26 OCAK, PERŞEMBE, 2023

Hayatta Kalmak Direnmek midir?

Julián Fuks’un 70’lerin sonunda Arjantin’deki askerî cuntadan kaçıp Brezilya’ya yerleşen bir aileyi odağına aldığı; bir yere, bir aileye, kendi geçmişine ait olmanın anlamına dair bir anlatı sunduğu kitabı Direniş üzerine bir yazı.

Hayatta Kalmak Direnmek midir?

“Bence direnmeliyiz: Benim sloganım budur. Ama bugün, kim bilir kaçıncı kez, bu kelimeyi nasl somutlaştıracağımı düşünüp durdum.” -Ernesto Sabato

Dünyanın her yerinde toplumlar zaman zaman bir akıl tutulmasından muztarip olur. Böyle dönemlerde toplumlar kendi kendilerine zulmeder. Bir toplumun kendi kendini en ağır işkencelerden geçirmesinden daha acılı bir durum tahayyül etmek güçtür. Çekilen onca acıdan, kayıpların ardından dinmeyen gözyaşlarından sonra her şey yavaş yavaş normale döner. Ama asıl muhasebe bundan sonra başlar ve bu sebeple belki de toplumları ikiye ayırabiliriz: Kendi ayıplarıyla yüzleşerek böyle anlamsız acıları “bir daha asla” yaşamamak için yeni bir başlangıç yapan toplumlar ve hiçbir şey yaşanmamış gibi her şeyi yok sayarak devam etmeye çalışan ve bu nedenle çok geçmeden yeni belalı fırtınalara yelken açan toplumlar. Böyle bir muhasebe ancak hem hukuk hem de sanat üzerinden girişilirse anlamlıdır. Kendi insanına en aşağılık muameleleri reva görenler yargı önüne çıkarılıp hak ettikleri cezalara çarptırılmalı ve aynı zamanda edebiyat, sinema gibi anlatı formlarıyla bu çekilen acılar farklı perspektiflerden insanlara hikâyeler olarak tekrar tekrar anlatılmalıdır. Bir toplum kendi ayıplarından ancak böyle arınabilir.

​1976-1983 arası böyle bir akıl tutulması yaşayan bir ülke de Arjantin. Askerî cuntanın altından Arjantinliler birbirlerine; komşularına, akrabalarına, meslektaşlarına, aile dostlarına, öğrencilerine, yazarlarına, muhaliflerine öyle akıl almaz vahşilikte öyle gaddar ve öyle haşin davranmışlar ki bugün hâlâ bu “kendilerine karşı kendilerinin işledikleri suçlarla” hesaplaşmaya çalışıyorlar. Genç bir Latin Amerikalı romancı Julián Fuks’un Direniş adlı romanını hep bunları düşünerek, bu yüzleşmeye hâlâ yeni bir bakış açısı taşıma çabası olarak okudum. Yetmedi romanın üzerine cunta döneminin yargılanma mücadelesini anlatan Arjantin 1985 adlı nefes kesen filmi de izledim. Sonra da yapılanlar, yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenlerle ilgili efkârımı paylaşmak için bu yazıyı yazmaya koyuldum.

Julián Fuks, Direniş’te baskıcı bir yönetim – bizim örneğimizde 70’lerin sonunda Arjantin’deki askerî cunta – altında yaşamanın dehşetinin bir ailenin gündelik hayatına nasıl sirayet ettiğini ve o berbat günler yaşanırken daha doğmamış olan gelecek kuşakların hayatlarını bile nasıl cehenneme çevirdiğini merceğine alıyor. Direniş’in anlatıcısı Sebastián, anne ve babası tarafından ağabeyinin evlat edinilmesini, ailenin geçmişini, günümüzde yaşadıkları birbirlerine ve kendilerine yabancılaşmalarını, yazma eyleminin ve politik direnişin mahiyetini anlamak için vesile kılıyor.

1976-1983 yılları arasında Arjantin’deki askerî cunta gerçek bir devlet terörü estirir. Bu kirli ve kanlı diktatörlüğün en sert günlerinde ilk ses yine annelerden çıkar. Plaza de Mayo Anneleri’ne göre 30.000 çocukları devlet tarafından kaybedilmiştir. Annelerle birlikte Plaza de Mayo’nun Büyükanneleri de sokaklara çıkar: Öldürülen kızlarının kayıp çocuklarının, torunlarının nerede olduğunu sorarlar. Devletin, “bölücü” ve “yıkıcı” dediği annelerden alınıp çoğu ordu mensuplarına verilen bebeklerin nerede olduğunu öğrenmek isterler. Fuks romanında Plaza de Mayo Büyükanneleri’nden bahsetse de bu insanlık suçunun detaylarına çokça girmiyor, fakat bahsettiğim Arjantin 1985 filminde meraklıları buna ve hafsalanın almayacağı daha başka işkencelere dair istemedikleri kadar detay bulabilirler.

Sebastián’ın her ikisi de muhalif olan anne ve babası, evlat edinilmiş ağabeyi daha henüz kundaktayken Arjantin’den Brezilya’ya kaçıyorlar. Fuks, Sebastián’ın ağabeyinin köklerini ve ebeveynlerinin politik aktörler olarak rollerini takıntı hâline getirmesini, artık birer yetişkin olduklarında neden kardeşiyle birbirlerinden uzaklaştıklarını anlamaya çalışmak için sürekli çocukluklarından olaylar hatırlamasını onun ailesi ve ağabeyi hakkında yazmaya çalıştığı bir kitabın içine yerleştiriyor. Böylece bu yazılmakta olan kitabın özelde Sebastián’ın keşiflerine, geneldeyse Arjantin’in içinde kaybolduğu diktatörlük labirentinden nasıl çıkacağına rehberlik ettiği kitap içinde bir kitapla karşı karşıya kalıyoruz.

"Arjantin 1985" filminden

Yazarımız Julián Fuks da romanını Portekizce yazmış, Brezilya doğumlu bir Arjantinli ve kendi yazarlığı hakkında da “Soy un autor que no sabe inventar,” (Ben bir şeyleri nasıl uyduracağını bilmeyen bir yazarım) diyor. Belki yazar ile anlatıcının paylaştıkları müşterek biyografik detayların miktarı düşünüldüğünde Direniş’i bir (yarı) otobiyografik roman sayabiliriz. Fakat Fuks, romanının son birkaç sayfasında hayal kırıklığına uğramış anlatıcısının el yazmalarını ebeveynleriyle paylaştığı ve onlar tarafından kendi bakış açısı eleştirildiğinde ve onların gerçekleriyle anlatıcının gerçekleri birbirine ters düştüğünde bu fikirle de dalgasını geçiyor. Ancak o zaman okurla paylaşılan o pek çok otobiyografik unsurun arkasında aslında gayet güzel uydurabilen hin bir romancı olarak Fuks’un bize tebessüm ettiğini görebiliyoruz.

​Karmaşık, bulanık ve dokunaklı bir aile portresinin yanı sıra kardeş ilişkileri, ulusal kimlik, sürgün, aidiyet, hafızanın güvenilirliği ve yorumlardan bağımsız geçmişin nüfuz edebileceğimiz bir özü olmadığı temaları öyle ustalıkla ve derinlemesine ele alınmış ki hızlı bir olay örgüsü olmasa da romanı elinizden bırakamıyor ve bir çırpıda okuyorsunuz. Fuks ortalıkta dolaşan söylentiler ve yalanlar, ikinci elden raporlar ve tekrarlanan kurgular arasında romanına birçok kurgu katmanı katmış ve bize “aslında hatırlayabilseydim bu hikâye çok farklı olabilirdi,” diye dürüstçe itirafta bulunan son derece güvenilmez bir anlatıcı vererek de bu çok katmanlı romanın belirsizliğini arttırmış. Fakat bu güvenilmez anlatıcı, bazen felsefî bazense çocuksu fakat her halükârda çok ilgi çekici bir ses tonuna sahip. Bu da aile hayatına, geçmişte yaşananlara ilişkin tasvirlerde hem tanıdık hem de dokunaklı bir etki yaratıyor. Bir açıdan bakıldığında Fuks hikâyesini o kadar karışık anlatıyor ki okur, romanın nerede başlayıp nerede bittiğini karıştırabilir, hatta romanın merkezî temasını bile ıskalayabilir. Meselâ Fuks romanında nadiren doğrudan askerî cuntaya bakıyor; fakat geçmişin labirentlerinde debelenirken anlattığı her şey aslında o karanlık diktatörlük yıllarında yaşananlarla kesişiyor.

Julián Fuks

Bu roman içinde yazılan roman; aslında geçmişe, yaşananlara, anne ve babamızın kim olduklarına ve neler yaptıklarına, kardeşlerimizle nasıl uzak düştüğümüze, aidiyet sorunumuza dair sorulara hayatın vermeyi katiyetle reddettiği anlamlı bir cevabı inşa etme ve bulma arzusunun bir ürünü. Ancak sonunda bu aradığı cevabı bize vermediği gibi önümüze daha fazla ve daha ağır sorular yığıyor.

Direniş’in Türkçe tercümesinin tam da bugünlerde yayımlanması aslında çok manidar. Sebastián o karanlık yılların ardından bile ailesinin korkuyu tam olarak üzerlerinden atamadıklarını fark ettiğinde, onlara neden hâlâ korktuklarını soruyor. Babasının verdiği cevap, dünyadaki her toplum için çok kıymetli bir uyarı niteliğinde: “Diktatörlükler geri gelebilir, bundan eminim ve ayrıca keyfiyet, baskı ve işkence, ıstırap her şekilde, her rejimde vardır, yurttaşlar iki yılda bir sandık başına gittiklerinde bile bu böyledir” (s. 45). Bir gün her şey gelir geçer ama o gün bir toplum kendi suçlarıyla olması gerektiği gibi hesaplaşmazsa, bir gün her şey gelip geçtiğinde hiçbir şeyin değişmediğini ve her şeyin yeni baştan başladığını görmek de mümkündür. Susarak ve yok sayarak yaşadıklarımızı onaramayacağımız gibi bir süre sonra içimizde tamir edilecek bir şey kalmayacağını da yaşayarak görürüz. Evet, bazen hayatta kalmak bizatihi direnmenin kendisidir fakat direnmek daima hayatta kalmaktan daha fazlasını gerektirir. Bu sebeple Direniş’i sadece geçmişin bir muhasebesi olarak değil, aynı zamanda daha iyi bir gelecek için muhtemel bir yol haritası olarak da okumak elzem.

0
5364
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage