Fischer, bir metninde; ilkel topluluklarda ava çıkmadan önceki çılgın toplu dansın topluluğun güven duygusunu arttırdığından bahsetmektedir. Yüze sürülen savaş boyaları, atılan savaş çığlıklıkları savaşçıyı gerçekten daha kararlı yapıyor, düşmanı ürkütebiliyordu. Mağaralara yapılan hayvan resimleri avıcıya gerçekten bir güven, avına karşı üstünlük duygusu veriyordu.
Geçmişten günümüze ilkel insanın yaşamıyla modern insanın yaşamı arasındaki benzerlikler sürmektedir. En önemli fark ise ilkel toplulukların gerçeklik anlayışının bugünkü kadar karmaşık birşey olmamasıdır. İlkel topluluklarda gerçeklik algılanışı, doğaya büyüsel özelliklerle hakim olma çabasını içermekteydi. Mağara duvarına resim çizen ilk insan, doğaya hakim olma veya ona karşı bir güç gösterinde bulunma amacıyla sanatını üretiyordu.
21.Yüzyıl’da ise büyü, doğal nesnelerden sonra modern dünyaya hakim olmuş, “gerçeklik” bir tür parodiye dönüşmüş durumdadır. Yaşadığımız çağ, radikal bir şekilde demokratikleşme arzusunun gösterisi haline gelmiştir. Televizyon programlarındaki karşılıklı “özgürlük çığlıkları” ya da sosyal medyada sınırsız bir gösterinin sergilenmesi çağımızın yeni “büyü” anlayışıdır. Yazılı, görsel ve sosyal medya sanki ilkel insanın mağrasının yerini almıştır. Buradaki güç gösterisi artık doğaya karşı değil, modern insanın kendi görüntüsüne (look’una) karşı yapılmaktadır.
Teknoloji yoluyla kurulan ağ bağlantıları ve grupları “öteki” kavramını ortadan kaldırımaktadır. Karşıt görüşlerin sürekli tartışıldığı ama temelede ekonomik, siyasi, cinsel kutupların gittikçe silikleşmeye başladığı bir düzlemde küresel rekabette güç artık öteki üzerine oynanmamaktadır. Bizler artık ilk insanın ava çıkmadan önceki ruh hali içinde hem avcı hem de avın kendisine dönüşmekte olduğumuzu söyleybiliriz.
Bilimin gelişimi toplumları büyünün etkisinden kurtarmıştır kurtarmasına ama, bozulmuş bir büyüden elimizde kalan tek şey gösteri ve aşkınlıktan başka birşey değildir.Sanat da ister istemez bu büyük değişimlerden nasbini almıştır. İlk insanın avlanmak için alet kullanma becerisi günümüzde teknolojiyi kullanma beceresine dönüşmüştür. Geçmişte tüm bu büyülerin amacı doğaya üstünlük kurma çabası iken, günümüzde bu büyük markaların, şirketlerin,
sanatsal gerçekliğin karşılığını sermaye almıştır.
Sermaye için önemli olan üretilmiş bir sanat yapıtının pazarlama değeridir. Pazarlamanın bir başka önemli yönü ise marka güvencesi ve tanıtımıdır. Yapıtın ve sanatçının marka değeri taşıyabilmesi için toplum tarafınan algılanış ve sunuş biçimleri önemlidir.
Mağara resimlerinde ise önemli olan diğer insanların çizilen bu sureti algılayış biçimi değil avlanacak olan hayvanın görüntüsüdür. (Bu yüzden sanat bir büyüdür. Gerçeklik ile sanat aynıdır) Kısaca ilkel çağlarda sanat üretmek saf bir düşüncenin ürünüyken, günümüzde sanat görünmek(sergilenmek) için üretilmektedir. Sanata olan inancımızın ise bugün sanat üretimi inancına dönüşmüştür. Modern dünyada izleyicisiz ve alıcısız bir sanat düşünülemez. Başka bir deyişle sanat artık üretilmek ve pazarlanmak için vardır.
Sanatın doğal olana ilgisi azaldıkça, kendini yeniden icat etme yoluna gitmiştir. Bu yeniden icat edilme çağdaş sanatın özünde yer alan bir vurgunun daha fazla ortaya çıkmasına neden olmuştur; o da, sanatın öneminin abartılmasıdır. Sanatın günümüzde belki de herhangi bir gündelik nesneden veya olaydan (happening) farkı kalmamıştır ama nedense bu durum sanatın kendi önemini abartmasının önüne geçememiştir. Aksine sanat eskiye oranla toplum içinde daha fazla önem ve prestij kazanmış ve günümüzde de kazanmaya devam etmektedir. Sanatın ısrarla iddiasını artırmasının en önemli nedeni şüphesiz sermayedir. 20.Yüzyıl’ın başından beri oynanan binbir türlü oyun ve şarlatanlık sanatın sonunu bu yüzden getirememektedir. Aksine bütün bu gelişmeler sanatın üretim ve pazar olarak daha büyümesine neden olmakta ve bu sanatasal ağ gün geçtikçe daha da büyümektedir. Bu bağlamda sanat ve sanatçı kavramının içerikleri de kaybolmaktadır. Üretim biçimlerinin önemini kaybettiği bir noktada artık hepimizin sanatçı, sermayenin de sanat olduğunu söyleyebiliriz.
Günümüzde sanat, ilkel insandan bu yana doğal bir içgüdünün temsili değil, ehlileştirilmiş bir bakış açısının ve birçok hilenin bir ürünü haline gelmiştir. Sanat artık yaşamın şoklarını karşılarken insanın doğasına da asla yardımı olamamaktadır. İlkel insandan modern insana uzanan süreçte sanki büyü bozulmuş, elimizde gösteri ve aşkınlıktan başka bir şey kalmamış gibidir.