Pilot Galeri, Melih Çebi’nin “Baby on Board” başlıklı kişisel sergisine 22 Nisan’a kadar ev sahipliği yapıyor.
Melih Çebi, çevresindeki diğer canlılarla ve dünyayla bağlantı kurma konusundaki kişisel yolculuğunu; tüketici bir toplumun içine doğmuş ve dijital çağa ayak uydurmaya çalışan bireyin kimlik arayışını dört seneye yayılan bir üretim sürecinin ardından “Baby on Board” başlıklı sergisini sanatseverlerle buluşturuyor. Kişisel anlatıları tarihsel referanslar ve güncel olaylarla iç içe geçiren Çebi; resim, heykel, seramik ve halı gibi farklı medyumları kullanarak ürettiği çalışmalarında, tutarlı bir dil, tanıdık bir karakter kadrosu sunuyor.
Sanatçının çalışmaları, varoluşçuluk temalarını ve tüketim toplumunun tatmin edici olmayan doğasını ele alıyor. Hızlı tempolu dünya, sürekli değişen trendler ve onlara ayak uydurma baskısı, sanatçının eserlerinde ön planda olan, hepsi birbirinin aynısıymış gibi görünen karakterlerine yansıyor. Çebi’nin karakterleri, bir noktada Philip Cushman’ın 90’larda ortaya attığı “boş-benlik” teorisine de atıfta bulunuyor; “boş- benlik”, tüketim hızının artışıyla birlikte benliğin içindeki boşluğu doldurabilmek için tüketim ürünlerine yönelmesiyle dış dünyadaki materyal varlıkların birer yansıması olur; toplumdaki konumunu bu varlıkların değerine göre belirler. Bir zamandan sonra herkesin kendilerinden çok markaları temsil eder hâle geldiği bu yeni toplum düzeni, kişinin bireyselliğini siler. Sergideki karakterler, toplumsal normların ve beklentilerin bu yüzüyle alay ederken, mizah ve ironinin günümüz toplumunda yaşayan bir birey için mutluluğun anahtarı olduğu fikrini somutlaştırıyor.
Çebi’nin çalışmalarındaki mizahi unsurlar, çocuksu bir tavır ve neredeyse bitmemiş gibi görünen resim dilinin harmanlanmasıyla destekleniyor. Hafıza ve hayal gücü arasındaki sınırlar, şehir hayatının sıradanlığı, sevgisizlik, dijital dünyanın yüzeyselliği ve akışkan cinsiyet kimliklerinin araştırılması gibi temalarla zorlanıyor. Sanatçının çoğu çalışmasında bulunan dairesel yüzler, yaşamın kaynağı olan güneşi olduğu kadar, güncel şehir hayatının parçası olan ve bizi her an izleyen ve kaydeden kameraları anımsatıyor.