Rebecca Serle’nin sevginin zamandan bağımsız olduğunu gösterdiği, sevmek ve sevilmenin anlamını yeniden hatırlattığı romanı Bir İtalyan Yazı, Nilsu Baburhan’ın çevirisiyle Yabancı Yayınları’ndan çıktı.
Annesinin gidişi Katy’nin dünyasını altüst etmişti. Carol, onun yalnızca annesi değil; en yakın dostuydu. Yıllardır bekledikleri o seyahat şimdi tek başına çıkacağı bir yolculuğa dönüşmüştü. Amalfi kıyılarının rüzgârında, denizin mavisinde ve sokakların renkli atmosferinde, Katy’nin kalbi yavaş yavaş yeniden atmaya başlamıştı. Ve bir gün, imkânsız olan gerçekleşti: Karşısında Carol vardı; hayatta, ışıl ışıl ve otuz yaşındaydı. Katy annesini genç bir kadın olarak tanıyacak; hayallerine, korkularına, cevapsız sorularına tanıklık edecekti. O yaz, sevginin zamandan bağımsız olduğunu kanıtlayan bir hikâyeye dönüşürken Katy, annesini kaybettiği yerde, bambaşka bir şekilde bulacaktı.
“Benim. Katy. O benim. Buraya, İtalya’ya geldim çünkü buraya birlikte gelmemiz gerekiyordu ama sen öldün, ansızın öldün ve ben sensiz kayboldum. Artık kim olduğumu bile bilmiyorum.”