09 NİSAN, PERŞEMBE, 2015

Fotoğrafçıların Çok da Bilinmeyen Kayıt Defterleri

Magnum Photos bir süredir üyelerinin işlerinden seçkiler yaparak bunları prestijli sanat kurumlarında gösterilen sergiler ve bu sergilere eşlik eden muteber yayınevlerinden çıkan kitaplar vasıtasıyla fotoğrafseverlerle buluşturuyor. ‘Magnum Contact Sheets’, önceki yıllarda yayımlanan ‘Magnum°’ veya ‘Magnum Stories’ gibi ajansın fotoğrafçılarının önemli bir kısmına yer vermeye çalışan gezici bir sergi ve bu sergiye eşlik eden kolektif bir kitap. Sergi New York’ta ICP, Berlin’de C/O Berlin gibi önemli fotoğraf kurumlarını da kapsayan turu kapsamında 2 Ağustos tarihine dek İstanbul Modern’e konuk oluyor.

Fotoğrafçıların Çok da Bilinmeyen Kayıt Defterleri

Filminizi banyo ettiniz, kuruması için astınız ve kuruduktan sonra -35 mm için altışar altışar- kestiniz. Neler çektiğinize hemen o an bakabilirsiniz ama bunu negatiften anlamak herkes için çok da kolay değildir. Bu nedenle kontakt baskıya ihtiyaç duyabilirsiniz. Güvenli bir kırmızı ışıkla aydınlatılmış karanlık odada, filmlerinizi kartın üzerine yerleştirip gergin durmaları için üzerlerine bir cam yerleştirdikten sonra ışık verip pozlayabilirsiniz. Gerekli testleri yapıp uygun poz süresini tespit etmek ve bazı negatiflerde varolabilecek pozlama farklarını gidermek için çeşitli yakma ve açma işlemlerini yaparak o film makarasındaki bütün karelerinizi görebileceğiniz kontakt baskıyı elde ettiniz. Artık filminizdeki bütün kareleri bir arada görüp aralarından bir seçim yapabilirsiniz. Seçim yaptıktan sonra bu kareleri sunulacak büyüklükte ve kalitede basmak gelir. Ne de olsa o kontakt baskı içinden sadece sizin seçtiğiniz kareler insanlarla buluşacaktır. Kulağa karışık geliyor olmalı. Ne de olsa bugün fotoğrafla uğraşanların çok büyük bir kısmının bunlarla uğraşması gerekmiyor, pek çoğuysa hayatında hiç uğraşmamış olmalı. Oysa ki fotoğrafın nispeten daha kolay yapılır bir eylem olmasına yol açan 35 mm film kullanan fotoğraf makinelerinin icadından günümüzden 10-15 yıl öncesine kadar, fotoğrafla ciddi anlamda uğraşmaya başlayan pek çok kişi için öğrenilmesi elzem ve filminizi bitirdikten sonra neler çektiğinizi görmenizi sağlayan heyecanlı bir süreçti bu.

Magnum Photos, adını fotoğrafla ilgili hemen herkesin bildiği ve kurulduğundan itibaren önemli işlere imza atmış fotoğrafçıları bünyesinde bir araya getiren bir fotoğraf ajansı. Ama aslında ona üye olan fotoğrafçıların aynı zamanda ortağı olduğu bir fotoğraf kolektifi. Ajans, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kuruluşundan bugüne dek dünyada gerçekleşen kayda değer olayların belgelenmesiyle büyük bir hafıza yarattı ve yaratmaya devam ediyor. 1947 yılında kurulan Magnum, bir süredir aralıklı olarak üyelerinin işlerine yer veren gezici bir sergi ve ona eşlik eden kapsamlı bir kitap formatında ortaya konulan sunumlar yapıyor. Bu köklü kurumun üretimini ve daha da önemlisi dünyadaki fotoğraf üretimine ve tüketimine paralel olarak gerçekleşen değişimi görmek için bulunmaz kaynak olan bu sunumlardan sonuncusu ‘Magnum Contact Sheets’ uzunca bir turun ardından İstanbul’a misafir oluyor bugünlerde.

Sergide Magnum fotoğrafçılarının ikonik hale gelmiş fotoğraflarının baskıları, yanlarında o fotoğrafın yer aldığı filmin kontakt baskısı eşliğinde sunuluyor. Ayrıca kimileri fotoğrafçıların kendi ağzından fotoğraflarla ilgili uzun notlar da fotoğrafların yanında yer alıyor. Bunun dışında bu ikonik fotoğrafların basıldığı dergi ve kitaplar da sergileniyor. Bazı fotoğrafların, arkalarına bakılabilen çift taraflı çerçevelerde sergilenen basın kopyaları olması da ilginç bir ayrıntı olarak dikkat çekiyor. Fotoğrafın sergilenmek için değil de fotojurnalizmin ‘Altın Çağı’nda dergilerde veya gazetelerde yayımlanmak üzere servis edildiği bir dönemden kalma baskılar bunlar. Fotoğrafı sadece bir görüntü olmaktan kurtaran ve arkasındaki notlardan basılma tarihini, nereleri dolaştığını, basılı mecrada ne boyutlarda kullanıldığını ve bazı ilginç notları da içeren detaylara bu açılabilir çerçeveler sayesinde ulaşıyorsunuz. Çok da uzun olmayan bir zaman önce internet bu kadar yaygın değilken, bu baskılar dünyanın dört bir tarafını dolaşır ve çeşitli editörler tarafından dergilerde kullanılmak üzere üzerlerinde çalışılırdı. Magnum Photos’un bütün ideallerine rağmen öncelikle bir ajans olduğu düşünüldüğünde bu tip ayrıntılar kurumun geçmişini de gözler önüne seriyor.

© Martin Parr /Magnum Photos, 

New Brighton, İngiltere, 1983-1985. 'Son Sayfiye' serisinden. 

Kontakt baskı, serginin basın bülteninde ve sergiyle ilgili çeşitli yazılarda ressamların eskiz defterine benzetiliyor. Bu benzetmenin doğru yanları olduğu gibi tam olarak anolojiyi karşılamadığı yerler olduğunu da düşünüyorum. Kontakt baskı aslında çok ortaya çıkmaması itibariyle ressamların eskiz defterleriyle benzerlik gösterir ve fotoğrafçı kendisi için bir bakıma mahrem bir alan olan kontakt baskıyı çoğunlukla çok az kişiyle paylaşır. Bunun sebeplerinden biri bitmiş ürünün bu kontakt baskıdan seçilen ve ortaya çıkan fotoğraf/lar olması ama sürecin o kadar ortaya dökülmemek istenmesidir.

Temel olarak kontakt baskı, bir fotoğrafçının çalışırken izlediği yolu, süreci, konusuna nasıl yaklaştığını gösterir. Bu tam olarak bir eskiz defteri değildir, ne de olsa fotoğrafın doğası gereği fotoğrafçılar doğrudan akıllarında olan fotoğrafa ulaşamayabilir ve denemeler yapma gereği duyarlar. Bu denemeler desen yapmaya tam olarak benzemez, ne de olsa eskiz defterine desenler çizen ressam daha sonra orijinal eserini eskiz defterindeki desenlerinden bağımsız olarak meydana getirecekken, fotoğrafçı işini denemeleri içeren kontakt baskısı içinden seçtiği fotoğraf karesinden çıkaracaktır. Bu açıdan bakıldığında sergide bir kısmını bildiğiniz fotoğrafların seçildiği kontakt baskıları görmek müthiş bir ayrıcalık. Size fotoğrafçının düşünme biçimi üzerine kafa yorma imkânı veriyor.

Sergi, Magnum’daki kimi değişimlere de işaret edecek bir biçimde 10 ila 20 yıllık dönemlerde, o dönemde ajansa üye olan ve öne çıkan fotoğrafçıların işlerini sergileyecek şekilde kurgulanmış. Bunun iyi yanı aynı dönemde çalışmış fotoğrafçıların işlerini bir arada değerlendirebilmeniz ve ajansta meydana gelen değişimi açık bir şekilde gözleyebilmeniz. Aslında bu sadece ajansta meydana gelen bir değişim değil de, fotoğrafta anlatım biçimlerinin ve mecralarının nasıl değiştiğinin ve Magnum Photos gibi köklü bir kurumun bu değişime nasıl ayak uydurduğunun da bir göstergesi. Bu konudaki en ilginç detay, ajansa üye olmanın üç aşamadan oluşması ve her aşamada aday fotoğrafçıların yeni bir iş sunarak hali hazırda üye olan bütün fotoğrafçıların oy çokluğuyla bu sürece devam edebilmeleri. Bu açıdan bakarsak, kendileri çok klasik üretimde bulunsalar da ajansa yenilik ve canlılık kazandıracak yeni neslin dahil olması için -her zaman kolay olmasa da- açık fikirlilik gerektiren bir ortam yaratabilmek, üyelerin en önemli özelliği gibi görünüyor.

Kurucu dörtlüden Henri Cartier-Bresson’un İspanya’nın Sevilla kentinde yıkıntılar arasında oynayan -biri koltuk değneği kullanan- çocukları gösteren fotoğrafı ve o fotoğrafın ait olduğu kontakt baskı, serginin girişinde yer alıyor. Kontakt baskıya çok dikkatli bakmazsanız, diğerlerine göre daha koyu görünen bu ikonik fotoğrafı fark etmeniz zor olabilir. Kontakt baskıyı incelediğinizde Cartier-Bresson’un hemen hiç hareket etmediğini, ilgisini çeken bu konuda istediği fotoğrafı beklediğini görüyor, seçilen fotoğrafın ise o makarada çektiği ilk fotoğraf olduğunu fark ediyorsunuz. Cartier-Bresson’un bu fotoğrafı çektikten sonra çalışmaya devam etmesi, konsantrasyonunu koruduğunu ve çalışma disiplinini gösteriyor. Bir de karşılaşılabilecek aksiliklere karşın elinde alternatifler olmasını istediğini. 

‘Magnum Kontakt Baskılar’, İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nden görünüş

Robert Capa’nın İkinci Dünya Savaşı’nın sonunu getiren Normandiya Çıkartması’ndan iki fotoğrafı, yanlışlıkla banyo sırasında yüksek ısıya maruz kalan ve bu nedenle içindeki karelerin çoğunun eriyip gittiği negatiflerinden elde edilen kontakt baskısıyla beraber sergileniyor. Bruno Barbey’in Paris’teki 1968 isyanı sırasında çektiği ikonik fotoğrafı, alternatifleri arasından en çok öne çıkan olarak dikkat çekiyor. Geçen sene ölen Rene Burri’nin simge haline gelen Che fotoğrafı, özellikle Burri etrafında fotoğraf çekerken Che’nin ona hiç aldırmadan çalışmaya devam edişini anlattığı metin ile daha da ilgi çekici. Philip Halsman’ın zıplayanlar serisindeki en ünlü fotoğraflarından Dali fotoğrafının kontakt baskısı, o fotoğrafın elde edilmesi için ne kadar büyük bir uğraş verildiğini gösteriyor. Stuart Franklin’in 1989’da Çin’in Tienanmen Meydanı’nda tankların önünde durarak direnen eylemci fotoğrafı ya da Thomas Hoepker’in 11 Eylül’de uçakların İkiz Kuleler’e çakılması sırasında kayıtsız görünecek biçimde aralarında sohbet eden gençlerin fotoğrafı kontakt baskılarıyla birlikte sergilenmesi, bu fotoğrafların neden seçildiğini anlamamıza yardımcı oluyor.

Sergi, yeni kuşağın son üyelerinden Jacob Aue Sobol’un işleriyle bitiyor. Grönlandlı kız arkadaşıyla aralarındaki ilişkiye yoğunlaşan kişisel belgesel fotoğraflarıyla dikkat çeken fotoğrafçı, serginin girişindeki Cartier-Bresson fotoğrafı düşünüldüğü zaman belgesel fotoğrafın anlatım dilinin nasıl değiştiğini ve mecradaki değişimin fotoğrafçıları yeni arayışlara iterek nasıl özgürleştirdiğini de gösteriyor.

‘Magnum Kontakt Baskılar’ sergisi belki çok bilinen fotoğrafları bir araya getiriyor ama bunu yapış şekli itibariyle fotoğrafçıların dünyasına ve çalışma biçimlerine ışık tutuyor. Kontakt baskıların önünde zaman geçirip o makaradaki diğer karelerle seçilen fotoğraflar arasında bağlar kurmak ve bildiğiniz fotoğrafların arka planını görmek mümkün. Her zaman ele geçmez bu şansı değerlendirip sergiyi gezmek için uzun bir zaman ayırmak, sergiden bolca keyif almak için gerekli olacaktır. Son olarak serginin kapsadığı zaman aralığının (ajansın kurulmasından yıllar öncesi olan 1930’dan günümüze) da altını çizmeli, ne de olsa gezenlere uzun bir zaman diliminde dünyada olup biteni görme imkânı veriyor.

0
9690
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle