Tedirginlikler, kaygılar, huzursuzluklar arasında ezilmiş korkular, örselenmekten kir içinde kalmış düşler, görmezden gelinmiş hüzünler, uçurum kenarına itilmiş çaresizlikler, saplanıp kalmışlıklar…
Geçmişten şimdiye ve doğan her yeni güne sahibini uyandıran endişelerle örülü bir yeryüzü. Hatalara, tezatlara, kıstırılmış duygulara, suskunluklara, ızdırap dolu dilemmalara sağduyulu bir açıklama getirmek zorunda bırakılan bir mantık ve buna biçare boyun eğen benliklerle evrilmiş tozlu bir evren.
Yorgun bitkiler, hayalet yüzler, mahcup özneler, ülkesiz denizler.. Bunca devinime göğüs geren, ıssızlıkla kutsanmış, düşlerine uzak, ölümüne yakın, hücrelerine dağılmış bellekler.
Hep o ürkülen, coşkuyla dinlenen, gizemli ormanlarda yönünü bulmaya çalışan, zifirî karanlık dehlizlerden geçen, derin sularda meçhule yüzen masallar sayesinde sıradanlıklara bulanmış bir güne karşı koyarız. Hafızamızın ücralarında bir başına bıraktığımız, hezeyan ve serzeniş yüklü geçmişle masal âlemlerinde kucaklaşırız. Ağıt ve imgelerle dolu hülyalarda kayboldukça gerçekliğimizle buluşur, hasretleşiriz.
Dünün ördüğü duvarların ardında bir “Yarın Ülkesi” hayal ederiz. Dünün uğultularından uzak, uçsuz bucaksız kıyıların ışıldadığı, berrak nehirlerin göz bebeklerini büyüttüğü, başlangıçların sonsuzluğu sarmaladığı, dünün taşlarından, küllerinden, gölgelerinden, bulanıklığından sıyrılmış diyarları iç ederiz.
Bilinmeyenin büyüttüğü şüpheye sarılır, samimiyetine umutlar bağlarız. Sahipsiz, öksüz, tecrit edilmiş, yutkunulmuş satırlara merak dolu yüzlerle tebessüm ederiz, biraz şefkat ümidiyle. Yalnızlığımızı kuşatan tüm nesneleri unutur, uğruna tüm zehri içeriz.
Sonsuzluktan derinliğimize yankılanan gizemli ezgiler, göz kapakları
kapandığında beliren görkemli hayaller, zihnimizde parlayan yıldırımlar, yükselmiş binalar arasında yeşeren çöl bitkileri...
Öncesiz ve sonrasızlığın seslerini cümleye dökmek güç. Suskun kentin fersah fersah yitirilmiş ormanlarını, baştan aşağıya söylencelerle yoğrulmuş kalabalığını, harflerle arındırmaya, affetmeye çabalamak zor. İç çekişleri, unutulmuş sözleri, yanmış, parçalanmış görüntüleri, boğazımıza düğümlenmiş geleceği kelimelerle alaşağı etmek yersiz.
Bu yazı, kayboluşlara methiyeler düzen, hiçbir ufuk vadetmeyen, geleceğe bırakılmış çekingen bir not olsun.
Bu yazı, kaygılara, açık denizlere, kayıp ormanlara, bulanık derinliklere verilmiş bir söz olsun, muhtemelen tutulamayacak.
Bu yazı, imgelerle dolu çocukluklarını görmezden gelmeyen, endişelerin nağmelerini mırıldanan, mecazlar yapan, büyük adımlarla sıradan hayaller kuran büyüklere bir masal olsun.
Bu yazıya ilham veren fotoğraflar, dünün gözyaşlarını kurutan, ferahlatan, yarından gelmiş bir rüzgâr olsun.
***
Deniz Bakkalbaşıoğlu
29 Mart 1983 yılında Denizli’de doğdu. İlköğrenimini Denizli’de , Lise öğrenimini ise İzmir’de tamamladı. Altı sene profesyonel voleybol oynadı. İlk olarak Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nda ardından da İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Fotoğraf ve Video Bölümü’nde okudu. 2001-2004 yılları arasında Star TV haber ve spor bölümlerinde muhabirlik ve sunuculuk yaptı. 2004 yılından bu yana BBO Yapım’ın yapım ve yönetimini üstlendiği bir çok TV programı ve organizasyonda Yapım Koordinatörü olarak çalışmaktadır.