30 NİSAN, PAZARTESİ, 2018

Bir Eczacının Gizemli Dünyası

Red Bull Art Around'un bu yıl üçüncü edisyonu, 4 Mayıs itibarıyla Collective Çukurcuma küratörlüğünde (Mine Kaplangı, Naz Cuguoğlu ve Serhat Cacekli) Arnavutköy'de başlıyor. Derrida'nın “hauntology” kavramından yola çıkarak “Hayaletler” teması ile hazırlanan sergide toplam on üç sanatçı yer alıyor.

Bir Eczacının Gizemli Dünyası

Red Bull Art Around'da yer alan sanatçılardan SABO, (EVE) Virüsü serisinden eserleri ile naratif bir kurgu yaratarak Arnavutköy'ün köklerine uzanan bir köşkte, geçmişin silik izlerine dair ipuçlarını izleyiciye sunuyor. SABO'nun çeşitli disiplinlerdeki üretimleri, sergi içindeki mekânsal dönüşümün ve hayali hikâyenin temelleri üzerine hazırladığı bir eczacının gizemli dünyası, “Hayaletler” teması içinde Arnavutköy'ün birbirinden farklı rotalarından birisi olarak 20 Mayıs'a kadar izlenebilecek.

Öncelikle sizi çok yönlü disiplinlerde üreten bir sanatçı olarak tanıyoruz. Genel olarak eserlerinizin kavramsal ve formsal çerçevesinden bahseder misiniz?

Genellikle üretim sürecimde belirli hikâyeler ve kurgular üzerine yoğunlaşıp çalışıyorum. İşlerim ve işlerimin hikâyeleri eş zamanlı olarak ilerliyor. Sonrasında kurgu ve işler şekillenip detaylandıkça ürettiğim seri daha anlamlı bir hâle geliyor. Kendim, yaşadığım çevre ve olaylar hakkında ipuçları yansıtmayı seviyorum.

Red Bull Art Around bu yıl Collective Çukurcuma küratörlüğünde Arnavutköy'de gerçekleşiyor. “Hayaletler” temalı sergide yer alan sanatçılardan birisi olarak, Collective Çukurcuma'nın küratörleri Mine Kaplangı, Naz Cuguoğlu ve Serhat Cacekli ile yollarınız nasıl kesişti? Birlikte çalışma sürecinizden söz eder misiniz?

Collective Çukurcuma sevdiğim ve yakından takip ettiğim bir inisiyatif. Gerçekleştirmiş oldukları projeleri çok başarılı ve güçlü buluyorum. Hali hazırda Mine, Naz ve Serhat ile önceden bir tanışıklığımız ve başka projelerde birlikte çalışmışlığımız da var.

Red Bull Art Around sürecimiz de Serhat’ın atölyeme gelip, oldukça heyecanlı bir şekilde bu yılki sergi projesini anlatmasıyla başladı. Belirledikleri konu oldukça kuvvetliydi. Hemen dahil olmak istedim. Sonrasında hızlı bir şekilde planları, detayları şekillendirmeye başladık. Tüm süreçten oldukça keyif aldım. 

Arnavutköy'ün farklı mekânlarına yayılmış bir sergi rotası içinde sizin tuvallerinizi ve bir heykelinizi, eski ancak yenilenmiş ve hâlâ yaşam alanı olarak kullanılan bir köşkün giriş katında izliyoruz. Sergi alanında yer alan eserlerinizin içeriğinden söz eder misiniz?

Öncelikle sergi rotasını çok beğendim. Eminim sergiye gelen ve izleyenler de oldukça mutlu olur. Çünkü Arnavutköy gibi çok fazla bozulmamış tarihi bir atmosferin içerisinde birkaç saat vakit geçirmek bile inanılmaz keyifli bir tecrübe.

​Ben bu tarihi ve etkili rota içerisinde ufak bir Eczane Dükkânı kurguladım. Geçmiş zaman anılarının bizi durmadan takip ettiği bu mekân içerisinde, yıllar önce yaşamış bir eczacı / bilim insanının gizemli araştırmalarını ele aldım.

Eski ama renove edilmiş olan sergi alanı içinde eserlerinizle birlikte, yıllar önce burada yaşamış ve semte yayılan bir virüsü araştıran bir eczacı / bilim insanı hikâyesi kurguluyorsunuz. Böyle, naratif bir kurgu yaratma fikrinizden söz eder misiniz?

Öncelikle birkaç sene önce üretmiş olduğum (EVE) Virüsü serim bu proje için oldukça uygun oldu. Bu serinin hikâyesini biraz daha genişleterek ve güncelleyerek, tüm araştırma sürecini ortaya koyan bir eczacı figürü yaratmak istedim. Virüsün etkisi bu sefer geçmiş zaman Arnavutköy’ünde karşımıza çıkıyor. Virüsün yayılmasını engellemek için (belki de kendisi de bu virüse yakalandı) çalışmalarına tüm hızıyla devam eden bir eczacı ve bilim insanının hikâyesi.

SABO - Eve Virüsü

Bir köşkün giriş katında, belli bir kurgu içinde izlediğimiz (EVE) Virüsü serisi eserlerinizde, figürler doğal hâlinden çıkarak deforme formlara bürünüyor. Bu serinin ortaya çıkış sürecinden bahseder misiniz?

Bu deforme olmuş figürler bir nevi içimizde olan, yansıtmaya çekindiğimiz ve belki de yıllarca peşimizi bırakmayan olumsuz ve kuvvetli duyguları anlatıyor. Bu kötülük zamanla şekillenip kişiliklerimizi ve formlarımızı ele geçiriyor. Zaman içinde de bu bozukluklar ne yazık ki toplum tarafından gıpta edilen ve alkışlanan bir role dönüşüyor. (EVE) Virüsü’ne maruz kalan insanlar topluluğu, bir nevi sözde başarı ve moda ikonu haline geliyor.

Bu durumda (EVE) Virüsü salt fiziki bir mutant değil, aynı zamanda psikolojik bir saldırıyı da gerçekleştiren bir dönüştürücü ki kişinin içindeki negatif yönünü de ortaya koyuyor. Virüsün mutasyonuna uğrayan bir kitlenin "sözde" başarı ve moda ikonu hâline dönüşmesinden söz ettiniz. Bunu biraz daha açıklayabilir misiniz?

Kesinlikle. Değişime uğrayan bireylerin dışında bu virüsten hiç etkilenmeyen karakterler de mevcut. İyi taraf ve kötü taraf ilişkisi. Gerçekliğe dönersek, yaşadığımız zamanda bu bozulmuş karakterleri her daim görmekteyiz. Siyasette, sporda, olabilecek her yerde… İlginç olan tarafı ise toplulukları etkileme gücüne sahip bireyler olmaları. "Özenilen kişi" rolüne bir kez geçince ne yazık ki bu gücü sınırlayabilmek oldukça zor. Tıpkı (EVE) Virüsü'ne yakalananların tekrar eskiye dönme şanslarının olmaması gibi.

SABO - Eve Virüsü

Peki, “Hayaletler” sergisi bağlamında, yarattığınız kurgusal mekânı ve bu tahayyülü destekleyen başka üretimler gerçekleştirdiniz mi?

Anlatmak istediğim hikâyeyi desteklemek amacıyla mekân içerişinde birtakım düzenlemeler gerçekleştirdim. Eski bir tabela yapmak ve hikâyedeki karakteri yaratıp, geçmişini kurgulamak oldukça keyifli bir süreçti benim için.

Bu sergi için oldukça önemsediğim bir pratik var. Bir süre önce küratör ekibi ve sanatçılar ile buluşarak sergi konusunda okumalar gerçekleştirdiniz. Bu durum, Türkiye'de sergi öncesinde belki çok da yapılmayan bir süreç. Biraz okuma sürecinden ve bu pratiğin sergiyi ne yönde ve nasıl etkilediğinden söz eder misiniz?

Açıkçası bu sergi ile birlikte ben de ilk defa bir okuma grubuna dahil oldum. Daha önce bu şekilde bir üretim süreci deneyimlememiştim. Bana çok yararı oldu. Öncelikle sergi kapsamındaki diğer sanatçılarla tanışmak ve fikirlerini dinlemek oldukça keyifliydi. Herkesin çok başka bir noktadan konuyu ele alması olsun, çok farklı ve ilginç anı ve hikâyeler dinlememiz olsun, güzel tecrübelerdi. Zaten tüm bu süreç içerisinde Collective Çukurcuma ekibi de ufuk açan birçok metin, görsel ve filmlerle bizleri destekleyip, yönlendirdi. Hayaleti bol toplantılar yaptık.

SABO - Eve Virüsü

Okumalar üzerine sergi, Derrida'nın Marx ve Mahdumları (1993) kitabında söz ettiği “hauntology” kavramı etrafında şekilleniyor. Peki siz eserleriniz üzerinden bu kavramı nasıl tanımlarsınız?

Hauntology kavramını, mekân (oda – dört duvar) ve anılar olarak ele almak istedim. Anılar, bence bizleri takip eden hayaletlerimiz. Unuttuklarımız daha kuvvetsiz, aklımızdan çıkmayanlar ise en güçlü bölüm canavarları. Sadece yaşayanlar için değil, mekânlar için de geçerli üstelik. Yaratmaya çalıştığım bu kurgu da aslında bu hayaletleri canlandırmaya ve yaşatmaya çalışıyor.

Peki, “hauntology” kavramı üzerinden Arnavutköy'e bakacak olursak, sizce bölge bu kavram ve yaratılan tema ile nasıl bir ilişki içinde?

Aslında oldukça uygun bir mekân. Arnavutköy’ü gezerken birçok farklı doku ile karşılaşma şansı var. Bir tarafta yıllardır el değmemiş ve çürümeye mahkûm olmuş eski bir köşk, hemen bitişiğinde bir şekilde korunmuş ve tadilat görmüş bir diğeri… Şehirleşme ve belki popülerlik ile değişen, devam ettirilen birçok anı ve gelenek, tüm bu hikâyeleri orada yaşayan insanlardan dinlemek, tüm bunlar peşimizi bırakmayan hayalet anılar bence.

Son olarak Arnavutköy'de yaşayan bölgenin sakinlerinin “Hayaletler” sergisine bakışı ve sizinle iletişiminden söz eder misiniz?

Proje gerçekleşince orada yaşayanların tepkilerinin ne olacağını oldukça merak ediyorum açıkçası. Her yerde olduğu gibi uyumlu ve daha zor uyumlu insanlarla Arnavutköy’de de karşılaşmak olası. Etkinlik boyunca hem yaşayanların hem de misafir olarak gelen izleyicilerin güzel duygularla ayrılacağına eminim. Sanatçı olarak herhangi bir iletişim sorunu yaşamadım. Hatta işime ev sahipliği yapan mekânın sakinlerinin güler yüzü ve yardımseverliği beni çok mutlu etti.

4 - 20 Mayıs tarihleri arasında Collective Çukurcuma'nın küratörlüğüyle gerçekleşecek olan Red Bull Art Around, İstanbul’un tarihi semtlerinden Arnavutköy’ü mesken tutacak. 

0
6439
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage