15 NİSAN, ÇARŞAMBA, 2015

Sadece Bir Darbe Filmi Değil

Bu yıl İKSV’de oyunculuktan yönetmenlik koltuğuna geçen birçok isim var. Eksik filmiyle Türkiye tarihinin en karanlık dönemlerinden 80’lere uzanıp toplumsal sancıları ele alan Barış Atay bu isimlerden biri. Filmde hem yönetmen hem de oyuncu olarak gördüğümüz Barış Atay ile filme dair merak ettiklerimizi konuştuk.

Sadece Bir Darbe Filmi Değil

Kamera önünden arkasına geçmek nasıl hissettirdi size?

Çok daha farklı elbette. Oyuncu olarak oynadığınız role odaklanırken, yönetmenlik yaptığınızda setin ve set sonrasının her aşamasından, her anından sorumlu oluyorsunuz. Bu sorumluluk doğal olarak çok daha yorucu fakat heyecanlı ve keyifli.

İlk yönetmenlik deneyiminizde senaryonun rolü neydi? Senaryo mu sizi çekmeye itti?

Filmin hikayesi bana ait, iki yıl önce yazmıştım. Mehmet ve Şeref'le paylaştım, onlar da senaryolaştırdılar.

Filmin tanıtımlarında konusundan genel hatlarıyla bahsediliyor ama sizin cümlelerinizi de duymak isterim. Nedir bu filmin derdi?

Filmin asıl amacı, salt 1980 darbesini anlatmaktan öte bu denli yıkıcı sonuçları olan bir dönemin, bire bir parçası olan devrimci bir ailenin üzerinde yarattığı etkinin yıllar içinde süregelen sonuçlarını göstermek. Diğer taraftan da aile bireylerine hayatlarını izleme ve yorumlama şansı yaratmak.

1980 dönemini işliyorsunuz, siyasi duruşunu saklamayan bir sanatçısınız… Haliyle tamamen politik bir film yaptığınız düşünülecektir. Gerçekten de öyle mi? Filmin nasıl bir dili var?

Eksik'i, politik ama propagandist olmayan bir film diye tanımlayabiliriz. Benim için, hikayenin karakterlerinin yaşadıkları, ilişkileri, iç dünyaları daha önemliydi. Bunun üzerine yoğunlaşmaya çalıştım. Filmin dili bu açıdan yalın, gerçek. Öylesine çarpıcı ve trajik bir dönemde insanların yaşadıkları o kadar ağır ki, anlatıda ya da dilde en ufak bir abartı ya da ajitasyon, filmin bütün dokusunu bozardı.

Dün de bugün de siyasi yarışlar sırasında konu bir şekilde bir toplum mühendisliğine geliyor. Filmde de bu inşalardan doğrudan ya da dolaylı zarar gören bir aile var. Size göre bir toplumu karakter sahibi yapan şeylerin arasında ailenin nasıl bir yeri var?

Dönemin sonuçlarını etkilemekte ciddi bir rolü olduğunu düşünüyorum. Şöyle örnekleyebilirim: 78 kuşağı devrimcileri ailelerden daha fazla destek görmüş olsalardı, belki de faşist cunta bu kadar vahşice saldıramayacaktı ya da insanlar, yanlarında olanların verdiği enerjiyle mücadeleyi büyüteceklerdi. Veya 80 darbesinden sonra insanlar kendi yaşadıkları acıları çocukları yaşamasın diye, yaşadıklarını gizleme yoluna gitmeseydi, kayıp bir nesil yetişmeyecekti. Gezi direnişine bakın. Enerjinin en çok yükseldiği an, annelerin Taksim'de çocuklarının yanında olduklarını gösterdiği andı. O açıdan ailenin, toplumsal hareketlere nasıl baktığı, nasıl yorumladığı, çocuklarını nasıl yönlendirdiği önemlidir.

Sağlam bir oyuncu kadrosu var filmde. Birçoğu da filmin geçtiği dönemlere şahitlik etmiş sanatçılar. Filmi çekerken oyuncuların ekleme ya da çıkarma yaptıkları oldu mu? Biraz kamera arkasındaki atmosferden bahseder misiniz?

Senaryoda sahnenin o anki enerjisi ya da mizansenin gereği olarak çok ufak değişiklikler yaptığımız oldu. Bunları beraber konuşarak, karşılıklı fikir alışverişinde bulunarak yaptık. Setin atmosferi de farklı değildi. Her birimde, müthiş bir uyum ve kolektif çalışma vardı. O yüzden planlarımızın dışına hiç çıkmadan, çekimleri hiç sarkıtmadan, yemek arası ve yol dahil, günde 12 saati geçmeden çalıştık. Böyle çalışmak, Türkiye'de korkunç şartlarda çalışan set emekçilerinin ve oyuncuların, psikolojik ve fiziksel olarak yıpranmadan seti bitirmesini sağladı. Sonuç olarak mutlu ve pozitif enerjiyle başladığımız çekimleri aynı hislerle bitirdik.

Çekimler ne kadar sürdü? Nerelerde çekim yaptınız?

18'i iş günü olmak üzere 21 günde bitirdik. Adana'da çektiğimiz bir sahne dışında bütün çekimler Antakya ve çevresinde (Harbiye, Samandağ) gerçekleşti.

Filmin aynı zamanda oyuncusu olmak işinizi kolaylaştırdı mı? Oyuncu olarak nasıl bir deneyimdi bu film?

İkisi çok farklı disiplinler. Kolaylaştırdı ya da zorlaştırdı demek zor. Tek rahat yanı, o anki oyunculuk performansımdan memnun kalmadığımda, kimseye sormadan sahneyi kesebilmek oldu (gülüyor). Ben o dönemi yaşamış ve bedeller ödemiş devrimci bir ailenin çocuğu olarak, ideolojimin ya da inandıklarımın çok dışında bir karakteri oynadığım için, oyuncu olarak bu deneyimi değerli buluyorum.

Müzisyenlerin genelde dinlediği ve yaptığı müzik arasında fark olduğunu duyarız. Sizde bu durum nasıldır? 

Aslında izlemeyi sevdiğim film türleri pek farklı değil. Seyirci olarak da biyografik, politik, tarihi, gerçek olaylardan esinlenilmiş ya da gerçek olması muhtemel konuları işleyen filmleri severim. Şu ana kadar oynadığım sinema filmleri de Eksik de bu türlerin içinde sayılabilir.

Henüz vizyona girmemiş dumanı üstünde filminiz, 10 ulusal filmle ilk festivali İKSV’de yarışacak. Bir anlamda tiyatrodaki seyircili prova gibi. Nasıl bir etki uyandıracağını düşünüyorsunuz? 

Evet, dünya prömiyeri olacak. Yarışma olayına çok anlam yüklediğim söylenemez. Ben seçkin bir festivalin belirlediği 10 film arasında olması kısmını önemsiyorum daha çok. Bir ilk filmin, bu işte profesyonel insanlar tarafından değer gördüğünü gösteriyor. Benim için mutluluk verici. Seyirci açısından ise bir öngörüde bulunmak zor. Sonuçta her şey önce bir beğeni meselesi. Fakat anlatmak istediğimin anlaşılacağını ve bir aile üzerinden, uzun bir sürece dair bir bakış açısı getireceğini umuyorum.

Film daha çok taze ama yeni projeler var mı ufukta?

Senaryolaştırmayı düşündüğümüz bir iki hikayemiz daha var. Hangisini çekeceğimize henüz karar vermedik ama önümüzdeki yılın kış sonu ikinci filmi çekmek istiyorum. Tabii bu, bazı şartların olgunlaşmasına ve uygunluğuna bağlı. Fakat ilk filmi çektiğimiz zorlu şartları düşününce, ikincisini çekmek için her türlü çabayı göstereceğimizden şüphem yok.

NOT: Eksik filmi, 14 Nisan saat 16:00’da Atlas Sineması’nda yönetmen, yapımcı ve oyuncuların katılımıyla gösterilecektir. 

0
7103
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage