Zorlu PSM Genel Müdürü Filiz Ova ile 21-28 Ekim tarihleri arasında Zorlu PSM’de gerçekleşecek dijital sanatın en saygın uluslararası festivallerinden Ars Electronica’yı, geleneksel ve dijital dünyaları bir araya getirdikleri 13. sezon programını konuştuk.
Zorlu PSM geçtiğimiz günlerde 13. sezon programında yerli ve yabancı yapımlar, sahne performansları, konserlerin yanı sıra dijital sanat ve teknoloji odaklı projelere de yer vereceğini duyurdu. Bunlardan biri de Avusturya’da neredeyse 50 yıldır teknolojik sanatlar alanında dünyanın en saygın festivali ve platformu olarak kabul edilen Ars Electronica’yı İstanbul’a taşımaktı. Bu yıl Zorlu PSM ve Piksel.Creative Solutions partnerliği, Diageo Türkiye desteğiyle 21-28 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek Ars Electronica, İstanbul’da sekiz gün boyunca katılımcılarına dijital sanat deneyimi yaşatacak. Festivalde her yaştan katılımcıya sergilerden canlı performanslara, çocuk atölyelerinden sanatçı konuşmalarına uzanan bir program sunulacak.
Dünyadan ve Türkiye’den sanatçıların mekânsal enstalasyonları, ekran tabanlı işleri, ses ve ışığın sınırlarını zorlayan performansları sanatseverlerle buluşacak. Ars Electronica İstanbul’un Laura Welzenbach ve Marlena von Wedel küratörlüğünde hazırlanan “Data & Fragility /Veri & Kırılganlık” başlıklı sergisi üç başlık altında şekillenecek: Veri & Doğa, Veri & Manipülasyon, Veri & Performans. Sergide; Universal Everything (İngiltere), Marc Vilanova (İspanya), Cod.Act – André & Michel Décosterd (İsviçre), Martyna Marciniak (Polonya/Almanya), Mathias Gartner & Vera Tolazzi (Avusturya), Noor Stenfert Kroese (Hollanda) & Amir Bastan (İran), bit.studio (Tayland), İmelda Kuyumcu & Gözde Betülay Yorulmaz (Türkiye), Ceren Su Çelik (Türkiye), Özcan Ertek (Türkiye/Almanya), Emre Meydan (Türkiye/Almanya) yer alacak.
21-28 Ekim tarihleri arasında Zorlu PSM'de gerçekleşecek Ars Electronica'nın biletlerine buradan ulaşabilirsin.
Zorlu PSM 13. sezonuna geleneksel ile dijital dünyayı birleştiren zengin içeriklerle dolu bir programla başladı. Bu seneki programı hazırlarken kapsayıcı fikir neydi, neleri öncelediniz?
13. sezonumuzda, dijital sanat ve teknoloji odaklı projelerimizle seyircimizi şaşırtmaya ve onlara ilham vermeye devam edeceğiz. Ars Electronica iş birliğimiz, bu sezonun en öne çıkan projelerinden biri. Bunun yanı sıra, yeni bir söyleşi serisi başlatıyoruz. Bu seride, yapay zekâ ve teknolojinin yaratıcı endüstrilerle kesişimini masaya yatıracağız. Her ay, alanında uzman isimleri sanatseverlerle, öğrencilerle ve sektör profesyonelleriyle bir araya getirerek, sanatın geleceğine dair ufuk açıcı tartışmalar yürüteceğiz. Ayrıca, açık çağrılarla müzik ve dijital sanatı buluşturduğumuz uluslararası festivallerimiz ve yenilikçi iş birliklerimiz de tüm hızıyla devam edecek. Amacımız, Zorlu PSM’yi yalnızca bir sahne değil, aynı zamanda sürekli öğrenmenin ve keşfin yaşandığı bir platform hâline getirmek.
Biz neredeyse yılın her günü, beş ayrı sahnemizde, 1000’in üzerinde etkinlikle misafirlerimize dünya standartlarında, çok katmanlı kültürel bir deneyim sunarken usta sanatçılardan yeni yeteneklere kadar herkes için açık olan sahnelerimizde, Türkiye’nin en geniş yelpazede sanatsal içeriğini sanatseverlerle paylaşıyoruz.
13. sezonumuzda bu birikimi daha çok güçlendiriyor, seyircilerimize dünya standartlarında etkinliklerimizle unutulmaz deneyimler yaşatmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Uluslararası performanslar, PSM prodüksiyonları ve konserlerin yanı sıra dijital sanatın sınırlarını zorlayan kapsayıcı bir program hazırladık. 13. sezonumuz hem içerik hem de mekânsal deneyim anlamında bugüne kadar sunduğumuz en zengin ve ilham verici programlardan birini vaat ediyor.
Programda da öne çıkan Zorlu PSM “performans mekânı” olmanın ötesine geçip dijital teknolojileri kültür sanatla bir araya getirmeyi amaçlıyor. Nasıl bir dijital dönüşüm hayal ediyorsunuz? Bu nasıl bir fark yaratacak?
2013 yılında Zorlu Ailesi ve Zorlu Holding tarafından kültür sanat hayatına katkı sağlamak amacıyla hayata geçirilen Zorlu PSM’de geride bıraktığımız 12 yılda 8 milyona yakın sanatseveri ağırlayarak, binlerce performansa ev sahipliği yaptık. Aralarında dünyaca ünlü müzikallerden global sanatçıların konserlerine, özgün tiyatro yapımlarından büyük sahne prodüksiyonlarına kadar uzanan etkinliklerimizle her sezonumuzda uluslararası kültür sanat haritasındaki yerimizi hep daha ileriye taşıdık.
Zorlu PSM olarak ülkemizin küresel ölçekteki sanatsal etkinlikler için uluslararası bir merkeze dönüşmesine katkıda bulunuyoruz. Bu kapsamda, kültür sanat hayatının en önemli temsilcisi olarak, sanatın evrensel dilini dijital teknoloji olanaklarıyla birleştiren yatırımlarımıza da devam ediyoruz. Yenilikçi, dinamik, kapsayıcı ve dönüştürücü deneyimler sunmaya ve sanatseverlerin dünyasını değiştirmeye devam edeceğiz.
Avusturya’nın 1979’dan bu yana dijital sanatın en saygın uluslararası platformlarından biri olarak kabul edilen festivali Ars Electronica’yı bu yıl Zorlu PSM çatısı altına taşıyorsunuz. Hem Ars Electronica’nın öneminden hem de Zorlu PSM ile iş birliğinin nasıl doğduğundan bahseder misiniz?
Ars Electronica, dijital sanat alanında neredeyse 50 yıldır küresel bir referans noktası. Festival, sanat, teknoloji ve toplumun kesişiminde çığır açan projelere ev sahipliği yaparak, yapay zekâdan etkileşimli enstalasyonlara kadar geniş bir yelpazede yenilikçi işleri destekliyor. Zorlu PSM olarak, neredeyse 10 yıldır Digilogue platformu, NFT Biennial ve Digital Revolution sergisi gibi projelerle dijital sanat alanında sağlam bir altyapı inşa ettik. Bu birikimimiz, Ars Electronica ile iş birliğimizin temelini oluşturdu. İş birliğimiz, Türkiye’yi dijital sanatın küresel arenasında temsil etmek ve yerel sanatçılarımızı uluslararası platformlarla buluşturmak açısından büyük önem taşıyor.
İnşa ettiğiniz altyapıdan bahsedersek; Zorlu PSM 10 yıldır düzenlediği etkinlikler ve iş birlikleriyle dijital dönüşüme katkı sunuyor. Geriye dönüp baktığınızda, 2015’teki Digilogue’dan 2025’teki Ars Electronica’ya uzanan bu yolculukta dönüm noktaları nelerdi ve yolculuğa nasıl katkıları oldu?
Bu yolculuktaki ilk kritik dönüm noktamız, 2016’da Zorlu Holding katkılarıyla hayata geçirdiğimiz Digilogue platformuydu. Digilogue, Türkiye’de dijital sanat ve teknoloji odaklı içerikler sunan öncü bir platform olarak sektörde önemli bir boşluğu doldurdu. Ardından, 2018’de Londra’daki Barbican Centre’dan getirdiğimiz “Digital Revolution” sergisi, Türkiye’de düzenlenen en kapsamlı dijital sanat sergilerinden biri oldu ve geniş kitlelerle buluştu. 2022’de düzenlediğimiz NFT Biennial ise, blokzincir tabanlı sanatı İstanbul’a taşıyarak, yeni medya sanatları alanındaki güncel gelişmeleri takip ettiğimizi gösterdi. Sonar İstanbul kapsamında her sene gerçekleşen Sonar +D panellerimiz artık kültleşti. Bu projeler, Zorlu PSM’yi sadece bir sahne değil, aynı zamanda dijital sanatın üretildiği, sergilendiği ve en önemlisi tartışıldığı bir merkez hâline getirdi. Ars Electronica iş birliği de bu birikimin doğal bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Ars Electronica sanatın geleceğini dijital teknolojilerle dönüştüren bir festival. Türkiye’de bu festivalin gerçekleşmesi nasıl bir etkileşim alanı yaratacak?
Ars Electronica’nın İstanbul’da düzenlenmesi, Türkiye’deki kültür-sanat ekosistemi için çok önemli bir adım. Festival, yerel sanatçıların uluslararası networklerle buluşmasına, yeni iş birlikleri geliştirmesine ve küresel dijital sanat gündemine entegre olmasına olanak tanıyacak. Ayrıca genç yetenekler için eşsiz bir öğrenme ve ilham alma platformu oluşturacak. Çocuklar için ufuk açıcı ve sıra dışı üç atölye yer alacak. Ziyaretçiler, yapay zekâ ile üretilmiş eserlerden etkileşimli enstalasyonlara kadar geniş bir yelpazede, sanatın geleceğine tanıklık edecek. Bu etkileşim alanı, İstanbul’u dijital sanatın küresel merkezlerinden biri hâline getirme yolunda önemli bir adım.
Sekiz gün boyunca her yaştan katılımcıya geniş bir program sunan Ars Electronica’da öne çıkanlar neler olacak? Katılımcılar için heyecan yaratacak başlıklardan bizlerle paylaşmak istedikleriniz var mı?
Festival programımız, her yaştan katılımcıya hitap eden zengin bir içerik sunuyor. Universal Everything’in Symbiosis adlı etkileşimli enstalasyonu, izleyicinin hareketleriyle şekillenen dijital bir evren vadediyor. Cod.Act’in Cycloïd-E kinetik heykeli, mekanik bir organizmanın hipnotik hareketleriyle büyüleyecek. Marc Vilanova’nın Cascade işi, elektromanyetik dalgaları ışık ve sese dönüştürerek şiirsel bir deneyim sunacak. Ayrıca, Türkiye’den Özcan Ertek’in Future Visioning ve İmelda Kuyumcu & Gözde Betülay Yorulmaz’ın Fragmentation eserleri, yerel kültürü küresel teknoloji diliyle buluşturuyor. Çocuk atölyeleri ve uzman konuşmalarıyla da festival, yaratıcı ve interaktif bir ortam sunacak.
Ars Electronica gibi dijital temelli bir festivalde, teknolojiyle birlikte sanatın “insani” yönü sizce nasıl evriliyor? Gelecekteki bir edisyonunda, insan sanatçılar yerine tamamen yapay zekânın ürettiği bir festival fikri hakkında ne düşünürsünüz?
Teknoloji, sanatın “insani” yönünü ortadan kaldırmıyor, aksine onu zenginleştiriyor. Ars Electronica’daki eserler, insanın duygu, düşünce ve yaratıcılığının teknolojik araçlarla ifade bulmuş hâlleri. Örneğin, Noor Stenfert Kroese’nin Fading Colours enstalasyonu, iklim krizine dair insani kaygıyı dijital bir forma taşıyor. Tamamen yapay zekâ tarafından üretilmiş bir festival fikri ise bana soğuk ve eksik geliyor. Sanatın özünde insan deneyimi, sezgiler ve duygusal bağlar vardır. Teknoloji, bu insani özü ifade etmek için bir araç olarak kaldığı sürece değerli.
Yeni sezonunuzda yapay zekâ ve teknoloji konulu konuşma serisiniz olacak. Bu seri ile yapay zekâ ve yaratıcılığı tartışmaya açacaksınız. Bir performans merkezinde sizce yapay zekâ üretken bir ortak mı, yoksa insan yaratıcılığını yeniden tanımlayan bir meydan okuma mı?
Bu konuşma serimiz, yapay zekânın sanat ve yaratıcılık dünyasındaki rolünü çok yönlü bir şekilde ele alacak. Bence yapay zekâ, hem üretken bir ortak hem de insan yaratıcılığını zorlayan bir meydan okuma. Örneğin, bir koreografın yapay zekâ ile birlikte hareket dizileri oluşturması veya bir müzisyenin algoritmalarla yeni sesler keşfetmesi, yapay zekânın yaratıcı süreçte nasıl bir ortak olabileceğini gösteriyor. Ancak, aynı zamanda insan sanatçıyı kendi yaratıcı sınırlarını sorgulamaya iten bir meydan okuma. Önemli olan, teknolojinin sanatçının yerini alması değil, onun yaratıcılık kapasitesini genişletmesi.
Dijitalleşme yatırımlarınızın, sanatın daha geniş kitlelere ulaşmasında nasıl bir etkisi olduğunu gözlemliyorsunuz?
Dijitalleşme yatırımlarımız, sanatı fiziksel mekânların ötesine taşıyarak çok daha geniş kitlelere ulaştırmamızı sağlıyor. 733.000 aboneli YouTube kanalımız, “Sahne Tozu Yutanlar” ve “Çalma Listeni Paylaş” gibi programlarla sanatı evlere taşıyor. Zorlu PSM App üzerinden kişiselleştirilmiş bilet deneyimi ve içerik önerileri sunuyoruz. Dijital kanallarımız sayesinde, yalnızca İstanbul’da değil, Anadolu’nun farklı şehirlerinden de sanatseverlere erişebiliyoruz.
Son olarak her sene geniş bir kitleyi çatısı altında ağırlayan, sosyal sorumluluk projeleri yürüten Zorlu PSM gibi kurumlar dijitalleşen dünyada, sanatın etik ve toplumsal boyutlarını tartışma sorumluluğunu nasıl üstlenmeli?
Zorlu PSM gibi kurumlar, dijitalleşen dünyada sanatın etik ve toplumsal boyutlarını tartışmak için kapsayıcı platformlar oluşturmalı. Az önce bahsettiğim yeni konuşma serimizde yapay zekâ etiği, veri gizliliği ve dijital eşitsizlik gibi konuları masaya yatırmayı planlıyoruz.
Sosyal sorumluluk projelerimizle, “İlk Tiyatrom İlk Konserim” ve “PSM Atölye” gibi programlarımızla sanatın dönüştürücü gücünü toplumun her kesimine ulaştırıyoruz. Sanatın herkes için birleştirici bir dil olması amacıyla hem kurduğumuz iş birlikleri aracılığıyla hem sosyal fayda projelerimizle var gücümüzle çalışıyoruz.