlılık ve hareketlilik, yer yer varoluşsal sorgulamalarla karşılaşıyor. Bedensel jestler, tekrar eden eylemler ve kimlik performansları, doğrudan temsil üzerinden değil, sembolik katmanlar aracılığıyla ele alınıyor. Böylece işler, güç, kırılganlık ve dönüşüm gibi temalara dair sezgisel bir düşünme alanı açıyor.

    Serginin ikinci katında yer alan video işler, süre, tekrar ve dayanıklılık kavramları etrafında yapılandırılmış performatif eylemlere odaklanıyor. Her video, tek bir hareketin uzun süre devam ettirilmesi üzerinden, bedenin zamansal ve psikolojik boyutlarını araştırıyor. Bu eylemler ne teatral bir performans ne de belgesel bir kayıt olarak konumlanıyor; daha çok, düşünsel bir sürecin bedensel karşılığı. Bu yapı içinde müzik, hareket ve imge, ayrışmış disiplinler değil, ortak bir üretim modelinin farklı yönleri olarak ele alınıyor. Bu çerçevede “Giriş”, sanatçının pratiğine dair bir sonuç ya da kapanış önermiyor; aksine, ileride daha kapsamlı şekilde ele alınacak meselelerin erken biçimlerini sunuyor. Sergi, izleyiciyi tekil bir okuma modeline yönlendirmek yerine, yavaş açılan ve geri dönülebilir bir deneyim alanı öneriyor.

    Künye:
    1. Medusa Head on the Floor of the Basilica Cistern_Yerebatan Sarnıcı’nın Zeminindeki Medusa Kafası, 2025, oil on canvas, 53.5x40cm
    2. Enter, 2025, oil on canvas, detail
    3. Gold Standard, 2025, oil on canvas, 150x70cm
    4. Narcissi, 2025, oil on canvas, 150x70cm

    0
    0
    322
  • 23-12-2025

    Justyna Bednarek’in evden kaçan çorapların şaşırtıcı maceralarını anlattığı, Daniel de Latour’un resimlediği kitabı Siyah Çorap Çetesi, Filiz Özdem’in çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.

    8-10 yaş grubu okuruna yönelik bu kitabında Bednarek, Siyah Çorap ve arkadaşlarının nefes kesen maceralarını mizahi bir dille içtenlikle anlatıyor. Çünkü ne de olsa çorabın hayatı gerçekten muhteşemdir, diyor.

    ​Evden kaçan çorapların şaşırtıcı maceraları arkadaşlık, kardeşlik, sevgi, yardımseverlik, şefkat ve cesaret üzerine yepyeni hikâyelerle devam ediyor. Siyah Çorap bir köpekbalığının midesini boylamaktan nasıl kıl payı kurtuluyor? İnci gibi gözler kime ait? Hepsinin cevabını veriyor Siyah Çorap Çetesi.

    0
    0
    343
  • 22-12-2025

    İstanbul Modern, Cumhuriyet dönemi ve Türkiye modern tarihinin en önemli kadın sanatçılarından Semiha Berksoy’un çok yönlü üretimlerini bir araya getiren “Tüm Renklerin Aryası” başlıklı sergisini 22 Ocak’tan itibaren sanatseverlerle buluşturacak.

    Flormar sponsorluğunda düzenlenen “Tüm Renklerin Aryası” sergisi, Semiha Berksoy’un sahne sanatlarından görsel sanatlara, sinemadan edebiyata uzanan üretimini bir araya getiriyor. Sanatçının opera, tiyatro, resim ve edebiyat arasında kurduğu özgün ilişkiler, 200’ü aşkın yapıt aracılığıyla izleyiciye aktarılıyor. Berlin’deki çağdaş sanat müzesi Hamburger Bahnhof’ta 6 Aralık 2024-11 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleşen retrospektif, İstanbul Modern’de “Semiha Berksoy: Tüm Renklerin Aryası” başlığıyla yeni bir küratöryel bakış açısı, özgün sergi kurgusu ve farklı yapıt seçkisiyle izleyicilere sunuluyor. Sanatçının yaratıcı süreçleri ve yaşamına odaklanan sergi, ses kayıtları, görüntüler, efemera ve fotoğraflarla zenginleştiriliyor. Türkiye’deki en kapsamlı Semiha Berksoy sergisi olma özelliğini taşıyan “Tüm Renklerin Aryası”, Flormar’ın ana sponsorluğunda izleyiciyle buluşuyor.

    Hamburger Bahnhof – Nationalgalerie der Gegenwart direktörleri Sam Bardaouil ve Till Fellrath’ün sergi tasarımından ilham alınarak İstanbul Modern küratöryel ekibi tarafından kurgulanan “Semiha Berksoy: Tüm Renklerin Aryası”, müzenin şef küratörü Öykü Özsoy Sağnak, küratörü Deniz Pehlivaner ve asistan küratörü Yazın Öztürk tarafından hazırlanıyor.

    0
    0
    515
  • 22-12-2025

    Adam Phillips’in Harry Houdini ve Emily Dickinson dahil olmak üzere dört kaçış sanatçısının yaşamını inceleyerek okuru toplumdaki ve kendi içindeki kaçış kavramı üzerine düşünmeye yönlendirdiği kitabı Houdini’nin Kutusu Kaçış Sanatı Üzerine, Oya Gürbahçe’nin çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı.

    Hiç kimse kaçma arzusu ve ihtiyacından kaçamaz. Dört kaçış sanatçısı örneğini analiz eden Phillips, okurların kendi içlerinde gizlenen kaçış sanatçılarını tespit etmelerini sağlıyor. İnsanların neden kendilerini en çok kaçış anında canlı hissettiklerini hatırlatıyor. Houdini’nin Kutusu Kaçış Sanatı Üzerine kitabı ister bir şeyden kaçıyor olalım ister bir şeyle kaçıyor olalım (Icarus, Oedipus ya da Narcissus gibi; kurban ya da tiran olarak) neden kaçmamız gerektiğini ve neye kaçmak istediğimizi de tanımlamadan kendimizi tanımlayamayız diyor.

    0
    0
    375
  • 22-12-2025

    New York merkezli bağımsız şarkıcı ve söz yazarı Sera Savaş, 23 Aralık Salı akşamı Babylon’da konser verecek.

    Uzun bir aranın ardından İstanbul’da dinleyicisiyle buluşacak olan Sera Savaş, son dönemde “Kafamın İçi Bir Meyhane” adlı şarkısıyla geniş bir dinleyici kitlesine ulaştı. Son Güzel Havalar ve Tesadüf Noktası albümleriyle dikkat çeken Savaş; duygusal anlatımı, gitar ağırlıklı düzenlemeleri ve 90’lar ilhamlı sound’u ile tanınıyor. Amerika’da müzik eğitimini tamamlayan, çocukluk yıllarını Ankara’da geçiren Sera Savaş, Türkçe ve İngilizce besteleriyle hem yerel hem uluslararası dinleyiciye hitap ediyor.

    ​Sera Savaş konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    475
  • 22-12-2025

    Müze Gazhane, Uras Kızıl küratörlüğünde düzenlenen “Toz, Yıldızları Gölgede Bıraktığında” başlıklı grup sergisini 25 Aralık 2025-22 Mart 2026 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak.

    ​Gizem Akkoyunoğlu, Ozan Atalan, Alpin Arda Bağcık, Kıymet Daştan, Benal Dikmen, Sinem Dişli, Başak Kaptan, Kaan Kemal Öner, Ali Miharbi, Ekin Saçlıoğlu ve Damla Sari’nin eserlerinden oluşan “Toz, Yıldızları Gölgede Bıraktığında” başlıklı sergi, 19. yüzyılın sonlarında İstanbul’un aydınlatma ihtiyacını karşılayan bir mekânın tarihsel belleğine dolaylı bir bakış sunuyor. Aydınlanmayı bir metafor olarak ele alan sergi, ışık ve karanlık etrafında şekillenen çağdaş sanat pratiklerini bir araya getiriyor.

    0
    0
    631
  • 22-12-2025

    Giorgio Parisi’nin yeteneği, hayal gücünün sadeliği ve büyüsüyle hem eğlendiren hem de sorular sorduran beş uyku vakti öyküsünden oluşan kitabı Yeşil Sinek ve uyumak istemeyenler için başka öyküler, Camilla Pintonato’nun illüstrasyonları ve S. İpek Ortaer Montanari’nin çevirisiyle Can Çocuk’tan çıktı.

    7 yaş ve üzeri tüm okurlara yönelik olan bu öykülerde dede torun ilişkisinden değerlere pek çok tema işleniyor. Dedeleri Nobel Ödüllü bir fizikçi ve aynı zamanda dâhi bir masal mucidi olsaydı hangi çocuk uyumak isterdi ki?

    “Çok yakından fotoğraflanmış bir sinek gördüğümü söylemek istemiştim. Kocaman gözleri ve yeşil bir gövdesi vardı.’’
    “Mikroskopla çekilen böcek fotoğrafları harika oluyor,’’ diyor dede.
    “Ama artık uyku vakti.’’
    “Off!’’
    “Off!’’
    “Off!’’
    “İstediğiniz kadar oflayıp puflayabilirsiniz ama artık uyuyoruz,’’ diyen dede ışığı söndürüyor.
    “Ama önce bize bir masal anlat…’’ diyor büyük torun.
    “Ama herhangi bir masal olmasın…’’ diyor ortanca.
    “İçinde sinek olan bir masal olsun!’’ diye bağırıyor küçük torun.”

    0
    0
    460
  • 21-12-2025

    Sinema tarihinin iki zamansız yapımı Beyaz Noel (White Christmas, 1954) ve Şahane Hayat (It’s a Wonderful Life, 1946), 27 Aralık Cumartesi günü Kundura Sinema’da gerçekleşecek “Yılbaşı Restore Klasikleri” seçkisi kapsamında sinemaseverlerle buluşacak.

    Beykoz Kundura, yılın son günlerini klasik Hollywood sinemasının iki önemli yapımıyla karşılamaya hazırlanıyor. 27 Aralık Cumartesi günü Kundura Sinema’da düzenlenecek “Yılbaşı Restore Klasikleri” seçkisi kapsamında Beyaz Noel (White Christmas, 1954) ve Şahane Hayat (It’s a Wonderful Life, 1946) restore kopyalarıyla arka arkaya gösterilecek.

    Saat 14.00’te gösterilecek olan Beyaz Noel (White Christmas), yönetmen Michael Curtiz imzasını taşıyan görkemli bir müzikal olarak Hollywood’un altın çağına uzanıyor. Irving Berlin’in şarkılarıyla hafızalara kazınan film, savaş sonrası Amerika’sında geçen hikâyesiyle dostluk, dayanışma ve iyimserlik temalarını merkezine alıyor. Saat 17.30’da gösterilecek olan Şahane Hayat (It’s a Wonderful Life) ise Frank Capra’nın sinema tarihine armağan ettiği en güçlü dramatik anlatılardan biri olarak öne çıkıyor. Film, Noel arifesinde hayatının ağırlığını omuzlarında hisseden George Bailey’nin yaşadığı varoluşsal kırılma üzerinden ilerliyor. Kendisini çıkmazda hisseden George’un, koruyucu meleği Clarence aracılığıyla kendi yokluğunun sevdiklerinin ve yaşadığı kasabanın hayatında yaratacağı boşluğu görmesi üzerine kurulu bu anlatı; bireyin görünmeyen bağlarını, dayanışmanın dönüştürücü gücünü ve insan hayatının değerini merkezine alıyor.

    Yılın bitişine eşlik eden bu özel program, her tekrar izleyişte anlamı derinleşen, sinema tarihi içinde birer ritüele dönüşmüş yapıtlara odaklanıyor. Program, yalnızlıkla dayanışma, umutsuzlukla yeniden başlama arzusu arasında kurulan duygusal eşik üzerinden, yılbaşı mevsiminin sinematografik belleğini yeniden hatırlatmayı amaçlıyor. Klasik Amerikan sinemasının dramatik derinliği ile müzikal görkemini bir araya getiren bu iki film, yılbaşı dönemine hem biçimsel hem de duygusal bir temsil alanı açıyor.

    ​“Yılbaşı Restore Klasikleri” seçkisi hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    593
DAHA FAZLA
Geldanlage