Benjamin Britten’ın başyapıtlarından The Turn of the Screw (Kötülüğün Döngüsü) operası, yeni ve deneyimli solist kadrosu ile 24, 25 ve 28 Şubat tarihlerinde Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi'nde sanatseverlerle buluşacak.
Türkiye’de ilk kez İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen eser, 2013 yılında katıldığı Armel Opera Competition Festival’da “en iyi prodüksiyon” dahil 4 dalda ödül alarak Türkiye’yi Macaristan’da temsil etti. Henry James’in aynı adlı gotik hikâyesinden uyarlanan ve Myfanwy Piper tarafından librettosu yazılan bu eşsiz opera hem psikolojik derinliği hem de müzikal zenginliğiyle dikkat çekiyor. Britten’ın işlediği minimalist ve özgün müzikal dilini, hikâyenin mistik ve karanlık atmosferini kusursuzca yansıtan eser, her sahnesiyle izleyiciyi diken üstünde tutuyor. Genç bir mürebbiyenin iki çocuğa bakması için işe alınmasını, eve geldikten kısa bir süre sonra yakın zamanda ölmüş olan eski uşak ve eski mürebbiyenin hayaletlerini gördüğüne inanmaya başlamasını konu alan eser, Britten’ın ustaca yarattığı gerilim dolu dünyada, hayaletler ve gerçeklik arasındaki sınırlar bulanıklaşırken, izleyicileri hikâyenin içine çekiyor.
İngilizce olarak seslendirilen ve Aytaç Manizade tarafından sahneye konulan bu prodüksiyon için uluslararası alanda tanınan orkestra şefi Türkiye’ye geldi. Dünyada çapında birçok opera evinde ve festivallerde önemli prodüksiyonlarda imzası olan, Britanyalı orkestra şefi Richard Hetherington eserin orkestra şefliğini üstlendi.
Eserin dekor tasarımı Efter Tunç, kostüm tasarımı Ayşegül Alev, ışık tasarımı ise Cem Yılmazer’e ait. Eserde; Anlatıcı /Quint rolünde Ahmet Baykara; The Governess rolünde Ayten Telek; Miss Jessel rolünde Sevim Ateş; Mrs Grose rolünde Barbora Hitay; Miles rolünde Mete Kerem Sesigür; Flora rolünde Bezmi Hazal Ekşi yer alıyor.
Marcus Graf küratörlüğünde düzenlenen “Daimi Yolcu” başlıklı sergi, 6 Mart-13 Nisan tarihleri arasında Decollage Art Space’de sanatseverlerle buluşacak.
“Daimi Yolcu”, dönüşüm çağını ve bireysel ile kolektif varoluş üzerindeki derin etkilerini kabul ederek, insanların bu sürekli değişim içinde gezinmek için benimsemek zorunda kaldıkları çoklu roller ve kimlikleri keşfe çıkıyor. Sergide, disiplinlerarası bir yaklaşımla, Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde sanat, tasarım ve tiyatro alanlarında yaratıcı üretimler yapan, aynı zamanda fakültede asistanlık ve öğretim üyeliği görevleri üstlenen, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında güncel akademik tartışmalara yoğun bir şekilde katılan on genç sanatçı, tasarımcı ve tiyatrocunun eserleri yer alıyor. Sergi; Arzu Ocak, Atılay Aşkaroğlu, Bike Başaran, Cansu Canaslan, Furkan Uzun, Gökçe Camgöz, Işıl Eraslan, Kemal Köse, Yağızhan Çalışkan ve Zeynep Sarı’nın akademik topluluk içindeki araştırmacı ve eğitmen rolleri arasındaki dinamik yaşamlarını gözler önüne seriyor.
Her katılımcının bu üç farklı yönü, güncel eserlerinin – resim, dijital illüstrasyon, tekstil heykeller ve tiyatro oyunları gibi – yanı sıra, fakülte bünyesindeki akademik araştırmaları ve katkılarıyla birlikte sunuluyor. Sergi, kişisel notları, yaratıcı projeleri ve akademik yazıları bir araya getirerek, profesyonel uğraşlarının katmanlı yapısını ortaya koyuyor. “Daimi Yolcu”, sanatçıların, tasarımcıların ve performansçıların nasıl düşündüğünü, yarattığını ve yenilik yaptığını daha derinlemesine anlamamızı sağlıyor. Aynı zamanda, sergilenen geniş bir kavram, malzeme ve estetik yelpazesini birleştirerek, günümüz sanat ve tasarım dünyasının disiplinlerarası karakterine dikkat çekiyor.
Deneysel ve bütünsel yaklaşımıyla sergi, geleneksel formatların ötesine geçerek sanatsal üretim, akademik sorgulama ve eğitim uygulamaları arasındaki etkileşimi öne çıkarıyor. Genç bir sanatçı, tasarımcı, tiyatrocu, araştırmacı ve eğitmen olmanın bugünün hızla evrilen dünyasında ne anlama geldiğini ve bunun gerekliliklerini gözler önüne seriyor. “Daimi Yolcu”, alternatif bilgi üretim, anlama ve paylaşma yaklaşımlarını geliştirme açısından sanat, tasarım ve akademik çalışmanın anlamını da sorguluyor.
Künye:
1. K. Atılay Aşkaroğlu, Distance XI, 3D Modelleme & Dijital Tasarım, 50x50 cm, 2024
2. Furkan Uzun, Time of screens, Afiş-Dijital Baskı, 50x 70 cm, 2023
3. Bike Başaran, Mualla, Tuval üzerine karışık teknik, 70x70 cm, 2025
4. Yağızhan Çalışkan Fragment 9, Asitsiz Kağıt Üzerine Grafit_Graphite on Acid-Free Paper, 44x 38 cm, 2024
Özge Lokmanhekim’in apartman yaşamının renkli ve neşeli yanlarını, dostluk ile paylaşımın önemini vurguladığı, Başak İşbilir’in resimlediği kitabı Hayat Apartmanı, FOM Kitap’tan çıktı.
Hayat Apartmanı, apartman gibi her gün karşılaştığımız mekânlarda aslında ne kadar çok hikâye saklı olduğunu gösteriyor. Dostluğun, paylaşmanın ve bir arada yaşamanın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor.
Hayat Apartmanı, her katı ayrı bir macera barındıran, her komşusu farklı bir dostluk hikâyesi sunan bir ev atmosferini yansıtıyor. Öykü, genç kahraman Mehmet’in gözünden, futbol tutkunu Muhammet, satranç ustası Sinan, yüz yaşına merdiven dayamış Necla Nine, Hayri Dede ve en güzel hediyeleri seçen Caroline Teyze gibi karakterlerin yaşadığı renkli hayatı anlatıyor. Altıncı kata taşınan gizemli komşuyla tanışmasıysa, sadece Mehmet’in değil, bütün apartmanın öyküsünü değiştirecek sürprizlere kapı aralıyor.
OneRepublic, Artificial Paradise isimli yeni albümünün turnesi kapsamında BKM Organizasyonuyla 30 Nisan’da Maximum Uniq Açıkhava’da konser verecek.
Amerika çıkışlı müzik grubu OneRepublic, şarkıcı/söz yazarı ve baş vokalist Ryan Tedder, gitaristler Zach Filkins ve Drew Brown, klavyeciler Brian Willett, basçı ve çellist Brent Kutzle ve davulcu Eddie Fisher’dan oluşuyor. 2002’de Colorado’da kurulan grup, ilk ticari başarısını 2006’da Timbaland’in “Apologize” adlı teklisiyle elde etti. İlk albümü Dreaming Out Loud’u 2007’de yayımlayan grup, 2009’da çıkan ikinci albümü Waking Up’ta yer alan “All the Right Moves”, “Secrets” ve “Good Life” gibi hitlerle büyük dinleyici kitlesine ulaştı. Platin sertifikalı albümü Native, 2013’te 1 numaralı hit “Counting Stars” ile yayımlandı. Dördüncü albümleri olan Oh My My, 2016’da çıktı. 2021’de yayımlanan Human adlı albümlerinde de yer alan “Someday”, “Run”, “Somebody To Love”, “Wanted”, “Didn't I”, “Better Days” ve “Rescue Me” adlı teklilere imza attı.
2023’te, “Runaway” ve “Mirage (Assassin’s Creed Mirage)”, gişe rekorları kıran Top Gun: Maverick’te yer alan büyük hitleri “I Ain't Worried”in yayımlanmasının ardından gelen ilk parçalardı. Ardından yeni yıl parçaları “Dear Santa” yayımlandı. 2024 yılında David Guetta ile birlikte “I Don’t Wanna Wait” ve Kaiju No. 8 animesinin son teması için yazılmış olan “Nobody (from Kaiju No. 8)” adlı parçaları yayımladı. Grup, UEFA Euro 2024’ün resmi şarkısı olan “Fire”da İtalyan Elektronik grubu Meduza ve Alman sanatçı Leony ile iş birliği yaptı. OneRepublic son olarak, 12 Temmuz 2024’te altıncı stüdyo albümleri olan Artificial Paradise’ı çıkardı.
30 Nisan’da Maximum Uniq Açıkhava’da gerçekleşecek OneRepublic konserinin biletlerine Biletix, Passo ve Bubilet üzerinden ulaşabilirsiniz.
Çağdaş sanatın en büyük isimlerinden biri olan Alman ressam, heykeltıraş ve baskı sanatçısı Georg Baselitz’in eserlerinden oluşan “Georg Baselitz: Son On Yıl” sergisi, 16 Mart’a kadar Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor.
Akbank’ın desteğiyle Sakıp Sabancı Müzesi’nde devam eden “Georg Baselitz: Son On Yıl” sergisi, 16 Mart’a kadar uzatıldı. Sergi, Georg Baselitz’in son on yılda ürettiği 100’e yakın anıtsal eserini izleyicilerle bir araya getiriyor. Georg Baselitz’in altmış beş yıllık kariyerine ışık tutan sergi, Baselitz’in hayat boyu süren sanatsal evrimine derinlikli bir bakış sunuyor. SSM’nin tüm galeri alanları ve bahçesine yayılan sergi, yaşlanma ve zamanın geçiciliği gibi temalarla birlikte, kişisel ve kolektif hafızaya güçlü bir göndermede bulunuyor.
1980’lerden bu yana uluslararası sanat dünyasında derin izler bırakmış bir sanatçı olan Georg Baselitz, 20. yüzyılın ikinci yarısında Alman sanatına yeni bir kimlik kazandırdı. Eserleri kişisel deneyimlerinin yanı sıra Almanya'nın kolektif travması ve Nazi döneminin toplumsal bellekte bıraktığı derin yaralar tarafından şekillendi. Sanatçının 1969’dan bu yana kullandığı “baş aşağı” kompozisyon tekniği ile yaptığı tablolar, serginin neredeyse tamamını oluşturuyor. Bu yaklaşım, soyutlama ile figürasyon arasında bir yerde durmasını, gelenekselleşmiş tuval üzerine resim tekniğinde yeni bir açılımda bulunmasını mümkün kıldı.
“Georg Baselitz: Son On Yıl” sergisi, sanatçının çalışmalarında yıllar içinde belirginleşen, kararlı motiflerden oluşuyor ve özellikle insan figürü üzerindeki çalışmalarını öne çıkarıyor. Baselitz’in kendisinin ve eşi Elke’nin bedenlerini tasvir ettiği eserlerinde, yaşlanma ve zamanın geçiciliği işleniyor. Baselitz’in 1950’lerden bu yana çeşitli tekniklerde ele aldığı, Deutschbaselitz’te geçen çocukluğunu hatırlatan kartalları, mavi arka planlara işlenmiş bir seride geri dönüyor. Serinin 2024 tarihli son tablosu, ilk kez bu sergide ziyaretçi ile buluşuyor. Aynı şekilde, çocukluğundan beri resmettiği geyik motifi, kariyerinin başından beri eserlerine yön veren mitolojik ikonografinin bir parçası olarak yeniden ortaya çıkıyor. Serginin öne çıkan, baş aşağı figürlerin üzerine naylon çorapların kolajlandığı Springtime [İlkbahar] serisi ise, Dada kolaj sanatçısı Hannah Höch’ten ilham alıyor. Bu eserler, malzemenin kırılganlığı üzerinden zamanın geçiciliğini vurguluyor. Müzenin galerilerinde ve bahçesinde sergilenen anıtsal heykeller de resimlerin ikonografisi ve tarihsel temalarıyla bir bütünlük oluşturuyor.
Siyaset felsefecisi ve yazar Todd May’in insan yaşamının temel yapı taşlarından biri olan “özen”in tam olarak ne olduğu ve neden bu kadar önem taşıdığı sorularını odağına aldığı çalışması Özen: Olduğumuz Kişi Üzerine Düşünceler, Bekir Aşçı’nın çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı.
Özenin ahlak, politika, kırılganlık ve doğayla ilişkisini sorgulayan May, modern dünyada neden ve nasıl önemsemek gerektiği konusunda okurlara rehberlik ediyor.
“Özen varoluşumuzun önemli veçhelerinden biridir. Özen olmaksızın kendimizle, başkalarıyla ve dünyayla aramızdaki ilişki ziyadesiyle rastlantısal hâle gelir ve bir amaçtan yoksun kalırdı; önümüze çıkan her faaliyete yüzeysel bir şekilde bağlardık kendimizi. Özen bizi dünyaya ve birbirimize bağlar. Fakat sıra özenin ne olduğunu sormaya geldiğinde cevaplanması zor felsefi sorulardan biriyle karşı karşıya kalırız. Todd May, bu zorlu soruyu düşünebilmek için gereken tüm desteği sağlıyor ve araştırmayı kolaylaştırdığı kadar keyifli de bir hale getiriyor.
Özenin ne olduğuna ve insan yaşamındaki ehemmiyetine dair kapsamlı açıklama ve örneklerle birlikte konuyu düşünmeye başlamak bir yana, May’in bilgece müdahaleleri ve üslubu sayesinde özen hakkındaki tartışmaya dahil olmak ve felsefe yapmayı deneyimlemek işten bile değil.
Özen ile ahlak/etik arasındaki; özen ile politika, özen ile yaşam karşısındaki incinebilirliğimiz ve insani olmayan çevre arasındaki ilişkileri düşünmek aynı zamanda kendimizle kuracağımız özenli bir ilişkinin de başlangıç noktası olacaktır. Dahası kendimiz ile dünyanın geri kalanı arasındaki ilişki ancak özen temelinde kurulduğunda gelecekle ilişkimiz de umut barındırabilecektir.” (Tanıtım metninden)
Caz müziğinin önemli isimlerinden Diana Krall, Epifoni organizasyonu ve All Things Live Middle East iş birliğiyle 1 Kasım’da İstanbul Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda sahne alacak.
Grammy ödüllü sanatçı Diana Krall, eşsiz vokali ve usta piyanistliği ile caz müziğine yön veren bir isim olarak tanınıyor. Kendine has tarzıyla caz, pop ve bossa nova türlerini harmanlayan Krall, dünya çapında milyonlarca albüm satışına imza attı. 10 yıl aradan sonra yeniden Türkiye’de konser vermeye hazırlanan sanatçının unutulmaz şarkıları ve canlı performansları, hayranlarına müzikle dolu bir gece vadediyor.
1 Kasım’da İstanbul Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda gerçekleşecek Diana Krall konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Selçuk Artut’un son dönem eserlerinden oluşan “Hayalet Uzuvlar” başlıklı kişisel sergisi, 5 Nisan'a kadar Piyalepaşa’da bulunan Zilberman | Selected’da sanatseverlerle buluşuyor.
Selçuk Artut’un “Hayalet Uzuvlar” sergisi, görsel algının iç içe geçmiş karmaşık yapısına ışık tutuyor. Sergi görsel algı, alan ve beden arasındaki bilinç sınırlarını kırarak, yokluk ile varlık arasındaki kırılgan ilişkiyi keşfediyor. İsmini fizyolojik, psikolojik ve nörolojik bir fenomenden alan “Hayalet Uzuvlar”, ampute edilmiş bir bedenin algısının sınırlarını sorguluyor. Merleau-Ponty tarafından incelenen kavram, bedenin yalnızca fiziksel parçalardan oluşmadığını, aksine algı ve eylem yoluyla dünyada yer alan canlı ve dinamik bir varlık olduğunun altını çiziyor. “Hayalet uzuv” metaforuna dayanan sergi, görsel algıyı vücudun bir uzantısı olarak ele alıp öznel deneyimin oluşmasında algı ve bedenin rollerini irdeliyor.
“Hayalet Uzuvlar”, izleyiciyi algının çok katmanlı yapısında bir yolculuğa davet ediyor. İstikrarın, birliğin ve zamansızlığın arketipleri olarak kabul edilen geometrik desenler, kültürel ve entelektüel geçmişin hayalet kalıntıları olarak yeniden biçimleniyor. Sergi, nesnelerin yapıbozuma uğramış formlarını ortaya koyarak, orijinal bütünlüklerinin yankıları olan hafıza eserlerine dönüştürüyor.
Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz, Zilberman İstanbul’un izniyle.
Güzin Ayan’ın hayatın içindeki kısacık anlardan topladığı öykülerinden oluşan ilk öykü kitabı Olsa Olsa Dünya, İthaki Yayınları’ndan çıktı.
Bu öykülerde; insan olmanın dayanılmaz sancısına, aşkın yıkıcı tavırlarına, yaratma eyleminin hem öldüren hem de can veren hâllerine bulayarak var ediyor kahramanlarını Ayan. Yurdundan göçen yurduna dönüyor, evlatlar aileleriyle yüzleşiyor, tomar tomar kâğıtlar sahibini bulmak için sandıklarda bekliyor, kadınlar imgelerin peşinde, yazdıkça yazıyorlar.
“Kendimi daha nasıl oyalayacağımı bilmiyordum. Tramvayın sinyal düdüğünü duydum, kaç durak kalmış diye kapı üzerindeki durakları saydım. Yolum uzundu, bu yabancı ve suskun kalabalık içinde eve varana kadar daha çok oyalanacaktım. Hikâyemi kendime anlatamayacak, kendime yine geç kalacaktım.”
Azerbaycan merkezli elektronik müzik ikilisi Call It, İçindəki Balıq isimli yeni albümünü BBI Music Co. etiketiyle müzikseverlerle buluşturdu.
Phase42 (Javid) ve Unseen (Ilgar) tarafından Bakü’de kurulan grup, darkwave, synthwave, EBM ve post-punk unsurlarını harmanlayarak farklı bir atmosfer yaratıyor. Karanlık melodileriyle dikkat çeken grubun İçindəki Balıq albümü insanın en derin korkularıyla yüzleşmesini anlatan metaforik bir hikâyeye odaklanıyor. Albüm, akıntılar arasında kaybolmamak için mücadele eden bir balığın karanlık sulara inişini ve bilinmeze olan cesur yolculuğunu anlatıyor. Kimi zaman kaotik, kimi zaman hipnotik melodilerle bezenen bu albüm varoluşun en dip noktalarına inip yeniden doğmayı anlatıyor.
Call It’in İçindəki Balıq isimli yeni albümünü buradan dinleyebilirsiniz.
İçindəki Balıq
“Nizam”
“İstəmsizcə”
“Bir gün”
“Oyan”
“İnsanlar”
“Dəli”
“Düşdü qaranlıqlar”
“İçindəki balıq”
“Xaos”
Künye:
Söz: Javid Habibli
Müzik: Javid Habibli, İlgar Salimli
Prodüktör: İlgar Salimli
Kapak Tasarımı: Khan Jafarli
Label: BBI Music Co.