12 MAYIS, SALI, 2015

Aziz Nesin Çok “Cool” yahut Hiç de “Cool” Değil

Aziz Nesin hiç de cool değil. Çünkü Aziz Nesin çok sağlam. Çünkü Aziz Nesin çok zeki. Çünkü Aziz Nesin çok içten. Çünkü Aziz Nesin hem çok komik, hem çok sert. Çünkü Aziz Nesin çok cesur. Çünkü Aziz Nesin çok üretken. Çünkü Aziz Nesin kendini topluma adamış. Çünkü Aziz Nesin gerçeklerle yüzleşmiş. Çünkü Aziz Nesin çocuklara çok değer vermiş. Çünkü Aziz Nesin baskıya karşı çıkmış. Çünkü Aziz Nesin cahillikle büyük mücadele vermiş. Çünkü Aziz Nesin bu ülkenin ve bu dünyanın insanını sevmiş.

Aziz Nesin Çok “Cool” yahut Hiç de “Cool” Değil

‘Dünyada birçok şeye henüz ad verilmedi; adı olan birçok şey ise hâlâ tanımlanmadı.’ Susan Sontag, kabaca ‘sofistike stil’ olarak özetleyebileceğimiz ‘camp’ kavramını tasvir ettiği ‘Camp Üzerine Notlar’ başlıklı makalesine bu cümleyle başlar. Oscar Wilde’dan hatırlayacağımız dandy’lik kavramının modernize olmuş halidir camp. 20’nci yüzyıl kitle kültürü içinde tutkulu ama mesafeli, entelektüel ama komik, melankolik ama üretken, sofistike ama ironik, savurgan ama kasıtsız, özel ama yayılmacı, teatral ama naif olan ve kalandır camp. Sontag için, bir insan, bir kıyafet, bir mobilya, bir bina camp olabilir. Camp, bir estetik anlayışı, beğenidir (taste). Pop’un kendisi değil ama Kübalı pop şarkıcısı La Lupe; ya da herhangi bir lamba değil ama Tiffany lambaları camp’tir. Jean Cocteau’nun kişiliği de, işleri de camp’tir. Doğadan uzak ve şehirlidir camp, bir yandan hem pastoral hem de teatral özellikler taşır. Camp’i tanımlamaya çalıştıkça, kabına uyum sağlayan sıvılar gibi fizik değişir; ama hacmi, ağırlığı ve kimyası aynı kalır.

Beğeni ve stil alanında Türkçeye sızan onlarca, hatta yüzlerce yabancı menşeili kavram arasında popüler olanlardan biri değil camp, ama onun bir akrabası uzun zamandır dilimizde: cool. Cool da son 10-20 yıldır (belki daha fazla belki daha az), İngilizce yazıldığı şekilde dilimizde yerini bulan bir sıfat. Cool ne olduğu, ne manaya geldiği, nasıl betimlendiği önemsenmeksizin, çok sık olmamakla birlikte ‘sıklıkla’ kullandığımız, ifade etmesek de aklımızdan geçirdiğimiz bir ruh, bir görüntü ve üç boyutlu bir var oluş biçimi. Sokaktan geçen Hasan beye ya da Ayşe hanıma ‘Cool nedir?’ diye sorduğumuzda belki de hiç yanıtı olmayacak; fakat bir tasarımcıya, yazara, sanatçıya, müzisyene, akademisyene, gazeteciye, halkla ilişkilerciye ya da plaza insanına ‘cool nedir?’ sorusunu sorduğumuzda yüzlerce farklı yanıt alacağımıza eminim. Peki nedir cool? Cool işte yüzlerce farklı yanıtı olan, çağın ve sosyoekonomik düzenin ihtiyaçlarına cevap veren kelimedir. Mesafeli ama uzak değil, ciddi ama çok değil, yeni ama çok yeni değil, sofistike ama çok sofistike değil, şehirli ama çok şehirli değil, entelektüel ama çok bilgili-çok akademik değil, ışıltılı ama çok parlak değil, umursamaz ama içe dönük değil, duygusuz ama gaddar değil, bencil ama çok bencil değil, üstün ama çok üstün değil, yetenekli ama çok yetenekli değil. Yani cool; her şeyin grisi, her şeyin arası, günümüz tüketim şartlarında hafifçe, şöyle bir fiske arzulanan ve trend olan, fakat üzerinden geçen vakitle biraz eskiyen, mümkün olduğunca yüzeysel, üstelik yüzeyselden de beslenen, hatta onu meşrulaştıran ama çok da dayatmayan bir ‘karışık kafa’ ürünü.

Sevilen şey bir yandan da cool; eh haliyle, çünkü içinde yaşadığımız kitlenin çılgın ve çarpıcı gerçeklikleri, yani sosyal ve politik travmalar bir yana, tam da kurtarıcı güzel şeylerin de varlığını hatırlatıyor cool olan, yani acının içinde boğulmama cesaretini gösteren şey cool oluyor. Her şeyin fazlasını reddediyor; örneğin camp olarak addedilen Tiffany lambaları şu an fazla şatafatlı görünüyor gözümüze, ya da zamanında hiç de ‘camp’ olmayan Eisenstein filmleri şu an oldukça cool oluyor. Çünkü zaten kimsenin Eisenstein filmleri üzerine düşünmeye, bağlamını araştırmaya, Potemkin Zırhlısı filmini izledikten sonra örneğin 20. yüzyıl Rusya tarihi üzerine araştırma yapmaya ya da Eisenstein’in hangi montaj tekniğini ne için kullandığını ve bunun sinema tarihini nasıl etkilediğini düşünmeye vakti yok. Eisenstein cool, çünkü bize biraz mesafeli ve renkli ekranın içinde siyah-beyaz. Kafamızdaki müphem kategorilerden birkaç tanesine oturması yeterli; çünkü cool olan zaten fazla açıklama istemez; umursamazdır o.

Aziz Nesin’e gelince...

Aziz Nesin çok cool. Çünkü Aziz Nesin 100 yaşında!

Aziz Nesin hiç de cool değil. Çünkü Aziz Nesin çok sağlam. Çünkü Aziz Nesin çok zeki. Çünkü Aziz Nesin çok içten. Çünkü Aziz Nesin hem çok komik, hem çok sert. Çünkü Aziz Nesin çok cesur. Çünkü Aziz Nesin çok üretken. Çünkü Aziz Nesin kendini topluma adamış. Çünkü Aziz Nesin gerçeklerle yüzleşmiş. Çünkü Aziz Nesin çocuklara çok değer vermiş. Çünkü Aziz Nesin baskıya karşı çıkmış. Çünkü Aziz Nesin cahillikle büyük mücadele vermiş. Çünkü Aziz Nesin bu ülkenin ve bu dünyanın insanını sevmiş.

Ama tabii kitap kapakları yenilense, çok cool olacak!

Meraklıları için, Susan Sontag makalesi:

​​http://faculty.georgetown.edu/irvinem/theory/Sontag-NotesOnCamp-1964.html

0
5814
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle