09 TEMMUZ, CUMA, 2021

Müziğin Sonsuz Gücüyle; Güzel ve Umut Dolu Bir Geleceğin Hayaline: “Anadolu Lo-fi”

Armageddon Turk, Anadolu türküleri ve anonim eserleri “lo-fi hiphop”, “chillbeat” sound’larda yorumladığı Anadolu Lo-fi adlı ilk albümünü Garaj Müzik etiketiyle yayımladı. Orkun Tunç ve Zag Erlat’tan oluşan prodüktör ikili Armageddon Turk ile ilk albümleri Anadolu Lo-fi üzerine söyleştik.

Müziğin Sonsuz Gücüyle; Güzel ve Umut Dolu Bir Geleceğin Hayaline: “Anadolu Lo-fi”

Kelis, Moby, Gorillaz, Pet Shop Boys, Janet Jackson, Mel C, Aronchupa, Teoman, Sezen Aksu, Nazan Öncel, Edis vb. birçok isme yaptıkları orijinal remikslerle bilinen Armageddonturk, “Anadolu Lo-fi” albümü ile Anadolu’nun eşsiz kültür mirası ezgilerini kendilerine has yorumlarıyla harmanlayarak bambaşka bir boyuta taşımayı başardılar. Albümde yer alan eserler, hayatlarımızın bir noktasında yer alan ve duyduğumuz zaman mırıldandığımız ve aklımızın bir köşesinde daima ezbere duran şarkılar. Bu şarkıların Anadolu Lo-fi’da bir başka boyut kazanması ise albümü daha da cezbeci hâle getiriyor. Albümdeki tüm şarkılar klasikleşmiş yorumların dışına çıkarken, özüne de sıkı sıkıya bağlı kalabilen parçalar olarak dinleyiciye sunuluyor. Müzik açısından, şarkıların orijinal duygusallıklarına da bağlı kalınması, özellikle “Bitlis'te Beş Minare”, “Çökertme” ve “Gamzedeyim Deva Bulamadım” şarkılarına çok farklı tatlar katıyor.

Anadolu Lo-fi’da Kaan Çelik Metin (perdesiz/elektrik gitar), Ege Cengiz (trompet), Nevbahar Özel (kemençe), Nevcivan Özel (tar), Gonca Feride Varol (piyano) gibi önemli müzisyenler de Orkun Tunç ve Zag Erlat’a eşlik ediyor. Albüm kapağı ise Armageddon Turk’ün hayalindeki “pastoral ve fütüristik bir dünyada saz çalan kız figürü”, yeni dönem çalışmalarını takip ettikleri, illüstratör Beril İrman’ın çizimiyle ortaya çıkardıkları bir çalışma. Gelin şimdi sizleri bu eşsiz albümü dinlerken, pandeminin ilk karantina günlerinden beri üzerinde çalıştıkları albümün tüm prodüksiyonunu İstanbul ve Londra’daki evlerinde mobil olarak gerçekleştiren Orkun Tunç ve Zag Erlat ile yaptığımız sohbete davet edelim.

“Köyden köye, ağızdan ağıza dolaşan şarkıların yekünü, kafamda bir katedral kadar, dört minareli bir cami kadar yer tutuyor. Tıpkı ortaçağ katedrallerini yapanlar gibi, meçhul kalan bu yaratıcıların bazısını tanıdım. Türkiye’nin rastgele bir ovasında, rastgele bir köyünde işittiğim şarkılar, sanatın nerede saklandığını bana ifşa etti. Sonra da anladım ki, bu bir sır değil; memleketin her yerinde başka şarkılar, aynı olgun ifadeli başka şarkılar dinlemek mümkün. Şehir ve kasabadan başka her yerde sanat, canlı ve hayati mevcudiyettir.” - Abidin Dino

Zag Erlat’ın İngiltere'de ve Orkun Tunç’un da Türkiye’de olduğunu biliyoruz. Pandemi döneminde uzaktan çalışma yürüterek Anadolu Lo-fi albümünü nasıl oluşturdunuz? Albüme hazırlık sürecinizden bahsederek başlayalım mı?

Orkun Tunç: Uzun zamandır aklımın bir köşesinde, anonim türkülerle ilgili bir albüm yapma fikri vardı. Son birkaç yılda Amerika’da Mos Def (Yasiin Bey), Nelly Furtado, Busta Rhymes, Action Bronson gibi isimlerin türkü sample track’lerini de duyunca “Bu zaman doğru zaman” diyerek Zag ile paylaştım fikrimi. Hemen birkaç demo yapıp, Garaj Müzik’e dinlettik. Oldukça pozitif yaklaştılar ve hemen başladık. Bu arada beni kişisel olarak bu albüme ve konseptine iten, TRT Ara Müzikleri plakları ve Abidin Dino’nun Anadolu günlükleri oldu.

Zag Erlat: Biz zaten bu projeye başlayıp çevredeki bir iki müzisyen arkadaşa dinletince anladık ki, hemen hemen her Türk müzisyenin aklında olan, yapmak istediği ama bir sebeple asla başlamadığı bir projeymiş bu. Neyse ki biz o zor ilk adımı attık ve oturduk bilgisayarlarımızın başına. İkimiz de o kadar istekliydik ki, tüm şarkılar çok hızlı bir şekilde ortaya çıktı diyebiliriz.

Anadolu Lo-fi albümü için; klasikleşmiş yorumların dışına çıkarken, özüne de sıkı sıkıya bağlı kalabilen parçalar diyebilirim. Parçaların hepsi, bu zamana kadar bir yerde duyduğumuz, açıp dinlediğimiz, evlerimizde söylediğimiz, arada bir aklımıza gelen; bu topraklarda ortaya çıkmış köklü ve anıları olan parçalar. Müzik açısından, şarkıların orijinal duygusallıklarına da bağlı kalınması, özellikle “Bitlis'te Beş Minare”ye çok farklı bir tat katmış. Şarkıları yeniden yorumlarken Armageddon Turk olarak önemsediğiniz ve ön plana çıkartmak istediğiniz düşünceleriniz nelerdi?

O.T.: Basitlik ve yeni jenerasyonun anlayabileceği sound’larda harmanlamak. Zag ile hem yaptığımız prodüksiyonlarda hem remix işlerinde kıblesini Batı’ya yöneltmiş kişileriz. Anadolu’nun binlerce kez yorumlanmış, anonim eserlerini yorumlayacaksak, bunu hem bizim topraklara bakan hem de modern anlamda sokaktan, yatak odalarından gelen sound’larla birleştirmemiz gerektiğini düşünüyorduk. Evde, işte, yolda, kısacası her ortamda dinlenebilecek ambians bir albümdü amacımız.

​​Z.E.: Ben bir dinleyici olarak da alıştığımız, sevdiğimiz Batı müziği tarzının doğup büyüdüğümüz melodilerle harmanlanması fikrini çok seviyorum. Dolayısıyla böyle bir projeyi müzisyen olarak üstlendiğimde o iki farklı taraftan esen rüzgârın dengesini de iyi ayarlamak gerektiğini düşünüyorum. Bir yöne daha ağır basarsa aynı tadı yakalamak zor oluyor.

Albüm kapağı da ayrıca dikkat çekiyor. Bu çalışmada kiminle çalıştınız, nasıl ortaya çıktı? Kapağın albüm ile olan ilişkisinden bahsedebilir misiniz?

O.T.: Kapak konusu enteresan oldu. Lo-fi janrının hem bir çizim anlatımı var. Biz bunu nasıl kendi dünyamıza çekebiliriz ve bu albümün sound’uyla nasıl örtüşür derken, Anadolu topraklarında, bir ağacın altında, şehrin gürültüsünden, kaosundan uzaklaşmak isteyen bir kız hayal ettik. Belki de fütüristik bir dünyada Anadolu ortamında... Bir ağacın altında sazını çalıp walkman’inde kaset dinleyen, köpeği, kaykayı ve kuzusuyla mutlu basit bir figür. Beril İrman hayalimizdeki bu illüstrasyonu görsele en güzel şekilde uyarladı. Kendisiyle bir süre çalıştık, deneme yanılma şekliyle. Oldukça punk bir stilde yaptık. İnanılmaz yorumlar alıyoruz kapakla ilgili. Elimize plak formatında da alırsak o zaman kapağı daha net hissedeceğiz.

Aslında tek bir tarza bağlı kalmayan geniş bir skalada müziğini icra eden bir ikilisiniz. Bu bağlamda ilham kaynaklarınızdan bahsedelim mi? Siz kimleri dinliyorsunuz, nelerden ilham alıyorsunuz?

O.T.: 11-12 yaşımdan itibaren, punk hardcore gruplarında davul çalarak başladım. Bu yüzden death metal / grindcore’dan, ambient, R&B’ye çok geniş tuttum hep dinlediklerimi.

​30 yaş sonrasında prodüksiyon tarafım ağır basınca tür kısmı yok oldu. Son dönemlerde 1950-60’lar jazz plaklarına yoğun ilgim arttı ve 90’lar dönemi 12-inçler, arada kalmış soul, new wave plakları ve tabii güncel hip-hop / R&B/ pop chart’larını haftalık takip ediyorum.


İlham konusu genelde müzikten olmuyor son birkaç senedir. Podcast’ler, özellikle deneysel ressamlar, illüstratörler, politik dışavurumu olan artistlerin çoğu beni müzikten daha fazla etkiliyor. Abidin Dino özellikle, yazdıkları ve hayat tarzıyla bana yıllardır dinlediğim müzisyenler kadar çok ilham verici.

Z.E.: Orkun’un dediği gibi, ilham dediğin şeyi tek bir kanala sınırlamamak gerek. Bazen yolda yürürken iş makinesinin çıkardığı sesten bile ilham aldığım oldu. Bu bakış açısıyla, dinleyici olarak da kulağımı her türe açmaya çok özen gösteriyorum. Tarz ve dönem ayırt etmeksizin her türe heyecanla bakmaya çalışıyorum. YouTube’da çok zaman geçiriyorum. Özellikle yeni müzik arayışında oldugum zamanlarda. Zira Spotify, bir yerde sınırlı kalıyor, özellikle mainstream olamamış, zamanında kaydedilmiş ama sonrasında unutulmuş müzikleri YouTube’da bulmak mümkün. Atıyorum 1973’te Estonya’da kaydedilmiş bir şarkıyı Spotify’da bulamazken, YouTube bunu önüne getirebiliyor. Benim Analog Journal kanalı sebebiyle de ben bu tarz müzik arayışları içindeyim. Dolayısıyla sırf keyif almak için müzik dinleyemiyorum son zamanlarda. Zaten pandemi sebebiyle dışarıya eskisi kadar da çıkamadığımız için, fırsat da olmuyor müzik dinlemeye. Öncesinde toplu taşıma kullanırken kulağımda hep kulaklığım takılı, sürekli bir şeyler dinliyordum. Ben dünya cazına takmış durumdayım son bir senedir. 70-80’ler Sovyet cazından tut, Romanya, Estonya, Eski Yugoslavya, Macaristan, Polonya, Japonya, Brezilya’ya kadar sürekli bir arayış durumundayım. Çok çok enteresan müzikler gerçekten. Keşfetme süreci de bir o kadar zevkli. Güncel müzik olarak işim gereği chart’ları takip ediyorum sürekli, dinlemekten keyif aldığım modern müzik türleri olarak neo-soul, hip-hop diyebilirim. Sanatçı olarak örnek vermek gerekirse; Erykah Badu, Robert Glasper, Tom Misch, Yussef Kamal, Oscar Jerome, D’Angelo aklıma gelenlerden birkaçı...

Bu sorum Orkun’a; daha önceden punk grubu olan Rashit'te davul çaldığını biliyoruz. Bu noktada müzikal yolculuğuna değinmek istiyorum. O günden bugüne seni Anadolu Lo-fi'ya sürükleyen şeyler neler oldu?

O.T: Rashit ile çok çok güzel bir yolculuk yaşadım. Geride sayısız konser, albümler, EP’ler, anılar vs. Ve daha öncesinde Crunch, Turmoil, Violent Pop gibi gruplarda da çaldığım için punk rüyamın, son halkası oldu Rashit. Hâlâ da bir şekilde “whatsapp grubu” olarak devam ediyor. :) Şaka bir yana Rashit ile hâlâ bir şeyler yapma durumumuz var. Adam Olmak İstemiyorum albümü 2023’te 20. yılını dolduracak. Muhtemelen bir konser serisi yapacağız ve belki birkaç yeni release... Bildiğin üzere, prodüktör olarak birçok isimle çalışmaya başladıktan sonra, müziğin bambaşka yönlerini de keşfediyorsun ve ben tek artistle çalışamayacak kadar çok seviyordum müziği. Bu yüzden yolculuk beni Anadolu Lo-fi’ya doğal olarak getirdi. Ben her şeyden önce hâlâ koyu bir müzik hayranıyım. Heyecanlandığım müziği, sevdiğim insanlarla yapmayı çok seviyorum. Yarın satanik bir black metal pop albümü de yapabilirim ve yaparsam da tamamen bir “fan” olarak hayata geçiririm. Böyle bir albümü ben kendim satın alır mıydım diye?

Albüm çıkalı çok olmadı ama yine de bu zamana kadarki geri dönüşleri de merak ediyorum. Dinleyicinin tepkisi neler oldu, sizce dinleyicide istediğiniz karşılığı buldu mu?

O.T.: Genç jenerasyon bizi paylaşıyor görüyoruz ve anladığını düşünüyoruz. Bizi çok mutlu ediyor. Daha yolumuz uzun. Bu albümü zaman içinde yapacağımız konserler ve diğer projelerle daha net anlayacaklar. Henüz hâlâ çok erken ama uzun soluklu bir albüm bu. Pop listeleri hedefimiz olmadığı için kendi yolculuğunda Anadolu Lo-fi.

Z.E.: Benim müzisyen çevreden hep duyduğum “Ah be! Benim de aklımda böyle bir proje yapmak vardı.” oluyor. İlk adımı biz attığımız için hem mutlu hem de gururluyuz açıkçası. Onun dışında arkadaşlarımız, ailemiz çok beğendiler, çok hoş ve pozitif yorumlar aldık.

Zag, senin de “My Analog Journal” isimli bir YouTube kanalın var. Orada birçok farklı set hazırlayıp dinleyicilerinle paylaşıyorsun. Çok seçkin bir plak arşivin var. Şüphesiz ki bu Anadolu Lo-fi’ın oluşmasında bu setlerden aldığınız ilhamlar da çok büyük yer kaplıyordur. Armageddon Turk macerası nasıl başladı, bu hikâyeyi senden dinleyebilir miyiz?

Z.E.: Türk müziğinde özellikle 60’ların sonları ve 70’ler boyunca üretilen müzikler gerçekten inanılmaz. İlk dinlediğim zaman yaşadığım şaşkınlığımı ve etkilenmemi gerçekten unutamıyorum. Burnumun dibinde, görmezden geldiğimin farkında olmadığım bir hazineyi bulmuş gibi olmuştum. Hâlâ da keşfediyorum yeni şeyler. Hatta MAJ’in doğuşunun en büyük sebebi bu bahsettiğim dönemlerde kaydedilmiş 45’likleri çalıp kaydettiğim videonun yabancılar tarafından bir şekilde fark edilip “popüler” olmasıdır. Sadece Armageddon Turk Projesi değil, müzik üreticisi olarak bakış açımı değiştirdi diyebilirim. Orkun’la aslında hikâyemizin kesiştiği zaman çok da eskiye dayanmıyor. Çok yakın arkadaşım, Orkun’un kardeşi Mu ile ortak işler yapıyor. Onun sayesinde Orkun’la tanışmış oldum. Kimyamız ilk günden tuttu diyebilirim. Birlikte ilk olarak remix projelerinde ortak olarak çalıştık. Bu Anadolu Lo-fi projesi çok farklı bir seviyede bizi bağladı ama kesinlikle. Daha çok işler yapacağız ben eminim.

Korona dönemi malum müzisyenlerin hâli ortada ama yine de karamsar olmak istemeden sormak istiyorum. Bu albümden sonra bir konser gelse ne güzel olurdu. Var mı ilerisi için böyle bir plan?

O.T.: Konser vermeyi çok istiyoruz hatta çok değişik fikirlerimiz de var bu konuda. Çünkü pandemi sonrası eğlence sektörünün oldukça değişeceğinin sinyallerini de alıyoruz. Uzun bir süre her şey minimal ilerleyecek. Biz de bu dönemin içinde varlığımızı en doğru kanallarda sürdürmeye devam edeceğiz.

Anadolu Lo-fi aslında bir yandan da çok konsept bir albüm. Kendi evreninde içe kapalı ama sınırları da aşan bir yanı var. Bu noktada bir sonraki çalışmalarınızdan da bahsederek sonlandıralım isterseniz. Üzerinde çalışmayı düşündüğünüz neler var, nasıl bir noktaya evrilecek Armageddon Turk?

O.T.: Zag ile beraber birçok remix işlerinde beraber çalıştık, Moby, Edis, Janet Jackson, Mel C vb. isimlerin albümlerinde, single’larında yer aldık. Daha öncesinde Armageddon Turk, Gorillaz, Kelis, Pet Shop Boys, Aronchupa gibi önemli artistlerle çalışmıştı. Zag ile bu tarz işleri ilerletmek istiyoruz. Temmuz ayında, Depeche Mode’un plak şirketi Mute Records etiketiyle, 90’ların en önemli pop gruplarından “ERASURE”ın “Diamond Lies” single’ına yaptığımız remix çıktı. Oldukça heyecanlıyız. Benim için ayrı bir olay, çocukluğumun gruplarından Erasure.

​Konsept albümlere devam etmeyi planlıyoruz ve daha çok hiphop prodüksiyonlarda görebilirsiniz bizi. Ama kendi stilimizde – varolan trendleri ve hype sound’ları pek ciddiye almayıp, kendi yarattığımız yolda ilerlemeye devam edeceğiz.

“Bu albümdeki tüm müzikler bizleriz. Tüm tarihimizle ilgili ve ilk zamanlardan beri bizleri bir arada tutan, her geçen gün birbirimize daha sıkı bağlayan melodiler. Duygusal ve kültürel anlamda kendimizi en güçlü şekilde anlatabildiğimiz anlar.

​Bunu kaybetmememiz ve gelecek jenerasyonlara küçük bir armağan olması için bu albümü kaydettik. Müziğin sonsuz gücüyle; güzel ve umut dolu bir geleceğin hayaline…” - Armageddon Turk


Armageddon Turk’ün Anadolu Lo-fi albümünü buradan dinleyebilirsiniz.

0
4030
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage