25 EKİM, PAZARTESİ, 2021

Gri Bir Alan: “Terminal”

Can Akgümüş’ün kişisel hafıza, hafızanın birikimi ve dönüşümü ile kolektif hafıza arasında yeni yollar aradığı, farklı medyumlarla ürettiği çalışmalarından oluşan ikinci kişisel sergisi “Terminal” üzerine bir yazı.

Gri Bir Alan: “Terminal”

İnsan, özünde beslediği en kuvvetli arzu olan kalıcılığın güvenini ve garantisini hayat boyu ararken, ona her şeyi sunan yaşam, bir tek bu kalıcılığı ona sunmaz. Yaşam sadece yaşanır, ona sahip olunamaz. Bu sahip olamayışın farkındalığı ve belki de dehşetiyle insan, yaşama sahip olabilme illüzyonunu gerçekleştirme isteği içinde, kendisine ait olan belleği, o belleğin içinde biriktirdiklerini ve orada oluşturduğu değerlerini saklamak, dünyaya bu birikimini sunmak ister. Fakat sahip olma gücünü hissetme takıntısı içinde kutsallaştırılan anılar, hafıza ile muhafaza edilse de sonsuz bir kalıcılıktan söz edilemez. O izler netliğini ve gerçekliğini zamanla kaybeder ve her ne kadar kendisiyle özdeşleştirdiği parçaları burada saklamak ve korumak istese de o parçalar insanın kendisiyle birlikte ölür.

Can Akgümüş’ün "Terminal" ismini verdiği sergisinde de insanın dünyada iz bırakmanın karşı konulamaz gücüyle mücadelesini görüyoruz. Belleğin ve orada gizlenen anıların insan için sahip olduğunu düşündüğü tek değer olduğuna şahit oluyoruz. Kimsenin oraya ait olamadığı, içinde kalamadığı, köklenemediği, geçici bir vasıtadır terminal. Yaşamın bir iz düşümü gibidir, orada bize ait hiçbir nesne yoktur, beraberimizde getirdiklerimizi yine beraberimizde götürürüz çünkü biz orası için kalıcı değilizdir. Amaç değil araç olan bir mekân içinde iz bırakma isteğimiz yaşamda da aynı anlamsızlıkta kendini gösterir. Sergiye adını veren terminal, ikinci anlamıyla ölümcül hastalıkların son dönemidir; orada başlangıç ve bitiş keskindir. Her iki anlamda da bir kalıcılıktan söz edilemez. O bir dönemdir, bir duraktır, sadece bir sahnedir.

​Evrenden kalıcılığın güvenini, konforunu isteyen insan bunu bulamadığında yaşamdan öç almak istercesine anılarına sarılır, peki hangisi gerçekten ona aittir? Dönüşümün kaçınılmaz bir kural olduğu düşünüldüğünde, hayat üzerine sonsuz bir tahakkümden bahsedilemez. Yanılgılar zinciri: Hâkim olmak, kontrol etmek, yönetmek. Tanrısallığa olan özlem, ıstırap verecek kadar güçlü bir şekilde dolaşır ruhta. Geçiciliği kabul edemeyişin acısı varlık sürdükçe devam eder.

Fotoğraf: ©Kayhan Kaygusuz

Tam da bu sebeple fotoğraf, geçiciliğe karşı geliştirilmiş en kuvvetli savunma aracıdır. Sanatçı, fotoğrafa yaptığı müdahalelerle bu sonsuzluğun bile dönüşebileceğini anlatıyor gibidir. Akgümüş, sergide kurguladığı anlatıda aynı kalmanın neden bu kadar önemli olduğunu, kalıcılığa adanmış o kutsallığı sorgulamaktadır. Bu açıdan sergiyi ele aldığımızda kutsal olanın ve aynı kalanın sadece ve sadece doğa olduğunu anlamaktayız.

Sanatçının 2016-2020 yılları arasında ürettiği Hazineler serisinde, müdahalesiz bir doğa fotoğrafı görürüz. Diğer işlerinin aksine burada doğanın kendisi tüm gerçekliğiyle izleyicinin bakışına sunulur. Doğrudan bir anlatıma sahip olan bu serisi, insanın ölümlülük kaygısına tezatlık oluşturan bir güzelliği, doğanın kendisini gösterir. Bozulan -insanın bozduğu- ve buna rağmen kendisini sonsuz defa yenileyebilen doğa, sadece yaşar. Yaşama “benimsin!” diye bir iddiada bulunmadan, onunla kavga etmeden, sadece dönüşerek yaşar. 2016 yılında üretilen Hazineler serisinde, ağacın ve suyun arasında sıkışmış bir gölgeyle karşılaşırız. Heybeti, ihtişamı ve o sonsuz sakinliğiyle doğa tüm bu hengâmeye rağmen orada durur. Sonsuzluk kaygısı olmadan ve sonsuzluğuyla... Varoluşun kanunlarını kabul etmiş bir doğa, gölgeye ve karanlığa gömülen ise ölümlülükle savaşan insan karanlığı. Hazineler serisinin 2020 yılında üretilen işinde de bu sakinliği gözlemleriz. İmajda sadece bir mağara görünür, bir yarık gibi; tüm gerçekliği ve sabitliğiyle orada.

Akgümüş’ün 2018-2020 yılları arasında ürettiği Saklayıcı serisinde ise öteki olarak ilan edilmiş olan bireyi görürüz -göremeyiz-. Özne, gerçek anlamda görünmeyen olur. Dışlanan, öteki olarak adlandırılan, her yerden kovulan insanın bir yere ait olma isteğiyle kendisinden vazgeçişine şahit oluruz. Yabancı olma baskısına dayanamayıp doğanın kendisine sığınan ve bürünen figür, siluet hâlini almıştır. Figürün kendisi katı malzemeye dönüşmüş, onu kucaklayan katı malzemenin içinde eriyip gitmiş, kendisine alan sağlamak için kendisinden vazgeçmiştir. Dokunun kendisi hâline gelen özne, “kaybolan”, kimlik inşası esnasında bir sığınak arıyordur. Serinin tamamında öznesi olmayan bir fotoğraf olarak yabancı, 2021 tarihli yerleştirmede de Marmara mermerinden üretilen geniş bir çerçeve içine yerleştirilmiş aile portresi olarak karşımıza çıkar. Saklanan, katı forma dönüşerek taşın kendisi olur. Marmara mermerinin çerçevelediği öteki ve ailesi, bir nevi kendi mezarını yaratır. Ait olma kaygısı içinde, kendisini kaybeder. Kaybetmek zorunda bırakılır.

1. Tekrarlayan Hakikat I, 2020, 100x140cm, Arşivsel Pigment Baskı Fotoğraf: ©Kayhan Kaygusuz
2. Saklayıcı Dizisi I,II ve III, 2016, 60x80cm, Arşivsel Pigment Baskı, Pirinç zincir ve mermer kadie, Yerleştirme Fotoğraf: ©Kayhan Kaygusuz
3. Saklayıcı II, 2020, 70x100cm, Arşivsel Pigment Baskı Fotoğraf: ©Kayhan Kaygusuz

2020-21 yıllarında üretilen Tekrarlayan Hakikat serisinde de bireyin hiç bitmeyen o hakikat arayışını görürüz. İnsanın bilincinin varoluşundan beri, düşünce yoluyla sorguladığı “gerçek ne?” sorusu cevabı bulunmadıkça tekrar tekrar dönülecek bir soru olarak karşımıza çıkar. Kimi bu hakikat arayışını unutur, kimiyse aramaya devam eder. Aramaya devam edenler, hakikati görebilmek için çabalayan, gerçeğe; öze ulaşmak için katmanı bıkmadan, usanmadan parçalayanlar malum soruyu sürekli tekrar eder: “Duvarın arkasında ne var?” Hakikatin peşini bırakmayanlar için durum o kadar da umutsuz değildir. Serinin devamındaki işte renkli bir çıkış, sezgisel bir umut görürüz. Öze ulaşamasak da yaklaşmışızdır, farklı bir duvara, yeni ve aşina olmadığımız bir katmana ulaşabilmişizdir çünkü. Fakat bu da tam bir cevap ve varış değildir. “Başka duvar kaldı mı?”

Sanatçının 2016 yılında ürettiği Evden Uzak serisinde Diyarbakır Sur’da çektiği terkedilmiş evleri görürüz. Fotoğrafın ve imgenin kendisi de anılarımız gibi buruşmuş, yıpranmış ve tazeliğini kaybetmiştir. Tüm bu yıpranmışlık içinde bile sahip olunan anıların değerini hissederiz. Zira buruşan sadece kullanılmadığı için yıpranan değildir, değerli olduğu için insanın her daim yanında saklayarak taşıdığıdır da bazen.

​Aynı yıllarda üretilen Habersiz serisinde de sokakta yürürken iç içe geçmiş insanları görürüz. Kurtuluş’ta eski ismiyle Tatavla’da çekilen bu fotoğraf, insan ruhuna birliğin güzelliğini ve kutsallığını sezdirir gibidir.

1. Kaybolan, 2020, 30x50cm, Arşivsel Pigment Baskı ve Saklayıcı V, 2021, 50x70cm, 110x130cm Marmara Mermeri, Yerleştirme Fotoğraf: ©Kayhan Kaygusuz
2. Tekrarlayan Hakikat III, 2021, 80x120cm, Arşivsel Pigment Baskı Fotoğraf: ©Kayhan Kaygusuz
​3. Habersiz Dizisi, 2016, 61,5x54cm, Arşivsel Pigment Baskı Fotoğraf: ©Kayhan Kaygusuz

Yakın dönem işlerinden Dönüşüm serisinde de sanki uzay boşluğunda, başıboş ve karanlıkta savrulan, iç içe katlanmış fotoğraflardan oluşan iki tuhaf nesne görürüz. Anıların boşlukta şekil değiştirdiği, açı değiştirdiği bir sonsuzluk. Değişebilen ve dönüşebilen bu iki nesne, esnek oluşun özgürlüğünü hissettirir.

Bağımsız bir iş olan ve 2020 yılında üretilen Kaybolan da hakikat arayışının, kamufle olma isteğinin, ait olmak için özünden vazgeçmenin, özgürleşemeyen varlığımızın nihayete erdirilmesi gibidir. Yanmış kağıdın arasından sonsuzluk ve özgürlük vaat edilir. Tüm bu sahip olma, hakim olma, kontrolcü olma ve hafızaya sıkı sıkı tutunma çabamızdan ve arzumuzdan özgürleştiğimizde, o kağıdı yaktığımızda sanki o sonsuzluk ve dinginlik bizi bekler. Kayboluş, tanımadığımız bir yerdir. Güvenilir olmayan ama oradayken özgür olduğumuz.

Fotoğrafı malzemenin kendisi olarak kullanan Can Akgümüş, ürettiği işlerinde fotoğrafları üst üste tarayarak, pozlayarak, yırtarak ve yapıştırarak kolaj hâline getirir. Son dönemde gerçekleşen ve uzun soluklu üretimlerine bellek, ait olma, hakikat kavramları çerçevesinde kendine yeni bir zemin bulan "Terminal" sergisi 21 Kasım’a kadar Arthan Galeri İstanbul’da gezilebilir.

Arthan Galeri İstanbul: Arap Camii Mah. Kürekçiler Kapısı Sk. Kurşunlu Han No:47/7 Beyoğlu/İstanbul

0
3669
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage