NELER OLUYOR
  • 17-08-2020

    Phillips, geçtiğimiz Cuma günü Southampton’daki yeni mekânını açtı. Kurum, bu açılış dolayısıyla müzayede evinin önümüzdeki sonbaharda satışa çıkaracağı çalışmaları içeren yeni bir sergiyi sanatseverlerin beğenisine sundu.

    Sergi kapsamında gösterilen eserler arasında başı Jean-Michel Basquiat’ın Portrait of A-One A.K.A. King (1982) isimli tablosu çekerken çalışmanın önümüzdeki Kasım ayında düzenlenecek açık arttırmada 10 ila 15 milyon dolar arasında bir fiyata satılması bekleniyor. Açılışa özel olarak gerçekleştirilen sergi kapsamında aralarında Pablo Picasso, Ruth Asawa, Nicolas Party ve Matthew Wong’un da çalışmalarını içeren birçok tablo sanatseverlerle buluşuyor.

    Konuyla ilgili bir değerlendirmede bulunan Phillips CEO’su Edward Dolman, şu ifadeleri kullandı:

    “Hem sanat dünyasında hem de New York’un doğal ekosisteminde sismik bir değişim gördük. Southampton'daki yeni konumumuz, olağanüstü sanat eserlerinin, mücevher ve değerli parçaların sanatseverlerle buluşmasına ve görüntülenmesine olanak tanıyacak. Bu farklı deneyim, sanatın değerini takdir etmek için hâlâ çok önemli bir unsur.”

    Başka bir Basquiat tablosu olan Victor 25448 (1987) ise Phillips'in 2 Temmuz'da düzenlenen sanal müzayedesinde en büyük ikinci satışı olarak tarihe geçti. Eser, 9.2 milyon dolara satıldı. Buna paralel olarak Portrait of A-One AKA King'in daha yüksek bir meblağa satılacağı düşünülüyor.

    Pandemi sürecinde Hamptons'a taşınmak, bu yaz müzayede evleri ve galeriler arasında oldukça popüler bir hâle geldi. Zira New York’un en zengin sakinleri, salgın sürecini atlatmak için Long Island'ın güney kıyısındaki bu korunaklı alana taşındı. Sotheby's, Pace ve Hauser & Wirth son aylarda Hamptons'a taşınan galeriler arasında yer aldı.

    ​Kaynak: Artsy

    0
    0
    1019
  • 17-08-2020

    Son olarak Tenet’te aldığı rolle adından bahsettiren Elizabeth Debicki, Netflix’in İngiliz Kraliyet Ailesi’ne odaklanan dizisi The Crown’ın beşinci ve altıncı sezonlarında Prenses Diana’ya hayat verecek. Debicki, rolü dördüncü sezonda Diana’yı canlandıran Emma Corrin’den devralacak.

    Jonathan Pryce, Lesley Manville ve Imelda Staunton ile birlikte diziye yeni sezonunda dâhil olacak Elizabeth Debicki, konuyla ilgili The Crown’ın resmi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:

    “Prenses Diana’nın ruhu, onun kelimeleri ve eylemleri birçok insanın kalbinde yaşamaya devam ediyor. Bu usta işi seride ona hayat vermek benim için büyük bir ayrıcalık ve daha ilk bölümden beni etkisi altına aldı.”

    Netflix’in son dönemde ön plana çıkan çalışmalarından birisi olan The Crown, Kraliyet Ailesi’nin 20. yüzyıldaki serüvenine odaklanıyor. 1940’lı yıllardan başlayarak ailenin hikâyesini kronolojik olarak aktaran dizi, son olarak 1961 doğumlu Diana’nın aileye katılmasıyla büyük bir dönüşümün parçası hâline geliyor.

    Öte taraftan Debicki, diziye dâhil edilen birkaç İngiliz olmayan aktristen biri olarak izleyicilerin karşısına çıkacak.

    Avustralyalı aktris daha önce Steve McQueen'in soygun filmi Widows ve BBC One mini dizisi The Night Manager'daki rolleriyle tanınıyor. Debicki ayrıca Guardians of the Galaxy, Vol 2 ve The Great Gatsby gibi gişe rekorları kıran filmlerde de rol aldı.

    ​Kaynak: Independent & Variety

    0
    0
    2052
  • 17-08-2020

    Mimarlık firması SO-IL, Atlanta, Georgia’daki High Museum of Art’ın bahçesine geçici bir süre için özel bir pavilyon yerleştirdi. 218 metre karelik geniş bir alana yayılan “Murmuration” başlıklı pavilyon, Atlanta’nın “ormandaki şehir” olarak adlandırılması düşüncesini ön plana çıkarıyor ve doğal yaşamla şehir algısı üzerine önemli mesajlar veriyor.

    Kuş besleme alanlarından hayvanların sığınabileceği yuvalara kadar birçok farklı yapı içeren “Murmuration”, son yıllarda şehir yaşamından uzaklaşan ve kaybolan milyarlarca kuşun öyküsünü de bünyesinde barındırıyor. Örgü biçiminde meydana gelen eser, ziyaretçileri alana özel olarak gerçekleştirilen kurulumun bir parçası olarak vahşi yaşamla iç içe olmaya davet ediyor.

    High Museum of Art’ın ziyaretçileri, müzeyi keşfederken bölgedeki ağaç yapıları çağrıştıracak biçimde sarkıtılan çelik paneller ve örgü biçimindeki yaprak dokuyla farklı bir dünyaya adım atıyor. Bu konuda uzun süre çalışma yürüten SO-IL, Atlanta merkezli olarak çalışan mühendislerle birlikte altı kubbeden meydana gelen ve şehrin tarım ağına da göndermelerde bulunan yerleştirmeyi meydana getiriyor. Alanda bulunan her bir kubbe, içerisinde barındırdığı yemlikler, dinlenme alanları ve diğer unsurlarla doğal yaşamla şehir dokusunu birleştiriyor ve biyolojik çeşitliliğe uygun bir yapı ortaya çıkarıyor. Tüm bu unsurlar müze ziyaretçilerini birlikte yaşama ve yok olma düşünceleri etrafında yeniden düşünmeye teşvik ediyor.

    Çalışmaya çevresel koşullar altında bakıldığında canlılar için gölgelik alan vaadinde bulunan kubbeler, aynı zamanda yağmur suyu akışını kontrol etmesi ve havayı temizlemesiyle de farklı birtakım özellikler vadediyor. Pandemi sürecinde ziyaret edilebilecek açık hava alanlarına da işaret eden pavilyon, ağaçların yaşadğımız şehirlerde oynadığı hayati rol hakkındaki farkındalığı da artırıyor. Çalışma ayrıca kuşların yaşama alanlarının korunması gerektiği mesajını da doğrudan vererek özel bir anlam ifade ediyor.

    “Murmuration”, önümüzdeki yıllarda farklı alanlara yerleştirilmesini kolaylaştırmak adına hızlıca kurulup toparlanabilecek bir yapıda tasarlandı.

    ​Kaynak: Designboom

    0
    0
    1167
  • 16-08-2020

    Lacime mimarları, Çin’in Tianjin kentinin doğu kıyısında yer alan yeni Binhani bölgesine büyük boyutlu çok amaçlı “shimao ·the wave” adı verilen bir müze inşa etti. Etkinlik programında, “eğlenceli eğitim” ve kültürel faaliyetleri birleştiren projede, parametrik tasarım ve BIM teknolojisi kullanılarak elde edilen dalgalardan ilham alındı.

    Bu özel kompleks ile ilgili uzun süre çalışma yürüten Lacime mimarları, Bohai ekonomik sınırının kalbinde yer alan, Tanjin Binhai Aircraft Carrier Theme Park ve Binhai Matsu Cultural Park’a komşu olan bu alandan alabildiğine yararlanıyor. Geniş bir alana yayılan proje, “insan, deniz ve gökyüzünün çağdaş bir kentsel bileşimini yaratmak için nokta, çizgi ve düzlem” gibi unsurları birleştirerek özgün bir konsepti takip ediyor. Sanat müzesi, temel olarak su temasına odaklanıyor ve bir dalga formundan meydana geliyor. Müze aracılığıyla bina ve doğa arasında uçsuz bir diyalog yaratılıyor.

    Geniş bir alana yayılan kompleksteki tüm sergi alanı üç ana işlevsel bölümden oluşuyor: Dalga (sanat müzesi), açık hava tiyatrosu ve kamusal alan. Kompleksteki her alan çevredeki plaj ile bağlantılı olarak ortaya çıkıyor. Sanat müzesi, denizin üzerinde yüzen bir yapı olarak göğe doğru yükseliyor. Binanın merkez alanı ayrıca denize bakan üç açık teras ile biçimleniyor. Bu alan, ziyaretçilerin doğa manzaralarının ve seslerin tadını çıkarmasına olanak tanıyor.

    Binanın dış yüzeyinde parametrik tasarım kullanılırken alüminyum plakalar doğa ile yapı arasında farklı koşutluklar meydana getiriyor.

    ​Kaynak: Designboom

    0
    0
    1452
  • 15-08-2020

    Japon sanat kolektifi Teamlab, salgın nedeniyle daha izole ve sınırlı bir hayat yaşamaya başlayan insanlar için yeni bir proje gerçekleştirdi. Teamlab, yeni çalışması “Flowers Bombing Home” ile birlikte herkesi bir kâğıt parçasına, akıllı telefonlara veya bir bilgisayara çiçek çizmeye ve onu dijital platformlara yüklemeye davet ediyor. Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan insanlar tarafından çizilen çiçekler, bu dijital proje ile başka bölgelerdeki insanların evine konuk oluyor ve ortaya çok daha kolektif bir çalışma çıkıyor. Çiçeklerin yaprakları ekranda sallandıkça, tüm bu unsurlar birlikte tek ve bütün yeni bir sanat eseri meydana getiriyor.

    Kişisel varlığımızın aslında dünyaya bağlı olduğunu gözler önüne seren kolektif, yeni çalışması ile birlikte evinizdeki televizyonu, doğayı odanıza taşıyan ve sürekli değişen bir dijital sanat eserine dönüştürüyor. Dünyanın her yerinden insanlar tarafından ulaşılabilecek eser, rengârenk çiçekleri size getiriyor ve tüm bu çiçekleri evinizden görme imkânı sağlıyor.

    “Flowers Bombing Home” isimli proje salgın sona erene dek devam ettirilecek.

    ​Kaynak: Designboom

    https://www.youtube.com/watch?v=8lujkwMnVDs

    0
    0
    1274
  • 14-08-2020

    The Guggenheim Museum, son dönemin yükselen yıldız ressamlarından biri olan Amoako Boafo tarafından üretilen bir portreyi koleksiyonuna kattı. İlgili açıklama geçtiğimiz Çarşamba günü sanatçının birlikte faaliyet yürüttüğü Mariane Ibrahim Gallery’den geldi. 

    Boafo'nun ticari markası ve canlı renklerle boyanmış tarzıyla işlenen büyük boyutlu bir portre çalışması olan Joy Adenike (2019), The Guggenheim Museum’un koleksiyonuna girerek genç sanatçının kariyerindeki yükselişini de gözler önüne serdi. Mariane Ibrahim Gallery sözcüsüne göre, Guggenheim bu konudaki satın alma sürecini geçtiğimiz yıl Miami Beach fuarında düzenlenen Art Basel ile birlikte başlattı.

    Çalışmalarına Accra ve Viyana’da devam eden Boafo, geçtiğimiz yıl Amerika’daki ilk kişisel sergisini gerçekleştirmişti. 2019'un sonuna gelindiğiyse Boafo, Nina Chanel Abney küratörlüğünde Jeffrey Deitch Los Angeles'ta gerçekleştirilen bir grup sergisine katıldı. Bunun ardındansa Miami Beach'teki Art Basel'de Mariane Ibrahim Gallery ile solo bir stantta temsil edildi. Boafo son olarak Rubell Müzesi'nin açılış sanatçısı seçildi.

    Satın alma, geçen ay müzenin üst yönetiminden bir kişinin ırkçı ve taciz ile suçlanmasının ardından gerçekleşti. Suçlamalar, müzede bir serginin küratörlüğünü yapan ilk Siyah kadın olan Chaédria LaBouvier'in, müzenin 2019’daki Jean-Michel Basquiat sergisi sırasında baş küratör ve sanat yönetmeni Nancy Spector'ı düşmanca bir çalışma ortamı yaratmakla itham etmesinin ardından ortaya çıktı. LaBouvier, Spector ile çalışmayı "hayatının en ırkçı mesleki deneyimi" olarak nitelendirdi.

    ​Kaynak: Artsy

    0
    0
    930
  • 14-08-2020

    Sofia Coppola ve Bill Murray, birlikçe çalıştıkları Lost in Translation’dan sonra yeniden bir araya geliyor. Tokyo’nun parıltılarını New York’a getiren On The Rocks’ta, Murray ile Rashida Jones gecenin orta yerinde bir baba ile kızı olarak ekranlara çıkıyor.

    Mutlu bir yazar gibi görünen ve bir anne olan Jones’un Laura’sı, zaman içinde hayattaki seçimleri ve kocasının onu aldatıp aldatmadığı üzerine sorular sormaya başlayan bir karakterdir. Felix’e hayat veren Murray ise Laura’nın babası ve bir sanat simsarıdır. Birlikte uzun bir geceye hazırlanan bu ikili, bol sohbet, bol kahkaha ve bolca içki ile dolu bir geceye bırakır kendini.

    Konuyla ilgili EW’ye açıklama yapan Coppola, “Ben bu filmimle birlikte biraz daha hafif, samimiyet ve eğlence içeren bir şeyler yapmak istedim,” ifadelerini kullanıyor. Yönetmen ayrıca Tootsie ve The Thin Man'in bu filmin "sofistike komedisi" için kendisine ilham verdiğini de belirtiyor. “Felix içeri giriyor ve Laura’yı savunmasız yakalıyor, bu yüzden de onda bir paranoyaya neden oluyor. Ona kendi bakış açısını sunuyor ve onu uzun bir maceraya sürüklüyor."

    Filmden yayımlanan ilk görsellerde Felix ve Laura'nın derin bir sohbete daldığı görünüyor. Bir başka görselde ise Laura ile kocası (Marlon Wayans) bir akşam yemeği sırasında gözümüze çarpıyor.

    On the Rocks, A24 üzerinden sinemalarda olacak ve Ekim ayında Apple TV+ üzerinden satışa sunulacak. Bu, Coppola'nın bir dijital platformla ilk iş birliği olacak.

    ​Kaynak: The Film Stage

    0
    0
    1065
  • 14-08-2020

    Burning Man'in pandemi nedeniyle bu yıl iptal edilmesinin ardından festival organizatörleri, etkinliğin geleceğini güvence altına almak amacıyla bir kampanya başlattı. Buna göre kampanya kapsamında bağışçılar, festivalin giriş ücreti olan 475 dolar’ı belirtilen fona yatırarak organizasyonun geleceği için yardımda bulunabiliyor.

    Tüm maddi olanaksızlıklara rağmen Burning Man’in 2021 yılında Black Rock Desert’teki organizasyonuyla ziyaretçilerin karşısına çıkacağını belirtiliyor.

    Konuyla ilgili yapılan açıklamalarda şu ifadeler kullanılıyor:

    “Ne yazık ki 2020'de Black Rock Desert’te bir araya gelemeyeceğiz. Bu Burning Man Projesi için eşi görülmemiş bir gelir kaybına neden olacak olsa da iyimser olmaya gayret ediyoruz. Black Rock City 2021'i gerçekleştirmek ve önümüzdeki yıl da hayati önem taşıyan çalışmalarımıza devam etmek için, harcamalarımız ve personel kesintilerinden sonra ihtiyaç duyacağımız kritik altyapıyı korumaya kararlıyız. "

    Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Burning Man, bu yılın başlarında yeni sanal etkinlik platformu Kindling’i duyurmuştu. Ziyaretçiler bu sanal platform üzerinden festival ile bağlarını sürdürebilir ve çeşitli biçimlerde ondan faydalanabilecekler.

    Konuyla ilgili daha fazla bilgi ve bağış yapmak için ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    Kaynak: Dancing Astronaut​

    0
    0
    1124
  • 14-08-2020

    Avustralyalı fotoğrafçı Christian Spencer, Winged Prism başlıklı fotoğraf serisinde kuş fotoğrafçılarının her zaman gözdesi olan sinek kuşlarının, kanatlarında ortaya çıkan gökkuşağı renklerini fotoğraf karelerine yansıtıyor.

    2001 yılından bu yana Brezilya’daki Itatiaia National Park civarında gerçekleştirdiği turlarda birçok doğa fotoğrafı çeken Spencer, nefes kesici bir fenomenle karşılaştı. Sanatçı, kadrajına takılan sinek kuşlarının kanatlarından her güneş ışığı geçişinde kuşun tüylerinin gökkuşağına döndüğünü ve bir prizma etkisi yarattığını keşfetti.

    Christian Spencer'ın bu fotoğraf serisi, doğanın ustalığını ve mükemmelliğini açıkça gösteriyor. Oldukça hızlı bir şekilde kanat çırptıkları bilinen bu sürat-sever kuşlar, bir noktadan diğerine saatte 34 milin üzerinde (saatte 54,72 kilometre) hareket edebiliyorlar.

    Uzun süre sinek kuşlarını gözlemleyen Spencer, onları doğrudan fotoğraflamak yerine arka taraftan güneş yansırken çekerse, kanatlarında bir prizma efekti oluştuğunu ve tam bir gökkuşağı ortaya çıkardıklarını fark etti. Daha sonra çalışmalarını sürdüren sanatçı, gökkuşağı renklerinin daha da ön plana çıkması için doğru açı üzerinde çalıştı. Usta fotoğrafçı, zaman içinde kuşların silüetini ve arkalarındaki bitki örtüsünü de kapsayacak şekilde kadrajını geliştirdi. 

    Seri genel olarak görünmez orkestrasyon evrenini sergiliyor ve çıplak gözümüzle göremediklerimizi bizim için görünür kılıyor.

    Christian Spencer’ın Instagram hesabına buradan ulaşabilirsiniz.

    ​Kaynak: Designboom

    0
    0
    6316
  • 14-08-2020

    Tayland asıllı İtalyan illüstratör Elisa Macellari, Yayoi Kusama’nın sanatsal yolculuğunu anlattığı KUSAMA: A Graphic Biography adlı bir çizgi roman hazırladı.

    128 sayfalık çizgi roman, sanatçının gerçek bir biyografisini sunuyor. Kusama’nın çocukluğunu, genç bir sanatçıyken Japonya’dan ayrılışını, 1960'larda hareketli New York sanat ortamını, eve dönüşünü ve uluslararası şöhrete nasıl kavuştuğunu anlatıyor. 400 illüstrasyondan oluşan kitapta sanatçının puantiyelerine, doğadan ilham aldığı desenlerine ve ikonik işlerine de yer verildi.

    KUSAMA: A Graphic Biography, Laurence Kingtarafından 15 Eylül’den itibaren satışa sunulacak.

    Kaynak: somewhere

    0
    0
    1483
DAHA FAZLA
Geldanlage