Rob Boddice’in ağrı deneyimini tarih, felsefe, antropoloji, psikoloji, psikiyatri, nörobilim, politika, sanat ve edebiyat incelemelerinin perspektifinden ele aldığı Acının Tarihi, Akın Sarı’nın Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı.
Acının Tarihi, salt bir tarih çalışmasının soru ve önermelerinden daha fazlasını imliyor. Boddice, bir yandan acıyı temsiliyete indirgeme çabalarını sorgularken, öte yandan da acının resmedildiği sanat eserlerini titizlikle inceliyor. Eski Yunancadan Latinceye, Arapçadan Çinceye dil bilimi ustalıkla sahaya süren yazar, bilim ve tıp tarihinden olguların tarihsel, toplumsal ve politik yansımalarını örnekler.
Ağrı hakkındaki bilgimiz nasıl üretilir, geliştirilir ve yayılır? Tıp tarihi, bilmenin tarihi olduğu kadar bilgiyi üretme ve yeniden üretme, biyopolitik ve biyokültürel bir müdahaledir de. Ancak Boddice, modern tıbbı sorgulamakla birlikte, hurafelere pabuç bırakmadan, bilimin içinden yanıtlar üretiyor. Plasebo ve özellikle COVID-19 bağlamında nosebo etkisinin, güncel ve tarihsel arka planını, bilimsel literatürü serimleyerek tartışır.
Boddice şu sorulara cevap buluyor: “Peki ağrıyla ilgili farklı biyolojik hassasiyet söylemleri, ırkçılık, kadın düşmanlığı, sınıfsal şovenizm, yaş ayrımcılığı ve türcülükle nasıl desteklenir? Ağrı nasıl ölçülebilir? Acı öznel midir, yoksa nesnel bir olgu mudur? Kederin öznelleştirilmesi ile ağrının ölçülebilir olması gayretleri ve celbetmeleri bize neyi anlatır? Ölçmenin tarihi aynı zamanda tahakkümün de kuruluşu olabilir mi? Sömürgeciliğin tarihindeki tıbbileştirme itkileri nelerdir?”