Küratörlüğünü Oğulcan Arslan’ın üstlendiği dokuz fotoğraf sanatçısının çalışmalarından oluşan “Aynı Nehirde 9 Kez Yıkanılmaz” başlıklı sergi 15- 24 Ekim tarihlerinde Pickhobi’de sanatseverlerle buluşacak.
Sergide; Berk Kır, Bülent Kılıç, Cansu Yıldıran, Deniz Çeliker, İlknur Can, Mustafa B. Satkın, Sevil Alkan, Suzan Pektaş ve Zeynep Özkanca’nın eserleri bir araya gelecek.
“Evrende her şey değişir, değişim zamanın karşı konulamazlığının göstergesidir ve mutlak suretle hiçbir şey aynı kalmaz. Değişmeden kalan, yeni bir varlığa dönüşmeyen hiçbir şey yoktur. Devinim beraberinde dönüşümü getirir. Dönüşüm dinamik bir tutum sergileyerek sürekli yenilenmeyi sürdürür. Bu nedenledir ki nehir aynı nehir değildir artık, dur duraksız akar sular istemsiz. Su da aynı su mudur diye kurcalar zihinleri sorular kucaklandıkça. Usulca veya gürleyerek koşturan rüzgârda kendisini dahi durduramazken kim karşı koyabilir onun değişimine? Mekân ve zaman kavramları arasındaki ilişki gibi, zamanın nesne üzerindeki derin etkilerinden farksızdır bu ilişki.
Evrende hiçbir nesne, nesnelerin hiçbir özelliği yoktur ki, değişmeden kalsın. Her şey bir başka şeyin yıkımıölümü sayesinde varlığa gelmekte ve daha sonra yok olup gitmektedir. Herakleitos’un yaşadığı dönemde lakabı Karanlık’tı. Ortaya attığı düşünceleri ise saçtığı ışıklar. Işık karanlıkta parlar ve dibinden kuvvet almadan bir bataklığın, tekrar nefes alabilir mi karanlık tarafından yutulanlar? Bir defaya mahsus mudur aynı zaman aynı mekân ve aynı şartlarda karşılaşmalar? Doğru zamanda doğru yerde olmak mıdır asıl cevap? Anahtar?
Büyük bir umutla koşarak açılır kapı. İlk adımını attığın anda içeriye, her seferinde mahrumiyet hissettirir mi huzurdan, karşında tekrar ve tekrar gördüğün kapalı kapı? Dinamizmi tetikleyen bu kavram süreklidir ve sürekliliği beraberinde getirmektedir. Her defasında daha canlı her defasında daha istekli her defasında daha güçlü olabilmek için karanlığın ufkundaki ufacık ışığa koşmamızı tetikler.
Bedene hapsolan ruh adeta zindanına mahkumdur. Saf bir ateş, huzursuz bir rüzgâr, hevesli bir gök gürültüsünün ardından gelen şimşek veya Demokritos’un dediği gibi ince atomlardan meydana gelmiş bir bileşim değildir. O, Platon’a göre madde-dışı, cisimsiz, tinsel ve tanrısal bir tözdür. Evrende olup biten her şeyin temelinde ruhun bulunduğu ve ruhun kendisinin de özü itibariyle bilinçli bir varlık olmasından dolayı bedene hapsolan ruh kendisini bir adım ileriye atarak özgür kalabilmek için büyük bir savaş verir.
Özgür ruhların bedenlerinden kaçma mücadelesinden birisi de sanat yoluyla bilincini dışarıya vurmak istemesidir. Dışavurumculukla ortaya koyduklarımız ise sözlerle sarf edilemeyen, elle tutup tadını bilmediğimiz, sadece hisseden tarafından hissedilebilen ve aktarımı konusunda oldukça zorlanılan tinsel bir olgunun kurtuluş mücadelesidir. ‘Aynı nehirde 9 kez yıkanılamaz’ 9 farklı sanatçının 9 farklı hikayesinin en temelde ruhlarından parçalar barındırma durumudur.”