
kavla tiyatro’nun ilk oyunu dünyanın en mutlu insanı, 19 Ekim saat 20.30’da BahçeGalata’da prömiyerini yapacak.
Yazan ve yöneten Orçun Ertaman, tek kişilik bu komedide seyirciyi “dünyanın en mutlu insanı” ile buluşturuyor. Ahmet Kuntberk Alptemoçin’in rol aldığı oyunun hareket tasarımını İlyas Odman, ışık tasarımını Utku Kara, kostüm tasarımını ise Hilal Polat üstleniyor. Oyun, bireysel huzursuzluklarımızdan toplumsal düzene uzanan “mutluluk” fikrini, varoluş sorgusuna dönüştürüyor. dünyanın en mutlu insanı bir insanın kendi mutluluğu üzerine çıktığı içsel sorgulamayı anlatıyor. Oyunun kahramanı, bir gün uyandığında kendini “dünyanın en mutlu insanı” ilan ediyor. Neden mutlu olmadığını ararken, mutsuzluğun kişisel bir mesele değil — sistemin, düzenin, çağın bir yansıması olduğunu anlıyor. En sonunda, en büyük direniş biçimini buluyor: kendi varoluşunu ortaya koyuyor.
Metin ilk olarak, Civil Production’ın, Birileri.xyz ve Friedrich Naumann Foundation’ın iş birliğiyle İnsan Hakları Bildirgesi’nden yola çıkarak “emek” teması kapsamında kısa oyun biçiminde kaleme alındı. Bu kez, yeniden ele alınmış uzun versiyonuyla izleyiciyle buluşuyor. Oyunun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Künye:
Yazar & Yönetmen: Orçun Ertaman
Oyuncu: Ahmet Kuntberk Alptemoçin
Yönetmen Yardımcısı: Göktuğ Alemdar
Hareket Tasarımı: İlyas Odman
Işık Tasarımı: Utku Kara
Kostüm Tasarımı: Hilal Polat
Aksesuar Tasarımı: Riyana Tufanova
Yaratıcı Yapımcı: Riyana Tufanova
Yürütücü Yapımcı: Serra Aybars
Görsel Sanat Danışmanı: Aslı Çelikel
Afiş Tasarımı: Mizgin Özel & Meltem Doğan
Fotoğraf & Video: Kadir Özer
Medya Planlama: Ceyda Cihan
Yaş sınırı: 13+
Süre: Yaklaşık 70 dakika, tek perde
Tür: Komedi
Gösterim Takvimi:
19 Ekim 20.30 — BahçeGalata (Prömiyer)
25 Ekim 20.30 — İBB Habitat Sahne
26 Ekim 20.30 — Kadıköy Oda Tiyatrosu
31 Ekim 20.30 — TheraPera
7 Kasım 20.30 — KOMA
14 Kasım 20.30 — BahçeGalata
21 Kasım 20.30 — CLAPHALL
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Arif Hikmet Koyunoğlu’nun geç Osmanlı’dan erken Cumhuriyet’e uzanan yaşamına odaklanan “Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi Arif Hikmet Koyunoğlu 1893-1982” sergisi kapsamında 28 Ekim Salı, 20 Kasım Perşembe ve 25 Aralık Perşembe günü saat 17.00’de ücretsiz rehberli turlar düzenliyor.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminin sıra dışı mimarlarından Arif Hikmet Koyunoğlu’nun yaşamına ve üretimlerine odaklanan “Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi Arif Hikmet Koyunoğlu 1893–1982” sergisi kapsamında rehberli sergi turları düzenliyor. Bu turlar, mimarın fotoğrafları üzerinden erken Cumhuriyet’in şehirleri, insanları ve kültürel dönüşümünü keşfetmeye davet ediyor.
Koyunoğlu’nun 1900’lerden itibaren, özellikle 1920’li ve 1930’lu yıllarda çektiği fotoğraflardan oluşan seçki, mimarın hem meslekî hem kişisel yaşamına dair ipuçları veriyor. Sanâyi-i Nefîse Mektebi’ndeki öğrencilik yıllarından Erzurum’daki askerlik dönemine, Yeraltı Fotoğrafhanesi’ndeki çalışmalarından aile yaşamına uzanan kareler; Ankara, İstanbul, Bursa, Nevşehir ve Kırşehir gibi şehirlerin manzaralarını, mimarilerini ve insanlarını bir araya getiriyor.
89 yıllık hayatı boyunca galericilikten nakliyeciliğe uzanan 31 farklı meslek deneyimiyle dikkat çeken Arif Hikmet Koyunoğlu’nun fotoğrafları, yalnızca bir mimarın bakışını değil, aynı zamanda Türkiye’nin modernleşme sürecinin tanıklıklarını da yansıtıyor. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü arşivlerinden derlenen sergi, rehberli turlar aracılığıyla ziyaretçileri erken Cumhuriyet yıllarının kent kültürüne ve mimarlık serüvenine davet ediyor.
Fabien Toulmé’nin haber röportaj tekniklerinden yararlanarak derlediği “Unutulmazlar” serisinin beş farklı yaşamın sessiz tanıklık ettiren ikinci cildi Hasan Can Utku’nun çevirisiyle Desen Yayınları’ndan çıktı.
“Hakim'in Yolculuğu” üçlemesinin yaratıcısı Fabien Toulmé, bu kitabıyla İsviçre'den Brezilya’ya uzanarak değişik yaş ve sosyokültürel çevrelere ait beş cesur yüreğin kaderine boyun eğmeyişini anlatıyor. Korku ve nefretin tırmandığı bir çağda aile içi şiddet, kimlik arayışı, savaş gibi evrensel sorunlara dikkat çeken sanatçı, farklı yaşam biçimlerine karşı saygı duymaya ve hoşgörülü davranmaya teşvik ediyor.
İsviçre Alplerinde kayak yaparken karların yuttuğu Julie, ölüm kendisini almaya geldiğinde aklından neler geçiriyordu? Şiddet yanlısı sevgilisine zincirlerle bağlı olan Cyntia, kabuğundan kurtulmayı nasıl başardı? Rock yıldızlarına özenen Kevin'ın huzurevinde çalışırken hissettiği tarifsiz duygunun kaynağı neydi? Geç yaşında âdeta küllerinden yeniden doğan Bruno yazgısını değiştirmeye çalışırken hangi mücadeleleri verdi? Bir zamanlar mühendislik ve fotoğrafçılık yapan Bohdan, nasıl oldu da kendini bir anda ateş hattında buldu?
Alman çağdaş yazar Jörg Menke-Peitzmeyer’in yazdığı, Burak Çiçek’in yönettiği, Berfin Gümüş ve Burak Çiçek’in rol aldığı Ölmeden Önce Yapılacak 10 Şey, 18 Ekim’de Claphall Sahne’de, 30 Ekim’de Habitat Sahne’de, 9 Kasım’da Pax Sahne’de ve 30 Kasım’da ise Claphall Sahne’de tiyatroseverlerle buluşacak.
Tiyatro Nom’un ilk oyunu Ölmeden Önce Yapılacak 10 Şey, izleyicilere hayatla, ölümle ve aradaki o kısacık ama dopdolu anlarla yüzleştiren interaktif bir tiyatro deneyimi sunuyor. Mehtap ve Celal, seyircilerle birlikte sahnede yaşamın anlamını, pişmanlıkları ve küçük mutlulukları keşfe çıkıyor. Bireysel bir yolculuğu ve varoluşsal bir sorgulamayı sahneye taşıyan oyun, zaman kavramı, kişisel hedefler ve ölümle yüzleşme gibi temalar etrafında şekilleniyor.
“Mehtap beklenmedik bir haber aldıktan sonra, kalan zamanını nasıl geçirmesi gerektiğini düşünerek, kendisi için anlam taşıyan bir ‘yapılacaklar listesi’ oluşturur. Bu liste, sadece belirli eylemleri tamamlamaktan öte, geçmişle ve çevresindekilerle bir hesaplaşma niteliği de taşır. Ona eşlik eden Celal, bu sürecin tanığı ve katılımcısı olarak sahnede yer alır. Mehtap ve Celal sahnede yalnız değildir, geçmişleri, akan zaman ve seyirci yanı başlarındadır. Seyirci, oyunun sadece pasif bir izleyicisi değil, aynı zamanda zaman zaman oyunun bir parçası hâline gelir.”
Ölmeden Önce Yapılacak 10 Şey oyununun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Künye:
Oyuncular – Berfin Gümüş, Burak Çiçek
Yazar – Jörg Menke-Peitzmeyer
Çevirmen – Aytuğ Erdil
Yönetmen, Sahne Tasarımı – Burak Çiçek
Yrd. Yönetmen – Nilüfer Ada Soyugütmüş
Proje Danışmanı – Gülşah Fırıncıoğlu Yaşar
Işık Tasarımı – Gökay Akgör
Işık Operatörü – İhsan Can Aksu
Asistan / Ses & Efekt Operatörü – Melike Nil Tuna
Afiş Tasarımı – Bilge Yıldız Abur
Fotoğraf – Ezo Şara Uray
Video – Kaan Akkaya
Yapım – Tiyatro Nom
Rob Boddice’in ağrı deneyimini tarih, felsefe, antropoloji, psikoloji, psikiyatri, nörobilim, politika, sanat ve edebiyat incelemelerinin perspektifinden ele aldığı Acının Tarihi, Akın Sarı’nın Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı.
Acının Tarihi, salt bir tarih çalışmasının soru ve önermelerinden daha fazlasını imliyor. Boddice, bir yandan acıyı temsiliyete indirgeme çabalarını sorgularken, öte yandan da acının resmedildiği sanat eserlerini titizlikle inceliyor. Eski Yunancadan Latinceye, Arapçadan Çinceye dil bilimi ustalıkla sahaya süren yazar, bilim ve tıp tarihinden olguların tarihsel, toplumsal ve politik yansımalarını örnekler.
Ağrı hakkındaki bilgimiz nasıl üretilir, geliştirilir ve yayılır? Tıp tarihi, bilmenin tarihi olduğu kadar bilgiyi üretme ve yeniden üretme, biyopolitik ve biyokültürel bir müdahaledir de. Ancak Boddice, modern tıbbı sorgulamakla birlikte, hurafelere pabuç bırakmadan, bilimin içinden yanıtlar üretiyor. Plasebo ve özellikle COVID-19 bağlamında nosebo etkisinin, güncel ve tarihsel arka planını, bilimsel literatürü serimleyerek tartışır.
Boddice şu sorulara cevap buluyor: “Peki ağrıyla ilgili farklı biyolojik hassasiyet söylemleri, ırkçılık, kadın düşmanlığı, sınıfsal şovenizm, yaş ayrımcılığı ve türcülükle nasıl desteklenir? Ağrı nasıl ölçülebilir? Acı öznel midir, yoksa nesnel bir olgu mudur? Kederin öznelleştirilmesi ile ağrının ölçülebilir olması gayretleri ve celbetmeleri bize neyi anlatır? Ölçmenin tarihi aynı zamanda tahakkümün de kuruluşu olabilir mi? Sömürgeciliğin tarihindeki tıbbileştirme itkileri nelerdir?”
Brit ve Grammy ödüllü efsanevi grup Gorillaz, Pozitif Müzik ve Charm Music organizasyonuyla Pozitif Vibrations kapsamında 16 Temmuz 2026’da Bonus Parkorman’da müzikseverlerle buluşacak.
Müziğin sınırlarını yeniden tanımlayan Gorillaz’ın İstanbul konserinin biletleri 20 Ekim Pazartesi saat 12.00’de satışa çıkacak. 1998’de müzisyen Damon Albarn ve sanatçı Jamie Hewlett tarafından yaratılan Gorillaz; vokalist 2D, bas gitarist Murdoc Niccals, davulcu Russel Hobbs ve Japon gitar dehası Noodle’dan oluşuyor. Gerçekle sanalın iç içe geçtiği dünyasında hem görsel hem müzikal açıdan benzersiz bir deneyim sunan grup, global sahnede kültürel bir fenomene dönüştü. “Feel Good Inc.”, “Clint Eastwood” ve “On Melancholy Hill” gibi unutulmaz hitleriyle milyonların kalbini kazanan Gorillaz, İstanbul’da gerçekleşecek Pozitif Vibrations konserinde aynı zamanda 2026’da yayımlanacak yeni albümü The Mountain’dan da şarkılar seslendirecek. Albümde IDLES, Johnny Marr, Tonny Allen, Jalen Ngonda ve Anoushka Shankar gibi önemli isimlerle iş birlikleri yer alıyor.
“İnanç Sıçrayışları, Yazgı Yığınları / Leaps of Faith, Heaps of Fate” başlıklı sergi 18. İstanbul Bienali Paralel etkinliği olarak 23 Kasım’a kadar EskiYeni Sahaf’ta sanatseverlerle buluşuyor.
Pınar Akkurt, Mustafa Avcı, Aydın Berk Bilgin, Merve Çaşkurlu, Başak Kaptan, M. Melis Bilgin Koen, Ece Ulutan, Zeynep Günsür Yüceil’in eserlerinden oluşan serginin küratörlüğünü Merve Çaşkurlu, M. Melis Bilgin Koen ve Orhan Kemal Koçak üstleniyor. Baskıresim, deneysel fotoğraf, hazır nesnelere müdahale, ses yerleştirmesi, yenilebilir yapıt ve performansların yer aldığı sergi, galeri mekânlarının hijyenik ferahlığına karşın nesneler ve yaşanmışlıklarla dolup taşan bir sahafın keşfedilebilirliğinin sunduğu alan ve katmanlardan faydalanıyor.
“Eskiyeni Sahaf, İstiklal Caddesi’nin kalabalığı, tantanası ve her-an-her-şey-olabilirliğinin yanı başında; yüzlerce hayattan derlenmiş objelerle dolu mekânında edebî metinler, kurgu kitaplar, sanat yapıtları, zanaat ürünleri, efemera ve gündelik yaşamın izlerini barındırır. Bir sanat galerisinin hijyenik nesnelliğiyle taban tabana zıt olsa da bu mekâna ruhunu veren; vazgeçilmiş, ertelenmiş ya da azat edilmiş yaşamların ve potansiyellerin bir aradalığından doğan kendine özgü kürasyonudur.
Sahaftaki her nesne, bir zamanlar bambaşka bir mekânda yerini, evini bulmuş —ya da hiçbir zaman tam anlamıyla alışamamış— başlı başına birer şahsiyettir. Şimdi ise bu capcanlı dükkânda, liminal bir alanda bir araya gelmiş; içeri giren her meraklıyla birlikte yeni olasılıkların potansiyeliyle heyecanlanan, sıkılan ya da kayıtsız kalan karakterler olarak karşımıza çıkarlar. Kimi zaman heyecanlı, kimi zaman miskin; üst üste, alt alta, yan yana bekleyişleriyle yeni yazgılarını bekleyen yığınlardır bunlar. Her ele alındıklarında, kendilerini yeni bir inanç sıçramasının eşiğinde bulurlar.
Sergi, ayrı yaşantılara sahip bu nesneleri birer karakter olarak yeniden ele alıp dönüştüren; onların kopuk, bağlantılı, umursamaz, zarif, kırılgan ve kesintili birlikte yaşamlarına alan açan sekiz sanatçının yapıtlarından oluşur. Çevresindeki nesnelerden bağımsız var olmayı reddeden bu yapıtlarla kurulan karşılaşmalar sırasında, nesneler karakterlere; sahaf dükkânı bir sahneye, ziyaretçiler ise katılımcılara dönüşür. Ziyaretçiler hem sahaftaki nesnelerle hem de sergideki yapıtlarla bütünlüklü bir duyusal temas kurar; onların aracılığıyla sahafın kendine özgü koreografisinin bir parçası hâline gelir.”
Künye:
1. Pinar Akkurt_karapinar atik tursulari
2. Aydin Berk Bilgin_SOĞURMA
3. Basak Kaptan_Birçok Mesafenin Sessiz Dostu_Parca 11
Gaye G. Özdamar’ın çocukları resimlerden harflere, alfabelerden duygulara uzanan bir serüvene davet ettiği kitabı El Yazısı, Seda Mit’in resimleriyle İlksatır Çocuk’tan çıktı.
El Yazısı, çocukları harflerin büyülü yolculuğuna çıkarıyor. Farklı diller, farklı yazılar, farklı insanlar ama hepsini birleştiren tek şey: Yazmak. Peki ya senin el yazın ne anlatıyor?
“Her harf bir hikâye, her yazı bir imza... çünkü yazı, insanın kendine attığı en güzel imzadır.”
İBB Kültür’e bağlı İBB Orkestra tarafından düzenlenen Perküsyon Günleri, ikinci yılında 18 ve 19 Ekim tarihlerinde Artİstanbul Feshane’de müzikseverlerle buluşacak.
Etnika Kolektif Erbane Topluluğu ve Jen Sessions konserlerinin yanı sıra 2. Perküsyon Günleri’nde iki gün boyunca Gürkan Özkan, Ferruh Yarkın gibi perküsyon dünyasının uzman isimlerinin söyleşileri, performansları ve luthierlerin atölye çalışmaları da gerçekleşecek. Gürkey Perküsyon Atölyesi ve Yarkın Ritim Grubu’nun eğlenceli performanslar sahneleyeceği etkinlikte davulcu ve perküsyonist Torab Majlesi ise bir ritim meditasyonu gerçekleştirecek. Etkinlikte, konserler, atölyeler ve ilham verici söyleşilerle perküsyonun farklı coğrafyalardan gelen tınıları dinleyicilerle buluşacak.
2. Perküsyon Günleri’nin ücretsiz biletlerine İstanbul Senin uygulamasından ulaşabilirsiniz.
Program:
18 Ekim Cumartesi
16.00 - Konser: Gençler Sahnede Bahar Monfaredpour, Egemen Kamçı, Hüsamettin Kemancı, Arda Gülsün, Kuzey Balıkçıoğlu
17.00 - Atölye: Luthierler – Serdar Karuç, Kemal Sundu
18.00 - Söyleşi-Performans: “Türk Din Musikisinde Usüller” – Serdar Bişiren, Mert Nar, Oray Yay
19.00 - Konser: Etnika Kolektif Erbane Topluluğu Banu Güngör, Merve Bayraktar, Meral Erdoğan, Arzu Balcı, Özlem Bal
20.00 - Söyleşi-Performans: “Hindustani Müzikle Ritim Sistemi Tabla Sanatı” – Gürkan Özkan
21.00 - Söyleşi-Performans: “Müzik Albüm Kayıtları ve Stüdyo Müzisyenliği” – Murat Arslan (Iraklı Murat), Hamdi Akatay, Cengiz Ercümer, Yaşar Akpençe, Mehmet Akatay, Alpay Dinletir, Serdar Erbaşı
19 Ekim Pazar
15.00 - Atölye: Luthierler – Mehmet Emin Bolat, Sergen Güğük
16.00 - Ritim Meditasyon: Torab Majlesi
17.00 - Performans: Gürkey Perküsyon Atölyesi
18.00 - Söyleşi-Performans: “Geleneksel Halk Ezgilerinde Ritim Yapısı” – Özcan Gök, Barış Cem Songur, Ömer Aslan
19.00 - Söyleşi: “Türk Makam Müziğinde Usül Anlayışı” – Ferruh Yarkın, Fahrettin Yarkın
20.00 - Performans: Yarkın Ritim Grubu Fahrettin Yarkın, Ferruh Yarkın, Bekir Sakarya, Erkan Kanat, Emirhan Uygun, Fazıl Karagöz
21.00 - Konser: Jen Sessions
Quick Art Space, “Kısmet Büfesinden Dolaşarak” başlıklı grup sergisini 31 Aralık tarihine kadar sanatseverlerle buluşacak.
“Kısmet Büfesinden Dolaşarak” sergisi, ismini Bilge Karasu’nun Kısmet Büfesi kitabından alıyor. Yola çıkış noktası Karasu’nun sözleriyle “gerçek ya da kurmaca resimler” olan Kısmet Büfesi kitabı, yazarın görsel niteliğe yaslanan metinlerini bir araya getirirken, görsel olanla düşünsel olan arasında gidip gelen bir kurgu öneriyor. “Kısmet Büfesinden Dolaşarak” bu öneriden ilhamla, her biri kendi görsel diliyle anlatı kurma, bozma ya da askıya alma yöntemleri geliştiren sanatçıların yapıtlarını içeriyor. Sergi, davet edilen sanatçıların üretim sürecinde nerede kontrolü elinde tuttuğu, nerede işi belirsizliğe, tesadüfe ya da “kısmet”e bıraktıkları sorusunun izini sürüyor. Malzemeyle ilişki kurma biçimlerinden, düşünsel yönlendirmelere ve sezgisel kararlara kadar üretim sürecinin çeşitli anları, eserin nihai formunu belirleyen dinamikleri görünür kılıyor. Böylece sergi, bilinçli tercih ile beklenmedik olan arasındaki sınırda gezinen bir yaratım sürecine dikkat çekiyor.
Sergide yer alan işler, doğrudan anlatılmayanın, görselle dile gelenin, çağrışım gücüyle genişleyen anlamların peşine düşüyor ve “Kısmet Büfesinden Dolaşarak”, birbirinden farklı duraklara sahip bir rota öneriyor.