Murat Kahya’nın göçmenlik, coğrafya ve sınır kavramlarını bireysel ve toplumsal bağlamlarıyla ele alarak izleyiciyi bu olgular üzerine yeniden düşünmeye davet ettiği “Şimdi Vardım: Burada, Şurada, Orada” başlıklı kişisel sergisi 19 Nisan’a kadar Ka’da sanatseverlerle buluşuyor.
Murat Kahya’nın Ankara’daki ilk kişisel sergisi “Şimdi Vardım: Burada, Şurada, Orada”, sanatçının Institut français Türkiye TamART misafir sanatçı programı kapsamında Korsika’da geçirdiği iki ay süresince ürettiği çalışmalarını izleyicilere sunuyor. Göçmenliği yalnızca fiziksel bir hareketlilik olarak değil, bir bakış, bir duruş ve bir varoluş biçimi olarak ele alan sergi, sanatçının uzun yıllardır sürdürdüğü sanatsal pratiğin yöntemsel, içeriksel ve kuramsal birikimini yansıtan bir araştırma sürecinin sonucu olarak izleyici karşısına çıkıyor.
“Sanatçının projelerinde sıklıkla benimsediği açık uçlu yaklaşım, bu çalışmada da belirleyici bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Kahya, ada deneyimini önceden belirlenmiş kesin çerçeveler yerine, süreç içinde şekillenen bir yapı olarak ele almış; böylece göç meselesine dair gözlemlerini içsel bir perspektiften değerlendirme imkânı bulmuştur. Kendi konumunu da bir "öteki" olarak yeniden tanımlayan sanatçı, bu durumu mekânsal deneyimler, bireysel karşılaşmalar ve görsel anlatılar aracılığıyla sorgulamaktadır.
‘Şimdi Vardım: Burada, Şurada, Orada’ serisi, bakış eylemi üzerine yoğunlaşarak, göçmen kimliğinin sabit bir kategori olmaktan öte, dinamik ve dönüşen bir yapı arz ettiğini vurgular. Kahya, göçmen figürünü belirli bir ulusal veya etnik aidiyete indirgemekten kaçınarak, ‘öteki’ kavramını daha geniş bir bağlamda ele almaktadır. Kültürel, coğrafi ya da toplumsal anlamda yabancılaşma hissi, yalnızca bir ülkeden diğerine geçen bireyler için değil, aynı zamanda iç göç yaşayan ya da farklı sosyal sınıflar arasında hareket eden bireyler için de geçerlidir. Bu bağlamda Anadolu’nun küçük bir şehrinden İstanbul’a gelen bir kişi, Korsika’ya göç eden bir Faslı, Paris’e taşınan bir Korsikalı ya da herhangi bir topluluk tarafından dışlanan birey, benzer bir ötekilik deneyimini paylaşmaktadır.
Sergi, izleyiciyi bu deneyimi doğrudan hissettiren bir mekânsal kurgu ile karşılamaktadır. Girişte konumlanan portreler hem içerden hem dışardan görülebilen, hareket hâlinde imgeler olarak bakışın yönünü belirlemekte ve izleyiciyi aktif bir gözlemci konumuna taşımaktadır. Bu imgeler, bireyi ve mekânı soyutlayarak, bakış eylemi etrafında şekillenen bir alan yaratır. Kahya, bu alan aracılığıyla, göçmenlik olgusunun yalnızca fiziksel bir yer değiştirme meselesi olmadığını, aynı zamanda bir varoluş biçimi olarak ele alınabileceğini öne sürmektedir.”