18 ŞUBAT, PAZARTESİ, 2013

Bakış - Portre Fotoğrafının Değişen Yüzü

Fotoğraf tarihinin mihenk taşı niteliğindeki sanatçıları bir araya getiren bu sergide, teknik, içerik ve estetik olarak fotoğrafçılığın ve portrenin gelişimi ve dönüşümü aktarılıyor.

Bakış - Portre Fotoğrafının Değişen Yüzü

İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde 20 Ocak 2013 tarihine kadar açık olacak

Sergide bazı fotoğrafların yanında bulunan QR Code’lar aracılığıyla sanatçı, seri veya fotoğrafın arka planıyla ilgili  bilginin edinebileceği linklere ulaşılabilecek. Sergide yer alan dört fotoğrafa ek olarak, Nicholas Nixon’ın 1975’ten beri süren serisi Brown Sisters’ın tüm fotoğrafları dijital çerçeve ile gösterilecek. Nixon, 36 yıldır her yıl karısı Bebe Brown ile üç kız kardeşinin fotoğrafını çekerek, hem onların hem de aralarındaki ilişkinin yıllar içindeki dönüşümünü kaydediyor.

Fotoğraf tarihinin farklı dönemleriyle dört bölüm

Sergi, farklı zaman ve coğrafyalara ait fotoğraflarla, kronolojik olarak sıralanan ve kavramsal olarak portre fotoğrafının nasıl değiştiğini gözler önüne seren dört bölümden oluşuyor. Benliğin Kurgusu, Esinlenmeler, Sahici Hayatlar ve Kişisel Gerçeklik başlıklı bölümlerde fotoğrafın teknik bir yenilik olarak ortaya çıkıp zamanla sanat formuna, gerçekliği belgeleme aracına ve kavramsal çalışmaların üretildiği bir alana dönüşmesinin aşamaları izleniyor.


Benliğin Kurgusu

Fotoğraf tarihinin başında, gelişen teknolojiyle birlikte fotoğrafın toplumsal ve sanatsal rolünü tanımlama çabaları öne çıktı. Portrelerdeki çeşitlilik, Shannon Perich’in değindiği gibi; “Sanatsal standartları yaratan ve benimsetmeye çalışan fotoğrafçıların teknik denemelerini ve toplumun belirli kültürel bağlamlarda tüketim ve dağıtım konusundaki heyecanlarını yansıtıyor.”

Portre fotoğrafı, resim sanatı ve fotoğrafın ilk ortaya çıktığı zamanlarda olduğu gibi burjuvazi ve aristokrasiye ait bir ayrıcalık olmaktan sıyrılıp, teknik ve teknolojik gelişmeler sayesinde siyasal ve toplumsal gücün geniş kitlelere yayılma sürecine eşlik ediyordu. Bu dönemde portre yaptırmanın simgesel bir anlamı vardı: portre, aristokrasi veya burjuvaziye ait sınıfsal bir ayrıcalık olmaktan çıkarak genç demokrasilerdeki yeni kimlikleri ve yaşam tarzlarını görünür kılıyordu. Çoğunlukla ressamlar tarafından uygulanması ve teknik bilgi gerektirmesi nedeniyle fotoğrafın ilk yıllarında sahip olduğu sanatsal gizem, zamanla yerini stüdyoların seri üretimine bıraktı. Şık mobilyalarla döşenmiş stüdyolarda artık herkes olmak istediği kişiydi. Stüdyo fotoğrafçılığının yükseldiği dönemde artık herkes çeşitli dekorlarla süslenmiş stüdyolarda, olmak istediği kimliğe bürünerek poz verebiliyordu. Fotoğrafla beraber, ünlülerle göz göze gelmek, savaş alanlarının içine girebilmek gibi önceden akla gelmeyecek deneyimler mümkün olurken, ortaya çıkan bu görsel bolluğu, görsel hissizliğin de başlangıcıydı.

Amerika'nın ilk büyük fotoğraf ustaları olan Albert Sands Southworth (1811-1894) ve Josiah Johnson Hawes (1808-1901) ile başlayan serginin bu bölümünde, 1880’lerde resimli kartvizitleri yaratarak dünya çapında üne kavuşan ve bu seri üretim portreleriyle orta sınıfın da ilgisini çeken Fransız fotoğrafçı André-Adolphe-Eugène Disdéri’nin (1819-1889), 1849 yılında albümin tekniğini kullanan ilk fotoğrafçılardan olan ve Kraliçe'nin İskoçya’daki resmi fotoğrafçıları olarak görevlendirilen İskoçyalı iki ortak James Ross (  -1878) ve John Thomson’ın (1837-1921) 1850’lerde İngiltere’nin en etkili fotoğrafçısı olarak değerlendirilen ve ilk savaş fotoğraflarını çeken, British Museum’un ilk resmi fotoğrafçısı Roger Fenton’ın (1819-1869),  fotoğraf tekniğinin bazı en eski örneklerini üreten İskoçyalı ressam David Octavius Hill (1802-1870) ve fotoğrafçı Robert Adamson’ın (1821-1848), Amerikan İç Savaşı sırasında (1861-1865) askerleri fotoğraflayan Alexander Gardner’ın (1821-1882), Amerikan İç Savaşı’nın önde gelen belgeleyicilerinden Mathew B. Brady’nin (1822–1896) çalışmalarına yer veriliyor.

Esinlenmeler

Bu bölümde yer alan çalışmalarda, fotoğrafın resmin teknik ve estetik çizgisinden uzaklaşıp kendine özgü bir sanat anlayışı geliştirmeye çalıştığı görülüyor. 1. Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılına kadar birçok fotoğraf tekniği bir arada kullanılırken bir yandan da yeni teknikler ortaya çıktı. Endüstri Devrimi malzemelerin ucuzlamasına ve yaygınlaşmasına katkıda bulunurken, portre fotoğrafları toplumun tüm sınıfları için ulaşılabilir hale geldi. 20. yüzyıl geldiğinde bir sanat formu olarak fotoğrafla ilgili dinamik ve değişken tartışmalar başladı, Resimsellik anlayışını Dadaizm, Kübizm ve Sürrealizm izledi. Resimsellik anlayışı, teknik müdahaleler ve özel malzemelerle fotoğrafı kendine özgü özelliklerinden uzaklaştırıp resme benzetme yoluna gitse de, bu yaklaşım zamanla yerini fotoğrafa özgü bir sanat anlayışına bıraktı. Fotoğrafçının bakışı tüm bireyselliğiyle öne çıkarken, uyguladığı kompozisyon kurgusu, ışık kullanımı ve objektif karşısındakiyle kurduğu etkileşim, fotoğrafa özgü bir estetik dilin oluşumunun ve fotoğrafın kendini sanat olarak kabul ettirme mücadelesinin yansımasıdır. 

Bu bölümde Victoria dönemi İngilteresi’nde toplumun en üst kesimine ulaşan, Rönesans ressamlarından ilham alarak dönemin entelektüellerini ve liderlerini fotoğraflayan ve Britanya’nın en değer verilen fotoğraf miraslarından birini bırakan Julia Margaret Cameron (1815-1879); 19. yüzyılın sonlarında ünlü olan çok az sayıda kadın fotoğrafçıdan biri olarak ve kadınların fotoğrafa yönelmesinde önemli bir rol oynayan Gertrude Käsebier (1852-1934); 1923'te Condé Nast'ın başfotoğrafçısı olmasıyla biçimlenen etkileyici üslubuyla döneminin en iyilerinden biri olan Amerikalı Edward Steichen (1879-1973); New York'taki Photo League'in kurucularından Paul Strand (1890-1976); 1920’lerin Dada hareketinden esinlenen, abartılı ve zekice üretilmiş fotoğraflarıyla ses getiren Erwin Blumenfeld (1897-1969); Paris'teki sürrealist akımın tek Amerikalı üyesi olan, Sürrealist fotoğrafın avangard temsilcisi Man Ray (1890-1976); Resimsellik ve Kübizmin etkisinde kaldıktan sonra Sürrealistlerden de esinlenen Meksikalı fotoğrafçı Manuel Álvarez Bravo (1902-2002); profesyonel standartlarından ödün vermemesiyle tanınan, Magnum üyesi William Eugene Smith (1918-1978) ve fotoğraf makinesini mimariden aile bireylerine gündelik konuları basit, bazen tanınması mümkün olmayan biçimlere dönüştürmek için kullanan Harry Callahan (1912–1999) yer alıyor.

Sahici Hayatlar

İki dünya savaşı arasında yaşanan sosyal ve ekonomik, siyasi gelişmeler, insanların gündelik hayatında ve algılarında büyük değişimler yarattı. Fotoğraf, insanların hayatında meydana gelen değişimleri kayda almak, savaşın sıradan bireyler üzerindeki etkisini ortaya koymak, ünlüleri şöhretten soyutlandıkları anlarda görüntülemek amacıyla gerçekliğe geri döndü. Kitle iletişim araçlarının yaygınlık kazanmasıyla basın fotoğrafçılığı önem kazandı.

Sanatsal akımlar, teknolojik gelişmeler, tarihsel olaylar, siyasal, toplumsal ve kültürel değişimler, Modernizm’i olduğu gibi, fotoğrafın görüntüsünü ve sözünü de etkiledi. Aynı zamanda fotoğraf, hayatı belgelemenin yanı sıra toplumu dönüştürücü gücünü de ortaya koydu ve bireylerin yaşadıkları dönemin gerçekleriyle yüzleşmesini sağladı. Sıradan insanların temsil gücünün keşfi, şehre ve yaşama dair anlık kareler veya ünlülerin şöhretten soyutlanmış samimi bakışlarıyla birlikte zamanın ruhu tüm sahiciliğiyle fotoğraflara yansıdı. Artık fotoğrafçı da modeli de, bakışları

ve duruşlarıyla meydan okurcasına zamanın gerçekleriyle yüzleşiyordu. İşçi sınıfı için yenilikçi bir sanat formu yaratan,  toplumsal gerilimleri ve sınıfsal ilişkileri gözler seren August Sander (1876-1964) ile başlayan bu bölümde yer alan sanatçılar:

Ulusal Çocuk İşgücü Komitesi için Pittsburgh Anketi (1907-1908) adlı sosyolojik araştırmada ve I. Dünya Savaşı sonrasında Amerikan Kızılhaçı için fotoğraflar çeken, belgesel fotoğrafçılığın toplumsal değişim ve reform aracı olarak kabul görmesini sağlayan Lewis Wickes Hine (1874-1940); ABD’deki belgesel fotoğraf geleneğinin öncüsü olarak tanınan, binalar, yerliler ve değişen doğanın görüntüleriyle ABD’nin Büyük Bunalım sırasındaki ruhunu yansıtan Walker Evans (1903-1975); toplumsal belgesel çalışmalarıyla arkasında büyük bir miras bırakan Roman Vishniac (1887-1990); Doğu Afrika, Pakistan, Afganistan, Brezilya, Küba ve Hindistan'da sürülenlere, mültecilere, önyargı ve suistimale göğüs gerenlere odaklanan Fazal Sheikh (1965); Soyut Ekpresyonist üslubu heykeltıraş Alexander Calder ile yakın arkadaşı ressam Franz Kline'ın çalışmalarını çağrıştıran ve fotoğraflarıyla birçok ressama ilham veren Aaron Siskind (1903-1991); 2007 yılında Venedik Bienali'nde Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü kazanan ilk fotoğrafçı olan ve dönemin Batı Afrika tarihini belgeleyen Malick Sidibé (1935 veya 1936); Büyük Bunalım’ın yerini 2. Dünya Savaşı’na bıraktığı kırılgan zamanlarda Amerikalı çiftçilerin hayatlarını kayıt altına alan Mike Disfarmer (1884-1959); toplumun marjinal ve dışlanmış kesimlerini görüntülediği fotoğraflarıyla yeni bir görsel dil oluşturan Diane Arbus (1923-1971); 1950’lerin Amerika’sının çelişkili kültürüne ayna tutan çığır açıcı çalışmalar üreten Robert Louis Frank (1924); Parislilerin gece hayatını görüntüleyen ve Pablo Picasso, Salvador Dali ve Henri Matisse, Jean Genet ve Henri Michaux gibi dostlarının portrelerini çeken George Brassaï (Gyula Halász) (1899-1984); 20.yüzyılın en iyi sokak fotoğrafçılarından Lisette Model (1901-1983); Amerikan savaş sonrası fotoğrafının önemli ikonlarından biri olarak görülen ve karışık teknikle yaptığı deneysel çalışmalarla 1950'ler ve 1960'ların en yenilikçi moda fotoğrafçılarından biri olan William Klein (1928); geceleri suç mahallerinde fotoğraflar çeken, sirk göstericileri, ucubeler ve sokak yaşamı temalarına odaklanan Weegee (Arthur H. Fellig) (1899-1968);  20.yüzyılın en önemli figürlerinin yanı sıra madencileri, kovboyları, serserileri, akıl hastalarını fotoğraflayarak izleyiciyi modeliyle yüzleştiren Richard Avedon (1923-2004); 1940’lardan 1990’lara kadar uzanan dönemin en ünlü kişilerinin fotoğraflarını çekerken “iç güçlerini” ortaya çıkartan, 20. yüzyılın en saygın fotoğrafçılarından Yousuf Karsh (1908-2002); 1956 yılında New York’ta Atlantic Records’ın caz albümlerinin kapakları için çektiği portrelerle kariyeri başlayan Lee Friedlander (1934); Andre Gide, Marc Chagall, Le Corbusier ve Andre Malraux gibi tanınmış sanatçı ve yazarları, kendi yarattığı iki mercekli bir fotoğraf makinesiyle görüntüleyen, Fransa'nın en iyi portre fotoğrafçılarından Philippe Halsman (1906-1979); fotoğraflarıyla Appalachian Dağları'nda yaşayan ailelerin hayatlarını yansıtan, doğal ortamda portre fotoğrafçısı Shelby Lee Adams (1950); dönemindeki yaşamın tekdüze yönlerine yoğunlaşsa da güçlü siyasal çalışmaları olan Henry Clay Anderson (1911–1998);  Virginia'daki aile yaşamına odaklanan ve fotoğraflar aracılığıyla bir mekan hissi yaratmak için ailesini ve onların çevreleriyle olan ilişkilerini kullanan Emmet Gowin (1941), 1970'lerde Amerika orta sınıf kültürünün karakterini oluşturan adetleri, simgeleri ve toplumsal ilişkileri titizlikle kaydeden Bill Owens (1938) ve yirminci yüzyılın en önemli Hollandalı fotoğrafçılarından Gerrit Petrus Fieret (1924–2009).

ve duruşlarıyla meydan okurcasına zamanın gerçekleriyle yüzleşiyordu. İşçi sınıfı için yenilikçi bir sanat formu yaratan,  toplumsal gerilimleri ve sınıfsal ilişkileri gözler seren August Sander (1876-1964) ile başlayan bu bölümde yer alan sanatçılar:

Ulusal Çocuk İşgücü Komitesi için Pittsburgh Anketi (1907-1908) adlı sosyolojik araştırmada ve I. Dünya Savaşı sonrasında Amerikan Kızılhaçı için fotoğraflar çeken, belgesel fotoğrafçılığın toplumsal değişim ve reform aracı olarak kabul görmesini sağlayan Lewis Wickes Hine (1874-1940); ABD’deki belgesel fotoğraf geleneğinin öncüsü olarak tanınan, binalar, yerliler ve değişen doğanın görüntüleriyle ABD’nin Büyük Bunalım sırasındaki ruhunu yansıtan Walker Evans (1903-1975); toplumsal belgesel çalışmalarıyla arkasında büyük bir miras bırakan Roman Vishniac (1887-1990); Doğu Afrika, Pakistan, Afganistan, Brezilya, Küba ve Hindistan'da sürülenlere, mültecilere, önyargı ve suistimale göğüs gerenlere odaklanan Fazal Sheikh (1965); Soyut Ekpresyonist üslubu heykeltıraş Alexander Calder ile yakın arkadaşı ressam Franz Kline'ın çalışmalarını çağrıştıran ve fotoğraflarıyla birçok ressama ilham veren Aaron Siskind (1903-1991); 2007 yılında Venedik Bienali'nde Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü kazanan ilk fotoğrafçı olan ve dönemin Batı Afrika tarihini belgeleyen Malick Sidibé (1935 veya 1936); Büyük Bunalım’ın yerini 2. Dünya Savaşı’na bıraktığı kırılgan zamanlarda Amerikalı çiftçilerin hayatlarını kayıt altına alan Mike Disfarmer (1884-1959); toplumun marjinal ve dışlanmış kesimlerini görüntülediği fotoğraflarıyla yeni bir görsel dil oluşturan Diane Arbus (1923-1971); 1950’lerin Amerika’sının çelişkili kültürüne ayna tutan çığır açıcı çalışmalar üreten Robert Louis Frank (1924); Parislilerin gece hayatını görüntüleyen ve Pablo Picasso, Salvador Dali ve Henri Matisse, Jean Genet ve Henri Michaux gibi dostlarının portrelerini çeken George Brassaï (Gyula Halász) (1899-1984); 20.yüzyılın en iyi sokak fotoğrafçılarından Lisette Model (1901-1983); Amerikan savaş sonrası fotoğrafının önemli ikonlarından biri olarak görülen ve karışık teknikle yaptığı deneysel çalışmalarla 1950'ler ve 1960'ların en yenilikçi moda fotoğrafçılarından biri olan William Klein (1928); geceleri suç mahallerinde fotoğraflar çeken, sirk göstericileri, ucubeler ve sokak yaşamı temalarına odaklanan Weegee (Arthur H. Fellig) (1899-1968);  20.yüzyılın en önemli figürlerinin yanı sıra madencileri, kovboyları, serserileri, akıl hastalarını fotoğraflayarak izleyiciyi modeliyle yüzleştiren Richard Avedon (1923-2004); 1940’lardan 1990’lara kadar uzanan dönemin en ünlü kişilerinin fotoğraflarını çekerken “iç güçlerini” ortaya çıkartan, 20. yüzyılın en saygın fotoğrafçılarından Yousuf Karsh (1908-2002); 1956 yılında New York’ta Atlantic Records’ın caz albümlerinin kapakları için çektiği portrelerle kariyeri başlayan Lee Friedlander (1934); Andre Gide, Marc Chagall, Le Corbusier ve Andre Malraux gibi tanınmış sanatçı ve yazarları, kendi yarattığı iki mercekli bir fotoğraf makinesiyle görüntüleyen, Fransa'nın en iyi portre fotoğrafçılarından Philippe Halsman (1906-1979); fotoğraflarıyla Appalachian Dağları'nda yaşayan ailelerin hayatlarını yansıtan, doğal ortamda portre fotoğrafçısı Shelby Lee Adams (1950); dönemindeki yaşamın tekdüze yönlerine yoğunlaşsa da güçlü siyasal çalışmaları olan Henry Clay Anderson (1911–1998);  Virginia'daki aile yaşamına odaklanan ve fotoğraflar aracılığıyla bir mekan hissi yaratmak için ailesini ve onların çevreleriyle olan ilişkilerini kullanan Emmet Gowin (1941), 1970'lerde Amerika orta sınıf kültürünün karakterini oluşturan adetleri, simgeleri ve toplumsal ilişkileri titizlikle kaydeden Bill Owens (1938) ve yirminci yüzyılın en önemli Hollandalı fotoğrafçılarından Gerrit Petrus Fieret (1924–2009).

ve duruşlarıyla meydan okurcasına zamanın gerçekleriyle yüzleşiyordu. İşçi sınıfı için yenilikçi bir sanat formu yaratan,  toplumsal gerilimleri ve sınıfsal ilişkileri gözler seren August Sander (1876-1964) ile başlayan bu bölümde yer alan sanatçılar:

Ulusal Çocuk İşgücü Komitesi için Pittsburgh Anketi (1907-1908) adlı sosyolojik araştırmada ve I. Dünya Savaşı sonrasında Amerikan Kızılhaçı için fotoğraflar çeken, belgesel fotoğrafçılığın toplumsal değişim ve reform aracı olarak kabul görmesini sağlayan Lewis Wickes Hine (1874-1940); ABD’deki belgesel fotoğraf geleneğinin öncüsü olarak tanınan, binalar, yerliler ve değişen doğanın görüntüleriyle ABD’nin Büyük Bunalım sırasındaki ruhunu yansıtan Walker Evans (1903-1975); toplumsal belgesel çalışmalarıyla arkasında büyük bir miras bırakan Roman Vishniac (1887-1990); Doğu Afrika, Pakistan, Afganistan, Brezilya, Küba ve Hindistan'da sürülenlere, mültecilere, önyargı ve suistimale göğüs gerenlere odaklanan Fazal Sheikh (1965); Soyut Ekpresyonist üslubu heykeltıraş Alexander Calder ile yakın arkadaşı ressam Franz Kline'ın çalışmalarını çağrıştıran ve fotoğraflarıyla birçok ressama ilham veren Aaron Siskind (1903-1991); 2007 yılında Venedik Bienali'nde Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü kazanan ilk fotoğrafçı olan ve dönemin Batı Afrika tarihini belgeleyen Malick Sidibé (1935 veya 1936); Büyük Bunalım’ın yerini 2. Dünya Savaşı’na bıraktığı kırılgan zamanlarda Amerikalı çiftçilerin hayatlarını kayıt altına alan Mike Disfarmer (1884-1959); toplumun marjinal ve dışlanmış kesimlerini görüntülediği fotoğraflarıyla yeni bir görsel dil oluşturan Diane Arbus (1923-1971); 1950’lerin Amerika’sının çelişkili kültürüne ayna tutan çığır açıcı çalışmalar üreten Robert Louis Frank (1924); Parislilerin gece hayatını görüntüleyen ve Pablo Picasso, Salvador Dali ve Henri Matisse, Jean Genet ve Henri Michaux gibi dostlarının portrelerini çeken George Brassaï (Gyula Halász) (1899-1984); 20.yüzyılın en iyi sokak fotoğrafçılarından Lisette Model (1901-1983); Amerikan savaş sonrası fotoğrafının önemli ikonlarından biri olarak görülen ve karışık teknikle yaptığı deneysel çalışmalarla 1950'ler ve 1960'ların en yenilikçi moda fotoğrafçılarından biri olan William Klein (1928); geceleri suç mahallerinde fotoğraflar çeken, sirk göstericileri, ucubeler ve sokak yaşamı temalarına odaklanan Weegee (Arthur H. Fellig) (1899-1968);  20.yüzyılın en önemli figürlerinin yanı sıra madencileri, kovboyları, serserileri, akıl hastalarını fotoğraflayarak izleyiciyi modeliyle yüzleştiren Richard Avedon (1923-2004); 1940’lardan 1990’lara kadar uzanan dönemin en ünlü kişilerinin fotoğraflarını çekerken “iç güçlerini” ortaya çıkartan, 20. yüzyılın en saygın fotoğrafçılarından Yousuf Karsh (1908-2002); 1956 yılında New York’ta Atlantic Records’ın caz albümlerinin kapakları için çektiği portrelerle kariyeri başlayan Lee Friedlander (1934); Andre Gide, Marc Chagall, Le Corbusier ve Andre Malraux gibi tanınmış sanatçı ve yazarları, kendi yarattığı iki mercekli bir fotoğraf makinesiyle görüntüleyen, Fransa'nın en iyi portre fotoğrafçılarından Philippe Halsman (1906-1979); fotoğraflarıyla Appalachian Dağları'nda yaşayan ailelerin hayatlarını yansıtan, doğal ortamda portre fotoğrafçısı Shelby Lee Adams (1950); dönemindeki yaşamın tekdüze yönlerine yoğunlaşsa da güçlü siyasal çalışmaları olan Henry Clay Anderson (1911–1998);  Virginia'daki aile yaşamına odaklanan ve fotoğraflar aracılığıyla bir mekan hissi yaratmak için ailesini ve onların çevreleriyle olan ilişkilerini kullanan Emmet Gowin (1941), 1970'lerde Amerika orta sınıf kültürünün karakterini oluşturan adetleri, simgeleri ve toplumsal ilişkileri titizlikle kaydeden Bill Owens (1938) ve yirminci yüzyılın en önemli Hollandalı fotoğrafçılarından Gerrit Petrus Fieret (1924–2009).

0
2971
0
Yazar:
Fotoğraf: Carrie Mae Weems
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle