Eda Soylu ve Hatice Utkan’ın şiir ve sanatı buluşturan “Balığın Karnında” başlıklı sergisi 8 Mayıs-14 Haziran tarihleri arasında Barın Han’da sanatseverlerle buluşacak.
Eda Soylu ve Hatice Utkan “Balığın Karnında” sergisinde; resim, heykel, şiir gibi alanların bilgilerini birleştirirken, bu alanları birbirine örerek sanata dair yeni bir yaklaşım keşfetmeyi amaçlıyor. İkili, düşünce ve felsefe tarihinden hareketle zihin, beden, ruh, varlık ve birlik kavramları üzerinden izleyiciyi bir yolculuğa çıkartıyor.
Sergide, izleyici farklı zanaatlar ve disiplinler arası üretimlerin bir araya gelişine tanıklık ediyor. Bu bağlamda, Emin Barın’ın temellerini attığı yazı ve görsellik geleneğine göndermeler yapan Soylu ve Utkan, kadim olanla çağdaş olanın birleştiği bir noktada duruyor.
Resim, heykel, şiir ve yerleştirmeler Barın Han’ın üç katına yayılırken, ikili günümüzde sanat eseri ve yazının bir araya gelişi ve şiirin bu bağlamdaki yerini sorguluyor. Bu sorgulama, görülenin ötesine geçebilen yazı geleneği, yazma eylemi ve şiirsel akış içinde yeni ifadelere varabilme potansiyeli olarak izleyici karşısına çıkıyor.
Sergide görsellik şiire, şiir de görselliğe yansıyor. Her iki alan da yeni boyutta kendini genişletiyor ve yeniden var ediyor. Soylu ve Utkan, düşünce ve felsefe tarihinden hareketle zihin, beden, ruh, varlık ve birlik kavramları üzerinden izleyiciyi bir yolculuğa çıkartıyor.
Künye:
1. Hatice Utkan, Kâinat, 2023
2. Eda Soylu, “Sessizliğe Katılmak” serisinden, #3, 2023, Kâğıt üstüne guaj boya
%100 Müzik katkılarıyla 9-10 Mayıs tarihlerinde Zorlu PSM’de gerçekleştirilecek Sónar Istanbul 2025’in line-up’ı Mercury Ödüllü The xx grubunun üyesi, 2 Grammy adaylığı bulunan müzisyen Jamie xx ile tamamlandı.
Elektronik müziğe getirdiği yenilikçi dokunuşlarla uluslararası sahnede öne çıkan, solo işleri ve prodüksiyonlarıyla sınırları zorlayan dünyaca ünlü müzisyen Jamie xx, Sónar İstanbul 2025’in 9. edisyonunda sahne alacağı duyurulan son isim oldu. Müzik, yenilik ve yaratıcılığı birleştiren bir programla müzikseverleri bir araya getirmeye hazırlanan festivalin tamamlanmış line-up’ında; The Chemical Brothers Dj set, Richie Hawtin DEX EFX X0X, Jamie xx, Modeselektor DK set, Kettama b2b Special Request, Marie Davidson live, Dj Gigola, Emerald, ¥ØU$UK€ ¥UK1MAT$U, KILIMANJARO, Jersey live, BASHKKA, Serenay Alkan, Venus Exotica, Manthem, Abanoz, Timucin Coskun, Marc Gonen, Gaia Ekho hybrit set, Evrim de Evrim B2b Ece Özel ve Just D yer alıyor.
Sónar Istanbul 2025’in line-up’ında elektronik müziğin dünyaca ünlü isimleri ile yerli sahnemizin başarılı isimlerini bir araya getirmenin yanı sıra görkemli görsel ve işitsel performansların sergileneceği festivalde her sene olduğu gibi Sónar+D programı da bu yıl yer alacak.
%100 Müzik’in katkılarıyla BtcTurk, Kia ve Pegasus’un alt sponsorluğunda 9-10 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilecek Sónar Istanbul 2025’in biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Nihal Saruhanlı’nın Boyutların Müziği başlıklı ilk solo albümü müzikseverlerle buluştu.
Boyutların Müziği, Ursula K. Le Guin’in Metis Yayınları’ndan çıkan Uçuştan Uçuşa adlı öykü kitabından esinlenerek ortaya çıktı. Kitabın seçili metinlerinin müziğin bir parçası olduğu çalışmada seslendirme Yusuf Bahar’a ait.
Kitapta farklı boyutlara seyahat edilirken tasvir edilen farklı mekânların, canlıların, kültür ve alışkanlıkların verdiği ilham ile metinlerin müziği de ortaya çıkmış oldu. Her bir boyutun kendi ses dünyası tasarlandı. Her bölüm için seçilen farklı vurmalı enstrümanlar boyut anlatılarına eşlik etti.
Toplam 8 bölümden oluşan albüm, “Havaalanları” ile açılıyor. Albüm sırasıyla “Asonu Sessizliği”, “Hennebetlerin Yanında İnsanın Yabancılık Çekmemesi”, “Veksilerin Öfkesi”, “Ansarların Mevsimleri”, “Frin’in Toplu Rüyaları”, “Hegn Soyluları” ve son olarak “Uykusuzluk Adası” bölümlerinden oluşuyor.
Albümde akustik davul haricinde elektronik sesler, djembe, şaman davulu, flexitone, chimes, maracas, vb perküsyon aletleri kullanıldı. Bu tek kişilik solo performans, vurmalı çalgıların müzikte alışılagelmiş kullanımlarını genişletmeyi ve tekrar düşündürmeyi de amaçlıyor. Genelde bir eşlik enstrümanı olarak değerlendirilen vurmalı çalgılar bu çalışmada solo enstrümanlar olarak öne çıkıyor.
Boyutların Müziği, bugünün görsel anlatıma dayalı dünyasında, adeta geçmişten seslenen bir radyo tiyatrosu gibi sesi, anlatımın merkezine koyuyor. Dinleyiciyi seyirci pozisyonundan çıkartıp hayal gücünü, ses dünyaları kurgulayarak harekete geçirmeyi amaçlıyor. Albüm, Galata Bej Recording Studio’da Eray Polat tarafından kaydedildi. Albümün mix / mastering süreçlerini Suat Armağan Koçak üstlendi. Albüm kapağındaki fotoğraf Metin Saruhanlı’ya ait. Kapak tasarımını Mert Pekduraner imzası taşıyor. Fotoğraflar ise Dilan Bozyel tarafından çekildi.
Nihal Saruhanlı’nın Boyutların Müziği başlıklı albümünü buradan dinleyebilirsiniz.
Decollage Art Space, Mahmut Karatoprak’ın “Kır İğdesi” başlıklı kişisel sergisini 6 Mayıs-2 Temmuz tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak.
Serap Atala’nın küratörlüğünü üstlendiği “Kır İğdesi” sergisi, Mahmut Karatoprak’ın geçmiş ile gelecek arasında bir sentez ortaya koyan eserlerini izleyiciye sunuyor. Sanatseverleri zamanların kesiştiği düşsel bir yolculuğa davet eden “Kır İğdesi” sergisinde sanatçı, detaylarda saklı olanı görünür kılarken çağdaş ikona etkisi veren eserlerinde kullandığı sıradan nesneler ve imgeler somut biçimlere dönüşüyor.
Sergi, sanatçının lirik bir anlatımla yaşamın sembolleri hâline gelen eserlerinden oluşuyor. Mahmut Karatoprak’ın doğduğu, ilk gençlik yıllarına kadar yaşadığı Kayseri bağlarının görsel dili olan kır iğdeleri; sanatçının üretimlerinde kendine özgü bir alan açıyor. Görsel hafıza sonucu sanatçının bilinçaltına yerleşen bu şifalı bitki hem serginin öznesi hem de Karatoprak’ın sanatsal yaratımının önemli sembollerinden biri olarak izleyici karşısına çıkıyor.
Çağdaş Japon edebiyatının öne çıkan yazarlarından Hiromi Kawakami’nin yeni kitabı Mahallemdeki İnsanlar, Alican Saygı Ortanca’nın çevirisiyle, Domingo Yayınevi tarafından yayımlandı.
Nakano Eskici Dükkânı’yla ülkemizde geniş bir okur kitlesine ulaşan Hiromi Kawakami, Mahallemdeki İnsanlar kitabında okuyucuyu Japonya’nın en sıra dışı mahallelerinden birine davet ediyor. Bazen hınzır, bazen hüzünlü ama her daim büyülü bir dünyanın kapısını aralıyor.
“Bir hikâyeyi alın ve küçültün. O kadar küçültün ki avucunuza sığsın. Cebinizde taşıyın onu, sofranıza oturtun, uykunuzda bile yanınızda dursun. Kaybetmeyin sakın zira ne zaman ihtiyacınız olacağını bilemezsiniz.
Bu küçük öykülerle fazlasıyla tuhaf bir mahalle hayat buluyor. Kalabalık bir ailenin en küçük çocuğuna kim bakacak diye piyango çekiliyor, ihtiyar bir adamın iki gölgesi birbiriyle çekişiyor, bir apartman tüm sakinlerini küçük talihsizliklerle lanetliyor, küçük bir kız dikilecek heykelinin hayallerini kuruyor, amansız bir hastalığa yakalanan insanlar yavaş yavaş güvercine dönüşüyor, yerçekiminin kaybolmasıyla çocuklar havada süzülüyor.”
KüçükÇiftlik Park, yaz aylarında pek çok konsere ev sahipliği yapacak. Sıradışı şarkı sözleri ve oyunun kurallarını değiştiren müziğiyle alternatif sahnenin sınırlarını yeniden çizen Büyük Ev Ablukada 25 Mayıs’ta; Türkçe sözlü rock müziğin efsanesi Duman 21 Haziran’da; derin şarkı sözleriyle taşı gediğine oturtan Adamlar ise 27 Haziran’da KüçükÇiftlik Park’ta sahnede olacak.
Tükenmeyen enerjileri, rengârenk kostümleri ve türler arasında ustaca dolaşan tarzlarıyla alternatif sahnenin en nevi şahsına münhasır gruplarından Büyük Ev Ablukada, 25 Mayıs Pazar akşamı İstanbullularla buluşacak. Türk rock müziğine yön veren gruplardan biri olan Duman, uzun süren sessizliğini 2024’te cesur mesajlarla dolu iki tekli ve ardından gelen albümle bozdu. Yaptıkları her işle rock müzik tarihine damga vuran efsanevi grup, 21 Haziran Cumartesi akşamı KüçükÇiftlik Park’ta konser verecek. Alternatif rock’ı rap müzikten arabeske, saykodelikten elektroniğe kadar geniş bir yelpazeyle harmanlayan şarkılarıyla tanınan Adamlar ise 27 Haziran Cuma akşamı dinleyicilerle buluşacak.
KüçükÇiftlik Park’ta URU organizasyonuyla düzenlenecek konserlerin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
John Armleder’in “HEPHİÇ” başlıklı Türkiye’deki ilk sergisi 25 Mayıs’a kadar Dirimart Dolapdere’de sanatseverlerle buluşuyor.
Sergi, John Armleder’in ikonik mobilya heykelleri, kâğıt işleri ve sergiye özel olarak ürettiği dökme-yayma resimlerinden oluşan geniş bir seçkiyi bir araya getiriyor. 1960’lardaki Fluxus hareketinin paralelinde Cenevre merkezli Groupe Ecart’ın kurucularından olan Armleder, pratiği boyunca resim, heykel, yerleştirme ve performans aracılığıyla sanatın geleneksel sınırlarına meydan okuyor. Besteci John Cage’den ilhamla üretim sürecine şans ve deneyselliği dahil ederken, buluntu nesneleri canlı renk katmanları ve yansıtıcı yüzeylerle bir araya getirerek estetik normlara dair algıları sorgulayan ortamlar yaratıyor. Serginin başlığı “HEPHİÇ”, Armleder’in sıklıkla benimsediği esrarengiz yaklaşımına uygun olarak katmanlı bir anlam ve kasıtlı bir belirsizlik taşıyor. Sergi, estetik değerlerin süreklilik içinde yeniden yorumlanışını, kalıcılığa dair alaycı bir ifadeyi ya da sanatsal fikirlerin döngüsel doğasını aynı zamanda içinde barındırıyor.
“HEPHİÇ”, John Armleder’in geniş, mizahi ve deneysel pratiğine açılan bir davet sunarken sanatçının çağdaş sanat üzerindeki kalıcı etkisini bir kez daha ortaya koyuyor. Sergide, sanatçının 1960’lardan 1983’e uzanan dönemde mürekkep, suluboya, guaj, akrilik, yağlıboya ve kolaj gibi farklı malzemelerle ürettiği 31 kâğıt işi; kendiliğindenlik, şans ve Fluxus ideallerine duyduğu bağlılığı yansıtan 10 metrelik anıtsal resmi; sanatçının nokta resimleri, dökme-yayma diptikleri ve mobilya heykelleri; Armleder’in sergi için özel olarak ürettiği iki yeni heykeli ve İstanbul’da geçirdiği süre boyunca üreteceği mekâna özgü yerleştirmesi yer alıyor.
Künye:
1. Cycle 2025 Tuval üzerine akrilik Acrylic on canvas 110 x 90 x 4 cm
2. Untitled 1974 Kağıt üzerine guaj ve grafit Gouache and graphite on paper 31.5 x 21.5 cm
3. Untitled 1983 Karton üzerine guaj on cardboard 29.6 x 20.6 cm
4. Whoopee 2025 Tuval üzerine karışık teknik mixed media on canvas 165 x 110 x 6 cm
Ebru Köfter’in kaleme aldığı, Merve Ergenoğlu’nun resimlediği insanların neden olduğu doğa tahribatının yaban hayata verdiği etkiyi konu alan En Büyük Gölge Kimin? adlı kitap, Meraklı Tilki Kitaplığı’ndan çıktı.
Cesaret, çevre bilinci, dostluk ana temalarına sahip bu kitap 4 yaş ve üzeri okurlara doğanın yalnızca insanlara değil tüm canlılara ait olduğunu, sevimli bir tavşan ve sincabın duygularıyla anlatıyor.
Uzun Kulak ve Uzun Kuyruk adında iki yakın arkadaş, iş makineleri yuvalarını yok edince yeni bir yuva bulmak için yola koyulurlar. Birbirlerine destek olarak korkularını yendikleri bu zorunlu yolculuk sonunda, yeni bir yuvaya sahip olabilecekler mi? Yuva ararken, neye güvenmeliler? Gölgelere mi yoksa kendilerine mi?
Yassassin grubunun yakında çıkacak albümünden “Dona Dona” isimli ilk teklisi müzikseverlerle buluştu.
Bülent Kabaş, Dilara Çivici ve Orkun Tunç’tan oluşan Yassassin grubunun ilk albümündeki “Dona Dona” şarkısının sözleri, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Ölüme Gazel adlı şiirine dayanıyor. Grup, bu şiiri geleneksel ezgilerden esinlenerek modern bir ağıt formunda besteledi ve yorumladı. Parçanın vokallerinde ise özgün R&B ve soul çalışmalarıyla tanınan Gomeisa yer alıyor. “Dona Dona” teklisini buradan dinleyebilirsiniz.
Künye:
Söz: Ümit Yaşar Oğuzcan (Ölüme Gazel şiiri)
Müzik: Bülent Kabaş, Orkun Tunç
Düzenleme: Yassassin (Bülent Kabaş, Orkun Tunç, Dilara Çivici)
Kayıt: No.5 Stüdyoları – Ozan Çanak, Deniz Ağan (2024)
Mix & Mastering: Ozan Çanak
Banu Birecikligil’in son dönem çalışmalarını bir araya getirerek, sanatçının mitoloji ve doğa ekseninde şekillenen görsel anlatılarına güncel bir yorumunu sunduğu “Ölen Bir Yıldıza Methiye” başlıklı kişisel sergisi 26 Nisan-24 Mayıs tarihleri arasında .artSümer’de sanatseverlerle buluşuyor.
Banu Birecikligil’in kadim mitolojilerden ve spekülatif gelecek tasavvurlarından ilhamla kurguladığı dünyalar; doğa ile insan arasındaki kırılgan ilişki, figüratif ve simgesel düzlemlerde yeniden şekilleniyor. Sergideki çalışmalarda, konumu belirsiz bir manzara içinde beliren bir gezgin, ufukta parlayan bir süpernovaya işaret ediyor. Bu gezgin figürü, izleyiciye hem Küçük Prens’in evrenini hem de Tarot destesindeki The Fool kartını anımsatıyor. Bir yolculuğun eşiğinde; merak, bilinmezlik ve gözü karalık duygularıyla yüklü bir anda, adeta zaman içinde donmuş gibi. İçinde bulunduğu düzlemde zaman ve mekân çözülmüş durumda. Burasının bir dünya mı, başka bir gezegen mi, geçmiş mi yoksa gelecek mi olduğu belirsizliğini koruyor. Var olmakla yok olmak, yaşamla ölüm bu sergide aynı döngünün birbirini besleyen parçaları olarak karşımıza çıkıyor.
Birecikligil’in resimlerinde sıkça rastlanan “arada kalmışlık” hissi, burada neredeyse elle tutulur bir yoğunluk kazanıyor. Doğa ve insan iç içe geçmiş hâlde; ancak ne tamamen evcilleşmiş ne de bütünüyle yabani bir düzlemde yer alıyor. Konfor ile ilkel içgüdüler, mitolojik çağrışımlarla aynı yüzeyde buluşuyor. Bir kedinin yastığa kıvrılmış huzurunun hemen altında, hayali bir mağaranın içinde doğayla kurduğu kadim bağını hâlâ taşıyan hayvan figürleri beliriyor. Sanatçının klasik sanat referansları ve mitolojik göndermeleri, çağdaş bir hassasiyetle dönüştürme biçimi ise, bu karşıtlıklar ve geçişlerde belirginleşiyor.
Künye:
1. Banu Birecikligil, Gezgin ve Süpernova 130×170 cm
2. Banu Birecikligil, Gül Bahçesi 135×175
3. Banu Birecikligil, The Landing 100×130 cm
4. Banu Birecikligil, Bir Tuhaf Gece 150×250 cm