25 TEMMUZ, PAZARTESİ, 2022

“İnsanın Hükmettiği Değil Parçası Olduğu Bir Yaşam Alanı”

Sanatçı Melis Buyruk ile New York’ta yer alan Leila Heller Gallery’de açılan “Habitat: Bloom” başlıklı kişisel sergisi vesilesiyle bir araya geldik. Sergi, sanatçının iki buçuk senedir üzerinde çalıştığı “Habitat” serisinden 17 yeni eseri, 30 Ağustos tarihine kadar izleyiciyle buluşturuyor.

“İnsanın Hükmettiği Değil Parçası Olduğu Bir Yaşam Alanı”

“Habitat: Bloom”, üretimlerinde insan, hayvan ve bitkilere ait doku ve parçaları bir araya getirerek yeni hibrit yaşam formları oluşturan Buyruk’un altıncı kişisel sergisi. Türler arası hiyerarşinin ortadan kalktığı alternatif doğa tasvirini sanatçıdan dinledik.

Porselen ile çalışmayı nasıl tanımlarsın?

Porselen teknik olarak hâkim olduğum dolayısıyla da sağladığı olanakları bildiğim bir malzeme. Bu sayede olumlu ve olumsuz yanlarını öngörebiliyorum. Bu da bana çalışırken konforlu bir alan sağlıyor. Homojenliği, çamurun dokusu, plastikliği çalışırken çok keyif almamı sağlıyor. Benim için iş yapmaktan ziyade keyif aldığım bir şeyi yapmak gibi.

Çalışmalarının geneline bakıldığında detaylı, dikkatli baktıkça çok daha fazlasıyla karşılaşılan, incelikle ve sabırla üretilmiş olmaları dikkat çekiyor. Tüm bu gördüklerimizin ardında nasıl bir üretim süreci saklı?

Bir işi kurguladıktan sonra üretim aşamasına geçiyorum. Üretimi atölyede uzunca çalışmamı gerektiriyor. Sonrasında bir hafta gibi bir kuruma süresi var. Tüm işler kuruduktan sonra daha pürüzsüz gözükmeleri için rötuşlanıyor ve ardından fırınlanıyorlar. Eklemek istediğim renk sayısı arttıkça, fırınlanma sayısı da artıyor. Ve fırından çıkan parçaları bir puzzle gibi bir araya getirerek finalize ediyorum. Tüm bu aşamalar aylar sürüyor. Bence en büyük zorluk da en büyük heyecan da bir işe başlamak ile bitirmek arasında aylar olması. 

1.Melis Buyruk, The Iguana, 2020, Porcelain, 18k gold, epoxy clay, wood, 52x57 cm
2.Melis Buyruk, Blooming Tales, Porcelain, 22k Gold decorated, Lightbox, 2022, 120x120x12 cm detay

“Habitat: Bloom”da alternatif bir doğa tasvirine yer veriyorsun. Senin kurgu doğanı gerçeğinden ayıran temel farklar ne?

Benim kurguladığım doğada türler arasında hiyerarşi yok. Tüm canlı formlarının birbiri ile ve birbirinden çoğalarak yeni tanımsız formlar üretmesi bence önemli farklılıklar. İnsanın hükmettiği değil parçası olduğu bir yaşam alanı bu. Gerçek doğanın ögelerinden, biricikliğinden referans alarak yapılmış bir kurgu.

Üretimlerinde insan, hayvan ve bitkilere ait doku ve parçalar bir araya gelerek yeni hibrit yaşam formları oluşturuyor. Türler arası hiyerarşi ortadan kalkıyor. Gerçek dünyada insanın diğer türleri tahrip etmesinin aksine senin dünyan herkesin bir arada mutlu bir şekilde yaşadığı ütopik bir evren diyebilir miyiz?

Evet sanırım diyebiliriz. Kendi sınırlarımızı sorgulamamızı, doğa ile olan ilişkimize daha vicdanlı bir yerden bakmamızı hatırlatacak bir hikâye.

Birbirini tekrar eden ancak her biri biricik olan yapılar da üretimlerinin bir başka sembolü. Tıpkı doğa gibi. Bunu nasıl sağlıyorsun?

Canlı türlerini temsil eden doku ve parçalar kendini tekrar eden bir yaşam alanı oluşturuyor. Kendi sürekliliğini tutturmuş, yok olmayan, kendinden var olan yaşam alanları, aslında tıpkı doğadaki gibi tekrar ediyor olsa da asla aynı değiller. Bunu sağlayabilmek için tüm dokuları, her bir parçayı tek tek elde üretiyorum. Doğada her parçanın biricikliği gibi bu tek tek elde üretim de benim kurguladığım doğadaki ahengi sağlıyor.

1. Melis Buyruk, Blooming Tales, Porcelain, 22k Gold decorated, Lightbox, 2022, 120x120x12 cm
2. Melis Buyruk, The Rabbit, 2020, Porcelain and 18k gold, Lightbox, 124x124 cm

Altın, platin, bakır ve sedef gibi materyallere de sıklıkla yer veriyorsun. Onları kullanmak senin için nasıl bir deneyim ve senin için ifade ettikleri ne?

Bu metallerin sahip olduğu ışıltı benim kurguladığım doğada da evrenin, ait olduğumuz büyük bütünün gücünü, ışığını temsil ediyor.

New York’ta bir galeri tarafından temsil edilmek nasıl bir duygu? Leila Heller Gallery ile çalışmanın kariyerine etkileri nasıl oldu?

Her şeyden önce bana daha fazla izleyiciye ulaşma, işlerimi daha çok sayıda kişi ile paylaşma imkânı sağladı. Şu an sergimin açılışı için New York’tayım. Bunun bir sanatçı olarak kariyerime kattıklarının yanı sıra beslenmeme, kendimi geliştirmeme de katkıları oldukça fazla. Bu da beni çok heyecanlandırıyor.

Yurt dışındaki ikinci kişisel sergin. Türkiye ile kıyasladığında senin için nasıl bir deneyim?

Samimi olmak gerekirse bazen yeniden başlamışım gibi hissediyorum. 2014 yılında ilk sergime hazırlandığım zamanlar hissettiklerimi hatırlatıyor bana. Yeni bir ülke, yeni bir çevre ve yeni insanlar demek ve bu da çok heyecan verici. Yeni bir şehri tanımak ve o şehirde üretimime devam edebileceğim bir sistem araştırmak / kurmak ise bana çok şey katıyor, öğreniyorum.

İleride seni alıştığımızın dışında bir disiplinde üretimlerle görmemiz mümkün mü? Alternatif üretim tarzlarına açık mısın?

Evet yeni disiplinler denemeyi seviyorum. Özellikle de porselen ile kurguladığım dünya ile birleştirebilmeyi. Buradan yola çıkarak bir fiber dış mekân heykeli ve bronz heykeller işlerimin arasında görülebilecek. Ayrıca kurgu doğamın nefes aldığı, hayat bulduğu bir de dijital seri hazırladım. Yakında tüm bunları paylaşacağım.

Gelecek projelerin arasında neler yer alıyor?

Şimdilik bir süre kişisel sergi projem gözükmüyor. Fuarları deneyimleyerek ve kendime, tekniğime yeni şeyler katarak çalışmalarımı sürdürmek istiyorum.

0
7851
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage