31 OCAK, PERŞEMBE, 2019

Bir Arzudur Şiir Sonu Olmayan

José Saramago’nun geçen aylarda çıkan toplu şiirleri Belki de Neşe, çoğunlukla öykücü ve romancı olarak bildiğimiz Saramago’nun başka kulvarlarda da ne kadar başarılı olduğunu gösteren özel bir eser. 1966’da Belki Şiirdirler isimli ilk şiir kitabını yayımlayan Saramago, sessiz sedasız bir şekilde hayatı boyunca şiir yazıp bunları yayımlamaya devam etmiştir.

Bir Arzudur Şiir Sonu Olmayan

Belki de Neşe, Saramago’nun şiirlerinin toplu basımı için ele aldığı, yer yer kendi şiirine bakışı ve eser dolayısıyla ifade etmek istediği çeşitli noktaları açıkladığı “Önsöz” ile açılır. Bu kısımda şâir/yazar, şiirlerini nasıl yayımladığını, ilk şiir kitabının ikinci baskısını görene kadar yılların nasıl da geçiverdiğini ve nasıl olgunlaştığını anlatır, okur da bunu hisseder. Matematiksel zamanın yanında bir de şâirin hissettiği ve içinde yaşadığı kendi zamanının söz konusu olduğu fark edilir. Geçen zamanda o, giderek olgunlaşmış, sabırsızlığı zamanla büyük bir tevazu ve güce dönüşmüştür. Saramago, Portekiz’den Kanarya Adaları’na dek uzanan yaşamında birçok şiir yazmış ve bunları zaman zaman yayımlamıştır.

José Saramago, Belki Şiirdirler’e Antonio Machado’dan yaptığı şu alıntıyla girer: “Zaman veriyoruz zamana / taşması için çanağın / fakat onu doldurmalı önce”[1]. Okur olarak ilk hissettiğimiz şey Machado’nun vurguladığı ve Saramago’nun hatırlattığı şu temel noktadır: Söz, dile gelmeden önce bir birikimi gerektirir, aksi hâlde yalnızca kelimelerdir söz konusu olan içinde anlamları barındırmayan. Bir çanak, dolmadan boşalamaz, taşmak için önce tamamen dolmak gerekir. Bu da şâirin kaleme aldığı eserlerini yayımlamak için sabırlı olduğunu ve yazmak için de insanın aynı sabrı göstermesi gerektiğini ifade eden bir nokta olarak algılanabilir. Saramago’ya bu sabır çerçevesinde bakıldığında uzun yaşamı boyunca kaleme aldığı onca eseri ne denli irdeleyip elediğini gösterir. Nobel Edebiyat Ödülü’ne dek uzanan çizgisinde o, her eseriyle örgüsüne yeni bir ilmek eklemiş, kalemi ustalık kazanmıştır.

Eser: Paulo Araujo

Şâirin dile getirdiği ilk meselesi bazı insanların düşüncelerini kelimelerle bazılarınınsa akıl yürüterek dile getirmesi olur. Bunlardan hangisinin daha yararlı ve önemli olduğu konusunu ortaya atar: “Dizelerle söyleyecek kimileri, kimileri akıl yürüterek / Kim bilir hangisi daha yararlı, daha ezem hangisi”[2]. Böylelikle bu tartışma etrafında hem şiirine hem de serüvenine başlar. Saramago gösterir ki sadece aruzuyu ve isteği dile getirmek yeterli değil, dile gelene bir de öteki boyutlar eklemek gerekmektedir. Bir sonraki şiir “Şiir Sanatı”nda da yine benzer şekilde “şiirin anlamı” ve “sanat” üzerine düşünür şâir. Bir resmin sadece renklerden oluşmadığını, yolculuğun sadece yürümek olmadığını ifade eder: “Fakat bir adım gitmek yolculuk etmek midir sence / Ne de resim renk demektir”[3]. Saramago daha ilk şiirleriyle önce şiir üzerine -ve hatta daha genel anlamda sanat üzerine- düşüncelerini ortaya koyup ardından bu düşünceler çerçevesinde ortaya bir şiir evreni çıkarma fikrinde olduğunu gösterir. Öncelikle dünyasının sınırlarını çizer -her ne kadar her dünya bir anlamda sınırsızlığı içerisinde barındırsa da- diğer yandan da temel öğelerini açıklar, görünür kılar. Temel sorular hemen dile gelip cevaplandırılır. Ardından bu çerçevede ana başlıkların altı işlenir, düşünceler dile gelir. Saramago’nun onlarca yıl sürecek şiir evreni ilk kitabındaki bu bütünlükle oluşmaya başlar. Bu da onun oldukça sistematik ve sağlam adımlarla şiir koşusuna başladığını gösterir.

​Saramago, bir sonraki şiir kitabına göndermeler ve sessizlik üzerinden başlar konuşmaya. “Ağzı Kapalı Şiir”de sessizliğin derinliğinden ve bunun onu kendini boğma noktasına getirdiğinden bahseder. Sessizliğin yerini birkaç mısra sonra dil meselesi alr. Saramago, sözcüklerinin bildiği şeyleri ifade etmekten bile yoksun olduğunu belirtir: “bildiğim şeyleri ifade etmeyen bu sözcükler”[4]. Ayrıca kendisini tanımayan bu sözcükler ve dil, onun düşünceleriyle dizeleri arasında başka bir mesafe, başka bir uyuşmazlıktır. Başka bir soydan gelen bu dil, onun yabancılaşmasıdır her şeye. Bu sırada şâir, söylemek istemediğini, sessiz kaldığını ancak bir yandan da bu sessizlik ve öfke balçığında boğulduğunu ifade eder. Her şey, ölümden hayvanlara, meyvelerden duyulara, dehşetli bir çamur deryası içerisinde birbirine karışarak sürüklenip gitmektedir. Yine aynı dizelerin devamında kendisi gibi suskun birinin konuşmadan ölemeyeceğini söyler ve şiirini tamamlar: “Tek söyleyeceğim şudur / ... / Benim gibi suskun biri / Ölemez her şeyi söylemeden”[5].

 Mitoloji’ye gelindiğinde Saramago odağına eski mitleri, tanrıları ve inançları alır. İnsanların arasına dalan, onlara âşık olan Afrodit’ten Zeus’a, oradan Noel’e, dinsel törenlere ulaşır şiirler. Şâir, çoklukla eskiyi yâd eder ve şiirinde inançlarla söylemleri birleştirir. Saramago, bu bölümde tanrı hakkındaki düşüncelerini açıklar ve eskiyle, eskinin inancıyla kendi düşüncelerini çarpıştırır. Portekiz’de eserleri özellikle din hakkındaki düşünceleri nedeniyle sansürlenen ve hatta yasaklanan şâir, tanrı hakkındaki tasarrufunu şu dizelerle ifade eder: “Tanrı yok henüz ve bilmiyorum ne zaman / Taslak hâlinde bile olsa gösterecek kendini”. İnsanoğlu ve evrenin binlerce yıllık serüveninde “taslak hâlinde bile olsa” kendini göster(e)memiş bir tanrı, yokluğa dâir düşüncenin aldığı bir biçimdir sadece. Yeryüzünün bulanık desenindeki bir renktir sadece tanrı, hiçbir zaman ana unsur ve motif değil, hepsinin içine karışmış bir renktir. İnsanın tüm gayesi şu olur bu çok renkli yeryüzünde: “Dünyaya bizi hak eden bir Tanrı yaratmak”[6]. Peki insan, bu gayesine ulaşabilmiş midir yarattığı ve inandığı onlarca tanrıyla? Bu soru, cevabını arar durur, ondan önce de sonra da. Hemen sonraki şiirde de tanrının gelmediği, gelmeyeceği ve var olmamışlığı yinelenir: “Gelmedi Tanrı’nın işareti çünkü yok kendisi”[7]. Bir yandan da uçan martılar, yüzen balıklar, her şey ona insanoğlunun geçmişini, hatta insanoğlunun var olmadığı çağların heyecanını hatırlatır; onu sonu gelmeyen düşlere sürükler bir kehanetmişçesine.

"Başkalarının Aşkı", José Saramago ile diğer edebiyatçılar ve eserleri arasında açılmış bir yol, birlikte örülmüş ve herkesin harcına katkı yaptığı bir duvardır. Kendisini ve sanatını etkileyen isimlerin hepsi iç içe geçer ve şâir, onlarla arasındaki ilişkiye odaklanır. Kendi unutulmazlarını edebiyatın ve sanatın motifleriyle birleştirir ve ortaya değerli bir desen çıkarır. Don Juan’dan Don Quijote’a, Romeo ve Juliette’ten West Side Story’e uzanan bu yolda şâir, hiç yalnız kalmadığını ve bu romanlarla, oyunlarla, hikâyelerle beslendiğini ortaya koyar. Böylelikle Portekiz’in sınırlarının dışına çıkar ve İspanya’dan İngiltere’ye ve aslında insanın ortak mirasına ulaşır. Sanat, tüm milletleri ve dinleri ardında bırakarak bir bütünü oluşturur. Şâir de bu mirasın içinde kendini bulur ve onlarla arasında çeşitli bağlar kurar. Şiir evreninde yeni bir safhadır bu onun için. Şâir yoluna aralıksız ve güçlenerek devam eder.


Belki de Neşe’nin içerdiği 1970’li yıllardaki şiirlerle beraber José Saramago’nun artık şiirinde yeni biçim arayışlarına girdiği, sözünü farklı biçimlerde şiire dönüştürmeye çalıştığı görülür. Birçok farklı biçemi dener şâir ve yine sözünü sakınmadan dile getirmeye gayret eder. Aynı zamanda edebiyatın ustalarından, önemli yapıtlardan alıntılar yapmayı, yer yer onlarla konuşmayı da ihmal etmez şâir. “Bu Bir İyi Niyet Kitabı”nda Montaigne’den yola çıkarak bir hikâye dile getirir ve şiirini uzun soluklu bir anlatıya çevirir. Birkaç dize arasına bir hikâye sığdıran Saramago ardından “Proto-Şiir”de “belleğin karmakarışık olmuş yumağından”[8] bahseder. Bellek onun için önemli bir kavrama dönüşür. Geçmiş ve kendisiyle kurduğu bağ belleğini oluşturur ve kendini onun etrafında meydana getirir. Şiirlerinde yer yer eski şiir kalıplarını da kullanan şâirin özellikle “Çarmıha Gerilmiş” gibi şiirlerinde kullandığı imgeler öne çıkar. Kapalı duran ve açılamayan kapılardan geceyi yaran ışık kalıntılarına, adaklardan mucizelere kadar uzanan imgelerde birçok farklı hikâye ve sır da gizlenir. Böylelikle imgelemin kullanımında giderek yoğunlaşan ve derinlik kazanan bir hâl öne çıkar. Saramago’nun şiirinde giderek artan bir imge gücünün oluştuğu görülür. Genç şâir artık ustalaşmış ve şiirinde yeni bir soluk almıştır.

“1993 Yılı”na geldiğimizde José Saramago’nun kendi gelişim ve değişiminin farkında olduğunu yaptığı iki alıntıdan hemen anlayabiliriz. Artık kendini şiirlerinde daha iyi ifade edebilmekte, daha özgür bir biçimde düşüncelerini paylaşabilmektedir. Bu anlamda Fernão Lopes ve Diderot’dan yaptığı alıntılar özel bir anlam içerir. Ardından yine, yeni bir biçimle uzun soluklu bir anlatı koyar ortaya şâir. Artık masalsı, hikâyemsi bir yön kazanmıştır şiiri. Kısa dizeleri terk etmiş, uzun soluklu ve bir hikâye barındıran şiir biçimini tercih etmiştir. Bu nedenlerle “1993 Yılı”, Saramago’nun şiirinde ayrıksı bir yer edinir. 30 parçadan oluşan kitap, birçok farklı hikâyeyi içinde barındırır ve farklı konulara eğilir.

Sonsöz’deki “Haziranın On Dördü”yle beraber toplu şiirler kapanır. Şiir açıkça sona vurgu yapar. “Bu kapıyı kapatıyoruz”[9], denir. Kapanan kapının ardında neler olduğuna dâir artık hiç kimsenin bir fikri yoktur. Bunun ötesi ancak söylemler, inançlar ve hayallerle örülüdür. Bilinen ve görülen hiçbir şey söz konusu değildir. “Hiçtir bize verilen” [10]ve tanrılar gibi çırılçıplak kalsak da insan olarak geçmişimiz ve fikirlerimiz bizi her şeyden ayrı bir yere koyar. Bir üstünlük değil, bir başka düşüncedir burada söz konusu olan. Bize bakan zamanın karşısında hayatımız bir iç çekmedir ve aslında hiçbir şeyi rahatça dile getirememişizdir. Zira zamanın bizi izlediğinin farkında hep bir acele, hep bir yetişme telaşıdır hayatımız. Perde bu telaşın, bu yaşama telaşının ardından kapanır ve bütün çıplaklığımızla hiç var olmamış tanrıralara karışırız ve var olmuşlukla olmamışlığın hiçbir farkının olmadığı o noktaya varırız: Ölüm. Gıcırdayan yatağın kıyısından “her şey”e doğru uzun bir adımdır tüm bu şiir evreni ve söz kapısı kapanır böylelikle.

​José Saramago’nun Belki de Neşe kitabında toplanan bütün şiirleri, onun şiir evreninin geçirdiği değişimlerin rahatlıkla görülüp takip edilebileceği eşsiz bir serüvendir. Çok değerli ve dünyaca bilinen başarılı bir yazar olan Saramago’nun aynı zamanda bir şâir olarak da yabana atılamayacak derecede görkemli eserler verdiğini gösteren eser, Işık Ergüden ve Zarife Biliz’in çevirisiyle Kırmızıkedi Yayınları’ndan ilk olarak Temmuz 2018’de yayımlandı. Saramago hayranları ve tüm okurlar için özel bir eser olarak Belki de Neşe tüm neşesi ve ürkütücülüğüyle okurlarını bekleyecek.

[1] José Saramago, Belki de Neşe, Kırmızıkedi Yayınları, İstanbul 2018, syf: 11.
[2] A.g.e. syf: 15.
[3] A.g.e. syf: 16.
[4] A.g.e. syf: 67.
[5] Ag.e. syf: 67.
[6] A.g.e. syf: 80.
[7] A.g.e. syf: 81.
[8] A.g.e. syf: 221.
[9] A.g.e. syf: 329.
[10] A.g.e. syf: 329.

0
8148
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage