Galeri / Miz, 2011 yılında kurulduğu günden bu yana hayata geçirdiği “Miz Volume” başlıklı sergi serisinin bu sene on birincisini gerçekleştiriyor. “Miz Volume 11: Bir Arada” başlıklı sergi 8 Ağustos’a kadar sanatseverlerle buluşuyor.
“Miz Volume 11: Bir Arada” başlığındaki grup sergisinde; Aslı Işıksal, Aslı Sağlam, Deniz Say, Dilara Pak, Emre Efe, Handan Akarsu, Kardelen Erken, Kemal Köse, Zeynep Erol’un birbirinden farklı yaratıcı süreçlerden geçerek farklı teknik ve materyallerle üretilmiş çalışmalarını bir araya getiriyor. “Bir Arada” başlığı, çoklu yaşam biçimlerini, çok katmanlı karşılaşmaları ve bu sergi kapsamında bir araya gelen sanatçıların kolektif varlığını ifade ediyor. Resim, fotoğraf, heykel, baskı, atık malzeme ve nakış yoluyla oluşturulmuş çalışmalarla; doğal ile yapay olan, geçmişle şimdi, insan ve doğa, bellek kavramları etrafında hem birlikte var oluşun imkanlarını hem de çatlaklarını araştırıyor.
Künye:
1. Aslı Işıksal
2. Aslı Sağlam
3. Dilara Pak
4. Kemal Köse
5. Emre Efe
Tavan Arasındaki Buda ve Yüzücüler’in ödüllü yazarı Julie Otsuka’nun savaşın gölgesinde parçalanan bir ailenin hikâyesini anlattığı kitabı İmparator Tanrıyken, Duygu Akın’ın çevirisiyle Domingo Yayınevi’nden çıktı.
Bir annenin gururu, bir çocuğun anlam veremediği yabancılaşma, bir kızın içinde büyüyen öfkenin anlatısı. Bu yalnızca kayıpların değil, sessizliğin içindeki haykırışın ve görünmez olanların da hikâyesi.
“Savaş, yalnızca cephede yaşanmıyordu. 1942’de güneşli bir Şubat sabahı, Amerika’nın Batı Yakası’ndaki Japon asıllı Amerikalılar için her şey değişti: Kendi ülkelerinde birer “düşman” ilan edildiler. Ellerine tutuşturulan tren biletleriyle Utah çölünde, adı bile duyulmamış bir toplama kampına gönderildiler. İsimleri silinmiş, kimlikleri askıya alınmıştı. Artık onlar için sadece kampın ince duvarları arasında yankılanan sessizlik, tel örgüler, uykusuz geceler, bitmek bilmeyen bekleyiş vardı.”
Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi (AIMA) tarafından, Sabancı Vakfı'nın ana desteğiyle, bu yıl on birincisi düzenlenecek olan Ayvalık AIMA Müzik Festivali, 25 Temmuz’da başlıyor.
Her yıl klasik müziğin usta isimleri ile genç yeteneklerini bir araya getiren AIMA Müzik Festivali, yaz sezonuna, 14 Haziran’da gerçekleşen Duo BalKan (Önder Baloğlu, Çağdaş Özkan) konseriyle enerjik bir başlangıç yaparken; festival programı eylül ayı ortasına dek Ayvalık merkez, Cunda Adası ve Küçükköy’de gerçekleşecek birbirinden özel konserlerle zenginleşecek. Ayvalık’ta sanatseverlere ilham veren bir müzik deneyimi sunmayı amaçlayan festival, 25 Temmuz’da gerçekleşecek açılış konseriyle sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Uluslararası iş birlikleri, usta eğitmenlerin verdiği masterclass’lar ve tarihi mekânlarda gerçekleşen konserlerle festival yalnızca bir konser serisi değil; aynı zamanda bir kültür ve eğitim platformu niteliği taşıyor.
Festival, 25 Temmuz’da Franz Schubert’in Türkiye’de nadiren seslendirilen 1824 tarihli “Octet” adlı eseriyle açılacak. Konserde; Ayşegül Kirmanoğlu (klarnet), Okan Akbaş (korno), Seyfi Can Dağlar (fagot), Banu Selin Aşan ve Eylül Umay Taş (keman), Emir Kemancı (viyola), Çağlayan Çetin (viyolonsel) ve Deniz Yurdakul (kontrabas) sahne alacak.
AIMA ile Yunanistan’ın prestijli Molyvos Uluslararası Müzik Festivali (MIMF) arasındaki iş birliği bu yıl da devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Midilli Kalesi’nde bir performansa imza atan genç kemancılar Evangelia Koutsodimou ve Ioannis Nikolis, bu yıl 6 Ağustos akşamı Küçükköy’deki S.Ü. Yaratıcı Teknolojiler Atölyesi Sahnesi’nde sahne alacak. Sanatçılar, J.S. Bach’tan Paganini’ye, Kreisler’den Ysaÿe’ye uzanan zengin bir repertuar sunacak.
AIMA Keman Masterclass eğitmenleri Marc Danel ve Pelin Halkacı Akın’ın yanı sıra, usta müzisyenler Yağmur Tekin (viyola), Artemis Sis Balkız (viyola), Çağ Erçağ (viyolonsel) ve Gözde Yaşar’ın (viyolonsel) bir araya gelecekleri konserde, 19 Ağustos akşamı Çaykovski ve Brahms’ın yaylı sextet yapıtları seslendirilecek.
AIMA Haluk Barutçuoğlu Evi, 29 Ağustos'ta çok özel bir etkinliğe ev sahipliği yapacak. Piyanist Emre Yavuz ve müzikolog Prof. Filiz Ali, “Ravel Yılı” anısına açıklamalı bir dinleti sunacak.
Usta müzisyenler Dilbağ Tokay ve Emine Serdaroğlu’ndan oluşan CelloPianoDuo, 3 Eylül akşamı Cunda Bekir Coşkun Kütüphanesi’nde sahne alacak. Konserde, son albümleri Dreamlike’ta yer alan eserlerden seçkin bir repertuvar sunulacak.
İmge Tilif (keman), Gözde Yaşar (viyolonsel) ve İnci Yakar Birol’dan (piyano) oluşan Tilif-Yaşar-Yakar Trio, 6 Eylül’de Pür Records Stüdyo Cunda yerleşkesinde verilecek konserde Haydn ve Mendelssohn-Bartholdy’nin piyanolu üçlü yapıtlarını yorumlayacak.
Festival süresince temmuz ve eylül ayları arasında flüt, klarnet, keman, piyano ve viyolonsel branşlarında AIMA Masterclass final konserleri düzenlenecek. Tüm masterclass konserleri halka açık ve ücretsiz olarak gerçekleştirilecek.
11. AIMA Müzik Festivali hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen, Müze Gazhane’de sanatseverlerle buluşan ve HUMANİS tarafından hazırlanan Atatürk sergisi “Karanlıkta Akan Bir Yıldız: Mustafa Kemal Atatürk”, 3 Ağustos’a kadar uzatıldı.
Nâzım Hikmet’in Kuvâyi Milliye Destanı’nın unutulmayan dizesinden ilham alan ve hazırlanışı tam yedi yıl süren “Karanlıkta Akan Bir Yıldız: Mustafa Kemal Atatürk” sergisinin proje direktörlüğünü Fahri Özdemir üstleniyor. “Karanlıkta Akan Bir Yıldız: Mustafa Kemal Atatürk” başlıklı sergide, büyük dahi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’de ilk kez kamuoyu ile paylaşılan 150 adet yayımlanmamış fotoğrafıyla birlikte, Atatürk’ün kullandığı özel eşyaları, kendisinin ve o dönemin önemli kişilerinin yazışmaları, telgraflar, gazeteler, dergiler, dönemsel belgelerle birlikte o döneme ait birçok obje de bulunuyor. Bu objeler arasında Atatürk’ün özel eşyaları, Atatürk’ün bazı kişilere imzaladığı fotoğraflarla birlikte yerli ve yabancı fotoğrafçıların çektiği fotoğraflar yer alıyor.
Sergide ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın yazdığı mektup da ziyaretçilerle buluşuyor. Bu mektup izleyicileri yoğun bir duygu seliyle o dönemlere götürüyor. Sergi, 1909 yılından başlayıp, Çanakkale Savaşları ve sonrasında Avrupa’nın “hasta adamı” diye nitelendirilen Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ile birlikte, çok zor koşullarda sürdürülen Kurtuluş Savaşı ve ardından Cumhuriyetimizin kuruluşu ve sonrasını görsel bir bütünlükle sanatseverlere sunuyor.
David Lodge’un konuyu dağıtmadan eğlendirmeyi başaran mizahi ve deneysel romanı Tebdili Mekân, Nilüfer Şen’in çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı.
Okurlar da bu romanda pasif değil, aksine metinler arası referansların yorumlanmasında aktif rol oynuyorlar.
David Lodge, 1975 ABD’deki vitrin camlı beton ormandan Euphoria Eyalet Üniversitesi ile İngiltere’nin nemli, kırmızı tuğlalı Rummidge Üniversitesi arasında yıllık bir değişim programı vardır. Normalde bu değişim programının pek de üzerinde durulmaz. Ancak Philip Swallow, Profesör Zapp ile yer değiştirdiğinde kader onlara bir oyun oynar ve iki akademisyen kendilerini Atlantik’in iki yakasında sarmal bir ilişkinin ortasında bulur. Kimse bu ilişkiden muaf değildir. Sonunda, yazarın kendisini bile şaşırtan bir gelişmeyle sır ifşa olur.
“Hem en iyi hem de en kötü zamanlardı. Hem bilgelik hem de aptallık çağıydı.”
Son zamanların dikkat çeken gruplarından Madrigal, Sana Ait isimli ikinci stüdyo albümünü müzikseverlerle buluşturdu.
Yedi şarkıdan oluşan Sana Ait albümü Madrigal’in duygusal derinliğini, müzikal olgunluğunu ve yenilikçi sound’unu bir araya getiriyor. Albüm, dinleyicisini zamanlar ve duygular arasında bir yolculuğa çıkarıyor; şarkılar bir hikâyenin bölümleri gibi birbirine bağlanırken, albüm boyunca içsel bir bütünlük hissi yaratıyor. Her parçada tanıdık duygularla yüzleşilirken, finalde “güneş doğacak” diyerek dinleyene umutla bakmayı hatırlatıyor. Madrigal, bu albümle hem geçmişin izlerini taşıyan hem de geleceğe açılan yeni bir müzikal sayfa sunuyor.
Grup yeni albümünün lansman konserini ise 27 Temmuz’da Vadi İstanbul sahnesinde verecek.
Madrigal’in yeni albümü Sana Ait’i buradan dinleyebilirsiniz.
İş Sanat, Cumhuriyet’in 100. yılında İstanbul’da ziyarete açılan Resim Heykel Müzesi’yle izleyicilere sunulan Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu’ndan yapılan özel seçkileri Anadolu’daki sanatseverlerle buluşturuyor.
“Herkes İçin Sanat: Anadolu Sergileri” başlığıyla hayata geçirilen sergi dizisinin ilk durağı olarak, Türk resim sanatının en önemli isimlerinden İbrahim Çallı’nın doğum yeri olan Denizli’nin Çal ilçesi seçildi. 143. doğum gününde Çallı’yı anmak üzere 12-13 Temmuz tarihlerinde Türkiye İş Bankası Çal Şubesi’nde düzenlenen sergide, sanatçının “Gül Koklayan Kadın”, “Manolyalar”, “Balıkçılar” ve “Peyzaj-Bebek İskelesi Önü” gibi eserlerinin yer aldığı özel bir seçki sunuldu. “Herkes İçin Sanat: Anadolu Sergileri”nin bir sonraki durağı Muğla’nın Milas ilçesi olacak, Milaslı sanatseverler için hazırlanan yeni bir seçki, 26-27 Temmuz tarihlerinde Türkiye İş Bankası Milas Şubesi’nde izleyici karşısına çıkacak.
İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten’in yaptığı konuşmayla açılan sergiye çok sayıda Çallı sanatsever büyük ilgi gösterirken, sergi bünyesinde çocuklara yönelik atölye çalışmaları da düzenlendi. Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi Kurucu Küratörü Prof. Dr. Gül İrepoğlu, sergi ziyaretçilerine İbrahim Çallı ve sergilenen eserler hakkında bilgi verdi.
İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten şunları söyledi: “Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu, resim sanatımızın temel taşlarını oluşturan pek çok değerli sanatçının eserine ev sahipliği yapıyor. Özellikle geçtiğimiz yüzyılda Anadolu’da, resim öğretmenliği başta olmak üzere, çeşitli görevler üstlenmiş ve ilhamını da yine Anadolu’dan alarak sanatsal birikimimize paha biçilmez katkılarda bulunmuş sanatçılarımızın bu koleksiyondaki eserleri, yalnızca estetik değil, aynı zamanda tarihsel ve kültürel tanıklıklarıyla büyük bir önem taşıyor… Sanat eserlerinin ülkemizin dört bir köşesinde erişilebilirliğini sağlamak, sanata olan ilgi ve sevgiyi artırmak üzere başlattığımız ‘Herkes İçin Sanat: Anadolu Sergileri’nin bir sonraki durağı Muğla’nın Milas ilçesi olacak, Milaslı sanatseverler için hazırlanan yeni bir seçki, 26-27 Temmuz tarihlerinde Türkiye İş Bankası Milas Şubesi’nde sergilenecek.”
Yazar, illüstratör Ece Çiftçi’nin zayıf sanılan bir yönün nasıl özgün bir güce dönüşebileceğini gösterdiği yeni kitabı Zelda Vızzvızar, Can Çocuk’tan çıktı.
Küçük okurların gönlünü Yokhayvanlar ile fetheden Çiftçi, bu kez de 6 yaş ve üzeri okurları bir sivrisinek hikâyesine davet ediyor.
Zelda Vızzvızar, o güne dek görülmüş en minik sivrisineklerden biriydi. Hayalleri ise kocamandı. Hedefi, ailesinin kanat izlerinden gitmekti. Vızzvızarlar sivrisinek sporlarının en gözde dalında unutulmaz zaferler kazanmıştı: Onlar profesyonel kulak dalışçılarıydı! Asırlardır, uyuyan insanların kulaklarının dibinde vızıldayarak rekorlar kırıyor, Gıcıkatlon'da hayranlarını büyülüyorlardı. Ancak Zelda'nın önünde bir engel vardı: Kendisi ne kadar minikse, vızıltısı da o kadar zayıftı! Zelda bu “yetersizliğiyle” ailesinin yüzünü kara mı çıkaracaktı? Yoksa aileden olmak, bundan fazlası mıydı?
Işıl Kasapoğlu’nun yönetmenliğinde, Çolpan İlhan- Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment’ın yapımcılığında sahneye taşınacak dev müzikal Don Quixote, yeni tiyatro sezonunda izleyicilerle buluşacak.
Selçuk Yöntem, Zuhal Olcay ve Cengiz Bozkurt, Don Quixote ile ilk kez aynı sahneyi paylaşacak. Üçlü, geçtiğimiz günlerde başlayan okuma provalarında bir araya geldi. Müzikal, 30 kişilik oyuncu ve dansçı kadrosu, 15 kişilik canlı orkestrası ve sahne tasarımıyla, izleyicileri Don Kişot’un hayal ile gerçek arasında geçen dünyasında bir yolculuğa çıkaracak. Onurlu ve yalnız bir şövalyenin imkânsıza meydan okuyan öyküsü, Sancho Panza’nın ayakları yere basan mizahıyla harmanlanırken, ulaşılmaz bir aşkın izleri sahnede yankılanacak.
Türk tiyatrosunun güçlü isimlerini aynı yapımda buluşturan müzikalin prömiyer tarihi ve bilet satış detayları yakında açıklanacak.
İzmir’de gerçekleştirdiği büyük boyutlu duvar sanatı çalışmalarıyla tanınan Berkanfo’nun “Kanatları Olsaydı Köpekler de Uçardı” başlıklı kişisel sergisi, 19 Temmuz Cumartesi günü Kemeraltı Antikacılar Çarşısı’nda yer alan sanat alanlarında sanatseverlerle buluşacak.
Serginin açılışında sanatçı Berkanfo ayrıca bir canlı duvar sanatı performansı gerçekleştirecek ve akşama müzikleriyle Avare, Long Time No See ve Nelif eşlik edecek. Berkanfo’nun “Kanatları Olsaydı Köpekler de Uçardı” sergisi, Hayırsız Ada Sürgünü’ne dayanıyor. 1910 yılında İstanbul’daki sokak köpekleri, şehirdeki “hijyen” ve “modernleşme” politikaları doğrultusunda tehdit olarak görülmeye başlandı. Avrupa'dan gelen “batılı şehircilik” anlayışını uygulamaya çalışan yönetim, seksen binden fazla sokak köpeğini toplayarak Hayırsız Ada olarak anılan Sivri Ada’ya sürdü. Adaya bırakılan köpekler, hiçbir barınak, besin kaynağı ve su olmadan ölüme terk edildi. Halk arasında bu trajediye karşı büyük bir tepki oluştu, çünkü köpekler Osmanlı toplumunda yıllarca mahallelerin bir parçası olarak görülmüş, korunmuş ve beslenmişti. Bu olay, Türkiye’de hayvan hakları ve şehir yaşamı tartışmaları açısından önemli bir dönüm noktası oldu; edebiyat, tiyatro, çağdaş sanat gibi farklı sanat dallarına, akademik araştırma ve belgesellere konu olmuş, kolektif hafızaya kazınmış bir travma olarak yer etmeye devam ediyor.
Berkanfo, “Kanatları Olsaydı Köpekler de Uçardı” sergisinde bu bastırılmış hafızaya karşı bir hatırlama mekânı inşa ediyor. Geçtiğimiz yıl sanatçının Hayırsız Ada’da kendi inisiyatifiyle ve olanaklarıyla gerçekleştirdiği, adanın çeşitli noktalarına yerleştirdiği köpek figürlerinden oluşan enstalasyon, şimdi daha çok izleyiciyle buluşmak için adanın izole kamusal alanından sanat alanlarına taşınıyor. Hem bir anma hem de bir protesto niteliği taşıyan, adanın farklı noktalarına yerleştirilen köpek figürleri sessizliğin ortasında yükseliyor, yok sayılmış hayatları görünür kılıyor. Sergi, sokak sanatının eylemsel potansiyelini, bellek politikalarıyla kesiştiği bir zeminde yeniden düşünmeye çağırıyor. Berkanfo’nun figürleri, yalnızca estetik bir dile sahip değiller, onlar aynı zamanda hayatta kalamayanların, hatırlanma hakkı elinden alınanların görsel temsilcileridir. Sergi kapsamında sanatçı ayrıca yine çok sevdiği köpeklerin başrolde olduğu bir canlı duvar sanatı performansı gerçekleştirecek. Bu müdahale sokak sanatının doğrudan ve kamusal doğasını mekânın yüzeyine taşıyacak, üretimin içsel süreci izleyiciyle buluşacak.
Sergi açılışında 19 Temmuz’da müzikleriyle Avare, Long Time No See ve Nelif’in yanı sıra grafiti, dövme, plak, sticker, sokak lezzetleri stantları yer alacak ve akşamın biletleri sokak hayvanlarına mama bağışı olarak bağışlanacak. Biletlere buradan ulaşabilirsiniz.