Artopol Global Signatures, O4 Gallery iş birliğiyle, İranlı sanatçı Farhad Abdi’nin Zahra Habibizad küratörlüğündeki “To Become A Tree” başlıklı kişisel sergisini 3-16 Temmuz tarihleri arasında 42 Maslak’taki mekânında sanatseverlerle buluşturacak.
İzleyicisini bir görüntüden daha çok bir düşünceye davet eden Farhad Abdi, doğayı bir temsil ya da tema olarak ele almaktan öte, onunla sessiz bir diyalog kuruyor. Abdi, bu seçkisiyle izleyiciyi doğanın yalnızca bir tema değil, aynı zamanda bir varoluş biçimi olduğu şiirsel ve meditatif bir dünyaya çağırıyor. Ağaç metaforuna köklenen seri; sessizlik, yalnızlık, direniş ve yenilenme temaları etrafında şekilleniyor. Güçlü siyah çizgiler, toprak tonları ve sade formlar hem bedeni hem de manzarayı çağrıştırarak görünmeyen büyümeyi, içsel gücü ve sessiz dönüşümü simgeliyor. Kompozisyonlar, bireysel duruşlarla birlikte yakınlaşan formlar aracılığıyla güven, bağ ve sessiz dayanışma duyguları taşıyor. Figürler insan bedenini andırıyor; damar gibi uzanan formlar görünmez bir enerjiyle yayılıyor ve bu hâliyle ağaç artık sadece doğaya ait değil, bedenin, nefesin ve iç dünyanın bir sembolü hâline geliyor.
Tarihçi Roger Crowley’nin Venediklilerin 500 yıla sığdırdıkları zaferini ve kayıplarını bir roman tadında kaleme aldığı tarih kitabı Servet Şehri Venedik, Alperen Soysaldı’nın çevirisiyle April Yayıncılık’tan çıktı.
1453-Son Büyük Kuşatma ve İmparatorların Denizi Akdeniz’in yazarı Roger Crowley, Akdeniz dünyasıyla ilgili birincil kaynaklara ve titiz araştırmalara dayanan başucu eserlerinin efsane ismi.
“Venedikliler nasıl oldu da bataklık sakinleriyken Akdeniz’in en büyük gücü haline geldi? Haçlı Seferleri’nde oynadıkları rol hangi yönleriyle tarihi baştan şekillendirdi? Ticarette imza attıkları ilkler, vebayla mücadeleleri, deniz savaşlarında kazandıkları ve kaybettikleri sömürgecilik tarihini nasıl yazıp çizdi?” Sorularının cevaplarını buluyor Crowley. Okurlar Venediklilerin hikâyesini okudukça, bugünün servet imparatorluklarını daha iyi anlayacak.
“Venedik’in imparatorluğa uzanan yolunun taşları, olağanüstü bir süreçte döşendi: 1204’te Konstantinopolis’in yağmalanması, Cenevizlilerle süren ölümüne rekabet ve Osmanlılara karşı verilen korku dolu mücadele. Aziz Markos’un aslanlı bayrağı altında Venedik, limanlar ve deniz üslerinden oluşan bir imparatorluk kurarak dünyanın tüm mallarını rıhtımlarına akıttı. Bu süreçte, satın aldığı, ticaretle edindiği, ödünç aldığı ve çaldığı her şeyle dünyanın en zengin şehrine dönüştü.”
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından +1’in katkılarıyla düzenlenen +1 Sunar: Gezgin Salon Festivali için 28 ve 29 Haziran’da müzikseverlerle buluşacak.
+1 Sunar: Gezgin Salon Festivali’nin ilk gününde, ikonik albümünün ilk çeyreğini AIR Play Moon Safari turnesiyle taçlandıran Fransız ikili AIR; French Touch akımına yeni bir ivme kazandıran Marsilyalı prodüktör Simon Henner’ın solo projesi French 79; deneysel, progresif rock müziğiyle Gevende ve Britanyalı müzisyen William Dorey’nin stüdyo projesi, funk, reggae ve saykedelik rock ağırlıklı Skinshape yer alıyor. Festivalin ikinci günü kapanışını, bulutların üstüne çağıracak bir performansla “shoegaze” türünün efsanesi Slowdive yapacak. Öncesinde enerjik CLUB NF ritimleriyle festivali dans pistine çevirecek NEIL FRANCES; Anadolu saykedelyası ve zekice sözleri bir araya getiren Lalalar ve indie rock’un Liverpool çıkışlı ikilisi King Hannah sahne alacak.
Cumartesi +1 Komedi Sahnesi, Seda Yüz, Ozan Akyol ve Özge Özel’i ağırlayacak. Pazar günü ise Deniz Alnıtemiz, Yavuz Günal ve Samet Karadeniz, müzik aralarına katılımcılarla buluşuyor.
Bu yıl 28 ve 29 Haziran’da Bonus Parkorman’da gerçekleştirilecek +1 Sunar: Gezgin Salon Festivali’nin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
+1 Sunar: Gezgin Salon Festivali Programı:
28 Haziran Cumartesi
15.00 Kapı açılışı
15.00 DJ set: Venus Exotica
17.00 Skinshape
18.00 +1 Komedi Sahnesi: Özge Özel
18.30 Gevende
19.45 +1 Komedi Sahnesi: Ozan Akyol
20.15 French 79
21.30 +1 Komedi Sahnesi: Seda Yüz
22.00 AIR Play Moon Safari
29 Haziran Pazar:
15.00 Kapı açılışı
15.00 DJ set: ZOZO
17.00 King Hannah
18.00 +1 Komedi Sahnesi: Samet Karadeniz
18.30 Lalalar
19.45 +1 Komedi Sahnesi: Yavuz Günal
20.15 NEIL FRANCES CLUB NF
21.30 +1 Komedi Sahnesi: Deniz Alnıtemiz
22.00 Slowdive
Sezen Aksu’nun, sekiz yıllık bir aranın ardından çıkardığı yeni albümü Paşa Gönül Şarkıları müzikseverlerle buluştu.
16 şarkıdan oluşan Paşa Gönül Şarkıları, ismiyle uyumlu biçimde kişisel hikâyeler anlatıyor. Ağırlıklı olarak sözü ve/veya bestesi Sezen Aksu’ya ait şarkıları içeren albümde Ahmet Selçuk İlkan, Levent Yüksel, Mithat Can Özer, Mohamed Yehia, Nader Abdallah, Necati Cumalı, Sait Büyükçınar, Soner Sarıkabadayı gibi isimlerin de eserleri yer alıyor.
Albümdeki şarkıların düzenlemelerinde ise Ayda Tunçboyacı, Can Sanıbelli, Ersay Üner, Mert Alp, Mithat Can Özer, Murat Acar, Murat Bulut, Mustafa Ceceli, Okay Barış, Ozan Bayraşa ve Onno Tunç gibi müzisyenlerin imzaları bulunuyor. Albümün tanıtım kareleri, fotoğraf sanatçısı Osman Yalın’a, kapak tasarımı ise Ali Taran’a ait.
Sezen Aksu’nun yeni albümü Paşa Gönül Şarkıları’nı buradan dinleyebilirsiniz.
Enis Akın’ın İkinci Yeni şairleri arasında Turgut Uyar’ın rolünü belirlerken onun şiirindeki gelişim çizgisini vurguladığı çalışması Turgut Uyar Şiirinin Oluşumu, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.
Akın, modern şiirimizin tarihindeki akımların/hareketlerin niteliğini ve Turgut Uyar odağında İkinci Yeni şiirinin ortaya çıkışıyla yaşanan dalgalanmaları inceliyor.
Kitap “Turgut Uyar’ın hem İkinci Yeni içindeki hem önceki-sonraki kuşaklar bakımından yeri neresidir, günümüz şiirini hangi yönleriyle etkiledi, B. Karasu’ya yakınlığını yahut A. İlhan’a uzaklığını nasıl anlamalı, şiirde neleri denedi, acemiliklerin efendisi ya da ustalıkların acemisi olmak ne demekti, toplumsal siyasal gelişmeler karşısında ne yaptı, kişiliğini neler belirledi, aile hayatı nasıldı?” gibi sorulara yazılı/sözlü kaynaklarla yanıtlar arıyor ve bulduklarını tartışıyor.
Hikmet Kerem Özcan’ın yazıp yönettiği ödüllü çıkış filmi Hakkı, MUBI’de gösterime girdi.
Hakkı, genç yönetmen Hikmet Kerem Özcan’ın yıllar önce duyduğu ve zihnine kazınan bir define hikâyesinden ilham alıyor. Küçük bir Ege kasabasında geçen film, hırs ve güç arzusunun bir insanı içten içe nasıl çürüttüğünü anlatan çarpıcı bir karakter portresini izleyiciye sunuyor.
Başrolünü Bülent Emin Yarar’ın üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Özgür Emre Yıldırım, Hülya Gülşen, Cem Zeynel Kılıç, Duygu Gökhan, Durukan Çelikkaya, Tuana Almacı ve Ahmet Kaynak da yer alıyor. Birçok uluslararası festivale katılan Hakkı, Montreal Uluslararası Film Festivali’nde Mansiyon Ödülü’ne, 31. Adana Altın Koza Film Festivali’nde ise İzleyici Ödülü’ne layık görüldü.
“Mülayim ve sevecen bir adam olan Hakkı, ailesiyle birlikte tarihi bir Ege köyünde yaşamaktadır. Yakınlardaki antik kentin önünde heykelcikler satarak ve yerel turlara rehberlik ederek geçimini sağlar. Bir gün bahçesinde tesadüfen bulduğu tarihi eseri bir araba fiyatına satan Hakkı, daha sonra eserin gerçek değerinin çok daha yüksek olduğunu öğrenir ve çok daha fazlasını bulmak ümidiyle hem kendisi hem de ailesi için bedeli ağır, karanlık bir yolculuğa çıkar.”
Kahve Dünyası’nın kâr amacı gütmeyen kamusal alanda güncel sanat projesi Yanköşe, 11’inci edisyonunda Alper Aydın’ın Jeo-Atlas isimli çalışmasını sanatseverlerle buluşturuyor.
Jeo-Atlas çalışmasında Yanköşe duvarı dikey bir yeryüzüne dönüşerek insanın doğaya olan plansız ve kontrolsüz etkisi büyük bir enstalasyonla anlatılıyor. Kıymet Altunyurt’un mimari desteğiyle hayata geçirilen ve ekim sonuna kadar sergilenecek projede Yanköşe duvarı, giderek azalan yeşil alanların bir temsilcisi olarak izleyici karşısına çıkıyor.
Jeo-Atlas, Yanköşe duvarını dikey bir yeryüzüne dönüştürerek insanın doğayla son dönemdeki ilişkisini büyük bir enstalasyonla anlatıyor. Bu dikey yeryüzü üzerinde yer alan dozerler, insanın son dönemde doğaya olan etkisini bir imgeye dönüştürüyor. Çalışma, bu hâliyle kentsel dönüşümün bir simgesi hâline geliyor. Kontrolsüz yapılaşmayla bir kez daha yüzleşmeyi sağlayan çalışma, izleyicileri derin bir sorgulama ve içsel bir hesaplaşmaya davet ediyor.
Alper Aydın, çalışmayı şu sözlerle anlatıyor: “Jeo-Atlas, 2017 yılında gerçekleşen ‘İyi Bir Komşu’ başlıklı 15. İstanbul Bienali’nde, İstanbul Modern müzesinde yer alan, ‘D8M’ isimli enstalasyonumun devamı niteliğinde bir çalışma. O yıllarda Türkiye’nin her yerinde büyük inşaat projeleri vardı. Ülkeye her gelişimde kısa süre içinde büyük topografik değişimlerin olduğunu görmek beni şaşırtıyordu. Bu nedenle şehirlerin hâletiruhiyesi üzerine yaklaşık 10 yıldır gözlem yapıyorum. ‘Amorfia’ gibi bazı projelerimde de şehirlerin kaybolan özünü aramaya çalıştığım zamanlar da oldu. Jeo-Atlas da bütün bu sürecin sonunda geldiğimiz noktanın bir anlatısı niteliğinde… Yanköşe’de şehre dokunan bir proje ile bu yapının bir parçası olmak gurur verici. Bulunduğu konum itibarıyla çok fazla insana temas eden projede beni en çok gururlandıran şey ise çocukların tepkisi oldu. Bir anda karşılarında 50 tane dozer oyuncağını gördükleri için etkilendiler. Jeo-Atlas, her ne kadar şehirlerin şu an içinde olduğu duruma vurgu yapan bir proje olsa da çocuklar ile yakın ilişki kurmasından dolayı oluşturduğum dilin karşı tarafa geçtiğini görmek ve bir farkındalık oluşturmak mutluluk verici.”
Künye:
Jeo-Atlas / Geo-Atlas
Alper Aydın
Kıymet Altunyurt’un mimari desteğiyle
Nisan-Ekim 2025
Seçici Kurul: Dilara Altınkılıç Kutmangil, Kaan Altınkılıç, Evrim Altuğ, Bülent Erkmen, Fatoş Üstek Proje Koordinatörü: Tuna Ortaylı | Görsel Kimlik Tasarımı: BEK Tasarım
Prodüksiyon: OCD Works | Fotoğraf: Flufoto | Video: Volkan Özer
Modern Japon korku mangasının yükselen isimlerinden UKETSU’nun hem korkutucu hem de psikolojik sınırları zorladığı, çizimlerini uki’nin üstlendiği mangası Tuhaf Ev, Ahmet Can Aşkın’ın çevirisiyle Athica ve NOX tarafından yayımlandı.
UKETSU, bu kez okuru tanıdık görünen ama adım attıkça yabancılaşan bir eve davet ediyor. Tuhaf Ev, yalnızca bir korku hikâyesi değil, aynı zamanda mekânın karakterleştiği, okurun yön duygusunu ve güven hissini sürekli sorgulayan bir deneyim sunuyor.
Ana karakter, basit bir ev ziyareti için gittiği yerde hiç tahmin etmediği bir gerçekle karşılaşır: Evin odaları değişmekte, kurallar kaymaktadır. Gerçeklik ile hayal arasındaki çizgiler silinirken, her sayfa okura tekinsiz bir atmosferin içinden seslenir. Korku burada sadece canavarlarla ya da karanlıkla değil, mekânın kendisiyle kurulur. Zemin kayar, tavanlar daralır, koridorlar uzar… Bu ev sizi içine çeker ve bir daha bırakmaz.
Yeni bir konser serisine başlayan DasDas, Temmuz-Ekim ayları arasında, her cuma ve cumartesi akşamı Smash Avlu Sahnesi’nde bağımsız lokal müzisyenleri ağırlayacak.
“Müzik Susmasın, Sesler Çoğalsın” söylemiyle yola çıkan DasDas, temmuz ayından itibaren her hafta sonu bağımsız lokal müzisyenleri avlusunda müzikseverlerle buluşturacak. 11 Temmuz Cuma akşamı Simge Pınar ve 12 Temmuz Cumartesi akşamı Yeşilçam Band’in konserleriyle başlayacak seride ayrıca Güneş Özgeç, Kaan Arslan Co. ve Melis Güven gibi son dönemin dikkat çeken müzisyenleri sahne alacak. Ağustos ayında da Can Kazaz, Tuğçe Şenoğul, Batuhan Polat, Eve Dönüş Yok, Paptircem, Selut, Deniz Taşar, Dilan Balkay ve Suzan Hacıgarip dinleyicilerle bir araya gelecek. DasDas, ekim ayına kadar avlusunu lokal müzisyenlerle paylaşmaya devam edecek.
DasDas’ta gerçekleşecek etkinlikler hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Program:
11 Temmuz 21.00 – Simge Pınar
12 Temmuz 21.00 – Yeşilçam Band
19 Temmuz 21.00 – Güneş Özgeç
25 Temmuz 21.00 – Kaan Arslan Co.
26 Temmuz 21.00 – Melis Güven
1 Ağustos 21.00 – Can Kazaz
2 Ağustos 21.00 – Tuğçe Şenoğul
8 Ağustos 21.00 – Batuhan Polat
9 Ağustos 21.00 – Eve Dönüş Yok
15 Ağustos 21.00 – Paptircem
16 Ağustos 21.00 – Selût
22 Ağustos 21.00 – Deniz Taşar
23 Ağustos 21.00 – Dilan Balkay
29 Ağustos 21.00 – Suzan Hacıgarip
Küratör Fırat Arapoğlu’nun projesi kapsamında, sanatçılar Mustafa Avcı, Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar’dan oluşan Türkiye delegasyonu, Şili’nin Antofagasta kentinde düzenlenen SACO1.2 “Ecosistemas oscuros” (Karanlık Ekosistemler) Bienali’ne katılıyor.
Bienal Direktörü Dagmara Wyskiel’in özgün fikrinden yola çıkan edisyon, SAHA’nın desteğiyle 14 Eylül’e kadar Atacama Çölü’nde sanat ve bilim arasındaki diyaloğu güçlendirmeyi amaçlıyor. Bienalin “Karanlık Ekosistemler” başlıklı ana teması, “yaşamın tarihinin özünde bir direniş stratejileri zinciri olduğu” fikrinden yola çıkıyor. Görünmeyende, en zorlu koşullarda varlığını sürdüren ve genellikle erişilemez bölgelerde bulunan “karanlık biyosfer” kavramına odaklanan bienal, hayatta kalmanın kaba kuvvetle değil, geri kalan her şey yok olurken saklanarak direnmekle mümkün olduğunu vurguluyor. Bu çerçevede, Türkiye’den sanatçılar geçmişle gelecek, insan faaliyetiyle doğanın kırılganlığı ve dijital ile fiziksel gerçeklikler arasındaki kesişimleri araştıran eserler sunuyor.
Mustafa Avcı, Echoes of a Forgotten Field (Unutulmuş Bir Tarlanın Yankıları) başlıklı ses enstalasyonunda, Anadolu'nun geleneksel tarım araçlarını (korkuluklar gibi) kullanarak insan faaliyetlerinin ekosistemler üzerindeki etkisini sorgulayan sürükleyici bir deneyim yaratıyor.
Sanatçı ikilisi Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar ise iki farklı eserle bienalde yer alıyor. Inhabiting the Void (Boşluğu Mesken Tutmak), tiyatro sahnesini artırılmış gerçeklik (AR) ve Antofagasta mimarisi ile Atacama çölünden ilham alan tasarımlarla yeniden yorumlayarak boşlukları verimli bir anlatı alanına dönüştürüyor. Theatrum Mundi ise izleyiciyi pasif rolden çıkarıp yaratıcı sürecin aktif bir parçası olmaya davet eden interaktif bir platform sunuyor.
Künye:
1. Echoes of a forgotten place mustafa avcı
2. Inhabiting The Void Boslugu Mesken Tutmak, Arıtılmış Gerçeklik deneyim tesktil baski, 2025, Ahmet Rustem ve Hakan Sorar
3. Theatrum Mundi Adaptive Landscapes by Ahmet Rustem Ekici and Hakan Sorar
4-6. Theatrum Mundi Adaptif Manzaralar Vİdeo Kesitleri