
Mamut Art Project, 12. edisyonunu 10-14 Aralık tarihleri arasında Yapı Kredi bomontiada ve eş zamanlı olarak mamutartproject.com üzerinden sanatseverlerle buluşturacak.
Beylerbeyi İçecek Pazarlama, Jotun, Kalif, Samsung ve Yapı Kredi bomontiada’nın desteğiyle gerçekleştirilen Mamut, bu yıl baskı, bio art, desen, fotoğraf, heykel ve kinetik enstalasyon gibi farklı disiplinlerde eser üreten Türkiye genelinden 33 sanatçıyı ağırlıyor. Farklı üretim biçimlerini bir araya getiren bu seçki, yeni kuşağın özgün ifade biçimlerini güçlü bir şekilde görünür kılmayı amaçlıyor.
Sanatçılara teknik donanım, görünürlük, profesyonel yönlendirme, iletişim ve satış alanlarında kapsamlı destek sağlan Mamut’ta yer alan sanatçılar; koleksiyonerlerle tanışma, galeri temsilciliği fırsatları yakalama, ulusal ve uluslararası sergilere katılma ve rezidans programlarına erişim gibi güçlü imkânlara sahip oluyor.
Mamut Limited, yeni seramik seçkisini etkinlikle eş zamanlı olarak sanatseverlerle buluşturuyor. Platform, eserleri dijital ortamda sürekli erişilebilir kılarken, yıl boyunca etkinlikler ve iş birlikleriyle sanatla buluşmayı mümkün kılıyor. Sadece kariyerinin başındaki sanatçılara değil, deneyimli ve yerleşik yaratıcı isimlere de açık bir platform olarak sanat üretimine çeşitlilik katıyor. Yeni seçki hem Mamut Limited bünyesindeki hem de yeni seramik sanatçılarının eserlerini kapsıyor. Sergi Yapı Kredi Bomontiada 4. Kat’ta ve çevrim içi olarak www.mamutlimited.com üzerinden de erişilebilecek.
Künye:
1. Aida Teimourlouei Fine Art Baskı, 45x67.5 cm, 2018
2. Dilara Tan Ağaç, Fine Art Baskı, 70*50, 2021
3. Ercan Kabadayı “Çıkarken Kapıyı Kapat!”, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 70x50 cm, 2024
4. Kemal Köse Tuval üzeri akrilik boya ve toz pastel, 135 x 165 cm, 2024
5. Sebahattin Yüce 11a - Tuval Üzerine Yağlı Boya, 100c130 cm, 2021
6. Ahmet Kıran Hayali Yapılar, Fine Art Baskı, 60 x 90 cm, 2022
7. Tarık Bolancı Ruhlar Kuyusu, Fine Art Baskı, 30x42 cm, 2024
Paulo Coelho’nun derlediği, Halil Cibran’ın sevgilisi Mary Haskell’e 1909-1924 yılları arasında yazdığı mektuplardan oluşan Ermiş’in Aşk Mektupları, Bengi De Sá Matos Paixão’nun çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıktı.
Bu mektuplar okura, sanatın ve aşkın insan ruhuna en çıplak hâliyle dokunan benzersiz yolculuğunu sunuyor. Bu mektuplar; Halil Cibran’ın kalbinden yükselen, Mary Haskell’in varlığıyla tamamlanan bir aşk ve ilham hikâyesi.
Cibran’ın kaleminden dökülen kelimeler, Mary Haskell’e yazılmış mektuplarda aşkın ve sanatın en çıplak hâlini bulurken, bir sanatçının yaratım sancılarını, insan ruhunun özgürlük arayışını ve Ermiş’in ardındaki içsel yolculuğu da gün ışığına çıkarıyor. Coelho ise bu mektupları özenle derleyerek iki ruh arasındaki o derin sevgiye ve dostluğa, yüzyılların ötesinden yankılanan nadir bir aşka kulak vermemizi sağlıyor.
“İnsan sevdiği zaman ruhunu açığa vurur; ben de Halil Cibran’ın iç dünyasını Mary Haskell’le olan mektuplaşmalarında buldum.” - Paulo Coelho
29. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında prömiyer yapan Televizyonun Karşısında Özel Mülkiyetin Kökeni Üzerine Düşünürken Uyuyakalmışım, Babamın Sesine Uyandım (kısaca Babamın Sesine Uyandım), 27 Aralık’ta Alan Kadıköy’de tiyatroseverlerle buluşacak.
Ferdi Çetin’in yazdığı, Görkem Şarkan’ın yönettiği oyunda dramaturji Noyan Ayturan’a ait. Onur Dikmen, Neslihan Arslan, Doğa Kahvecioğlu ve Murat Karasu’nun rol aldığı oyunun yaratıcı ekibinde Merve Yörük (dekor), İrem Dilaver (kostüm), Ayşe Sedef Ayter (ışık), Vehbi Can Uyaroğlu (ses) ve Bahadır Canberk (video) yer alıyor. Hafızanın kırılganlığı, aile içi dinamikler, erkeklik kodları ve kolektif belleğin dönüştürücü etkisini birlikte ele alan yapım; kişisel olan ile politik olanın kesiştiği katmanlı bir anlatı kuruyor. Oyun, herkesin kaçmak istediği fakat nereye gideceğini bilemediği günümüz dünyasına dair sarsıcı bir portre sunuyor.
Babamın Sesine Uyandım, aynı zamanda oyunun yaratıcıları Ferdi Çetin, Görkem Şarkan ve Noyan Ayturan tarafından kurulan İstinaf Protokolü’nün ilk yapımı olma özelliğini taşıyor. Oyunun yazım süreci Portekizli tiyatro topluluğu A Turma ile GalataPerform’un yürüttüğü Yeni Gerçeklikler Üzerine Yazmak oyun yazarlığı rezidans programı kapsamında geliştirildi.
“Baba-oğul ilişkisi, solmuş idealler, vazgeçilmiş devrimler ve Zoom ekranlarının soğuk ışığında değişen kuşakların bellekleri… İstanbul’un derinliklerindeki bir stüdyoda, akademiyi terk etmiş genç bir sanatçı; yıkılan idealler, yaşlanan bir baba ve hızla dönüşen dünya arasında kendi yerini bulmaya çalışırken rüya ile uyanıklık arasında salınan bir anlatı ortaya çıkar. Tarlada uyuyanların, tavuklarla büyütülen çocukların ve giderek silikleşen aile hatıralarının oluşturduğu bu evrende, sanatçının önce yaşaması mı yoksa yaratması mı gerektiği temel bir soruya dönüşür.”
Fotoğraf: Salih Üstündağ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından restore edilerek Haliç Sanat 1, Haliç Sanat 2 ve Haliç Sanat 3 adıyla birer kültür sanat merkezine dönüştürülen Balat’taki Fener Evleri’nde üç yeni sergi sanatseverlerle buluşuyor.
Tansu Kırcı’nın mekân, bellek ve kimlik arasındaki ilişkiyi irdelediği ilk kişisel sergisi “Taşın Belleği” Haliç Sanat 1’de; Özge Kahraman’ın mağara metaforu üzerinden hafıza, zaman ve bilinçaltı arasındaki bağı irdelediği sergisi “Karanlığın Hafızası” Haliç Sanat 2’de; Mine Kemertaş’ın bireysel ve kolektif belleğin iç içe geçtiği bir alan olarak evi yeniden yorumladığı “Boş Ev” sergisi ise Haliç Sanat 3’te izleyicilerin beğenisine sunuluyor.
Tansu Kırcı’nın ilk kişisel sergisi “Taşın Belleği”, mekân, bellek ve kimlik arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Mekân algısı ve taşa bakışı, çocuk yaşta tanık olduğu 17 Ağustos 1999 depremi tarafından belirleyici biçimde şekillenen sanatçının eserlerinde merdiven, kapı ve koridor gibi geçiş formları, bireyin kendini tanıma sürecinin ve varoluşun sürekli dönüşen doğasının metaforları olarak beliriyor. Özge Kahraman kişisel sergisi “Karanlığın Hafızası”nda yeraltını zaman, hafıza ve bilinçaltı arasındaki ilişki üzerinden ele alıyor. On iki yıllık mağaracılık deneyiminden beslenen Kahraman, mağaraya inişi hem bedensel bir keşif hem de zihinsel bir derinleşme eylemi olarak tanımlıyor. Kahraman’ın üretiminde çizim, 3D modelleme, LiDAR taramaları, haritalama, video ve fotoğraf gibi farklı araçlar bir araya gelerek zamanın jeolojik ve psikolojik katmanlarını görünür kılıyor. Sanat pratiğinde, ev ve mekân kavramlarını yalnızca fiziksel karşılıklarıyla değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal katmanlarıyla birlikte ele alan Mine Kemertaş’ın “Boş Ev” sergisi, ev, kimlik ve aidiyet kavramlarını bireysel ve toplumsal belleğin iç içe geçtiği bir düzlemde irdeliyor. Kemertaş’ın pratiği, yerleştirme, heykel, resim ve fotoğraf gibi farklı mecraları bir araya getiren disiplinlerarası bir üretim anlayışına dayanıyor. Sanatçı, kişisel belleğinde yer etmiş mekânları yeniden kurgularken bazen yalnızca kendi hatırasına ait bir odayı, bazen de başkalarının izlerini taşıyan ortak alanları görünür kılıyor.
Künye:
1-2. Tansu Kırcı, “Taşın Belleği”
3-4. Özge Kahraman, “Karanlığın Hafızası”
5-6. Mine Kemertaş, “Boş Ev”
Damızlık Kızın Öyküsü gibi romanlarıyla tanınan Margaret Atwood’un dokunaklı, oyunbaz, bilge şiirlerinden oluşan Kalpten adlı kitabı, Nuray Önoğlu’nun çevirisiyle Doğan Kitap’tan çıktı.
“Bir kedi geçiyor şiirden, sonra bir sümüklüböcek, derken denizkızları ve kurtinsanlar. Dostlar, sevgililer, katledilen kızkardeşler, yitip giden doğa… Atwood’un olağanüstü büyüsünde sıradan nesneler ve anlar dile geliyor. Hepsi hafızanın, unutuşun ve hatırlamanın içinden geçip ulaşıyor bize, hep bir ağızdan gündelik hayatın şiirini fısıldamak üzere. Hayat yine o baş döndürücü yaşam ve ölüm döngüsünde; yok olup gidenlerse hep yaşamın kıyısında, yanı başımızda. Şiir bunu söylüyor bize…”
“Arkana bakma derler: Yoksa tuza dönüşürsün.
Varsın olsun. Ne diye bakmayacakmışım?
Işıl ışıl değil miydi? Güzel değil miydi, geride kalan?”
Alman heavy metal grubu Accept, Stagepass organizasyonuyla 25 Temmuz 2026’da Maximum Uniq Açıkhava’da müzikseverlerle buluşacak.
2010 yılında Sonisphere festivali kapsamında Türkiye’de konser veren, solistleri Mark Tornillo’nun enerjisi ve performansıyla dikkatleri üzerine çeken Accept, 2024 yılında da unutulmaz bir konsere imza attı. Grup yeniden İstanbullu metalseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.
Grup, Solingen’de kurulduğundan bu yana heavy metalin temel taşlarından biri oldu, tartışmasız klasikler yayımladı ve tüm metalik alt türlerde nesilleri etkiledi. “Metal Heart” ve “Restless & Wild” gibi klasik metal marşlarından oluşan katalogları, bugüne dek internet üzerinden bir milyardan fazla dinlendi.
Accept’in öncesinde sahneye çıkacak isimler ise ekstrem metalin önde gelen gruplarından Destruction ve Türkiye heavy metal sahnesinin güçlü temsilcilerinden Saint & Sinners olacak. Yüksek enerjili performanslarıyla tanınan bu iki grup, gecenin temposunu yükselterek Accept için zemin hazırlayacak.
Çevrim içi sanat galerisi Artcrowdistanbul, Harun Antakyalı’nın “Taş, Kağıt, Makas” başlıklı kişisel sergisini sanatseverlerle buluşturuyor.
Taş-Kağıt-Makas olmak üzere üç farklı bölümde kurgulanan sergi, Harun Antakyalı’nın sokaktan galeriye, kamusal olandan bireysel deneyime uzanan görsel dilinin yeni bir durağını temsil ediyor. Harun Antakyalı, kent duvarlarının, kaldırımların ve geçici yüzeylerin diliyle konuşan sokak sanatını bu kez bir oyun üzerinden yorumluyor. “Taş, Kağıt, Makas” oyununun dönüşümlü güç ilişkileri gibi, sanatçının üretimi de kalıcılık ve geçicilik, kamusal ve kişisel, rastlantı ve kontrol arasındaki gerilimleri araştırıyor.
“Taş” başlığı altında Harun Antakyalı ile bütünleşen “beton” malzemenin kullanıldığı eserleri, “Kağıt” bölümünde sanatçının naif ve kırılgan malzemeyi sokağın sert diliyle buluşturduğu kağıt üzeri eserleri bulunuyor. “Makas” bölümünde ise sanatçının izleyici ilk kez buluşacak, betondan ve spreyden uzak ama içerik olarak paralel yeni serisi yer alıyor. Tek renk zemin üzerinde, tekil figürler, kontrollü kalem darbeleri ile yaşam buluşuyor.
Bu yeni buluşma ve sergi başlığı hakkında sergi küratörü Şanel Şan Sevinç şunları söylüyor: “‘Taş, Kağıt, Makas’ başlığı, yalnızca bir oyuna değil, üretimdeki döngüsel dengeye de işaret eder: Sert ve kalıcı olan taş, kırılgan ama güçlü kağıt, müdahale eden ve dönüştüren makas. Her hamle diğerini dönüştürür; Antakyalı’nın resimleri de bu dinamikle işler: Sert bir jestle başlar, yüzeyde çoğalır, katman katman başka bir biçime evrilir. Sergide üç bölümde bu evrimi irdeliyoruz.”
“Taş, Kağıt, Makas” sergisini çevrim içi olarak Artcrowdistanbul’da 29 Kasım 2025-29 Ocak 2026 tarihleri arasında fiziki olarak sanatçının İstiklal Caddesi’nde yer alan atölyesinde randevu ile görebilirsiniz.
Künye:
1. Taş, Harun Antakyalı, Tuval Üzeri Karışık Teknik, 2024, Çap 35cm
2. Makas, Harun Antakyalı, Kağıt Üzerine Karışık Teknik, 2024, 53x45 cm
3. Kağıt, Harun Antakyalı, Kağıt Üzerine Karışık Teknik, 2023, 35x25 cm
4. Taş, Harun Antakyalı, Kağıt Üzerine Karışık Teknik, 2024, 35x30,5 cm
Eulalia Canal’ın kaleme aldığı ve Rocio Bonilla’nın çizimleriyle hayat bulan, paylaşmayı ve cömertliği ince bir mizahla anlatan Hayaletler Kapıyı Çalmaz, Aren Şenorkyan’ın çevirisiyle MANDOLİN’den çıktı.
Ayı ve Kunduz’un sıkı arkadaşlığına Ördek’in dahil olmasıyla başlayan eğlenceli ve biraz da gizemli olaylar, empati kurmanın ve yeni arkadaşlıkların önemini hatırlatıyor.
Ayı ve Kunduz iyi birer arkadaştır ve daima birlikte oynarlar. Bir gün, Ayı Kunduz’a; oyunlarına katılması için Ördek’i de davet ettiğini söyler. Ama Kunduz, bundan hiç hoşlanmaz. Ya da Ayı ile olan arkadaşlıklarına dahil olabilecek herhangi birini… Bu yüzden, Ördek’in onlarla oynamasına engel olmaya karar verir. Ve elinden gelen her şeyi yapar! Ördek’i uzak tutmak için yaptığı çılgınca girişimler başarısızlıkla sonuçlansa da belki bu o kadar da kötü bir şey değildir? Belki de birkaç arkadaşının daha olması, tahmin ettiğinden çok çok çok daha eğlenceli olabilir…
Onur Ünlü imzalı aynı adlı filmden sahneye uyarlanan Zorlu PSM prodüksiyonu Güneşin Oğlu, 5 Aralık Cuma akşamı prömiyer yapacak.
Sinemanın kült filmlerinden Güneşin Oğlu, Zorlu PSM prodüksiyonu olarak tiyatro sahnesine izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. Yönetmenliğini Onur Ünlü ve Nagihan Gürkan’ın birlikte üstlendiği ve Fikri Şemsigil adında bir karakterin mucize beklentisiyle başlayan hikâyesinin anlatıldığı oyunda İbrahim Selim, Deniz Celiloğlu, İlayda Alişan, Beyti Engin, Ali Yoğurtcuoğlu, Zeynep Kankonde, Efekan Can, Sergen Özdemir, Ilgaz Kaya ve Selin Beliz Şahan rol alıyor. Oyun, oyuncuların sahnede kendi mekânlarını yarattığı bir anlatım diliyle sahneleniyor.
Fikri Bey’in ruhu çevresindeki insanların bedenlerine girip çıkmaya başlar. Bu olay hem kendi yaşamını hem de çevresindekilerin hayatını etkiler. Karakter, sonunda yaşadığı bu garip mucizeden kurtulmak ve gerçekleri öğrenmek için bir arayışa çıkar.
Güneşin Oğlu, 5 Aralık’ta ve 7 Aralık’ta Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde izleyiciyle buluşacak ve sezon boyunca Zorlu PSM’de sahnelenecek. Oyunun biletlerine Passo üzerinden ulaşabilirsiniz.
EVİN, Kader Genç’in “Evvel Zaman, Ahir Mekan, İşte; İnsan” başlıklı kişisel sergisi ile “EVİN’Salon” başlıklı karma sergisini 2 Aralık’tan itibaren eş zamanlı olarak sanatseverlerle buluşturacak.
Kader Genç’in “Evvel Zaman, Ahir Mekan, İşte; İnsan” başlıklı sergisi, zamanın doğrusal akışını kıran, mekânın kesinliğini belirsizleştiren ve geçmişle şimdinin iç içe geçtiği sahneleri odağına alıyor. Sanatçının yapıtları, bireysel deneyimlerinden beslenirken, aynı zamanda kolektif belleğe işaret ederek, varoluşun izlerine temas ediyor. Genç’in pratiğinde geçmiş, yalnızca kişisel bir hatırlama alanı değil; toplumsal bir tanıklığın, paylaşılan bir duyumsamanın zemini hâline geliyor. “Ben sadece onların arasında dolaşan, bazen izleyen, bazen ifşa eden bir tanığım,” diyerek sanatçı, kendisini bir otorite ya da anlatıcı olarak değil, sahnenin içindeki bir özne olarak konumlandırıyor. Bu yaklaşım, klasik sanat anlayışının sanatçıyı yücelten, izleyiciyi ise edilgenleştiren yapısına karşı alternatif bir perspektif sunuyor. Bu bağlamda sanatçının yapıtları, eşitlikçi estetik düzlemde konumlanarak, seyirciyi edilgen pozisyondan çıkarıp onları kendi hikâyelerini keşfetmeye davet eder ve izleyicinin belleği ve çağrışımlarıyla birlikte çoğalan çok anlamlı bir katman oluşturuyor. Zaman, mekân ve insan arasında kurulan bu çok katmanlı diyalog, izleyiciyi hem tanık hem de katılımcı olmaya çağırıyor.
EVİN’in geçtiğimiz yıl düzenlemeye başladığı Paris’in tarihi Salon sergilerinden esinlenen “EVİN’Salon” yıllık sergi serisi, sanat alanında geçmiş ve geleceği, geleneksel ve yenilikçi yaklaşımları, bireysel ve kolektif üretimleri bir arada düşündürmeyi amaçlıyor. Sergi, çok yönlü pratikleri bir arada barındırma amacı güden yapısıyla, farklı kuşak ve disiplinlerden sanatçıların üretimlerini aynı mekânda buluşturarak günümüz sanatının dinamik yapısını görünür kılıyor.
18. yüzyılda Paris’te düzenlenmeye başlayan Salon sergileri, kamuya açılmalarıyla birlikte modern sanat eleştirisinin doğuşuna zemin hazırlamış; yalnızca bir sergi formatı değil, sanatsal yeniliği ve kamusal etkileşimi teşvik eden bir kültürel fenomen olarak tarihe geçti. EVİN’Salon sergileri bu tarihsel fenomene çağdaş bir bakış getirerek, günümüz sanatının biçimsel çeşitliliğini besleyen düşünsel süreçlere ve estetik arayışlara odaklanıyor. Sergide yer alan sanatçılar arasında; Rahmi Aksungur, Setenay Alpsoy, Cemile Çolak, Şükriye Dikmen, Kader Genç, Mehmet Güleryüz, Hakan Gürsoytrak, Ilgaz Gürün, Sevde Hallaç, Nasip İyem, Nuri İyem, Temür Köran, Nuri Kuzucan, Kübra Su Yıldırım, Hare Sürel, Emin Turan, Devin Oktar Yalkın bulunuyor.
Künye:
1. Kader Genç, Günü Selamlama, Tüyb, 100x144 Cm, 2025
2. Kader Genç, You Only Live Once, Tüyb, 140x240 Cm, 2025
3. Hare Sürel, İsı̇msı̇z, Kağıt Üzerı̇ne mürekkep, 35x50cm,2016
4. Nurı̇ Kuzucan, Exit Paintings III, Tuval Üzerı̇ne Akrilik, Ahşap Çerçeve, 69x106x11,5 Cm 2025
5. Devı̇n Oktar Yalkın, Rosa İçı̇n, Pı̇gment Mürekkep Baskı, 53,2x36,1 Cm, 2016