12 EYLÜL, PAZARTESİ, 2022

“Ben Şiire Not Tutmak Olarak Bakıyorum”

Azimet Avcu ile son yılların siyasi ve toplumsal olaylarını kendi deneyimi ile sunduğu ilk şiir kitabı Denenmiş Şeyler üzerine konuştuk.

“Ben Şiire Not Tutmak Olarak Bakıyorum”

Öncelikle ilk şiir kitabından dolayı seni kutluyorum, umarım iyiliklere vesile olur. Kitabını okumayan yahut okuyacak olanlara ne demek istersin en başta?

Çok teşekkür ederim. İyiliklere vesile olur mu orasını çok bilemiyorum, çünkü daha çok kötülerin ve kötülüklerin yazıldığı bir kitap oldu. Kötülükleri okuyup ders almak bir ihtimal iyiye vesile olabilir diyeceğim ama kimse başkasının deneyimini umursamıyor. Okuyacak kişilere söyleyeceğim uzun bir zamana yayılmış şiirlerle karşılaşacaklar. O yüzden şiirler arasında biçimsel ve ses olarak farklılıklar göreceklerdir. Severek hazırladığım bu kitap, onlarda şimdi olmasa bile zamanla yer edinecektir.

Kitabındaki “denemek” vurgusu hep ön planda. Hem isminden hem de içerisindeki “Denenmiş Şeyler Sözlüğü”, “Denenmiş Şeyler Kılavuzu” gibi şiirler en somut örnekleri olduğu kadar “ADL” ve “Haruspex” gibi şiirler de “denemek” kavramı üzerine kurulu. Bu noktada hem kitabın isminin nereden geldiğini hem de denemek kavramına bakışını açıklar mısın?

Ben şiire not tutmak olarak bakıyorum. Benim panolarım var. Gördüğüm, duyduğum, hissettiğim, öğrendiğim olayları not ediyorum. Sonra bunları bir araya getirip şiir oluşturuyorum. Şairlerin dönemine karşı sorumlulukları var gibi büyük cümleler kurmak istemiyorum ama bence şair yaşadığı ve deneyimlediği şeyleri yazmalı. Örneğin her gün işe giderken metrobüs, otobüs kullanan birisi hayatı boyunca dokunmadığı, beslemediği, üzerine binmediği kısaca deneyimlemediği binek hayvanlar üzerinden şiirini kurunca bende boşluk yaratıyor. Ayrıca imgeyi devamlı geçmiş kodlar üzerinden kurmak yaşadığın dönemi yok saymaktan ileriye gitmiyor. Coğrafya itibariyle her dönem kaos yaşayan bir toplumuz. Bu kadar savrulma içinde gelecek nesillere bırakmamız gereken notlar olduğunu düşünüyorum. Orada Suriye savaşı yaşanırken; dünyada pandemi, ülkemizde mülteci ve ekonomik kriz yaşanırken şair gidip kendine geçmişten dertler arıyorsa bugünün şiirini yazamayacaktır. Bunları söylerken illa toplumsal olayları yazmak zorundayız gibi anlaşılmasın. Sadece yaşanmış ve yazılmış olaylar üzerinden değil de kendi yaşadığımız dünya üzerinden şiiri kurmalıyız diyorum. O yüzden bu ismi kullandığım ilk anlam deneyimlemek üzerinden kuruldu. İkinci olarak ise şiire dahil etmek istediğim kodlar, biçimsel farklılıklar, sözlük ile deneysel bir şiir yazmak istedim. Deney ve deneyimlemekle birlikte denemek kavramı ortaya çıktı.

Şiirin yanında öykü de yazdığını biliyorum. Bu iki tür, senin için ayrı ne ifade ediyor, hayatın neresinde konumlanıyor. Nasıl bir yol izliyorsun bu iki türdeki metinlerine çalışırken?

Aslında çıkış noktalarım aynı ama şiirde daha özgür davranabiliyorum. Şiirle uzun zaman geçirmemin etkisi de olabilir. Öyküde daha emekleme aşamasındayım. O konuda da söyleyeceğim şeyler olduğunu, şiirden çok da ayrı bir alan olmadığını düşünüyorum. Şiirin sınırları çoktan yıkıldı. Şiirde yaptıklarımı öyküde de sürdürmek istiyorum. Sınırları ihlal eden, metinlerarasılığı göz ardı etmeyen, dönemin kişisel gözlemleriyle birleşen metinler kurmak istiyorum. İzlediğim yollar hep aynı. Gez, gözlemle, deneyimle, yaz.

Denenmiş Şeyler’de politik eleştirinin, tepkiselliğin yeri yadsınamaz. Bunu günümüz şiirinde de sıkça görüyoruz. Şiirinde bu iki unsurun yeri hakkında bilgi verir misin?

Kendi şiirimi postmodern şiir içinde konumlandırıyorum. Hatta politik-postmodern de diyebilirim. Türkiye’de postmodern şiir başlarda politik çizgiden uzak dursa da zamanla ona büründü. Ben direkt politik noktadan giriş yaptım. İnternet çağı her şeyden haberdar olmamızı sağladı. Daha önceleri sadece bizi yönlendiren az sayıdaki medya kuruluşundan aldığımız haberlerle yetiniyorduk. Şimdilerde dünyanın diğer ucunda sıkılan bir kurşundan haberimiz oluyor. Bu kadar kaos, linç ve kötücül siyaset bizi başka şeyler düşünemez hâle getirdi. Ülkedeki ilkokul çocuğundan 100 yaşına merdiven dayamış insanlara kadar herkes siyaset uzmanı olmuş durumda. Bu ortamın içinde politik eleştirinin ve tepkiselliğin olmaması tuhaf kaçardı.

“Ergin Günçe ile WhatsApp Konuşmaları” adlı iki tane şiir var kitabında. Ben, bu iki şiirin de gelenekle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Gelenekten kastım, Halk şiirindeki dedim-dedi ve Divan şiirindeki müşterek gazellerin sanki başkalaşmış, metamorfoza uğratılmış hâli gibi. Bunun tabii ki sadece bununla açıklanması mümkün değil fakat özellikle ikinci şiirde senin, Günçe’yle ortak bir şiir yazdığını yoğun hissettim ben. Ne demek istersin bu konuda?

Öncelikle bir önceki soruyla bağlantılı olarak politik tavrımın belirginleşmesinde Ergin Günçe’nin yeri hep ayrı olmuştur. Onun gibi lirik şiir yazmasam da politik yanını hep öncelemişimdir. Şiirlerini sık sık okuduğum bir dönemde onunla kendi kendime konuştuğumu şiirlerine dizeler eklediğimi fark ettim. Bunun üzerinden iki ayrı şiir kurmak istedim. İlki karşılıklı bir diyalog kurmak, ikincisi ise senin de dikkat çektiğin nokta olarak Ergin Günçe’yle birlikte bir şiir yazmak. Bu şiirleri kurarken güncelle ilişkilendirerek bir mesaj uygulaması olan Whatsapp’ı kullandım. Halk edebiyatındaki dedim-dedi kalıbı buraya gerçekten daha uyuyor. Erzurumlu Emrah’ın yazdığı ve Apaşlar (Cem Karaca)’ın bestelediği şiirde şöyle bir bölüm geçiyordu:

“Dedim kalem nedir dedi kaşımdır
Dedim inci nedir dedi dişimdir
Dedim on beş nedir dedi yaşımdır
Dedim artık var mı söyledi yoh yoh”

Şiirleri kurarken bu yolu izledim. O bunu söylüyor ben ona karşı bunu söylüyorum.

“A: Selam Ergin, sesin soluğun çıkmıyor.
E: Eskidi sesimde o Ergin.
A: Eskiyen sence sadece bu mu?
​E: Eskidi artık geçmişin defterleri.”

Son dönemde çıkan kitaplarda, yazılan şiirlerde, teknolojinin ve sosyal medyanın yeri yadsınamaz. Denenmiş Şeyler’de bu unsurların yeri nedir?

Dönemin şiiri gibi Denenmiş Şeyler de teknoloji ve sosyal medyadan nasibini aldı. Öncelikle deneysel şiirlerde Photoshop, kodlama gibi yöntemlerden destek aldım. Bunlar dışında etkileşimde bulunduğum kişi ve kurumlardan, dinlediğim müziklerden, izlediğim filmlerden neredeyse her şey şiirlerime girdi. Örneğin sözlükte birkaç cümleyi inceleyelim. İlk kelime; Abanmak: Beğendiği kişinin bütün gönderilerini seri şekilde beğenmek.” Bunda olduğu gibi sosyal medyanın artık günlük kelimelerimizi değiştirdiğini dahi hissediyorum. Başka bir kelime seçelim. Örneğin; Göt Lalesi: Cinsiyetsiz küfür. [İA]” Bunu İnanç Avadit, tweet olarak paylaşmıştı. Bayağı etkileşim de almıştı. Ben o güne kadar bu kelimenin üzerinde çok düşünmemiştim. O günden sonra küfredeceğim zaman bunu kullanır hâle geldim. Kısaca Denenmiş Şeyler, etkileşimlerle yazıldığı için bu unsurların fazlaca yeri bulunuyor.

Ergin Günçe ile beraber Turgut Uyar’ın şiiriyle de bir bağ kurduğun açık. Bunu, “Dünyanın En Güzel Suriyesi” ve “Dünyanın En Çirkin Almanyası” şiiriyle bariz görsek de “Artık Nefret Etmeyi Öğrenmelisin” ve “Sicilya Limonu” gibi şiirlerde de bu etki görülüyor. Uyar ve şiirine etkisi üzerine neler söyleyebilirsin?

Turgut Uyar şiiri, benim taşradan şehir hayatına geçerken deneyimlediğim bir şiir oldu. O aşamada en fazla okuduğum ve ezberlediğim şiirler hep Turgut Uyar’a aitti. Hâlâ en fazla ezbere bildiğim dize veya şiir Turgut Uyar’a aittir. Bu kısa açıklamaları geçtikten sonra soruna gelecek olursak biz dünyanın hep “en”i olmak isteyen bir toplumu olduk. En Müslümanı, en medenisi, en adaletlisi, en hoşgörülüsü, en güçlüsü… Böyle liste uzayıp gidiyor. Sonuca geldiğimizde hepsinde çuvalladık. Turgut Uyar, Dünyanın En Güzel Arabistanı’nı yazarken yine bu enler üzerinden kurmuş şiirini. Aradan geçen 60 yıla baktığımızda geldiğimiz noktanın aynı yer olduğunu gördüm. Hâlâ siyasilerin ve bizi yönetenlerin ağzında aynı enler. Bu şiirleri de bu imge etrafında yazmak istedim. Diğer şiirlerde bir etkileri var mı, bilemiyorum.

Azimet Avcu

Kitabını, yazdığın şiirlerin bir derlemesi şeklinde oluşturduğunu; temelde dosya amacı gütmediğini biliyorum. Her ne kadar böyle bir amaç güdülmese de Denenmiş Şeyler, bana bütünlüklü bir yapıya sahipmiş izlenimi verdi. Şairlerin “derleme” ve “izlek etrafında” şiir yazdıklarını görmek mümkün. Bunun sebebi güncel sorunların şiirlerine yansıyışı mı yoksa şiirler bu dikkatle mi seçildi?

Kitaptaki şiirler, geçmişe dönük yaklaşık 5 yılı kapsayan şiirler. Beslendiğim yer, hayatı yaşama yöntemim, yaşanılan coğrafyada pek de bir şeylerin değişmediğini varsayarsak şiirlerin birbirine yakın olması gayet olağan bir şey. Hem şairler, özellikle bir tema etrafında çalışmadığı sürece, aynı gözle bakıp aynı özenle seçiyorlar cümlelerini. Benimkiler ise aynı özensizlikle seçildi.

Edebi eserleri üzerine yapılan yorumlarda “kalıcılık” vurgusunu görüyorum sık sık. Sence herhangi bir eserin kalıcı olup olmadığını gösteren nitelikler neler? Ya da bazı niteliklerden ziyade dönemin okuma alışkanlıkları, popülarite veya çeşitli yönelimler mi belirliyor metinler okunurluğunu?

Kalıcı olmak her sanatçının çıkış noktası. Tabii ki bunu bir amaç hâline getirmiyorlar ama öyle olması umuluyor. Kalıcı olmak, bir noktada, tüm zamanların ortalaması bir dille mümkün. Kalan her şey risk oluşturuyor. Benim şiirim bu noktada risk barındırıyor. Kullandığım birçok terimin gelecekte karşılık bulması zor görünüyor. Ama birilerinin de bugünü, bu dili yazması gerekiyor.

Kitap daha başlamadan, Pierrot le Fou filminden bir alıntıyla karşılaşıyoruz: “Şiir bir oyundur, kaybedenin her şeyi kazandığı.” Bana, minimal bir manifesto gibi geldi bu zira. Kitabınla ilgisini açıklayabilir misin bu alıntının?

Öncelikle Pierrot Le Fou en sevdiğim filmdir. Dönem dönem açıp izlerim. Filmdeki ironi, yerinde duramamazlık, emin olmayan duygular ve sonunda karakterin kendini patlatması tamamen benim şiirimin de işleyişi gibi. Bu filmle ilgili özel bir afiş de evimdeki duvarda yer alıyor. Bu alıntıyla bağ kuracak olursak, şiirimde hep bir yerde kaybettiğini bilen ama bu oyunu sürdüren kişiler ve imgeler var: “Sana göre neden her şey normal, sana göre neden değil...

Sorularıma cevap verdiğin için çok teşekkür ediyorum Azimet. Son olarak okura bir şey söylemek ister misin?

Rica ederim, ben teşekkür ederim bu keyifli söyleşi için. Denenmiş Şeyler benim yanımda kuşağımın da birçok duygusunu gözler önüne seriyor. Okur kitabı okurken yazılanlarla yüzleşip, şiir anlayışını bir kenara bırakırsa daha iyi sonuçlar alacaktır. Sevgilerimle.

Başlık ve slider'da kullanılan fotoğraflar Todd Clare'e aittir.

0
3769
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage