GÜNDEM
  • 22-05-2025

    Deneysel caz, çağdaş müzik ve post-rock arasında sınırları zorlayan Fransız topluluk Caravaggio, perküsyon topluluğu Strasbourg Percussions ile 27 Mayıs Salı akşamı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda “RuptuR” başlıklı sahne projesini gerçekleştirecek.

    RuptuR, müzik ile sahne sanatlarını tekil bir performansta buluşturuyor. Besteciler Benjamin de la Fuente ve Samuel Sighicelli tarafından tasarlanan bu kolektif yapıt, elektronik dokular, ışık ve perküsyonun bütüncül bir akışla iç içe geçtiği dört bölümlük bir ses evreni yaratıyor. Her bölüm, yaklaşık 17 dakika süren kesintisiz bir devinimle, izleyiciyi tek bir organizmaya dönüşen bu müzikal makinenin içine davet ediyor.

    Performansta Caravaggio’yu Bruno Chevillon (elektro bas, elektronikler), Benjamin de la Fuente (keman, elektro gitar), Éric Échampard (davul, elektronik pad) ve Samuel Sighicelli (elektro org, analog synthesizer, sampler) temsil ederken; Strasbourg Percussions kadrosunda Théo His-Mahier, Lou Renaud-Bailly ve İstanbul doğumlu perküsyon sanatçısı Emil Kuyumcuyan yer alacak. Işık tasarımı Christophe Schaeffer, ses tasarımı Vanessa Court, teknik koordinasyon ise Laurent Fournaise imzası taşıyor.

    Yaklaşık 75 dakikalık bu sahne deneyimi, mekân ve zaman algısını dönüştüren ritmik bir yapı üzerine kuruldu. Performans boyunca hipnotik tekrarlar, fiziksel tempolar ve duygusal yoğunluk bir arada işleniyor. Son bölümde ise bu ritmik yapı, yorgun düşmüş bir makine gibi aniden durarak izleyiciyi beklenmedik bir sessizlikle baş başa bırakıyor. RuptuR’un temelinde hem bireysel hem kolektif bir dayanışma, yaratıcı sorumluluk ve sezgisel bir yapım süreci yatıyor.

    ​Künye: Ruptur, Musica 24 © Emma Rochefeuille

    0
    0
    139
  • 22-05-2025

    İBB Kültür ve İBB Miras’ın katkılarıyla düzenlenen, Troia’nın binlerce yıllık destanını iğneyle işlenmiş, dikişle anlatılmış görsel bir masala dönüştüren “Troia Destanı: Kumaşlarda Saklı Zaman” sergisi, 25 Temmuz’a kadar Bakırköy Sanat’ta sanatseverlerle buluşuyor.

    Boreas Kadın ve Sanat Derneği’nin, Homeros’un İlyada destanının 24 sahnesine, 24 eşsiz kırkyama eseriyle yeniden hayat verdiği “Troia Destanı: Kumaşlarda Saklı Zaman” sergisi, her biri el emeğiyle yaratılmış kırkyama eserlerinde sanat ve kültürel mirası buluşturuyor.

    “Bazı hikâyeler vardır ki çağları aşar; dilden dile, gönülden gönüle aktarılır. Homeros’un ölümsüz eseri İlyada, böyle bir anlatıdır. Binlerce yıl önce Troia’nın surlarında yankılanan savaş naraları, aşkın ve ihaneti iç içe geçiren kader ağları, kahramanların sonsuzluğa uzanan izleri… Ve şimdi, Troia’nın destansı hikâyesi, “Troia Destanı: Kumaşlarda Saklı Zaman” sergisinde iğne ve ipliğin büyüsüyle yeniden doğuyor.

    2018 yılı, Troia’nın UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girişinin 20. yılı olarak tarihe geçti. Kültürel mirasımızın bu önemli dönüm noktasında Boreas Kadın ve Sanat Derneği, Troia’nın evrensel hikâyesini sanatın diliyle anlatma sorumluluğunu üstlendi. Kadınların üretkenliği, sanatın dönüştürücü gücü ve kültürel mirasın korunması fikriyle yola çıkan Boreas Kadın ve Sanat Derneği, ‘Troia Destanı: Kumaşlarda Saklı Zaman’ sergisinde İlyada destanının 24 sahnesine, 24 eşsiz kırkyama eseriyle yeniden hayat veriyor.

    Kumaşların iplik iplik işlediği bu destan, yalnızca bir sanat sergisi değil; geçmişin dokusuna dokunma, mitolojik zamanların içinde bir yolculuğa çıkma fırsatı. Kırkyama, burada sadece bir el sanatı değil; zamana direnen bir anlatı biçimi, hafızanın desen desen işlenişi. Her dikişte bir savaşın yankısı, her motifte bir kahramanın gölgesi var. Aşil’in öfkesi, Hektor’un onuru, Helena’nın yazgısı ve Troia’nın kaderi… Hepsi, iğnenin ucunda yeniden şekilleniyor. Kumaş, bir kez daha tarih yazıyor.

    Boreas Kadın ve Sanat Derneği’nin ilmek ilmek dokuduğu bu eserler, sadece geçmişin bir yansıması değil; kadın emeğinin, sanatın ve kültürel mirasın evrensel bir dile dönüşmesinin bir kanıtı. Bir zamanlar Homeros’un sözcükleriyle yankılanan destan, ‘Troia Destanı: Kumaşlarda Saklı Zaman’ sergisinde muhteşem bir sanat görseli olarak izleyici karşısına çıkıyor. Her düğüm, geçmişin hatırasına; her desen, Troia’nın efsanesine açılan bir kapı… Çünkü bazı öyküler silinmez, sadece farklı ellerde yeniden hayat bulur.”

    0
    0
    127
  • 22-05-2025

    Pulitzer Ödüllü Elizabeth Strout’un anneler ve kızları arasındaki karmaşık bağları, sınıf ayrımının derin izlerini, hepimizin hayatımızın bir noktasında hissettiği yalnızlığı ve sanatın iyileştirici gücünü ele aldığı Benim Adım Lucy Barton, Elif Ersavcı’nın çevirisiyle Domingo Yayınevi’nden çıktı.

    ​Dışarıda ışıl ışıl Chrysler Binası, içeride, hastane odasında ise Lucy Barton ve beklenmedik ziyaretçisi. İki kadın beş gün beş gece boyunca aralıksız konuşuyor. Biri geçmişe tutunmak isterken, diğeri her şeyden uzaklaşmak istiyor. Birinin yüzünde çocukluk yıllarından kalma bir gölge, ötekinin ellerinde alışkanlıkla sakladığı bir suçluluk var. Her şey ne kadar anlatılırsa anlatılsın, bir parça hep eksik kalıyor; ne kadar yaklaşmaya çalışsalar da, aralarındaki mesafe bir türlü kısalmıyor. Beş günün sonunda sabahın ilk ışıkları Manhattan’a vururken, odadan çıkınca ikisi de başka hayatlara, başka yalnızlıklara dönecek. Ama bu iki kadının, Lucy ve annesinin paylaştıkları, konuştuklarından çok konuşamadıklarının yüküyle hatırlanacak.

    0
    0
    154
  • 22-05-2025

    Galeri Selvin, 40. yılını galerinin kurucusu Selvin Gafuroğlu’nun uzun yıllara yayılan titiz çalışmaları sonucu hazırladığı, alanında tanınan 50 sanatçının İstanbul’daki atölyelerine ve üretim süreçlerine ışık tutan “İstanbul’da 50 Sanatçı 50 Atölye” adlı kitap ile kutluyor.

    Türk çağdaş sanatının 50 öncü isminin İstanbul’daki atölyelerine keşfe çıkaran kitap, her bir sanatçının biyografisi, sanata yaklaşımı, atölyelerindeki doğal ortamları ve çalışma alanlarından fotoğraflarını bir araya getiren önemli bir başvuru kaynağı niteliğinde.

    Kitap Naile Akıncı, Mehmet Pesen, Adnan Çoker, Özdemir Altan, Devrim Erbil, Mehmet Güleryüz, Muhsin Kut, Mehmet Aksoy, Tomur Atagök, Neşe Erdok, Mustafa Pilevneli, S. Saim Tekcan, Nur Koçak, Seyyit Bozdoğan, Alaettin Aksoy, Ali İsmail Türemen, Ergin İnan, Halil Akdeniz, Koray Ariş, Can Göknil, Berna Türemen, Mustafa Altıntaş, Hüsamettin Koçan, Hanefi Yeter, Ekrem Kahraman, Bihrat Mavitan, Resul Aytemür, Yusuf Taktak, Şahin Paksoy, Nedret Sekban, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Murat Morova, Yunus Tonkuş, Nejdet Vergili, Rahmi Aksungur, Kezban Arca Batıbeki, Serpil Yeter, Bedri Baykam, Alev Ermiş Mavitan, Maria Kılıçlıoğlu, İrfan Önürmen, Temür Köran, Feridun Oral, Akın Yıldırım, Zerrin Tekindor, Mehmet Uygun, Mustafa Horasan, Filiz Öztürk Doğan, Serdar Tekebaşoğlu ve Malik Bulut’un Türk sanatına ve İstanbul’a bıraktıkları izleri ortaya koyuyor.

    Türk çağdaş sanatı keşfetmek isteyenleri, sanatçıların yaratım süreçlerini izlemeye davet eden kitap Türkçe ve İngilizce olarak yayımlandı. “İstanbul’da 50 Sanatçı 50 Atölye” kitabının tasarımını Engin Kafadar üstlendi. Kitaba 2016 yılında hayata veda eden sanat tarihçisi, sanat eleştirmeni yazar ve akademisyen Prof. Dr. Kaya Özsezgin de metinleriyle güç veriyor.

    Selvin Gafuroğlu, 2009 yılında başladığı bu özel kitap projesine dair şunları söylüyor:

    “Galeri Selvin olarak, çağdaş sanatın gelişimine katkıda bulunmak için 40 yılı aşkın süredir bir dizi etkinlik düzenliyoruz. Bu kitap da bu misyonu yerine getirme adına önemli bir adım olarak karşımıza çıkıyor. Sanat ortamında farkındalık yaratmak ve kültürel mirasımızı gelecek nesillere aktarmak amacıyla bu projeye önayak olduk.

    “İstanbul’da 50 Sanatçı 50 Atölye” kitabı, Türkiye için, İstanbul için ve dünya çapında sanatseverler için önemli bir kaynak olma yolunda ilerliyor. Bu çalışma, Türk plastik sanatlarının gelişimi için büyük bir adım olup, Türk sanatçılarını global sanat sahnesine daha da yakınlaştıracaktır.”

    0
    0
    160
  • 22-05-2025

    Malou Airaudo, koreografik yaklaşımını ve Pina Bausch ile yaptığı çalışmalardan da etkilenerek oluşturduğu repertuvarından kesitleri paylaşmak üzere 20 Mayıs-13 Haziran tarihleri arasında Türkiye’de olacak.

    Bir Şehir Tiyatrosu olarak 1970’lerin sonunda Pina Bausch yönetiminde başlayan Wuppertal Dans Tiyatrosu deneyimi günümüzde Pina Bausch Company adıyla devam ediyor. Pina Bausch, Alman dışavurumcu dansından hareketle II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’da gündeme gelen yeni-dışavurumculuğun dans alanındaki en önemli temsilcisi olarak biliniyor. Topluluğun kuruluşundan itibaren Bausch ile yakından çalışan ve Wuppertal Tanztheater deneyiminin ardından uzun dans kariyeri boyunca dans etmeye, koreografiler yaratmaya ve eğitim vermeye devam eden Malou Airaudo 20 Mayıs-13 Haziran tarihleri arasında Türkiye’de olacak. İstanbul’da ve İzmir’de dersler verecek ve çeşitli etkinliklere katılacak. Airaudo’nun 6 günlük dans repertuvarı atölyesi 23-28 Mayıs tarihleri arasında çakSTÜDYO’da gerçekleşecek. 

    ​Airaudo 22-23 Mayıs tarihlerinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti Yerleşkesi’nde (Modern Dans Anasanat Dalı) dans öğrencileriyle çağdaş dans tekniği ve repertuvarı üzerine iki günlük bir atölye gerçekleştirecek; 24-25 Mayıs tarihlerinde oyunculara yönelik bir çalışma ile Stüdyo Des Vu’de olacak. Malou Airaudo 1-10 Haziran tarihlerinde ise VadiManasır’ın zeytin ağaçları arasında açık havada yoğun bir repertuvar ve yaratım atölyesiyle ilk kez İzmir- Seferihisar’da olacak. 

    0
    0
    183
  • 22-05-2025

    Uğur Ulusoy’un izleyiciyi rüya ile gerçeğin iç içe geçtiği düşsel bir yolculuğa davet ettiği, küratörlüğünü Fatma Leylâ Ak’ın üstlendiği “Rüyalı” sergisi 30 Haziran’a kadar Summart’ta sanatseverlerle buluşuyor.

    “Sanatçı Uğur Ulusoy’un dünyasında rüya, yalnızca bir uyku deneyimi değil; sezgisel bir yaratım sürecinin kaynağıdır. Sanatçı, fırçasını “hissin ve rengin şekerlemesine batırarak” kullanıyor; her detay, bilinçaltının bir yansıması gibi özenle işleniyor. ‘Rüyalı’da her renk ve figür, bilinçdışının derinliklerinden gelen bir mesaj olarak beliriyor. Rüya alemini katmanlı yapısı, sergideki kompozisyonlarda da kendini gösteriyor. Sergi, gezgin bir ruhun izini sürerek, rüya ile gerçek arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor. Ulusoy’un eserleri, tıpkı rüya dünyasındaki gibi zamanla şekillenen ve dönüşen bir gerçeklik sunuyor.

    Uğur Ulusoy’un konar-göçer renk paleti, kumaşın akışkan yüzeyinde beliren imgelerle birleşerek rüya benzeri bir atmosfer kuruyor. Sanatçının bu yaklaşımla inşa ettiği görsel dünya, yaşamın dinamik yapısını yansıttığı kadar, rüyaların yalnızca puslu ve belirsiz değil; aynı zamanda çeşitliliğin iç içe geçtiği canlı bir gezegen gibi algılanabileceğini gösteriyor.

    Uluslararası yaşayan ve resmeden sanatçının, ruhunun ve bedeninin göçebe yolculuğuna eşlik eden bu sergide; fırçanın ucunda duygu, renk ve düş bir araya geliyor, izleyeni zamanın dışına çıkmaya çağırıyor.”

    Künye:
    1. Rüyalı, Ins 2
    2. In between, 2024, kağıt üzerine akrilik, yağlı boya, kuru pastel, yağlı pastel ve mürekkep
    ​3. Rüyalı, Ins 1

    0
    0
    153
  • 21-05-2025

    Max, Stephen King evreninde geçen yeni dizisi IT: Welcome to Derry’nin fragmanını yayımladı.

    Warner Bros. Television ve HBO ortak yapımı IT: Welcome to Derry dizisi, Andy Muschietti’nin yönettiği IT ve IT: Chapter Two filmlerinin karanlık evrenini genişletiyor. Stephen King’in aynı adlı romanından uyarlanan dizinin yapımcılığını Andy Muschietti, Barbara Muschietti ve Jason Fuchs üstleniyor. Orijinal dizinin birden fazla bölümünün yönetmenliğini Andy Muschietti üstleniyor. Dizinin oyuncu kadrosunda Taylour Paige, Jovan Adepo, Chris Chalk, James Remar, Stephen Rider, Madeleine Stowe, Rudy Mancuso ve Pennywise karakteriyle Bill Skarsgård yer alıyor. İlk bölümün senaryosunu kaleme alan Jason Fuchs ve Brad Caleb Kane, dizinin ortak yürütücü yapımcılığını üstleniyor.

    ​Bu sonbaharda Max’te gösterime girecek olan IT: Welcome to Derry dizisinin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.

    0
    0
    258
  • 21-05-2025

    Küratörlüğünü Berna Demirhan’ın üstlendiği, Ali Atmaca’nın “Bahar Senfonisi” başlıklı kişisel sergisi 14 Haziran’a kadar Timora Sanat’ta sanatseverlerle buluşuyor.

    Küratörlüğünü Berna Demirhan’ın üstlendiği “Bahar Senfonisi” sergisi yalnızca bir mevsimin değil, bir hafızanın, bir ruh hâlinin, toplumsal bir tabunun ve bir dönüşümün görsel partisyonunu izleyiciye sunuyor. Sanatçının 1970’lerden bu yana süregelen üretimi, çağdaş bir ifade diliyle hafızanın arasında yürüttüğü bir diyalog niteliği taşıyor. Sergi; sanatçının evrensel dildeki yolculuğunu ve görsel temsilinde renklerle konuştuğunu, çizgilerle düşündüğünü, formlarla hissettiğini gözler önüne seriyor.

    ​“Doğduğu ve yer edindiği coğrafyalar, onun renk paletinde yankılanırken; üzerindeki sanatsal etkiler bugünün tuvalinde bir armoniye dönüşür. Her resim, yolculuğunun ezgisinin duyulabilir hâlidir. Ali Atmaca’nın eserleri, kadını mitolojik ve bireysel anlatıların kesişiminde, zamanlar üstü bir varlık olarak resmeder. Onun figürleri; bir mitolojinin taşıyıcısı, şamanik bir ritüelin hatırlatıcısıdır. Bektaşi geleneğinin mistik unsurlarından, mağara duvarlarındaki ilk çizimlerden soyut modernizme kadar uzanan geniş bir spektrumda, farklı biçimlerde ve tınılarda varlık gösterirler. Bahar bir senfoni ise, kadın onun en güçlü ezgisidir. Onlar, formların ve çizgilerin arasından süzülerek bazen görünür, bazen de bir nota gibi sessizleşirler. Her kompozisyon, bedenin sınırlarını aşıp, ritmin ve hissin bir parçası hâline gelir. İzleyiciyi sadece bakmaya değil, görmeye ve hatta dinlemeye davet eder. Figürler, bir özne olarak yeniden doğar aynı baharda doğanın uyanışı gibi, kadınların uyanışını görmek ister gibi. Her figür, mekânda bir nota gibi süzülür; bazen yükselen bir ezgiye, bazen sessizliğin içindeki yankıya dönüşür.”

    0
    0
    188
  • 21-05-2025

    Oculus’ün çeşitli kimlikleri, hafızayı, yaşanmış ve yaşanması muhtemel anıları görünür kılma ihtimallerinin yollarını arayan dördüncüsü sergisi “Düş-Zaman” Uras Kızıl’ın küratörlüğünde 24 Mayıs’ta İstanbul Tasarım Müzesi’nde açılıyor.

    “Düş-Zaman” sergisi merkezine akışkan beden temsillerini, ev içi ve ev dışı mekân örgütlenme biçimlerini alıyor. Akışkan bedenler, içerisi ve dışarısı olmak üzere mekânla ve nesnelerle kurduğu ilişki neticesinde kendini yeniden kurguluyor. Yeni arayışlar kimi zaman ritüellere, kimi zaman şeylerin ve nesnelerin canlı ve cansız şeylerle kurduğu ilişkilere ve sembolizme, geçmiş ve şimdi arasındaki tarihselliğe dayanıyor. Adını Ursula K. Le Guin’in Dünyaya Orman Denir kitabında formüle ettiği düş-zaman (dreamtime) kavramından alan sergi, bilgi üretim sürecini içsel ve sezgisel bir deneyim olarak kavrıyor. Verili ve lineer bir zamansallıktan ziyade geçişli bir zamanın izini sürüyor.

    Sergi; Alia Alkhouly, Ali Olcay Aracı, Ayşe Ecem Gözütok, Burçak Eftalya Bakan, Deniz Kara, Dila Gür, Efkan Sakar, Hazal Gültekin, Kenana Al Bazal, Mats Marten Flottmann, Melike Bektaş, Ravza Tokgöz, Selin Balun, Yiğit Aksan, Zeynep Cansu Sucu’nun fotoğraf, video, yerleştirme, cyanotype baskı, kolaj, suluboya ve enstalasyon gibi çeşitli sanat yapma pratiklerini bir araya getiriyor.

    “Düş-Zaman” adlı sergiyi 7 Haziran’a kadar pazartesi hariç her gün 10.00 – 18.00 saatleri arasında İstanbul Tasarım Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.

    Adres: Süleymaniye, Mimar Sinan Cd. No:1, 34116 Fatih/İstanbul

    Künye:
    1. Kenana Al Bazal
    2. Ayşe Ecem Gözütok
    3. Yiğit Aksan
    4. Mats Marten Flottmann
    ​5. Cansu Sucu

    0
    0
    262
  • 21-05-2025

    BIFED Gökçeada Uluslararası Ekolojik Film Günleri, 28 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında, Gökçeada’da ikinci kez düzenlenecek.

    BIFED Gökçeada Uluslararası Ekolojik Film Günleri boyunca toplamda 11 kısa, orta ve uzun metrajlı belgesel gösterilecek. Program kapsamında birçok etkinlik de katılımcılarla buluşacak. Bu yıl da BIFED, doğaya, adaletsizliğe, yerinden edilmeye, gıdaya, suya, toprağa, direnişe dair ekolojik belgeselleri izleyicileriyle bir araya getirecek. Adanın geleceğine dair, plastik atık ve kirlilik konularında başlatılan çevre hareketine ilişkin söyleşiler yapılacak, farklı etkinlikler düzenlenecek.

    Farklı coğrafyalardaki kolektif düşüncenin, kolektif üretimin ve hakikatlerin bir araya geleceği bir etkinlik olan BIFED Gökçeada Uluslararası Ekolojik Film Günleri, katılımcılarına ticarileşmiş kültürün ve ekranların karşısında duran, dayanışmayı mümkün kılan gerçek bir buluşma sunuyor. 1 Haziran Pazar günü, BIFED’in “yerel, küçük, yavaş” anlayışıyla düzenlenecek “büyük” bir kahvaltıyla sona erecek.

    BIFED Gökçeada Uluslararası Ekolojik Film Günleri hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    BIFED Gökçeada Uluslararası Ekolojik Film Günleri Seçkisi:
    1. Bakkal / The Grocer, Dimitris Koutsiabasakos, Yunanistan, 81’
    2. Yeşil Altın? / Green Gold?, Nicky Milne, Şili, ABD, 26’
    3. Turizm! / Tourism!, Tonci Gacina, Hırvatistan, 52’
    4. Fantastik Plastik / Plastic Fantastic, Isa Willinger, Almanya, 102’
    5. Su Bedevileri / Water Bedouins, Ömer Güneş, Türkiye, 17’
    6. Kaşık / The Spoon, Laila Pakalnina, Letonya, Norveç, Litvanya 66’
    7. Fethi Hoca’nın Adası, Ethem Özgüven, Türkiye, 26’
    8. Alethea / Hakikat, Ethem Özgüven, Petra Holzer, Türkiye, 41’
    9. Formaldehyde, Oğuz Yenen, Türkiye, 9’
    10. Şarap Rengi Deniz / Wein Dark Sea, Nefin Dinç, Türkiye, 43’
    ​11. Hayat İçin Su / Water for Life, Will Parrinello, ABD, 91’

    0
    0
    227
DAHA FAZLA
Geldanlage