16 ŞUBAT, SALI, 2016

Cem Dinlenmiş: “Resmin İçinde Yazı Olmaz”

Hayali bir inşaat firması olan Akarca İnşaat'ın hikayesinden yola çıkan, Cem Dinlenmiş'in üçüncü solo sergisi "Görsen Kesin Tanırsın", şehirde yaşanan değişimi ironik bir bakış açısıyla irdeliyor. İnşaat firması ilk başlarda bir nalbur olarak kuruluyor, ardından kentsel dönüşümle birlikte şirket büyüyor. Dinlenmiş ile son sergisini ve üretim pratiğini konuştuk.

Cem Dinlenmiş: “Resmin İçinde Yazı Olmaz”

Merak etme bu röportajın ilk sorusu “karikatüristiğe nasıl başladın?” olmayacak. Ancak Türkiye'de karikatürist olmanın nasıl bir şey olduğunu da sormadan edemeyeceğim.

Öncelikle, “karikatürist” diyerek tek bir pencereden bakmamak lazım. İnternette ve basılı yayında çizenler olarak iki açıdan bakılabilir karikatüristliğe. Hatta basılı yayını da dergi ve gazete olarak ayırmak lazım. Çünkü bunlar birbirinden çok farklı mecralar ve getiri-götürüleri de değişiyor. Bir gazetede karikatür çiziyorsanız siyasi anlamda sürekli göz altında gibisiniz. Dergiler daha bağımsız yayınlar oldukları için özgür sayılabilir ama onlar da sürekli artan bir ekonomik baskı altındalar. Bağımsız yayıncılık devam ettiği için mecralar reklam almadan kendi güçleriyle ayakta durmaya çalışıyorlar. Bu dergilerde çalışarak hayatını kazanabiliyor olmak iyi bir şey, bir yandan da ekonomik olarak bir dönüşüm söz konusu ve birlikte çalıştığımız birçok çizer artık aramızda değil.

Cem Dinlenmiş ©Ilgar Öztürk

Çizerlik deneyimin ilk olarak Bant Mag'deki illüstrasyonlarla başladı, ardından Penguen'deki karikatürlerle devam etti. Bu işi yaparken aralıksız olarak gündemi takip ediyor olman gerekli diye düşünüyorum. 10 yıldır gün be gün, gündemi takip etmenin sende nasıl bir etkisi oldu?

Aslında Bant da devam ediyor. Sadece periyodik bir süreklilik halinde değil. Görüşüyoruz, Moda’daki mekanlarında birlikte karma sergiler yapıyoruz. Kurduğum ilişkileri sürdürmeyi ve arada farklı mecralara bir şeyler yapmayı seviyorum. Önemli olan sürdürebilirliği sağlamak. Çok yetenekli insanlar var, çok da güzel işler yapıyorlar. Ancak bazı işler sürekli bir üretim ortaya koyabildiğiniz zaman anlamlı oluyor.

Bu 10 yılın etkisini düşündüğümde ilk aklıma gelen hafıza ile ilgili getirdikleri. Konuları çizerek ve not alarak işlediğim için gündemdeki bir sürü şeyi bir gazete okurundan çok daha farklı şekilde hatırlıyorum. Kendi çiziğim şey ile olayı bütünleştirip, üzerinden zaman geçse de çizimlerimle hatırlıyorum. Çizimlerim ve olaylar arasında paralellikler kurmak gibi bir alışkanlık edindim. 

©Ilgar Öztürk

İlk sergin ile 2008 yılında karşılaştık, ardından solo ve karma sergilerde de yer aldın. Karikatüristliğe devam ettiğin süreçte resim çalışmalarını da aktif bir şekilde sürdürebiliyor musun?

Devam ediyor tabii. Ancak düşük yoğunlukta. Galerilerle çalışan diğer sanatçılarla kıyaslarsak, onlar kadar disiplinli devam etmiyor çalışmalarım. Çünkü ben serbest çalışmayı seviyorum. Etkinlik afişleri, kitap kapağı için çizim, dergi için illüstrasyon ya da bir kısa film için animasyon yapmak gibi… Bu tarz bir sürü farklı meşguliyetler olduğu için sürekli resim yapan biri olamıyorum.

Hergün tuvalin başına oturup vakit geçirmiyorum. Bu yoğunluk daha çok sergi dönemlerinde artıyor. Son sergim 2012'deydi, yeni sergi dört yıllık bir aradan sonra geldi. Hatta bu sergi daha erken planlanıyordu ancak benim ertelemem sonucu gecikti. Hem yeni bir şeyler denemek hem de daha yoğun bir şekilde hazırlanmak istedim. 

Burcu Ezer ve Cem Dinlenmiş ©Ilgar Öztürk

Bu seri o halde biraz daha sergi odaklı, sergi sürecinde ortaya çıkan bir seri oldu.

Evet. Önceden belli olan bir sergi tarihi vardı. Serginin çerçevesini oluşturarak çalışmaya başlamadım. Bir sürü farklı deneme yaparken kendi kendine hikayenin oluştuğunu gördüm.

Hem çok gerçek hayattan hem de bir film karakteriymiş gibi uzaktan bakan bir hikaye bu. Hikaye nasıl çıktı ortaya?

Seçtiğim konular daha fantastikten gerçekçiye doğru dönmeye başladı diyebilirim. Dergide her hafta gerçek olayları incelemenin de etkisiyle daha çok gerçekliğe döndüm. Çeşitli mekân resimleri yapmaya başladım ve resimler ortaya çıktıkça onların arasındaki bağlantıyı bir karakterle ortaya çıkartmak istedim. Mekân resimleri arasında kendini gösteren karakter Akarca İnşaat isimli bir inşaat şirketi oldu. 

Bu inşaat şirketinin sergiyle kesiştiği nokta ne?

İstanbul'un farklı yerlerinden hikayeleri araştırırken, emlak sitelerine denk geldim. İstanbul'un hem mimari yenilikleriyle hem de büyüyüp gelişen ilçeleriyle ilgili en çok basın taraması yapılabilecek yerlerden biri emlak siteleri. İnşaat şirketlerinin kurucularının yaşam hikayeleri, başladıkları yerlerden bugünlere gelişleri gibi konuların anlatıldığı hikayelerini okumaya başladım. Onlardan oldukça etkilendim; bu hikayelerin İstanbul'un gelişimiyle de çok paralel ilerlediğini farkettim. Büyük bir gelişim, dönüşüm, yükselme ve hatta sınıf atlama arzusuyla birlikte ortaya çıkan yeni bir sermaye ve şirketler, aileler, gruplar... Bu da sergideki temalara dair ilginç bir metafor oldu aslında.

Hikaye sergide çok açık ve net olarak geçmiyor. Karakteri bir roman derinliğinde işlemedim. Bir çok şey izleyicinin yorumlamasına açık. Ama bir yandan da bir temsili değeri var. Sergi günlük hayatta karşılaştığımız, reklamlarda izlediğimiz ya da inşaat tabelalarında karşımıza çıkan birçok şeyi de akla getiriyor. 

Sergilerinde de karikatüristlikten bağımsız ya da benzer bir şekilde eleştirel bir dil güttüğün söylenebilir mi?

Evet serginin bir eleştirel yönü var, ancak farklı okumalara da açık. Bir siyasi eleştiri gözüyle okunması mümkün ve mantıklı ama bir yandan daha farklı açılardan da ele alınabilir. Ancak tabii eleştirel ve bugünü hicveden bir yönü var.

Resim ve yazı çizgi romanı da oluşturan ana öğelerden. Önceki sergilerde de içinden yazı akan resimler kullanmıştım. İlkokulda sen karşılaştın mı bilmiyorum ama, resim öğretmenleri: “Bu resim, resmin içinde yazı olmaz” derlerdi. Bu aslında bir kuralmış gibiydi. Bende ise geçmişten beri resim ve yazı bir arada. Resimlerimde de bu naratif yapı devam ediyor.

Cem Dinlenmiş, Esenyurt M. S. 2016,Kağıt üstüne dolmakalem, 100 x 70 cm, 2015

Peki şu an üzerinde çalıştığın bir şeyler var mı?

Bir belgesel film projesi üzerinde çalışıyorum. Can Candan'ın Türkiye'nin nükleerle ilişkisinin tarihini anlatan Nükleer Alaturka isimi projesi. Daha işin çok başındayız, ben de filmin animasyon kısımlarıyla uğraşacağım. Bu iş üzerinde çalışmaya başlamak için biraz da serginin bitmesini bekledik. Yeni yeni oluşuyor, benim için de heyecanlı bir süreç. 

1
11214
2
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Tekin Yıldız
17.02.16
18:53
LOVE IT