GÜNDEM
  • 26-11-2025

    Jodi Picoult’nun okurlarını hayatın sonunda gerçekten neyin önemli olduğuna dair felsefi bir sorgulamaya davet ettiği romanı İki Yol Kitabı, Esra Even’in çevirisiyle April Yayıncılık’tan çıktı.

    Picoult, Mısır mitolojisindeki “İki Yol Kitabı” metaforunu kullanarak kader, seçim, ölüm, aşk ve anlam arayışı temalarını ustalıkla işliyor. Kitap; hayatımız boyunca kendimize sormaktan korktuğumuz soruları yanıtlamaya girişiyor, yüreğimizin götürdüğü yolların haritasını çiziyor, okurlarına kadim bilgeliğin anahtarını uzatıyor.

    "Bindiğiniz uçak yere çakılmak üzereyken aklınızdan son geçen kim olur?
    Biricik kocanız mı yoksa on beş yıl önce ayrılıp bir daha görmediğiniz ilk aşkınız mı?
    Sahi, hayat yolculuğunuzu kurgularken bütün güç sizde mi sanıyorsunuz?
    Dawn Edelstein'ın geçmişi uçaktaki anonsla bir anda değişti.
    “Acil inişe hazırlanın!”
    Hayatı gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçti.
    İşin tuhafı, filmin başrolünde kocası Brian değil, üniversite zamanında tutkulu aşk yaşadığı Wyatt vardı.
    Dawn mucizevi şekilde kazadan kurtuldu.
    Şimdi istediği her yere gidebilir, uçak şirketi ne dilerse yerine getireceğinin sözünü verdi.
    Geleceğinde iki yol var:
    Bir yanda kocası Brian, kızı Meret ve onlarca hastası Boston’da onu bekliyor.
    Diğer yanda ise Wyatt Mısır'da, antik mezar kazılarında.”

    0
    0
    159
  • 26-11-2025

    Modern dansın efsane ismi Maurice Béjart’ın kurucusu olduğu Béjart Ballet Lausanne, 20, 21 ve 22 Şubat 2026 tarihlerinde Zorlu PSM’de sanatseverlerle buluşacak.

    Béjart Ballet Lausanne, İstanbul’da üç bölümden oluşan bir programla sahnede olacak. Riva & Repele ikilisinin Béjart Ballet Lausanne için hazırladığı yeni eseri OSKAR’ın dünya prömiyeri bu programda yer alacak. OSKAR Türkiye’de ilk kez izleyiciyle buluşacak. Programın diğer iki bölümünde ise Béjart’ın iki başyapıtı yer alıyor: Igor Stravinsky’nin müziğiyle sahnelenen Firebird, yeniden doğuşun simgesi olan Anka Kuşu’nun hikâyesini Béjart’ın özgün koreografisiyle sahneye taşıyor. Ravel’in müziğiyle özdeşleşen Boléro ise, hareketin ve ritmin sahnede yarattığı büyüleyici gücüyle dans tarihinin en unutulmaz eserlerinden biri olarak kabul ediliyor.

    ​Béjart Ballet Lausanne bir yandan kurucusu ve çok sayıda efsanevi koreografinin yaratıcısı Maurice Béjart’ın hâlâ dünyanın dört bir yanında büyüleyiciliğini koruyan eserlerini sahnelerken, diğer yandan da repertuvarına yeni eserler kazandırmayı sürdürüyor.

    0
    0
    204
  • 26-11-2025

    Ferda Art Platform, Hüseyin Aksoy’un “Başlangıçta Cıvıltılar Vardı” başlıklı kişisel sergisi 20 Aralık’a kadar sanatseverlerle buluşturuyor.

    “Başlangıçta Cıvıltılar Vardı” sergisi, adını D. H. Lawrence’ın In the Beginning, There Were Chirrups şiirindeki “Ve başlangıçta kelime yoktu, cıvıltılar vardı…” dizelerinden alıyor. İzleyiciyi sözcüklerden önce gelen seslerin ve titreşimlerin dünyasına davet ediyor. Aksoy, bu sergide resim, video ve mekâna özgü yerleştirmeleri bir araya getirerek çok katmanlı bir atmosfer kuruyor. Cıvıltılar, rüzgârlar, dalgalar, uğultular, savruluşlar ve sessizlikler… Tek bir anlama indirgenemeyen, doğanın kendi ritmine ait olan bu sesler, sergide hem birer çağrışım hem de birer kavramsal zemin olarak ortaya çıkıyor.

    Sanatçının çalışmalarında denizlerin dalgalı yüzeyi, dağların kütlesi, bitkilerin damar yapıları ve dünyanın derin zamanına ait izler; birer arkeolojik katmana, duyumsal bir hafıza alanına dönüşüyor. Aksoy’un üretimi, izleyiciyi hem duyulara hem de sezgisel bir okumaya açılan bir sessizlik ve hareket diyaloguyla karşı karşıya bırakıyor.

    Künye:
    1. “Bir uygarlık inşası üzerine bir inceleme” Kağıt üzerine ceviz boyası 140x 100 cm 2025jpg
    2. “Uçmak, düşmektir. Düşmek ise uçmak” Kağıt üzerine sulu boya 42x30 cm 2025jpg
    ​3. “Sonsuzluk ve bir gün” Kağıt üzerine sulu boya ve ceviz boyası 100x70 cm 2025jpg

    0
    0
    209
  • 26-11-2025

    Rob Hodgson’ın yazıp resimlediği, afacan bir bulutun rehberliğinde çevreye duyarlılığı artırırken iklim, şiddetli hava olayları ve küresel ısınma gibi konulara değinen kitabı Bir Bulutun Hikâyesi, Hülya Dayan’ın çevirisiyle Uçanbalık’tan çıktı.

    Bir Bulutun Hikâyesi, hava olaylarının oluşumunu, gelişimini ve değişimini kolay anlaşılır bir dille sözcüklere döküyor. Küçük çocukları meteoroloji bilimiyle tanıştıran bu kitap, doğanın dengesini ve yaşamın döngüsünü heyecan verici bir macera eşliğinde anlatıyor. Afacan bir bulutun gökyüzündeki olağanüstü gezintisini dokuz ayrı bölümde sayfalarına taşıyan kitap, yalın açıklamalar ve eğlenceli görsellerle bilimi eğlenceye dönüştürüyor.

    ​Her şey, aşırı ısınan su damlacıklarının serinlemek için gökyüzüne doğru süzülmesiyle başladı. Çok geçmeden, gökyüzü serin havanın tadını çıkaran su damlacıklarıyla dolup taştı ve en sonunda bir bulut oluştu! Bulut gürültülü kentlerin, yüksek dağların tepelerinde yağmur oldu, kar oldu, fırtına estirdi. Şimdi gökkuşağı belirdiğine göre, biraz dinlenme vakti...

    0
    0
    227
  • 25-11-2025

    Fazıl Say, 27 Aralık’ta Volkswagen Arena’da iki büyük eseri “Mother Earth” ve “Mozart ve Mevlana”yı ilk kez Türkiye’de sanatseverlerle buluşturacak.

    Fazıl Say, gelenekselleşen yıl sonu buluşmasını bu yıl 27 Aralık Cumartesi günü Volkswagen Arena’da gerçekleştirecek. Konserin ilk bölümünde, Fazıl Say’ın gezegenimizin geleceğine dair güçlü bir çağrı niteliğinde kaleme aldığı ve Japonya’da ilk seslendirilişi gerçekleşen “Mother Earth” başlıklı piyano konçertosu, Türkiye prömiyerini yapacak. İklim krizine dair dramatik ve duygu yoğunluğu yüksek bir anlatım taşıyan eser, piyanoda Fazıl Say ve Şef Nil Venditti yönetimindeki Fazıl Say Festival Orkestrası eşliğinde yorumlanacak. Programın ikinci yarısında, Say’ın uzun yıllara yayılan düşünsel ve müzikal katmanlar içeren büyük yapıtı “Mozart ve Mevlana” Türkiye’de ilk kez; Şef Nil Venditti ve Koro Şefi Volkan Akkoç yönetiminde, soprano Görkem Ezgi Yıldırım, mezzosoprano Ezgi Karakaya, tenor Mert Süngü, bas Burak Bilgili, ney sanatçısı Burcu Karadağ, kudüm sanatçısı Aykut Köselerli ve Fazıl Say Festival Orkestrası & Korosu eşliğinde sahnelenecek.

    ​ACM Prodüksiyon organizasyonuyla gerçekleşen ve gelenekselleşen Fazıl Say’ın yıl sonu konserleri, sanatseverleri hem müzikal açıdan yenilikçi hem de düşünsel olarak derinlikli bir deneyime davet ediyor.

    0
    0
    272
  • 25-11-2025

    Arter, Hera Büyüktaşcıyan’ın “Hayalet Kuartet” başlıklı kişisel sergisi ile Arter Koleksiyonu’ndan ve koleksiyon dışından güncel video yapıtlarını bir araya getiren “Hah!” sergisini 27 Kasım’dan itibaren sanatseverlerle buluşturuyor.

    Hera Büyüktaşcıyan’ın Nilüfer Şaşmazer küratörlüğünde düzenlenen “Hayalet Kuartet” başlıklı kişisel sergisi, sanatçının kimlik, bellek ve doğa kavramlarını merkezine alan sanatsal pratiğine kapsamlı bir bakış sunuyor. Arter Koleksiyonu’ndan ve koleksiyon dışından güncel video yapıtlarını Delfin Öğütoğulları’nın küratörlüğünde bir araya getiren grup sergisi “Hah!” ise, hicvin iktidar mekanizmalarını eleştirme ve çağdaş koşulları sorgulamadaki rolünü ele alıyor.

    “Hayalet Kuartet”, Hera Büyüktaşcıyan’ın bu sergi bağlamında ürettiği yeni yapıtlar ile bir bölümü Arter Koleksiyonu’nda yer alan yakın tarihli eserlerini bir araya getiriyor. Arter’in 3. kat galerisinde düzenlenen sergi, Büyüktaşcıyan’ın kimlik, bellek ve doğa gibi kavramların mekân ve zamanla ilişkilerini “yüzey gerilimi” düşüncesi bağlamında irdeleyen sanatsal pratiğine kapsamlı bir bakış sunuyor. Sergideki eserler, sanatçının Arter’in aralarında konumlandığı iki semtte, Kurtuluş ve Tarlabaşı’nda köklenen kişisel tarihi üzerinden kent tarihindeki kırılmalara işaret ediyor. Ateş, su, hava ve toprak elementleri yapıtlara farklı şekillerde sızarken, yaşam ve ölüm, beden ve ruh, görünürlük ve görünmezlik, silinme ve yeniden inşa gibi ikilikler serginin dört ayrı bölümünde ele alınıyor. 

    Arter Koleksiyonu’ndan ve koleksiyon dışından güncel video yapıtlarını bir araya getiren bu grup sergisinde; Özgür Atlagan, Pauline Boudry ve Renate Lorenz, Anetta Mona Chişa ve Lucia Tkáčová, Selin Davasse, Burak Delier, Braco Dimitrijevic, Cem Örgen, Serra Tansel, Berkay Tuncay, Sinan Tuncay, Kubilay Mert Ural’ın eserleri yer alıyor. Sergi, hicvin iktidar mekanizmalarını eleştirme ve çağdaş koşulları sorgulamadaki rolünü ele alıyor. Sanatçıların ekonomik ve kurumsal iktidar yapıları içinde verdikleri maddi ve içsel mücadelelere ışık tutan sergi, aynı zamanda güç eşitsizliklerine, otoriter yönetim biçimlerine ve cinsiyet normlarına odaklanıyor. Sergideki eserler, izleyiciyi ele alınan meselelerin absürtlüklerine ve çelişkilerine dair düşünsel –bazen de sessiz– bir farkındalığa davet ediyor. Kimi zaman hicvin imkân tanıdığı beklenmedik empati yoluyla güçlü bir duyarlılık uyandıran bu yapıtlar, kimi zaman da nüktenin yapıbozumcu potansiyelini vurgulayan, katmanlı ve oyuncul bir yaklaşım benimsiyor. Türkiye’den ve farklı coğrafyalardan sanatçıların eserlerinden oluşan sergi, içinde yaşadığımız sistemlerin aksaklıklarını ve başarısızlıklarını hicvin biçimsel öğeleriyle ifşa eden çok yönlü bir bakış sunmayı amaçlıyor.

    Künye:
    1. Hera Büyüktaşcıyan Dendrologia (detay) 2023 Ağaç kabukları, stereo ses Değişken boyutlar Centre International d'Art et du Paysage, Vassivière desteğiyle üretilmiştir Green Art Gallery Dubai ve sanatçının izniyle
    2. Hera Büyüktaşcıyan Takımada Fügü (detay) 2019–devam ediyor Porselen, tuğla, beton, seramik, bronz Değişken boyutlar Green Art Gallery Dubai, GALERIST İstanbul ve sanatçının izniyle
    3. Braco Dimitrijevic Simyacıların Dirilişi, 2006 Video karesi 2′18′′ Arter Koleksiyonu

    0
    0
    388
  • 25-11-2025

    Peter Wohlleben’in doğayı sadece korumamız gereken bir kaynak olarak değil, birlikte yaşadığımız bir dost olarak görmemizi sağladığı kitabı Ormanın Kalbi – İnsan ile Doğa Arasındaki Görünmez Bağ, Aslı Candaş Shaeferdiek’in Almanca aslından çevirisiyle Doğan Kitap’tan çıktı.

    Ormanın Kalbi, Ağaçların kalp atışları, köklerinin zekâsı ve bitkilerin bilinç düzeyleri üzerine yapılan araştırmalarla, doğayla olan ilişkimize yeni bir boyut kazandırıyor. İnsan ve doğa arasındaki ilişki, düşündüğümüzden çok daha derin. Orman, sadece bir ekosistem değil, aynı zamanda bir öğretmen; bize nasıl dinleyeceğimizi, hissedeceğimizi ve var olacağımızı gösterir…

    ​“Ormanda yürümek, sadece bir doğa gezisi değil; duyularımızı yeniden keşfetme ve içsel dengemizi bulma yolculuğudur. Yeşilin huzuru, kuş seslerinin ritmi, toprağın kokusu… Tüm bunlar bedenimizi ve ruhumuzu iyileştirir. Doğa bizi daha dikkatli, daha duyarlı bir hâle getirir.”

    0
    0
    234
  • 25-11-2025

    Sinematek/Sinema Evi, Kurukahveci Mehmet Efendi desteği ile gerçekleştirdiği film restorasyon projesi kapsamında Mehmet Muhtar’ın 1953 yapımı Drakula İstanbul’da filmini restore ettirerek yeniden sinemaseverlerle buluşturacak.

    Sinematek/Sinema Evi, 35mm kopyaları oldukça hasar almış 72 yıllık Drakula İstanbul’da filmini restore ettirerek yeniden izleyicilere sunuyor. Drakula İstanbul’da restore kopyasıyla, 12 Aralık (Gala), 25 Aralık ve 14 Ocak tarihlerinde Sinematek/Sinema Evi’nin güncel programı kapsamında gösterilecek. Kurukahveci Mehmet Efendi tarafından hazırlanan, küratörlüğünü Suna Altan’ın, tasarımını ise Kerem Yaman’ın üstlendiği filme ve restorasyona dair sergi 12 Aralık’ta açılacak.

    Bugüne ulaşmış en eski korku filmimiz olan Drakula İstanbul’da filmi, Nosferatu (1922, F.W. Murnau)’nun da uyarlandığı Bram Stoker’ın Dracula isimli romanının 1928 senesinde Ali Rıza Seyfi tarafından Türkçe’ye özgün çevrilmiş Kazıklı Voyvoda (1997 basımındaki ismiyle Drakula İstanbul’da) adlı romandan uyarlandı. Romanı, 1950’ler Türkiye’sinin sosyo-kültürel kodlarına uygun bir şekilde ve kendine özgü mizahıyla filme adapte eden senarist Ümit Deniz, Film Dostları Derneği’nin “En Başarılı Senaryo” ödülünü kazandı. Gösterime girdiği sene büyük bir ilgi ile karşılanan film; sahne tasarımı, görüntü yönetmenliği, gerilimi sürekli canlı tutan kurgusu ve ses tasarımı ile kültleşti.

    Filmin yönetmeni Mehmet Muhtar ve görüntü yönetmeni Özen Sermet, sonraki yıllarda çalışmalarını ABD’de sürdürdü. Başarılı dans koreografilerinin yanında titiz bir dekor ve kostüm çalışması sergilenen filmde; dönemin teknik imkanlarıyla gerçekleştirilmesi oldukça zor görsel efektler, sanat yönetmeni Sohban Koloğlu sayesinde başarılı bir şekilde uygulanabildi. Filmin başrollerinde ise aynı zamanda bir senarist olan Bülent Oran, Drakula’ya hayat veren Atıf Kaptan ve Güzin rolü ile gazinodaki akılda kalıcı dans sahnelerine imza atan ve gerçekten de İstanbul’da bir dansçı olan Annie Ball yer alıyor.

    ​Filmin nitrat tabanlı orijinal negatifi hâlen Mimar Sinan Üniversitesi Prof. Dr. Sami Şekeroğlu Araştırma ve Uygulama Merkezi arşivinde bulunan filmin yüksek çözünürlükte (4K) tarama işlemi de burada gerçekleştirildi. Atlas Post Production’da Dr. Şenol Er tarafından yapılan fiziksel restorasyon sonrasında, filmin dijital restorasyonu ve tüm post prodüksiyon işleri Caner Çevikkaya tarafından gerçekleştirildi. Restorasyon süreci Ahmet Hızarcı süpervizörlüğünde, uzun ve titiz bir çalışma sonucu tamamlandı. Fiziksel restorasyon; film üzerindeki eğilme, büzülme, kırılma ve perforasyon hasarı gibi deformasyonların düzeltilmesi; küf lekelerinin, toz, kir ve emülsiyon yüzeyindeki pudralanmanın temizlenmesi ve gerektiğinde geçici yumuşatma uygulanmasını içeriyor. Dijital restorasyon süreci ise görüntü sabitleme; toz, kir, çizik ve lekelerin kare kare temizlenmesi; sirkelenme sendromu sonucu oluşan hasarın mümkün olduğunca onarılması ve ses haritalaması, sinyal düzeltme, filtreleme işlemleri sonrası filmin orijinal ışık dengesi ve kontrastının geri kazanılmasını içeriyor.

    0
    0
    311
  • 25-11-2025

    Alfred Hitchcock’un yıllar içinde derlediği, sunduğu, kimini filmlere ve dizilere dönüştürdüğü, kimini de yalnızca kitaplığında sakladığı korku dolu öykülerden oluşan Annemin Bana Asla Anlatmadığı Hikâyeler, Algan Sezgintüredi’nin çevirisiyle Domingo Yayınevi’nden çıktı.

    Alfred Hitchcock Sunar: Annemin Bana Asla Anlatmadığı Hikâyeler - Gerilim Ustasının En Sevdiği Öyküler adlı kitapta Daphne du Maurier, Ray Bradbury, Robert Bloch, Patricia Highsmith William Hope Hodgson, Richard Matheson, D. H. Lawrence, Saki, Ambrose Bierce, Irvin S. Cobb, Leonid Andreyev, M. R. James ve Davis Grubb’ın öykülerinden bir derleme okurları bekliyor.

    ​Alfred Hitchcock: “Sizi temin ederim ki bu kitabın adı, içeriğini eksiksiz tarif ediyor. Annem bu hikâyelerden herhangi birini bilse bile bana anlatmazdı. Bunlar, ince zevklere hitap eden, kafaya indirilen sert cisimlerin, gece yarısı çığlıklarının, şarap sürahisine atılmış zehirlerin ötesine uzanan hikâyeler. Ancak bu hikâyelerin sizde hangi duyguları tetikleyeceğini bildiğime dair varsayımlarda bulunmayacağım. Ne de içimden çok gelmesine rağmen herhangi birine dikkatinizi çekeceğim. Bu hikâyeler uyarısız ve önyargısız okunmalı. Hassas sinir sistemlerinizde tam etkileri ancak bu şekilde ortaya çıkabilir. Size geniş bir duygu yelpazesi vadedebilirim; hiç ilgilenmediğim şu narin duygular hariç elbette...”

    0
    0
    286
  • 24-11-2025

    Goethe-Institut'un German Films iş birliğiyle düzenlendiği, Alman sinemasının en güncel örneklerini Türkiye’nin farklı şehirlerinde izleyiciye sunan Kino 2025’in İzmir gösterimleri 25-29 Kasım tarihleri arasında İstinyePark Teras Renk Sineması Salon 6’da gerçekleşecek.

    Kino 2025’in İzmir programı Christian Petzold’ün yönettiği Aynalar No:3 Okyanusta Bir Tekne’nin (Miroirs No.3) gösterimiyle başlayacak. Geçirdiği trafik kazası sonucunda erkek arkadaşını kaybeden genç müzik öğrencisi Laura, kazaya tanık olan Betty’nin evinde bir süre dinlenmeye karar verir. Taşrada, şehrin karmaşasından uzaktaki bu hayat önceleri huzurlu gözükse de zamanla Betty ve ailesinin misafirperverliği yerini garip bir tekinsizliğe bırakır. Christian Petzold’ün favori oyuncularından Paula Beer’i başrolde izlediğimiz Aynalar No:3, bu ay Lisbon Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü.

    İzmir’de Kino 2025 programıyla izleyiciyle buluşacak bir diğer filmler ise şöyle; bu yıl Cannes Film Festivali’nin ana yarışmasından Jüri Ödülü ile dönen Mascha Schilinski’nin yönettiği Düşüşün Tınısı (In die Sonne schauen), usta yönetmen Ulrich Köhler’in imzasını taşıyan Gavagai, Sarah Miro Fischer’in ilk uzun metrajlı filmi Kardeş Yüreği (Schwesterherz), Chiara Fleischhacker’in yönettiği Vena, usta belgeselci Andres Veiel, ilk gösterimi geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali’nde gerçekleşen yeni filmi Riefenstahl ve bu yıl Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan ve Sanat Sinemaları Birliği’nden mansiyon kazanan Ne Halt Ettiğinizi Biliyorum (Was Marielle weiß).

    Kino 2025’in yolculuğu İzmir’den sonra Diyarbakır’da devam edecek. Kino 2025 filmlerinden bir seçki, 7-14 Aralık tarihleri arasında 3. Amed Film Festivali iş birliğiyle Diyarbakır’da sinemaseverlerle buluşacak.

    ​Kino 2025 hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    369
DAHA FAZLA
Geldanlage