19 EKİM, PAZARTESİ, 2015

“Tüm Dünyayı Kucaklamak İstedim; Kollarım Yetişmedi”

Biz yetişemedik. O günlere. Şiirin edebiyatın başrol oynadığı, metindeki sözcüğün, noktanın virgülün saatlerce hatta belki günlerce dinletilerde, söyleşilerde, masalarda, dergilerde tartışıldığı o zamanlara... Küreselleşip tektipleşen dünyanın tüketim, yaşayış hızına kapıldık. Her şeyin bol kepçe ortalıklara saçıldığı, has edebiyatın içdöküşler, iççekişler kalabalığı arasında görünürlük için hız değil belki ama çabukluk mücadelesine zorunlu kaldığı bu çağın insanı olarak elbette bizim de güzel ortamlarımız var ama o ortamlar yok.

“Tüm Dünyayı Kucaklamak İstedim; Kollarım Yetişmedi”

“Evet, benim yıllarım yok. Yok artık. Benim olaylarım var. Yıllarım olaylarım arasına saçıldı.”

                                                                                                                        Özdemir Asaf

Doğan Hızlan, “Şimdiye kadar birçok şiiri, şairin kendi sesinden dinlediyseniz, Özdemir Asaf'ın ne kadar iyi bir şiir seslendiricisi, okuyucusu olduğunu anlayacak ve onun şiirlerine, sesine bir kere daha hayran kalıp, ayrı bir gözle değerlendireceksiniz” der “Sen Bana Bakma, Ben Senin Baktığın Yönde Olurum; Kendi Sesinden Şiirler” adlı kitabın başında. Hızlan bu “Şairi kendi sesinden dinlemek” yazısında, çok değil, bizden önceki kuşağın da dahil olma şansı bulduğu bir zaman önceki şiir matinelerinden söz eder özellikle. Bizim yetişemediğimiz, merakla önceki kuşaktan birileri anlatsın da dinleyelim dediğimiz şiir matineleridir bunlar. “Şairin poetikasının kendi sesinden özeti” diye özetler kayıttaki şiir okumaları için Doğan Hızlan, Asaf’ın r’leri söyleyememesinin lezzetini, onun şiir okumasındaki farklılığı vurgulayarak. Edebiyat dünyasının içerisinden olan bu bakışı okumadan çok önce okur gözünden de dinleme şansı bulmuştum Asaf'ın o matinelerde nasıl etkili bir havası olduğunu, atkısını savurarak boynuna atışını, “yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz” diyerek sahneden inişini…  Bir genç şair adayıyken benimle böyle anılarını paylaşan değerli büyüğüm, dostum, sıkı okur, edebiyatsever Fuat (Karaosmanoğlu) Amcam nurlar içinde yatsın... Onun gibi edebiyatseverler dahil o dönemin tüm edebiyat dünyası insanlarına ne çok borçluyuz, hepsine selam olsun.

1956 Fotoğraf Lütfü Özkök

Biz yetişemedik. O günlere. Şiirin edebiyatın başrol oynadığı, metindeki sözcüğün, noktanın virgülün saatlerce hatta belki günlerce dinletilerde, söyleşilerde, masalarda, dergilerde tartışıldığı o zamanlara... Küreselleşip tektipleşen dünyanın tüketim, yaşayış hızına kapıldık. Her şeyin bol kepçe ortalıklara saçıldığı, has edebiyatın içdöküşler, iççekişler kalabalığı arasında görünürlük için hız değil belki ama çabukluk mücadelesine zorunlu kaldığı bu çağın insanı olarak elbette bizim de güzel ortamlarımız var ama o ortamlar yok. Bugünkü edebiyatçıların metinlerinin, bugünkü okurların okurluğunun temelini atan dönemlerdir Özdemir Asaf’ın da dahil olduğu önceki kuşakların günleri. Sırf bu yüzden bile gidilebilir ya Özdemir Asaf sergisine, giden sebepsiz gitmeli. Zaten orada neymiş sebebi bulacaktır.

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından hazırlanan Bir Usta Bir Dünya: Özdemir Asaf “Tüm dünyayı kucaklamak istedim; kollarım yetişmedi.” sergisi 23 Ekime kadar Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde gezilebilir. Küratörlüğünü Sadık Karamustafa ve Ayşe Karamustafa Türksoy üstlenmiş. Asaf’ın fotoğrafları, kişisel belgeleri, defterleri, el yazılarından oluşan sergi hem şairin özel evrenine hem de döneminin edebiyat dünyasına tanıklık etmeye bir davet. Mektuplar, anekdotlar, çizimler, resimler, desenler, şiirlerinin müsveddeleri vb. bir dolu yaşam görmüş, hâlâ yaşayan nesne ile nelere tanık olmuyorsunuz ki?.. Şairin çocukluğu, ilk gençliği, ailesi, okul hayatı, dostlukları...  Kendi el yazısıyla tasarladığı tipografik şiirler; kendi matbaasında bastığı kitapları; Ara Güler, Yıldız Moran gibi fotoğrafçıların çektiği portreleri; birçok sanatçının imzasını taşıyan eserler (desenler, çizimler, tablolar); kendisine imzalanmış kitaplar; videolar, kendi sesi...

Bahçekapı, 1954. Foto Zafa

“Bir şiiri yazdığımda onun karşısına geçer dururum, o şiir, o söz kendi anlamını bulacak mı zaman içinde, hâlâ ayakta duracak mı kendiyle barışık olacak mı” der Özdemir Asaf. Yaşadığı döneme çok etki bırakmış bu şair yeterince anlaşılmış mıdır? Şu dönemde de yeterince anlaşıldığı söylenemez, ancak onun şiiriyle yolları kesişenlerin değişip zenginleştiği kesinlikle söylenebilir. Dil her şairin malzemesidir ama her şair dili de üretmeyi hedef bilmez. “Ben şiiri dille kuruyorum, dolayısıyla düşünce ile. Duygular onun amacı olmuyor aracı oluyor” diyen Özdemir Asaf dili hem araç hem de amaç bilen şairlerdendir. Yazmak, yayımlamak için seçimlerini ise şöyle açıklar Nevin Akkaya’nın sorularına yanıt verdiği “İstanbul Radyosu’nda Bir Konuşma”nın kaydında. “Yazardım, çalışarak yazardım ve bunu bile bile yapardım. İlk duyguların sıcaklığından çekinirdim. Onlar soğuyup uzaklaşıncaya ya da uzaklaşıp soğuyuncaya kadar ardlarında ne kalacak merak ederdim. Birçok kitap hazırladım, yayınlamadım, memnunum şimdi. Sonra ilerde de hep arada bir birkaç yıllık susma dönemleri yaşadım.” Okumak için seçimlerini ise şöyle. “Çok değişik konularda okurum, hâlâ. Bir şairin olağan ilgi alanlarının dışında okumayı severim. Tarih’ten Antropoloji’ye, Teknoloji’den Elektronik’e Teorik Fizik’e kadar… Çok gezmiş olmam da bunun bir sonucu olsa gerekir.”

Yalnızca Özdemir Asaf'ı yakından bilmek için değil, okuma-yazma-yaşama seçimlerinden oluşan sacayağının bir şairin “yaratım süreci”ni nasıl etkilediğini görmek için de gezilmeli bu sergi.

0
12717
2
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage