GÜNDEM
  • 28-04-2025

    Decollage Art Space, Mahmut Karatoprak’ın “Kır İğdesi” başlıklı kişisel sergisini 6 Mayıs-2 Temmuz tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak.

    Serap Atala’nın küratörlüğünü üstlendiği “Kır İğdesi” sergisi, Mahmut Karatoprak’ın geçmiş ile gelecek arasında bir sentez ortaya koyan eserlerini izleyiciye sunuyor. Sanatseverleri zamanların kesiştiği düşsel bir yolculuğa davet eden “Kır İğdesi” sergisinde sanatçı, detaylarda saklı olanı görünür kılarken çağdaş ikona etkisi veren eserlerinde kullandığı sıradan nesneler ve imgeler somut biçimlere dönüşüyor.

    ​Sergi, sanatçının lirik bir anlatımla yaşamın sembolleri hâline gelen eserlerinden oluşuyor. Mahmut Karatoprak’ın doğduğu, ilk gençlik yıllarına kadar yaşadığı Kayseri bağlarının görsel dili olan kır iğdeleri; sanatçının üretimlerinde kendine özgü bir alan açıyor. Görsel hafıza sonucu sanatçının bilinçaltına yerleşen bu şifalı bitki hem serginin öznesi hem de Karatoprak’ın sanatsal yaratımının önemli sembollerinden biri olarak izleyici karşısına çıkıyor. 

    0
    0
    1543
  • 28-04-2025

    Çağdaş Japon edebiyatının öne çıkan yazarlarından Hiromi Kawakami’nin yeni kitabı Mahallemdeki İnsanlar, Alican Saygı Ortanca’nın çevirisiyle, Domingo Yayınevi tarafından yayımlandı.

    Nakano Eskici Dükkânı’yla ülkemizde geniş bir okur kitlesine ulaşan Hiromi Kawakami, Mahallemdeki İnsanlar kitabında okuyucuyu Japonya’nın en sıra dışı mahallelerinden birine davet ediyor. Bazen hınzır, bazen hüzünlü ama her daim büyülü bir dünyanın kapısını aralıyor.

    “Bir hikâyeyi alın ve küçültün. O kadar küçültün ki avucunuza sığsın. Cebinizde taşıyın onu, sofranıza oturtun, uykunuzda bile yanınızda dursun. Kaybetmeyin sakın zira ne zaman ihtiyacınız olacağını bilemezsiniz.

    Bu küçük öykülerle fazlasıyla tuhaf bir mahalle hayat buluyor. Kalabalık bir ailenin en küçük çocuğuna kim bakacak diye piyango çekiliyor, ihtiyar bir adamın iki gölgesi birbiriyle çekişiyor, bir apartman tüm sakinlerini küçük talihsizliklerle lanetliyor, küçük bir kız dikilecek heykelinin hayallerini kuruyor, amansız bir hastalığa yakalanan insanlar yavaş yavaş güvercine dönüşüyor, yerçekiminin kaybolmasıyla çocuklar havada süzülüyor.”

    0
    0
    992
  • 27-04-2025

    KüçükÇiftlik Park, yaz aylarında pek çok konsere ev sahipliği yapacak. Sıradışı şarkı sözleri ve oyunun kurallarını değiştiren müziğiyle alternatif sahnenin sınırlarını yeniden çizen Büyük Ev Ablukada 25 Mayıs’ta; Türkçe sözlü rock müziğin efsanesi Duman 21 Haziran’da; derin şarkı sözleriyle taşı gediğine oturtan Adamlar ise 27 Haziran’da KüçükÇiftlik Park’ta sahnede olacak.

    Tükenmeyen enerjileri, rengârenk kostümleri ve türler arasında ustaca dolaşan tarzlarıyla alternatif sahnenin en nevi şahsına münhasır gruplarından Büyük Ev Ablukada, 25 Mayıs Pazar akşamı İstanbullularla buluşacak. Türk rock müziğine yön veren gruplardan biri olan Duman, uzun süren sessizliğini 2024’te cesur mesajlarla dolu iki tekli ve ardından gelen albümle bozdu. Yaptıkları her işle rock müzik tarihine damga vuran efsanevi grup, 21 Haziran Cumartesi akşamı KüçükÇiftlik Park’ta konser verecek. Alternatif rock’ı rap müzikten arabeske, saykodelikten elektroniğe kadar geniş bir yelpazeyle harmanlayan şarkılarıyla tanınan Adamlar ise 27 Haziran Cuma akşamı dinleyicilerle buluşacak.

    ​KüçükÇiftlik Park’ta URU organizasyonuyla düzenlenecek konserlerin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    901
  • 27-04-2025

    John Armleder’in “HEPHİÇ” başlıklı Türkiye’deki ilk sergisi 25 Mayıs’a kadar Dirimart Dolapdere’de sanatseverlerle buluşuyor.

    Sergi, John Armleder’in ikonik mobilya heykelleri, kâğıt işleri ve sergiye özel olarak ürettiği dökme-yayma resimlerinden oluşan geniş bir seçkiyi bir araya getiriyor. 1960’lardaki Fluxus hareketinin paralelinde Cenevre merkezli Groupe Ecart’ın kurucularından olan Armleder, pratiği boyunca resim, heykel, yerleştirme ve performans aracılığıyla sanatın geleneksel sınırlarına meydan okuyor. Besteci John Cage’den ilhamla üretim sürecine şans ve deneyselliği dahil ederken, buluntu nesneleri canlı renk katmanları ve yansıtıcı yüzeylerle bir araya getirerek estetik normlara dair algıları sorgulayan ortamlar yaratıyor. Serginin başlığı “HEPHİÇ”, Armleder’in sıklıkla benimsediği esrarengiz yaklaşımına uygun olarak katmanlı bir anlam ve kasıtlı bir belirsizlik taşıyor. Sergi, estetik değerlerin süreklilik içinde yeniden yorumlanışını, kalıcılığa dair alaycı bir ifadeyi ya da sanatsal fikirlerin döngüsel doğasını aynı zamanda içinde barındırıyor.

    “HEPHİÇ”, John Armleder’in geniş, mizahi ve deneysel pratiğine açılan bir davet sunarken sanatçının çağdaş sanat üzerindeki kalıcı etkisini bir kez daha ortaya koyuyor. Sergide, sanatçının 1960’lardan 1983’e uzanan dönemde mürekkep, suluboya, guaj, akrilik, yağlıboya ve kolaj gibi farklı malzemelerle ürettiği 31 kâğıt işi; kendiliğindenlik, şans ve Fluxus ideallerine duyduğu bağlılığı yansıtan 10 metrelik anıtsal resmi; sanatçının nokta resimleri, dökme-yayma diptikleri ve mobilya heykelleri; Armleder’in sergi için özel olarak ürettiği iki yeni heykeli ve İstanbul’da geçirdiği süre boyunca üreteceği mekâna özgü yerleştirmesi yer alıyor.

    Künye:
    1. Cycle 2025 Tuval üzerine akrilik Acrylic on canvas 110 x 90 x 4 cm
    2. Untitled 1974 Kağıt üzerine guaj ve grafit Gouache and graphite on paper 31.5 x 21.5 cm
    3. Untitled 1983 Karton üzerine guaj on cardboard 29.6 x 20.6 cm
    ​4. Whoopee 2025 Tuval üzerine karışık teknik mixed media on canvas 165 x 110 x 6 cm

    0
    0
    1011
  • 27-04-2025

    Ebru Köfter’in kaleme aldığı, Merve Ergenoğlu’nun resimlediği insanların neden olduğu doğa tahribatının yaban hayata verdiği etkiyi konu alan En Büyük Gölge Kimin? adlı kitap, Meraklı Tilki Kitaplığı’ndan çıktı.

    Cesaret, çevre bilinci, dostluk ana temalarına sahip bu kitap 4 yaş ve üzeri okurlara doğanın yalnızca insanlara değil tüm canlılara ait olduğunu, sevimli bir tavşan ve sincabın duygularıyla anlatıyor.

    ​Uzun Kulak ve Uzun Kuyruk adında iki yakın arkadaş, iş makineleri yuvalarını yok edince yeni bir yuva bulmak için yola koyulurlar. Birbirlerine destek olarak korkularını yendikleri bu zorunlu yolculuk sonunda, yeni bir yuvaya sahip olabilecekler mi? Yuva ararken, neye güvenmeliler? Gölgelere mi yoksa kendilerine mi?

    0
    0
    944
  • 26-04-2025

    Yassassin grubunun yakında çıkacak albümünden “Dona Dona” isimli ilk teklisi müzikseverlerle buluştu.

    Bülent Kabaş, Dilara Çivici ve Orkun Tunç’tan oluşan Yassassin grubunun ilk albümündeki “Dona Dona” şarkısının sözleri, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Ölüme Gazel adlı şiirine dayanıyor. Grup, bu şiiri geleneksel ezgilerden esinlenerek modern bir ağıt formunda besteledi ve yorumladı. Parçanın vokallerinde ise özgün R&B ve soul çalışmalarıyla tanınan Gomeisa yer alıyor. “Dona Dona” teklisini buradan dinleyebilirsiniz.

    Künye:
    Söz: Ümit Yaşar Oğuzcan (Ölüme Gazel şiiri)
    Müzik: Bülent Kabaş, Orkun Tunç
    Düzenleme: Yassassin (Bülent Kabaş, Orkun Tunç, Dilara Çivici)
    Kayıt: No.5 Stüdyoları – Ozan Çanak, Deniz Ağan (2024)
    ​Mix & Mastering: Ozan Çanak

    0
    0
    812
  • 26-04-2025

    Banu Birecikligil’in son dönem çalışmalarını bir araya getirerek, sanatçının mitoloji ve doğa ekseninde şekillenen görsel anlatılarına güncel bir yorumunu sunduğu “Ölen Bir Yıldıza Methiye” başlıklı kişisel sergisi 26 Nisan-24 Mayıs tarihleri arasında .artSümer’de sanatseverlerle buluşuyor.

    Banu Birecikligil’in kadim mitolojilerden ve spekülatif gelecek tasavvurlarından ilhamla kurguladığı dünyalar; doğa ile insan arasındaki kırılgan ilişki, figüratif ve simgesel düzlemlerde yeniden şekilleniyor. Sergideki çalışmalarda, konumu belirsiz bir manzara içinde beliren bir gezgin, ufukta parlayan bir süpernovaya işaret ediyor. Bu gezgin figürü, izleyiciye hem Küçük Prens’in evrenini hem de Tarot destesindeki The Fool kartını anımsatıyor. Bir yolculuğun eşiğinde; merak, bilinmezlik ve gözü karalık duygularıyla yüklü bir anda, adeta zaman içinde donmuş gibi. İçinde bulunduğu düzlemde zaman ve mekân çözülmüş durumda. Burasının bir dünya mı, başka bir gezegen mi, geçmiş mi yoksa gelecek mi olduğu belirsizliğini koruyor. Var olmakla yok olmak, yaşamla ölüm bu sergide aynı döngünün birbirini besleyen parçaları olarak karşımıza çıkıyor.

    Birecikligil’in resimlerinde sıkça rastlanan “arada kalmışlık” hissi, burada neredeyse elle tutulur bir yoğunluk kazanıyor. Doğa ve insan iç içe geçmiş hâlde; ancak ne tamamen evcilleşmiş ne de bütünüyle yabani bir düzlemde yer alıyor. Konfor ile ilkel içgüdüler, mitolojik çağrışımlarla aynı yüzeyde buluşuyor. Bir kedinin yastığa kıvrılmış huzurunun hemen altında, hayali bir mağaranın içinde doğayla kurduğu kadim bağını hâlâ taşıyan hayvan figürleri beliriyor. Sanatçının klasik sanat referansları ve mitolojik göndermeleri, çağdaş bir hassasiyetle dönüştürme biçimi ise, bu karşıtlıklar ve geçişlerde belirginleşiyor.

    Künye:
    1. Banu Birecikligil, Gezgin ve Süpernova 130×170 cm
    2. Banu Birecikligil, Gül Bahçesi 135×175
    3. Banu Birecikligil, The Landing 100×130 cm
    ​4. Banu Birecikligil, Bir Tuhaf Gece 150×250 cm

    0
    0
    6892
  • 26-04-2025

    EVİN, Temür Köran’ın “Sezgiler ve İzler” başlıklı kişisel sergisini 26 Nisan-21 Haziran tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturuyor.

    Temür Köran, son dönemde hafızasındaki tortuların izinden giderek sezgisel bir yaratım sürecini benimseyerek geçmiş pratiklerini ve sanat tarihinden onu etkileyen unsurları yeni biçimlerle ele aldığı yapıtlar üretiyor. Sanatçı, görmenin yalnızca pasif bir algı olmadığını, aksine düşünsel bir eylem olduğunu vurgulayarak görünen ile hatırlanan, somut ile soyut, bireysel ile kolektif hafıza arasındaki etkileşime odaklanıyor.

    ​Köran, hakikat ile hafızamızda kalanlar arasındaki karmaşık ilişkiyi sezgileri yoluyla keşfetmeye çalışırken kendi öznel deneyiminden besleniyor. Sergideki yapıtlar çok katmanlı ve dışavurumcu bir yaratım sürecinin içsel dinamiklerini yansıtıyor. Hem bireysel hem de toplumsal olarak sıklıkla çıkmazda hissettiğimiz, felaketlerle dolu bir çağa tanıklık eden sanatçı, beslediği duyarlılığı sanatsal ifadesine yansıtıyor.

    0
    0
    1060
  • 25-04-2025

    İki Grammy ödülü müzisyen Pinchas Zukerman, 27 Nisan Pazar akşamı saat 20.00’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda dinleyicilerle buluşacak.

    Yüzü aşkın albüm kaydı ve elli yılı aşan sahne kariyeriyle klasik müziğin yaşayan efsanelerinden biri hâline gelen Pinchas Zukerman, CRR’deki konserinde Sinfonia Varsovia eşliğinde hem solist hem de şef olarak müzikseverlerle buluşacak.

    1984’te Yehudi Menuhin’in davetiyle Polonya Oda Orkestrası’nın büyümesiyle kurulan Sinfonia Varsovia, kuruluşundan bu yana dünyanın saygın konser salonlarında gerçekleştirdiği performanslarla uluslararası tanınırlık kazandı. Wolfgang Amadeus Mozart, Beethoven ve Penderecki gibi bestecilerin eserlerine getirdikleri titiz yorumlarla öne çıkan orkestra, Valery Gergiev, Lorin Maazel, Martha Argerich, Anne-Sophie Mutter gibi isimlerle uzun soluklu iş birliklerine imza attı.

    ​Pinchas Zukerman & Sinfonia Varsovia başlıklı konser, Edward Elgar’ın yaylı çalgılar için yazdığı, pastoral dokusu ve zarif melodileriyle tanınan Serenad, Mi minör Op. 20 ile başlayacak. Ardından, Mozart’ın yalnızca 19 yaşındayken bestelediği, zarafeti ve klasik üsluptaki olgunluğuyla öne çıkan Keman Konçertosu No. 5, La Majör KV 219 yorumlanacak. Konser, Felix Mendelssohn’un İtalya seyahatinden ilham alarak kaleme aldığı ve güney coğrafyasının sıcaklığını müziğe taşıyan Senfoni No. 4, “İtalyan” eseriyle sona erecek. Özellikle finaldeki Saltarello dans ritimleriyle dikkat çeken bu eser, konserin yüksek enerjili kapanışını oluşturacak. Tüm programı Pinchas Zukerman’ın orkestra şefliği ve solistliği ile icra edilecek konserin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    955
  • 25-04-2025

    Galeri Siyah Beyaz, Kirkor Sahakoğlu’nun “DUEL” başlıklı kişisel sergisini 25 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturuyor.

    Kirkor Sahakoğlu’nun “DUEL” sergisi, Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler romanındaki “Bütün duvarlar gibi iki anlamlı, iki yüzlüydü. Neyin içeride, neyin dışarıda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıydı.” sözünden yola çıkıyor. Felsefi açıdan adeta bir retrospektifi tanımlarcasına yine varoluşçu anlayışla ortaya çıkan sergi, özellikle kişinin kendine dönük bir meydan okuma surecini ele alıyor. Sahakoğlu, izleyiciyi bir şekilde yüzleşmeye, farkındalığa davet ediyor.

    “Bu yüzleşme sürecinde insan kiminle mücadeleye girer? Ayna ile mi yoksa aynadaki suretle mi? diye soruyor. Çok az insanın bu süreçte kendisiyle bir hesaplaşmaya girdiğini ve gerçeği yakaladığını iddia ediyor ve şöyle devam ediyor;
    Bu düello sonuçta bir rakibin değil, arzuların alt edilmesidir.
    Zaten en büyük zafer kendine karşı kazanılan değil midir?
    En büyük rakip insanın kendisi değil midir?”

    0
    0
    1070
DAHA FAZLA
Geldanlage