09 NİSAN, CUMARTESİ, 2016

Bir Arınma Süreci: Anselm Kiefer Retrospektifi Üzerine

Centre Pompidou, Anselm Kiefer’in kapsamlı retrospektifini ağırlıyor. Sergide sanatçının Nazizm ideolojisi ile ilgili kurguladığı işler yer alıyor. Kiefer’in ülkedeki ilk retrospektif sunumu oluşuyla dikkat çeken sergi, filizlenebilecek bir özgürlük ve barış ortamının yollarını arıyor.

Bir Arınma Süreci: Anselm Kiefer Retrospektifi Üzerine

Geçtiğimiz Mart ayı içerisinde, Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Birliği’nin (AICA) genel kurul toplantısı için, Türkiye Şubesi’ni temsilen Paris’teydim. Yaklaşık üye sayısı dörtyüzbinin üzerinde olan derneğin genel kurul görüşmelerinin ertesinde vakit bulabildiğimde, 18 Nisan’a kadar Centre Pompidou’da devam edecek olan Anselm Kiefer retrospektifini görebilme şansım oldu. İzlenimlerimi paylaşmak istedim.

Çoğu sanatseverin fazlasıyla aşina olduğu gibi, Anselm Kiefer’in çalışmaları büyüklükleri, kalın boya tabakaları ve kaotik kompozisyonlarıyla rahatlıkla tanınabiliyor. Sözgelimi bir manzara resmine bakarsınız; bu manzara samanlar, seramik parçaları gibi şeyler ve malzemelerin eklenmesiyle oluşturulduğunu görürsünüz ve bazen bakılan yüzeyin yanmış gibi olan görüntüsü ve yüzeydeki çatlaklardaki detayları, size nasıl bir manzaraya baktığınıza dair ipuçları verir. Anselm Kiefer, böylece malzeme ve alegoriler ; karanlık ve mistik olan; fiziki ve sembolik olan arasındaki sınırlarda salınan işler üretiyor. 

Sulamith, 1983
Huile, émulsion, gravure sur bois et paille sur toile
290 x 370 cm
The Doris and Donald Fisher Collection at the San Francisco Museum of Modern Art
© Anselm Kiefer / Photo: Ian Reeves 

Centre Pompidou’daki Kiefer retrospektifi konseptüel olarak çeşitli kompartmanlara ayrılmış durumda. Örneğin Nazizm, mitoloji ve Kabala ile ilgili kısımlar ayrı birer seksiyon oluşturuyor. Sanatçının çalışmalarına yakından şahit olmanın etkili bir deneyim olduğu sergideki bilgilendirmelerden, stüdyosu 1992’den beri Fransa’da olan Kiefer’in, bu ülkedeki ilk retrospektif sergisi olduğu öğreniliyor. İçerik olarak Kiefer’in özellikle edebiyat ve felsefeden etkilenerek işler ürettiğini kavrarken, buna dair 150’ye yakın çalışmanın mekânda sergilendiğine şahit oluyoruz. Total galeri mekânı içerisindeki 13 farklı alanda işlerin hem kronolojik hem de tematik olarak ayrıldığı belirtilmeli. Kiefer’in etkileyici devasa boyutlardaki tuvalleri ise yaklaşık 60 adet. Bunların yanında  sanatçının, daha önce Joseph Cornell ve Joseph Beuys’tan da aşina olduğumuz, vitrinleri, kağıt işleri, desenleri ve mekâna özgü yerleştirmeleri de sergide yer alıyor.


Saturn – Zeit [Temps de Saturne], 2015
Verre, métal, argile, acrylique, plomb, cuivre, résine et encre 152 x 180 x 70 cm
Collection particulière
Photo : © Georges Poncet 

Serginin küratörlüğünü üstlenen Jean-Michel Bouhours, aynı zamanda sergiye eşlik eden geniş kapsamlı kataloğun direktörlüğünü de üstlenmiş. Bu arada Kiefer’in Fransa’yla olan ilgisinin, 1960’larda eğitimi için yolunun Fransa’ya düşmesiyle başladığını da belirtelim. Serginin ilk mekânında Kiefer’in Nazizm ideolojisi ile ilgili kurguladığı işler görülebiliyor. “Kahramanca Semboller” başlıklı bu resimlerde, Kiefer üzerinde bir üniformayla, çeşitli manzaralar içerisinde yer alıyor. İlk bakışta bir tür Nazizm ideolojisi selamlaması olarak görülse de, bu işleri yorumlarken aslında içerisinde barındırdığı ironiyi yakalamak gerekiyor. Ve unutmayalım Kiefer’in işlerinde her zaman bir tür ikonoklazma mevcut; ki yıkılmış binalardan ve siyahlar içerisindeki topraklardan da anladığımız bu.

Kiefer’in kuşağından birçok sanatçı ailelerinin ve üst kuşakların Nazi geçmişi ile mücadele etmekteydi/etmektedir ve Kiefer de, kendi kuşağıyla birlikte, bir Alman sanatçı olarak bununla nasıl başedebileceğinin yollarını arıyor gibi. Sergideki yıkık mimari yapılar, ki bazıları Nazi Dönemi’nin sembol yapıları arasında, bu Nazizm geçmişi ile ilgili veriler sunuyor. Sanatçının 1990’larda ise özellikle Yahudi mistisizmi ve Kabala ile ilgilenmeye başladığını da, sergideki yapıtların kronolojisinde görebiliyorsunuz. Sonraki alanlarda ise sanatçının son dönem çalışmalarında konularının Fransız kültürüne odaklandığı görülebiliyor.

ANSELM KIEFER@Anselm Kiefer Photo Renate Graf

Sergide çeşitli dönemlerden geçtikten sonra bir mekana özgü yerleştirmeyle karşılaşarak sergiyi sonlandırabilirsiniz. Fransız yazar Germaine de Staël’e atfedilen işte, Kiefer’in siyah renk ile sembolize ettiği Almanya görülüyor. Galeri mekânının zemini toprakla kaplı ve bu toprağın içerisinden çıkan çeşitli mezar taşlarına benzer uygulamalar yer alıyor. Üzerlerindeki isimler ise, Novalis, Herder gibi çeşitli Alman düşünürler ve yazarlar. Böylece bir Fransız romantizminin kökeninde, Alman romantizminin düşünce yapısına ulaşıldığında, her ne kadar problemli bir geçmişi olsa da, Almanya’da hâlâ filizlenebilecek bir özgürlük ve barış ortamının sunumuna ulaşılmakta olduğunu görüyoruz. Böylece bir tür geçmişle hesaplaşma – Türkiye’nin hâlâ Ermeni Soykırımı tartışmalarında üstlenemediği – retoriğine ustaca şahit olurken, sanatçının nasıl bu süreci ustaca ifade ederek, sanatın dönüştürücü, farkındalık yaratıcı gücünü kullandığına tanık oluyoruz. Sergiyi gezmeden önceki gün İstanbul’da bir canlı bomba saldırısı olmuştu, Türkiye’ye dönünce de Brüksel’de bir saldırı gerçekleştirildi. Kiefer retrospektifiyse, hâlâ elimizde kalan tek umudun “sanat” olduğunu göstermesi açısından önemli. Umarım, Kiefer retrospektifiyle en yakın zamanda bu coğrafya da karşılaşır ki, aslında böyle bir arınma sürecine ihtiyacımızın olduğu açıkça ortada. 

0
18157
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage