İngiliz şarkıcı ve gitarist Charlie Cunningham, Epifoni organizasyonu ile 25 Ekim akşamı IF Performance Hall Beşiktaş’ta konser verecek.

Birleşik Krallık dışında da büyük bir dinleyici kitlesine sahip olan Charlie Cunningham, müziğe ilgi duyduğu ilk yıllarda Sigur Rós ve Mogwai gibi isimlerden ilham aldı. Deneysel, indie ve hardcore gruplarının ardından flamenkoya hayranlık beslemeye başladı ve İspanya’ya gitti. İndie-folk melodilerini flamenko tekniğiyle harmanlayan sanatçı, bu şekilde dikkatleri üzerine çekti.

2017’de yayımlandığı gibi büyük başarı kazandığı ilk albümü Lines, BBC Radio 1’ın favorileri arasına girdi. Albüm, 2018 Pop Ödülleri’nde “En İyi Albüm Ödülü”ne layık görüldü. 2019 tarihli Permanent Way isimli ikinci albümü, Cunningham’ın sade, içe dönük ve güçlü şarkılarının daha da olgunlaştığı bir albüm olarak dikkat çekti. Cunningham, bu yıl Frame isimli üçüncü albümünü hayranlarıyla buluşturdu.

​25 Ekim akşamı IF Performance Hall Beşiktaş’ta gerçekleşecek Charlie Cunningham konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

Brooklyn, New York’ta bulunan International Studio & Curatorial Program (ISCP), SAHA’nın desteğiyle Türkiye’den bir sanatçıya üç aylık misafir sanatçı programı için açık çağrı yapıyor.

ISCP, Türkiye’den kurumun dinamik programlama ve yaratıcı topluluğuyla etkileşime geçmek isteyen sanatçıların başvurularını kabul ediyor. 1 Mart-31 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek konuk sanatçı programı; özel bir stüdyo alanı, New York’ta konaklama ile yaşam ve ilgili seyahat masrafları için (New York’ta sanatçıya geri ödenmek üzere) bütçenin yanı sıra, ISCP'nin tüm konuk sanatçı programı faaliyetlerine katılımından oluşuyor.

Başvurular application@iscp-nyc.org adresine “SAHA Residency at ISCP” konu başlığıyla e-posta gönderilerek kabul ediliyor. Son başvuru tarihi 1 Kasım 2024 olarak belirlendi. Programa seçilen sanatçı ise 27 Kasım 2024 tarihine kadar bilgilendirilecek. Toplam 10.260 ABD Dolar tutarındaki destek; konaklama, yaşam giderleri ve ilgili seyahat masraflarını içerirken, seyahat ve konaklama ile ilgili tüm düzenlemelerin yapılması hibe sahibinin sorumluluğunda olup, seyahat masrafları ve konaklama kirası da dahil olmak üzere tüm masraflar, New York'a varışta ve makbuzların ibraz edilmesinden sonra ISCP tarafından sanatçıya geri ödeniyor. Daha önce New York'ta yaşamamış veya çalışmamış sanatçılara öncelik veriliyor.

​SAHA misafir sanatçı programının geçmiş dönem katılımcıları arasında Güneş Terkol (2013), Burak Delier (2014), Emre Hüner (2014), Belit Sağ (2016), Cem Dinlenmiş (2017), İnci Furni (2018), Volkan Kızıltunç (2019), Barış Göktürk (2021), Sümer Sayın (2022), Eda Gecikmez (2023) ve Alper Aydın (2024) yer alıyor.

İzzet Güldoğan’ın karavanda yaşamaya karar veren ailenin zorlu ve keyifli macerasını anlattığı, Ege Karadayı’nın resimleriyle Benim Küçük Evim, Masal Perest’ten çıktı.

Benim Küçük Evim, dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için fırsatlar sunuyor. Yeni yolculuk, yeni tecrübe ve yeni keşiflerin hikâyesi. Hep yaşadıkları büyük evden küçük bir karavana taşınmak, çocuk için heyecan verici bir macera olduğu kadar zorluklarla da dolu bir süreçtir. Ancak aile olmanın getirdiği dayanışma duygusunu hissetmek her şeyden önemli.

Türkiye’nin önemli davulcularından Volkan Öktem, 2023 yılında yayımladığı ve tamamı kendi bestelerinden oluşan ilk solo albümü #7 ile 24 Ekim’de Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda müzikseverlerle buluşacak.

Adını Volkan Öktem’in davula ilgi duyduğu yaştan alan #7 albümdeki şarkıların hepsi sanatçının imzası taşıyor. Öktem, albümde farklı temalarda dolaşan beste anlayışını modern aranjmanlar ve çeşitli stillerle bir araya getiriyor. Bu albümde dinleyici, 37 yıllık müzik hayatı süresince deneyimlediği farklı müzikal tarzların iz düşümlerini yansıtan sanatçıyı, davul virtüözlüğünün yanında besteci ve hikâye anlatıcısı kimlikleriyle de tanıma imkânı buluyor. #7 projesinde Volkan Öktem’e caz sahnesinin usta isimleri Halil İbrahim Işık, Serhat Şensesli, Ercüment Orkut ve Barış Doğukan Yazıcı eşlik ediyor.

​24 Ekim’de Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda gerçekleşecek konserin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

Hazal Haznedaroğlu’nun “Isola & the wave in my mind” başlıklı kişisel sergisi 22 Kasım’a kadar Büyükdere35’te sanatseverlerle buluşuyor.

“‘Isola’, Haznedaroğlu’nun duygu ve düşünceleriyle buluştuğu mekâna verdiği, İtalyancada tek bir evin bulunduğu veya hareket edebilen küçük adacık anlamına gelir. Aynı zamanda ‘izole’ kavramından türeyen bu isim, son dört yıldır sanatçının atölyesinde çevreden izole bir şekilde geçirdiği zamanla ilişkili olan bağına değinir. Haznedaroğlu, yarattığı imgeleri ‘zihnindeki gezenler’ olarak tanımlar ve bu süreçte Ursula K. Le Guin’in The Wave in My Mind adlı kitabından esinlenir.

Haznedaroğlu’nun tuval yüzeyine aktardığı kompozisyonlarda, düşünceyi simgeleyen imgeler; farklı renk kombinasyonları, tekrarlayan akışlar, kıvrımlar ve ton geçişleriyle yaratılan bütünlük, bir denge içinde izleyiciye aktarılmaktadır. Sanatçı, izleyicinin zihninde bu soyut dengeyi figüratif hâle getirerek, ortaya çıkan hisler üzerinden bir diyalog kurmayı hedefler. Aynı zamanda bu yapılar, farklı bakış açılarına olanak tanıyan bir perspektif sunar.

​Haznedaroğlu’nun pratiğinde dinamik bir şekilde geliştirerek ürettiği bu imgeyi benzettiği element ise sudur. ‘Su, her zaman akıp kendi yolunu bulur’ diyerek kendi ruh hâline göre suyun farklı ve akışkan hâllerini ifade eder. Sanatçı, gözlemlerini ve hislerini renkler ve formlar aracılığıyla izleyiciye sunar.”

Yapı Tiyatro’nun iki kardeşin, iki farklı zamanda, birlikte tuttukları iki yas hikâyesini anlatan tiyatro oyunu O Zaman Küs Ölene Kadar! izleyiciyle buluşmaya devam ediyor.

Doğaç Gözüdeli’nin yazdığı ve Mehmet Taşyürek ile başrolleri paylaştığı oyunun yönetmenliğini İmer Özgün üstleniyor. Oyunun yardımcı yönetmenliğini Enes Danış yaparken ışık tasarımı Cem Yılmazer’e, sahne tasarımı Nilsu Baldan’a ait.

Mezarlıkta geçen hüzünlü bir komedi olan bu oyun; hayatla, ölümle, küsmekle ve en çok da barışmakla ilgili iki hikâye anlatıyor.

Abi: Hayat biraz böyle bir şey herhalde. Çok kötü bir şey oluyor. “Sabredelim, bunlar da geçer“ derken daha da kötü bir şey oluyor. Dişini sıkıyorsun zar zor ayakta kalıyorsun, o sırada daha büyük felaket başına geliyor. Artık bundan daha kötüsü olamaz dedikten sonra dört kere daha, daha kötüsü oluyor. Sonra bir yerde saymayı bırakıyorsun. Şeye benzetiyorum ya, mesela eve tadilat falan için bir usta çağırırsın, bir fiyat çeker, atıyorum on beş bin, sen on bin verebileceksindir, ama kafanda hesaplarsın, oradan borç buradan bilmem ne, tamam dersin yapalım şu işi, dişimizi sıkalım bitsin. Ama sonra işin ortasında usta gelir der ki boru patladı, bilmem ne oldu, yedi bin daha girer sana. On beş binlik iş ne oldu? Yirmi iki bin. Sende ne kadar var? On bin. (Sessizlik.) Zaten her şey yolunda gitse bile beş bin borçtasın, bir de üstüne daha da birikiyor. (Sessizlik) İşte aynı, sürekli daha kötü olma durumu gibi-

Kardeş: Anladım benzetmeyi.

O Zaman Küs Ölene Kadar! oyununu 11 Kasım’da Kadıköy’de yer alan Pax Sahne’de izleyebilirsiniz.

2024 Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülünü, Toronto Uluslararası Film Festivali’nde ise Geceyarısı Çılgınlığı ödülünü kazanan Coralie Fargeat imzalı Cevher (The Substance), 1 Kasım Cuma günü Chantier Films dağıtımıyla vizyona girecek.

Coralie Fargeat’ın ses getiren ilk filmi İntikam’ın (2017) ardından çektiği Cevher’in başrollerini Demi Moore, Margaret Qualley ve Dennis Quaid paylaşıyor.

“Elisabeth Sparkle (Demi Moore), 50. doğum gününde eskisi kadar genç ve güzel olmadığı için işinden kovulur. Gizemli bir laboratuvardan, damarlarına zerk ettiğinde "kendisinin daha iyi bir versiyonunu" ortaya çıkaracak mucizevi bir maddeyi kullanması yönünde bir çağrı alır.”

​1 Kasım Cuma günü vizyona girecek Cevher’in fragmanını buradan izleyebilirsiniz.

Gülin Hayat Topdemir’in “Enigmatic Couple Tales” başlıklı yeni sergisi 16 Kasım’a kadar x-ist’te sanatseverlerle buluşuyor.

Çağdaş sanatın mistik ve sembolik anlatım diline dair yenilikçi bir bakış açısı sunan sergi, izleyiciyi gerçekle hayal arasındaki ince hat üzerinde yolculuğa çıkarıyor. Victoria döneminin estetik kalıplarından mülhem eserler, klasik sanatın büyüsünü çağdaş bir görsel üslupla yeniden yorumluyor. Sanatçının ilişki kuran çiftlere dayanarak kurguladığı temalar, geçmiş zamanın narin zarafeti ile şimdiki zamanın tuhaf ve hatta gerçeküstü imgelerini bir araya getiriyor. Anlatılan hikâyeler doğayı, hayvanları ve insanla evren arasındaki ilişkiyi de kapsıyor. Sergideki çalışmalar, klasik dönemin simgesel diliyle çağdaş teknikler arasında bir köprü kurarken anakronik, hatta yer yer “steam punk” bir anlatının parçaları hâline geliyorlar.

Sergide yer alan her eserde klasik dönemin bir yankısı duyulurken, günümüzün dijital ve gerçeküstücü etkileri de kendilerine yer buluyor ve klasik sanata duyulan saygıyı yadsımadan onun çağdaş yorumlanış tarzını keşfetmeye açık sanatseverleri davet ediyor.

Künye:
1. Embrace Of Shadows And Light.Tuval Üzerine Yağlı Boya 100 x 120 cm 2024
2. When The Moon Judges You For Holding A Golden Fish Tuval Üzerine Yağlı Boya 110 x 80 cm.2024
3. The Enigmatic Librarian Tuval üzerine yağlı boya 2024 70 x 50 cm

İstanbul Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğu’nun yeni performansı BİZ, 28 Ekim’de Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi’nde sanatseverlerle buluşacak.

Geçtiğimiz günlerde Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi’nde prömiyerini yapan BİZ, ilham kaynağını bir yandan Anadolu ezoterizminden diğer yandan çağdaş felsefeden alıyor. Cem Yıldız’ın bilgisayar ortamında canlı olarak dönüştürdüğü vokali ve bağlamasıyla eserin elektro-akustik ses evrenini oluşturduğu performans, “çoklukta birlik”, “empati”, “evrensel etik” kavramlarını sorguluyor.

Performans alanındaki üç dansçı, fiziksel teması kaybetmedikleri üçlü hareket formları, ikili eylem diyalogları ve bir başlarına kaldıkları anların içinden geçerek dayanışma ve çatışma, şefkat ve şiddet, güç ve kırılganlık, varlık ve yokluk hattında yollarını bulmaya çalışıyorlar. Bedenleri ve duygu bellekleri üzerinde çalışıp çoklukta birliği arıyorlar.

Mdtistanbul imzalı BİZ’in biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

Künye:
Yaratanlar ve Sahneleyenler: Bedirhan Dehmen, Canberk Yıldız, Cem Yıldız, Mihran Tomasyan
Konsept ve Koreografi: Bedirhan Dehmen
Müzik Düzenleme: Cem Yıldız
Işık Tasarımı: Kerem Çetinel
​​Kostüm Tasarımı: Günsu Sarı

Tiyatro Garlik’in ilk oyunu Karanlık Şarkılar, 20 Ekim ve 17 Kasım tarihlerinde DasDas’ta, 24 Ekim’de ise Kadıköy Boa Sahne’de tiyatroseverlerle buluşacak.

İngiliz yazar Joe White’ın alkole ve birbirine bağımlı iki hassas ruhun hafıza kayıplarıyla dolu aşk hikâyesini anlattığı Karanlık Şarkılar, yeni tiyatro sezonunda Tiyatro Garlik tarafından sahneleniyor. Prömiyerini 15 Ekim’de DasDas’ta yapan oyunun başrollerini Derya Artemel ve Orçun Soytürk paylaşıyor. Çevirmenliğini Melisa Kesmez’in üstlendiği oyunu Tuğrul Tülek yönetiyor.

Joe White’ın Türkiye’de sahnelenen ilk işi, 2024 baharında kurulan tiyatro topluluğu Garlik’in ise ilk yapımı olma özelliğini taşıyan Karanlık Şarkılar, orijinal prodüksiyonuyla Londra’da kapalı gişe oynadı ve birçok prestijli ödüle aday gösterildi.

​Karanlık Şarkılar oyununun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.