Mike Kenny’nin uyarladığı, Mehmet Ergen’in Türkçeleştirdiği Ezop Masalları, Lerzan Pamir yönetiminde Zorlu Çocuk Tiyatrosu’yla 12 Ekim’de Zorlu PSM %100 Studio’da prömiyer yapıyor.
Mehmet Zorlu Vakfı bünyesinde 2003 yılından beri çocuklarla buluşan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, Kaplumbağa ile Tavşan’ın yarışını, Aslan ile Fare’nin beklenmedik bağını, Kurt ile yaramaz bir çocuğun karşılaşmasını ve Karga’nın hikâyesini şarkılara eşlik eden kahkahalarla sahneye taşıyor. Aslı Tandoğan, Mert Aydın, Mert Şişmanlar ve Zeynep Güngörenler oyunculuğuyla sahnelenecek oyun 4-8 yaş arası çocuklar için müziğin ön planda olduğu interaktif bir anlatım olacak.
Müziği Tolga Çebi, dekoru Barış Dinçel, kostümleri Gül Sağer, koreografisi Lucy Cullingford ve ışık tasarımı Yakup Çartık’ın imzasını taşıyan oyun, oyuncuların aynı zamanda birer enstrüman çaldığı, hayvan sesleri çıkaran aletler kullandığı ve neşenin hiç eksilmediği dinamik gösteri olacak.
Ezop Masalları; ilk gösterisini 12 Ekim pazar günü Zorlu PSM %100 Studio’da minik izleyicileriyle birlikte gerçekleştirecek. Aynı gün 12.00 ve 14.00 saatlerinde sergilenecek ve sezon boyunca Zorlu PSM’de sahnelenecek Ezop Masalları’nın biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Hakan Tamar ve Tayfun Polat tarafından kurulan Radyo Modart’ın konser serisi devam ediyor. Kristal Kit, Hav Hav! ve Düz Mantık’ın sahne alacağı konser 24 Ekim Cuma gecesi Roxy’de gerçekleşecek.
Modern, alternatif, yerli müziğe yer veren Modart, yeraltında veya popüler müzik alanında üretilen, müziğin yaratıcılığıyla ve hâkim piyasa anlayışına getirdiği alternatiflerle ilgileniyor. Radyo Modart’ın konser serisi kapsamında 24 Ekim Cuma gecesi Roxy’de gerçekleşecek etkinlikte; Kristal Kit, Hav Hav! ve Düz Mantık sahne alacak. Konserler öncesi, arası ve sonrasında da Radyo Modart’tan Tayfun Polat ve Hakan Tamar DJ kabininde olacak.
2020’de İstanbul’da kurulan bağımsız bir rock grubu Kristal Kit, müziğinde Indie/Brit rock çizgilerini elektronik dans müziği geçmişinden gelen synth tınılarıyla birleştiriyor. Kirli gitar akorlarının üzerine serpiştirdikleri catchy melodilerle dikkat çeken Hav Hav!, kimi zaman jangle pop titreşimleri, kimi zaman da salaş punk riffleri ve akılda kalıcı sözleriyle dinleyicilere hareketli bir deneyim sunuyor. 2004 yılında İzmir’in Buca ilçesinde kurulan Düz Mantık, 2011 yılına kadar aktif olarak müzik üretti. 2011 sonrasında uzun soluklu bir sessizliğe bürünen grup 2023 yılında devam etme kararı aldı. Bu sürede kadro değişikliğine gidildi. Yeni şarkılar ile yıllar öncesinde yaptığı müzikten günümüze bir geçiş yakalamaya çalışan grup, müzikal anlamda daha olgun bir yaklaşımı benimsedi.
Radyo Modart hakkında detaylı bilgiye buradan, etkinliğin biletlerine ise buradan ulaşabilirsiniz.
Atatürk Oto Sanayi’nin yeni sanat mekânı AOS51, Ceren ve Irmak Arkman küratörlüğünde gerçekleşen “KOMPLEKS“in ikinci sergisini 14 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak.
Ceren ve Irmak Arkman küratörlüğünde gerçekleşen ilk sergi, “KOMPLEKS” başlığı altında sanat üretimi ve sergilenmesinde yaşanan süreçlerin kompleksliğinin altını çizerken, bir sanayi kompleksinin ekosisteminde hayat bulan yeni mekâna da gönderme yaptı. 14 Ekim’de açılacak “KOMPLEKS Vol. 2” sergisi, bu ilk serginin devamı niteliğinde. İlk sergide sokak sanatı, sokak fotoğrafçılığı ve buluntu objelere odaklanarak başlayan yolculuk, bu sergide sokak sanatına ayrılan alan büyüyerek devam ediyor. 10 farklı sanatçının işlerini bir araya getiren yeni sergi, sanatçıların iki ve üç boyutlu işlerini bir arada sergileyerek, bunlar arasındaki ilişkilere, farklılıklara ve benzerliklere göz atıyor. Orijinal tuval üzeri işlerin yanında, tek ve çok edisyonlu baskılar, farklı malzemelerden heykeller ve oyuncaklara uzanan geniş bir yelpazede işlere yer veren “KOMPLEKS Vol. 2”, sokak kültürüne yakın olsa da bu alanda koleksiyonerliğe henüz adım atmamış ya da daha yeni adım atmış izleyicileri, alanın önde gelen sanatçılarıyla bir araya getirerek, giderek büyüyen bir komünite oluşturmayı hedefliyor. Sergide; Bıyıkof, Burak Beceren, Burak Şentürk, Bülent Gültek, Candan İşcan, Cins, Ham, Kerem Ardahan, MRE ve Tuba Girgiç’in eserleri yer alıyor.
İlk edisyonun parçası olan, Furkan “Nuka” Birgün’ün yaptığı bina yüzü ve 3. katta yer alan Çağla Çağlar, Emre Köktaş ve Ci Demi’nin Atatürk Oto Sanayi’de çektiği fotoğraflardan oluşan sergi ise hâlâ görülebiliyor.
Yazar Lee Su-Yeon’un kendi hayat hikâyesinden ilham alarak yazdığı romanı Telefon Kulübesindeki Kız, Müge Kübra Oğuz’un çevirisiyle Düşbaz Kitaplar’dan çıktı.
Lee Su-Yeon, hayatının yarısını depresyon, panik atak ve yeme bozukluğu ile geçirdi. İntihar girişiminden sağ kurtulan biri olarak, yaşamak için terapi almaya, kitaplar okumaya ve yazılar yazmaya başladı.
Kore edebiyatında popüler olan “iyileştirici kurmaca” türünün önemli eserlerinden biri Telefon Kulübesindeki Kız. Kitap, işyeri mobbing’inden ergenlik dönemine, evlilikten ikili ilişkilere, ölümcül hastalık ve yaşlılık gibi temalara odaklanarak gerçekleşen intihar vakalarına Psikolojik Otopsi Merkezi'nde masaya yatırıp vaka incelemeleri yapıyor ve geride kalan gözü yaşlı ailelere iyileştirici reçeteler sunuyor. Bu roman sadece intihar meselesi değil, insana ve insanın iyileşmesine dair kapsamlı bir iyileştirme reçetesi sunuyor.
Kreşendo tarafından hayata geçirilen ve bu sene dördüncü kez katılımcılarını ağırlamaya hazırlanan İstanbul’un müzik buluşması “Bu Festival Bizim” 7, 8 ve 9 Kasım tarihlerinde Paribu Art ve Komünite’de gerçekleşecek.
Kreşendo tarafından, Paribu Art’ın katkılarıyla düzenlenen “Bu Festival Bizim” bu yıl “Köklenme” teması ile gerçekleşecek. “Bu Festival Bizim” kök salma ihtiyacını sorgulayarak ve “Şimdi ve burada köklenmek mümkün mü?” sorusunun peşine düşerek, bizi kendimize, başkalarına ve hayata bağ kurmaya davet ediyor.
Festival kapsamında Paribu Art sahnesinde; 80’lerin synth-pop standartlarını, standart tanımayan elektro-pop algısıyla modernize eden Yunan şarkıcı ve şarkı yazarı Σtella, Türkiye’den çıkıp pop, dans, rock ve elektronik unsurları cesur bir görsel evrenle birleştirerek bölgesel sınırları aşan bir pop kimliği inşa eden ve Diplo, Dua Lipa, Sarah Hudson, King Henry ve Jr. Blender gibi küresel pop üreticilerinin imzasını taşıyan iş birlikleriyle global sahnede de iz bırakan bir müzisyene dönüşen Aleyna Tilki, 2011’de Leeds’te kurulan ve üretimlerine Londra’da devam eden virtüöz müzisyenler, yetenekli prodüktörler ve ilham verici bestecilerin eşsiz ve bulaşıcı bir sound yaratmak üzere bir araya geldiği çok yönlü müzik kolektifi Nubiyan Twist, SWANA bölgesinin müziklerini, Birleşik Krallık ve ötesindeki bas ağırlıklı kulüp türleriyle kusursuz bir şekilde birleştiren özgün kavramsal sound’u ve teknik becerileriyle tanınan, İngiliz-Lübnan kökenli uluslararası üne sahip müzik yapımcısı ve DJ Saliah, farklı zaman ve mekânlarda müzikal ruh hâlleri yaratmaya ve dönüştürmeye yönelik kendine has yaklaşıma sahip olan DJ, müzik küratörü, koleksiyoncu ve radyo programcısı ZOZO, Ragamuffin tarzındaki soul, dub ve reggae etkili üretimleriyle tanınan Londra’da yerleşik neo-soul müzisyeni ve şarkı yazarı Greentea Selecta, Türkiye’ye özgü melodileri; 80’ler ve 90’ların ses dünyasından, özellikle synthesizer ve ritim makinelerinden aldığı ilhamla birleştiren electro-pop ikilisi Soft Analog, bağımsız şarkıcı ve söz yazarları olarak solo kariyerlerine de devam eden Seda Erciyes ve Tuğçe Şenoğul’un birlikte dans etmeyi çok sevdikleri şarkılardan oluşan setlerini dinleyicilerle buluşturdukları 2 MUCH!, çağdaş pop müziğin yükselen isimlerinden biri olarak güçlü vokali ve kendine özgü sahne enerjisiyle dikkat çeken Melis Karaduman, şarkılarında şehrini, ilişkilerini ve sürekli aklında dolaşan soruları işleyen ve alternatif pop ve rock gibi müzik tarzları harmanladığı besteler yapan Göksu, İzlandalı ve İngiliz üç müzisyen tarafından hayat bulan ve politik olanı eğlenceli olanla birleştirmede her zaman usta olan Dream Wife, yolculuğuna 70'lerin sonlarında Boston sokaklarında başlayan ve sokağın müzik hafızasıyla özdeşleşen, barış ve uyum mesajları veren yaşayan efsane The Space Lady, müzik üretmeye ve şarkı sözü yazmaya üniversite yıllarında başlayan Eriç, yaptıkları müzik türünü “bilinçaltı popu” olarak tanımlayan ve dinleyicilerine güvenli bir alan yaratarak, onların iç dünyalarıyla baş başa kalabilecekleri bir deneyim sunmayı amaçlayan TurkodiRoma, ve shoegaze, post-rock ve dream pop sularında dolaşan ve kendi duygusal evrenini sakin ama derin izler bırakan bir dille kuran İstanbul’un alternatif müzik sahnesinin öne çıkan gruplarından Sren müzikseverlerle buluşacak.
Komünite’de ise 70'lerin düşsel pop müziği ile yalın indie müziğinin kesiştiği noktada samimi ses manzaraları yaratan Kazakistan doğumlu, İstanbul merkezli şarkıcı ve söz yazarı MAY, setlerinde eklektik ve türe bağımlı kalmayan ama genelde ortak bir duygu veren müziklere yer veren Shangri La, aldığı caz eğitiminin ekseninde folk, dream-pop gibi janrları birleştirerek sevdiği tüm renkleri bir arada kullanmayı hedefleyen Ankara çıkışlı singer-songwriter Sıla Argun, özgün tarzı ve melankolik melodileriyle tanınan Norveç asıllı Amerikalı müzisyen Okay Kaya ve dertli şarkıları house, disco, funk dokunuşlarla şoka sokan eklektik müzik projesi Derdo Disco katılımcılarla bir araya gelecek.
“Bu Festival Bizim” ile ilgili detaylı bilgiye buradan, biletlerine ise buradan ulaşabilirsiniz.
Neş’e Erdok, Hüsnü Koldaş, Kemal İskender, Nedret Sekban, Resul Aytemür ve Ahmet Umur Deniz’in eserlerini bir araya getiren “Ağaçlar Gibi Konuşmak” başlıklı sergi, 16 Kasım’a kadar Brieflyart Galeri’de sanatseverlerle buluşuyor.
Aslı Bora’nın küratörlüğünü üstlendiği “Ağaçlar Gibi Konuşmak” sergisi, şair Rainer Maria Rilke’nin “Ağaçların arasında yalnız hissetmez insan; onlar hep birlikte ayakta durur,” dizelerinden ilham alıyor. Bir arada olmanın hem yükünü hem de ferahlığını sanat aracılığıyla gösteren sergi, kuşaklararası sessiz diyalogları görünür kılıyor. Farklı kuşaklardan sanatçıları buluşturan sergi, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin köklü geleneğini ve Neşet Günal Atölyesi’nin ortak belleğini, günümüz sanatında yeniden görünür kılıyor. Sergi, bu belleğin bugüne uzanan etkisini izleyiciye sunuyor.
Seçki, aynı atölyeden beslenen farklı kuşakların, kolektif bakışlarını ve özgün yaklaşımlarını yakından inceleme imkânı sunuyor. Neş’e Erdok’un insan ruhunun kırılganlığını yoğun bir gerçekçilikle aktaran figürleri, serginin duygusal yükünü taşıyan en güçlü katmanlardan birini oluşturuyor. Hüsnü Koldaş’ın disiplinli ama deneysel yaklaşımı, işler arasındaki sessiz diyaloglara farklı bir ritim ekliyor. Araştırmacı tavrıyla düşünsel bir omurga kuran Kemal İskender’in işleri, Akademi’nin titiz disiplinini hatırlatırken serginin kavramsal zemininin de altını çiziyor. Nedret Sekban, insan bedeninin dramatik gücünü öne çıkaran figürleriyle serginin görsel yoğunluğunu belirginleştiriyor. Resul Aytemür, Beyoğlu sokaklarının renkli atmosferini işlerindeki güçlü paletle yansıtarak, kentsel belleği canlı bir duyarlılıkla görünür kılıyor. Ahmet Umur Deniz ise toplumsal hafızayı bireysel deneyimlerle harmanlıyor; gerçekleşmiş olayların izini sürerken geleneği çağdaş bir dille yorumluyor ve sergiye geleceğe uzanan bir perspektif kazandırıyor.
Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nin yeni süreli sergisi “Yan Yana” kapsamında serginin küratörleri Dr. Öğr. Üyesi Ali Kayaalp ve Ömer Faruk Şerifoğlu’nun vereceği Yan Yana Konferansları 10 Ekim’de BlackBox’ta başlıyor.
Yan Yana Konferansları’nda, serginin odağındaki sanatçı çiftler Melahat-Eşref Üren ile Eren-Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun hayatları ve eserlerinin sanat tarihimizdeki yansımaları mercek altına alınacak. “Aramızda Bir Şey Var – Melahat Üren” başlıklı ilk konferans, 10 Ekim Cuma 15.00’te BlackBox’ta gerçekleşecek.
Dr. Kayaalp’in “Aramızda Bir Şey Var – Melahat Üren” başlıklı konferansı, sanat tarihi yazımında gölgede kalmış bir kadın sanatçıyı odağa taşıyacak; onun sanatın farklı dallarındaki üretimlerini, Eşref Üren’le olan yaratıcı ve kişisel ilişkisi bağlamında değerlendirerek, bu birlikteliğin her iki sanatçının eserlerine nasıl yansıdığını irdeleyecek.
BlackBox etkinliklerinin biletlerini Biletix’ten ve Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi danışmasından temin edebilirsiniz. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Ukrayna’nın çağdaş sahne sanatları alanında dikkat çeken topluluklarından Elysium Pro Art, Alice’s Mirrorland Adventure ile 17, 18 ve 19 Ekim’de Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde sanatseverlerle buluşacak.
Elysium Pro Art topluluğu, akrobasi, modern dans ve illüzyonu sahne teknolojisinin en yeni olanaklarıyla buluşturduğu Alice’s Mirrorland Adventure gösterisiyle izleyicilere alışılmışın ötesinde bir Alice deneyimi sunuyor. Masalsı bir kurguyu LED ekranlar, 3D projeksiyonlar ve özel ışık-ses efektleriyle güçlendiren topluluk; Alice, Çılgın Şapkacı, Cheshire Kedisi ve Kalplerin Kraliçesi gibi unutulmaz karakterleri büyüleyici bir görsel dünyada yeniden hayat bulduruyor.
2012’de kurulan Elysium Pro Art, bugüne kadar 25’ten fazla büyük prodüksiyon sahneledi; Fransa’dan Suudi Arabistan’a 12 farklı ülkede turnelere çıktı. Monte Carlo Uluslararası Sirk Festivali’nde ödül alan Flash of Splash ikilisinden, Cirque du Soleil sahnesinde yer almış illüzyonistlere kadar pek çok uluslararası sanatçı kadroda yer alıyor. Guinness Rekoru sahibi denge sanatçısı Usenko Iryna ve dünya şampiyonu akrobatlardan oluşan Aquamen grubu da İstanbul sahnesinde seyirciyle buluşacak.
Alice’s Mirrorland Adventure etkinliklerinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Ali Kotan’ın “Bana yüreğini ödünç ver” başlıklı sergisi 10 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında Galeri Siyah Beyaz’da sanatseverlerle buluşacak.
Ali Kotan’ın “Bana yüreğini ödünç ver” sergisi, insan doğasında bulunan gözlem yetisine vurgu yapıyor. Çevreyi duyumsamayı ve yansıtmayı içerisinde barındıran bu yetisiyle insan, gören gözün ötesinde bir algıya işaret ediyor. Sergi, izleyiciyi yalnızca bakan değil aynı zamanda bakılan konumuna taşırken görmenin, duymanın ve hissetmenin hakikatini yeniden hatırlamaya çağırıyor. Kotan, geleneksel yöntemlerle kurguladığı tuval resimlerinde birbirine bakan, gören, izleyen ve izlenen göz imgelerini merkeze alıyor. Sanatçının bir metafor olarak kullandığı bu imge göz, dünyanın hareketli zemininde izleyiciyle karşılaşmayı bekliyor.
İçinde yaşadığımız zaman, çevremizi görmekten, duymaktan uzaklaştıran bir süreci beraberinde getiriyor. Dijital dünyanın içine sıkıştırdığımız / sıkıştırıldığımız bir sürecin içerisinde konumlanıyoruz. Bu sınırlı alanın kurgusunu gösteren sergi; ben ile sen, ben ile biz arasındaki yansımayı birer kopya olmaktan çıkararak bakışın odağını arıyor. Eser ile sanatçı, izleyici ile eser, eser ile mekân arasındaki çift yönlü ilişkiyi, bakarken bakılmak, izlerken izlenmek hâlleri üzerinden yeniden sorguluyor.
Künye:
1. Ali Kotan, Uzun bir yaşamdı tekrarlanan,150×200cm, tuval üüzerine yağlı boya
2. Ali Kotan, Yüreğini bana ödünç ver, 155x200 cm, tuval üzerine akrilik
3. Ali Kotan, Yalnız olanın şarkısı, 2024, tuval üzerine akrilik, 190x150 cm
4. Ali Kotan, Gözlerini bana ödünç ver, 2025, tuval üzerine akrilik, 180x150 cm
5. Ali Kotan, Süzülürken hiçliğe, 2025, tuval üzerine akrilik 180x150 cm
Harriet Armstrong’un genç bir kadının benlik algısının ve fiziksel dünyayla olan ilişkisinin parçalanışını anlattığı romanı Sana Dünyayı Göstermek İsterdim, Handesu Göçmen’in çevirisiyle Holden Kitap’tan çıktı.
Sana Dünyayı Göstermek İsterdim; insan olmanın ne demek olduğunu, birini karşılıksız sevmenin kalpte yarattığı tahribatın boyutlarını gösteriyor okuruna.
Romanın isimsiz anlatıcısı, üniversitenin son sınıfındaki genç kız, kampüs mutfağında karşılaştığı Luke'a sırılsıklam âşık olur. Artık onu düşünmediği tek bir an bile yoktur. Çevresindeki dünyayı gözlemlemeye, hayatla bağlantı kurmaya çalışır. Her şeyi anlamak, şeylerin özünü kavramak ister. Dünyadaki bütün kavramları öğrenmenin onu, bir şeyin parçası haline getirebileceğini, çevresiyle bağ kurmasını sağlayacağını düşünerek kavramlardan oluşan PowerPoint sunumu bile hazırlar. Kavramların, anlamsızlığı aşacağını ümit eder. İnsan olmak ne demektir? Birini karşılıksız sevmenin kalpte yarattığı tahribatın boyutları nereye uzanır? Zihnimizi ve bedenimizi nasıl dinlendirebiliriz?