Cary Fagan’ın gezegenimizin geleceğini tehdit eden en önemli sorunlardan olan iklim krizine dikkat çeken kitabı Dünya Sular Altında, İpek Güneş Çıgay çevirisiyle Tudem Yayınları’ndan çıktı.
Bildiği dünyadan ansızın koparak hiçliğin ortasına düşen bir çocuk ile köpeğinin hayatta kalma mücadelesini anlatan Dünya Sular Altında, sade ve sürdürülebilir bir yaşamın mümkün olup olmadığı hakkında düşündürüyor. Özgün hikâyesi ve sinematografik kurgusuyla öne çıkan roman, kaderimizi tekrar elimize almamız için hiçbir zaman geç olmadığını hatırlatıyor.
“Sıradan bir güne uyandığını düşünen Rafe, çok geçmeden içinde bulunduğu tuhaf durumun ayırdına varır. Penceresinden tek görebildiği maviliktir. Odası sanki evlerinden kopmuş ufak bir kulübe misali ucu bucağı olmayan sularda sürükleniyordur. Tanıdığı, gördüğü, sevdiği her şey nereye kaybolmuştur? Günler geceler boyunca odasıyla birlikte suyun üzerinde yüzerken kendisiyle benzer kaderi paylaşanlarla yolları kesişir. Yoksa ufukta bir kara parçası görmeyi umarlarken dünya çoktan yitip gitmiş midir?”
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Film Festivali ve Kariyo Ababay Vakfı (KAV) tarafından desteklenen Başka Sinema tarafından başlatılan “İstanbul Film Festival x Başka Sinema Goes to Cannes” sinemamızın uluslararası alandaki görünürlüğünü artırmayı amaçlıyor.
“İstanbul Film Festival x Başka Sinema Goes to Cannes” başlıklı bu yeni girişim Cannes Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen Marché du Film’de, Türkiye’den post-prodüksiyon aşamasındaki yılın en dikkat çeken projelerine uluslararası tanıtım ve iş birliği fırsatları sunacak. Cannes Film Festivali, Marché du Film tarafından, dünyada bölgesel temsiliyeti olan beş film festivalinin davet edildiği “Goes to Cannes” bölümünde, Türkiye’nin ana veya ortak yapımcı olduğu filmler, İstanbul Film Festivali ve Başka Sinema programıyla bu yıl ilk kez yer alacak. Programda, İstanbul Film Festivali’nin 20. yılını kutlayan endüstri platformu Köprüde Buluşmalar ile bağımsız filmleri seyirciyle buluşturan Başka Sinema’nın seçtiği beş proje yer alıyor. Bu iş birliği kapsamındaki projeler, filmlerinden seçilmiş kesitleri uluslararası sektör profesyonellerine sunma fırsatını yakalayacak; satış şirketleri, festival programcıları ve dağıtımcılarla birebir görüşmeler gerçekleştirecek ve uluslararası iş birlikleri geliştirme imkânı bulacak.
Daha önce hiçbir uluslararası platformda endüstri profesyonelleriyle buluşmamış, “İstanbul Film Festival x Başka Sinema Goes to Cannes” programında yer alan filmler:
- Beklenti (Yönetmen: Ali Özel, Yapımcı: Ali Özel, Ortak Yapımcılar: Osman Enes Yakut, Ahmet Necati Erdem)
- En Güzel Cenaze Şarkıları (Yönetmen: Ziya Demirel, Yapımcı: Anna Maria Aslanoğlu)
- Lo-Fi (Yönetmen: Alican Durbaş, Yapımcı: İpek Erden)
- Ölü Köpekler Isırmaz (Yönetmen: Nuri Cihan Özdoğan, Yapımcılar: Nuri Cihan Özdoğan, Kaan Özdoğan, Hasan Doğanay, Oben Yılmaz)
- Sevda (Yönetmen: Ufuk Emiroğlu, Yapımcılar: Nicolas Wadimoff, Nadia Turincev, Omar El Kadi, Eva Kuperman, Ersan Çongar, Aslı Filiz)
İllüstratör Hakan Çapkan’ın “Doğanın Gölgesinde” başlıklı kişisel sergisi 24 Mayıs’a kadar Kun Art Space’te sanatseverlerle buluşuyor.
Çalışmalarında insan, doğa, kent ilişkisine odaklanan Hakan Çapkan, “Doğanın Gölgesinde” başlıklı sergisini, insanın yalnızca çevresiyle değil, kendisiyle de kurduğu ekolojik ilişkiyi sorgulayan, kentte var olmanın doğayla temas edebileceği yeni yollarını arayan bir düşünsel alan olarak tanımlıyor.
“Modern kent, doğadan uzaklaşmanın hem sahnesi hem de nedenidir. Bu uzaklık yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel bir kopuşu da beraberinde getirir. Kentin içindeki birey, doğayla arasındaki bağı yeniden kurma çabasında; kimi zaman zihninde bir orman yaratır, kimi zaman bir pencerenin önünde filizlenen bir yeşilde soluklanır, kimi zaman ise kayıp bir hafızayı düşlerinde arar.
Bu anlatı, doğayla olan ilişkinin içselleştiği, kayıplarla ve yok oluşlarla yoğrulmuş bir tahayyülün izini sürer. Doğaya dair hafızasını unutmamakta direnen bireyin, yalnızca nostaljik bir arayışı değil, aynı zamanda yeni bir varoluş biçiminin inşasıdır. Her görsel, bir yandan sığınma ihtiyacını ifade ederken, öte yandan sistemin dayattığı yaşam biçimlerine karşı sessiz bir başkaldırı taşır.
Burada şehir, yalnızca bir yaşam alanı değil; aynı zamanda bir mücadele ve yeniden tanımlama sahnesidir. Doğa artık yalnızca ağaçlardan, gökyüzünden, kuş seslerinden ibaret değildir. Doğa, insanın kendi doğasını da içine alarak genişler; kentte, bedende, hafızada ve hayalde şekillenir. Bu bağlamda sergi, doğanın izlerini sürmekten ziyade, doğanın kentsel ve bireysel katmanlarda yeniden üretildiği anlara tanıklık sunar.”
Künye:
1. Ağaç Portre, Kâğıt üzerine mürekkepli kalem, 29.5x21 cm, 2025
2. Pencerem Serisi, Kâğıt üzerine suluboya ve mürekkepli kalem, 31x23 cm, 2024
3. Ağaca Sarılmak, Kâğıt üzerine mürekkepli kalem ve marker, 29x29 cm, 2025
Ödüllü çizer Marianne Dubuc’ten okuma serüvenine yeni başlayan çocuklar için hazırladığı kitabı Hepimiz Sırayla, Ece Nahum çevirisiyle Redhouse Kidz (SEV Yayıncılık) tarafından yayımlandı.
Marianne Dubuc, ilk çizgi romanı Hepimiz Sırayla ile paylaşmayı, dayanışmayı bilen yakın arkadaşların ve zamanı gelince kendi kanatlarıyla uçan minik kuşların öyküsünü anlatıyor. Arkadaşlık, nezaket, dayanışma, karşılıklı yardımlaşma ve iyilikseverlik gibi temaları ele alan Dubuc, birbirimizden öğrenmenin ve bilgiyi paylaşmanın değerini hatırlatıyor; öğrendikçe büyüdüğümüzün, kendimizi keşfettiğimizin ve bağımsızlaştığımızın da altını çiziyor.
Güneşli bir öğleden sonra dört arkadaş Fare, Ayı, Kaplumbağa ve Tavşan, çalıların arasında saklı bir yumurta bulurlar. Sırayla evlerine götürüp ona bakarlar. Hayat hakkında önemli şeyler öğrenen yumurta, bir kuşa dönüşüp kendi yuvasını kurarken hiç bitmeyecek bir dostluğun da temelleri atılır.
Sinematek/Sinema Evi, usta yönetmen Andrey Tarkovski’ye odaklanan ana programının yanı sıra İtalyan sinemasının güçlü yönetmenlerinden Liliana Cavani’ye odaklanan bir seçkiyi 29 Nisan-27 Haziran tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşturacak.
Andrey Tarkovski’ye odaklanan ana program ve İtalyan sinemasının önemli isimlerinden Liliana Cavani seçkisi yanı sıra “Kino:2025: Alman Sineması Türkiye’de” etkinliğine de ev sahipliği yapacak olan Sinematek/Sinema Evi, her programda olduğu gibi “Sessiz Perşembe” adı altında sessiz film gösterimlerini de izleyicilerle bir araya getirecek. Sinematek/Sinema Evi’nin ikinci restorasyon projesi olan Aysel, Bataklı Damın Kızı filmi gösterimleri ise, filme adanmış ücretsiz sergisi ile beraber devam ediyor.
Ana program, filmleri dünya sinemasının başyapıtları arasında kabul edilen Andrey Tarkovski’ye odaklanıyor. Görsel dilin zirve yaptığı bir sinematografi ile seyirciyi zamanda savrulan sezgisel bir akışta, aşkın bir deneyime davet eden yönetmenin ilk uzun metraj filminden sonuncusuna, yedi filmini içeren bu kapsamlı retrospektifte ayrıca bizzat oğlu tarafından yapılan Andrey Tarkovski: Bir İbadet Olarak Sinema filmi de yer alıyor. Tarkovski sinemasının özüne ve diline oldukça yaklaşan belgesel, oğuldan babaya incelikli bir saygı duruşu olma özelliği gösteriyor.
Birbirinden zor konuları güçlü koreografiler ile neredeyse bir orkestra şefi gibi sahneye koyan İtalyan yönetmen Liliana Cavani’ye odaklanan seçki, yönetmenin dört filminden oluşuyor. Her bir karakterin dikkat çekici ve biricik olduğu, insanın karanlığını ikililikler ötesinde sorgulatan ve başta savaş olmak üzere her türlü şiddetin dehşetini bütün açıklığı ile ortaya koymaktan çekinmeyen bir sinema sunan, “tartışmalı” ve “sarsıcı” Cavani filmlerine odaklanan bu seçkide yönetmenin çokça konuşulan filmi Gece Bekçisi’nin yanında, Deri, Yamyamlar Yılı ve İyinin ve Kötünün Ötesinde filmleri de bulunuyor.
Sinemanın erken dönemine ait eserlerin seyirciyle buluştuğu “Sessiz Perşembe”nin bu programı, Hollywood’un üretken kadın yaratıcılarından biri olan Frances Marion’a odaklanıyor. Goethe-Institut’un German Films iş birliği ve Ernst Reuter İnisiyatifi (ERI) katkılarıyla düzenlediği “Kino 2025: Alman Filmleri Türkiye’de” programı ise bu yıl 13-18 Mayıs tarihlerinde Sinematek/Sinema Evi ev sahipliğinde gerçekleşecek.
Sinematek/Sinema Evi’nin yeni programıyla ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Eda Soylu ve Hatice Utkan’ın şiir ve sanatı buluşturan “Balığın Karnında” başlıklı sergisi 8 Mayıs-14 Haziran tarihleri arasında Barın Han’da sanatseverlerle buluşacak.
Eda Soylu ve Hatice Utkan “Balığın Karnında” sergisinde; resim, heykel, şiir gibi alanların bilgilerini birleştirirken, bu alanları birbirine örerek sanata dair yeni bir yaklaşım keşfetmeyi amaçlıyor. İkili, düşünce ve felsefe tarihinden hareketle zihin, beden, ruh, varlık ve birlik kavramları üzerinden izleyiciyi bir yolculuğa çıkartıyor.
Sergide, izleyici farklı zanaatlar ve disiplinler arası üretimlerin bir araya gelişine tanıklık ediyor. Bu bağlamda, Emin Barın’ın temellerini attığı yazı ve görsellik geleneğine göndermeler yapan Soylu ve Utkan, kadim olanla çağdaş olanın birleştiği bir noktada duruyor.
Resim, heykel, şiir ve yerleştirmeler Barın Han’ın üç katına yayılırken, ikili günümüzde sanat eseri ve yazının bir araya gelişi ve şiirin bu bağlamdaki yerini sorguluyor. Bu sorgulama, görülenin ötesine geçebilen yazı geleneği, yazma eylemi ve şiirsel akış içinde yeni ifadelere varabilme potansiyeli olarak izleyici karşısına çıkıyor.
Sergide görsellik şiire, şiir de görselliğe yansıyor. Her iki alan da yeni boyutta kendini genişletiyor ve yeniden var ediyor. Soylu ve Utkan, düşünce ve felsefe tarihinden hareketle zihin, beden, ruh, varlık ve birlik kavramları üzerinden izleyiciyi bir yolculuğa çıkartıyor.
Künye:
1. Hatice Utkan, Kâinat, 2023
2. Eda Soylu, “Sessizliğe Katılmak” serisinden, #3, 2023, Kâğıt üstüne guaj boya
%100 Müzik katkılarıyla 9-10 Mayıs tarihlerinde Zorlu PSM’de gerçekleştirilecek Sónar Istanbul 2025’in line-up’ı Mercury Ödüllü The xx grubunun üyesi, 2 Grammy adaylığı bulunan müzisyen Jamie xx ile tamamlandı.
Elektronik müziğe getirdiği yenilikçi dokunuşlarla uluslararası sahnede öne çıkan, solo işleri ve prodüksiyonlarıyla sınırları zorlayan dünyaca ünlü müzisyen Jamie xx, Sónar İstanbul 2025’in 9. edisyonunda sahne alacağı duyurulan son isim oldu. Müzik, yenilik ve yaratıcılığı birleştiren bir programla müzikseverleri bir araya getirmeye hazırlanan festivalin tamamlanmış line-up’ında; The Chemical Brothers Dj set, Richie Hawtin DEX EFX X0X, Jamie xx, Modeselektor DK set, Kettama b2b Special Request, Marie Davidson live, Dj Gigola, Emerald, ¥ØU$UK€ ¥UK1MAT$U, KILIMANJARO, Jersey live, BASHKKA, Serenay Alkan, Venus Exotica, Manthem, Abanoz, Timucin Coskun, Marc Gonen, Gaia Ekho hybrit set, Evrim de Evrim B2b Ece Özel ve Just D yer alıyor.
Sónar Istanbul 2025’in line-up’ında elektronik müziğin dünyaca ünlü isimleri ile yerli sahnemizin başarılı isimlerini bir araya getirmenin yanı sıra görkemli görsel ve işitsel performansların sergileneceği festivalde her sene olduğu gibi Sónar+D programı da bu yıl yer alacak.
%100 Müzik’in katkılarıyla BtcTurk, Kia ve Pegasus’un alt sponsorluğunda 9-10 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilecek Sónar Istanbul 2025’in biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Nihal Saruhanlı’nın Boyutların Müziği başlıklı ilk solo albümü müzikseverlerle buluştu.
Boyutların Müziği, Ursula K. Le Guin’in Metis Yayınları’ndan çıkan Uçuştan Uçuşa adlı öykü kitabından esinlenerek ortaya çıktı. Kitabın seçili metinlerinin müziğin bir parçası olduğu çalışmada seslendirme Yusuf Bahar’a ait.
Kitapta farklı boyutlara seyahat edilirken tasvir edilen farklı mekânların, canlıların, kültür ve alışkanlıkların verdiği ilham ile metinlerin müziği de ortaya çıkmış oldu. Her bir boyutun kendi ses dünyası tasarlandı. Her bölüm için seçilen farklı vurmalı enstrümanlar boyut anlatılarına eşlik etti.
Toplam 8 bölümden oluşan albüm, “Havaalanları” ile açılıyor. Albüm sırasıyla “Asonu Sessizliği”, “Hennebetlerin Yanında İnsanın Yabancılık Çekmemesi”, “Veksilerin Öfkesi”, “Ansarların Mevsimleri”, “Frin’in Toplu Rüyaları”, “Hegn Soyluları” ve son olarak “Uykusuzluk Adası” bölümlerinden oluşuyor.
Albümde akustik davul haricinde elektronik sesler, djembe, şaman davulu, flexitone, chimes, maracas, vb perküsyon aletleri kullanıldı. Bu tek kişilik solo performans, vurmalı çalgıların müzikte alışılagelmiş kullanımlarını genişletmeyi ve tekrar düşündürmeyi de amaçlıyor. Genelde bir eşlik enstrümanı olarak değerlendirilen vurmalı çalgılar bu çalışmada solo enstrümanlar olarak öne çıkıyor.
Boyutların Müziği, bugünün görsel anlatıma dayalı dünyasında, adeta geçmişten seslenen bir radyo tiyatrosu gibi sesi, anlatımın merkezine koyuyor. Dinleyiciyi seyirci pozisyonundan çıkartıp hayal gücünü, ses dünyaları kurgulayarak harekete geçirmeyi amaçlıyor. Albüm, Galata Bej Recording Studio’da Eray Polat tarafından kaydedildi. Albümün mix / mastering süreçlerini Suat Armağan Koçak üstlendi. Albüm kapağındaki fotoğraf Metin Saruhanlı’ya ait. Kapak tasarımını Mert Pekduraner imzası taşıyor. Fotoğraflar ise Dilan Bozyel tarafından çekildi.
Nihal Saruhanlı’nın Boyutların Müziği başlıklı albümünü buradan dinleyebilirsiniz.
Decollage Art Space, Mahmut Karatoprak’ın “Kır İğdesi” başlıklı kişisel sergisini 6 Mayıs-2 Temmuz tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak.
Serap Atala’nın küratörlüğünü üstlendiği “Kır İğdesi” sergisi, Mahmut Karatoprak’ın geçmiş ile gelecek arasında bir sentez ortaya koyan eserlerini izleyiciye sunuyor. Sanatseverleri zamanların kesiştiği düşsel bir yolculuğa davet eden “Kır İğdesi” sergisinde sanatçı, detaylarda saklı olanı görünür kılarken çağdaş ikona etkisi veren eserlerinde kullandığı sıradan nesneler ve imgeler somut biçimlere dönüşüyor.
Sergi, sanatçının lirik bir anlatımla yaşamın sembolleri hâline gelen eserlerinden oluşuyor. Mahmut Karatoprak’ın doğduğu, ilk gençlik yıllarına kadar yaşadığı Kayseri bağlarının görsel dili olan kır iğdeleri; sanatçının üretimlerinde kendine özgü bir alan açıyor. Görsel hafıza sonucu sanatçının bilinçaltına yerleşen bu şifalı bitki hem serginin öznesi hem de Karatoprak’ın sanatsal yaratımının önemli sembollerinden biri olarak izleyici karşısına çıkıyor.
Çağdaş Japon edebiyatının öne çıkan yazarlarından Hiromi Kawakami’nin yeni kitabı Mahallemdeki İnsanlar, Alican Saygı Ortanca’nın çevirisiyle, Domingo Yayınevi tarafından yayımlandı.
Nakano Eskici Dükkânı’yla ülkemizde geniş bir okur kitlesine ulaşan Hiromi Kawakami, Mahallemdeki İnsanlar kitabında okuyucuyu Japonya’nın en sıra dışı mahallelerinden birine davet ediyor. Bazen hınzır, bazen hüzünlü ama her daim büyülü bir dünyanın kapısını aralıyor.
“Bir hikâyeyi alın ve küçültün. O kadar küçültün ki avucunuza sığsın. Cebinizde taşıyın onu, sofranıza oturtun, uykunuzda bile yanınızda dursun. Kaybetmeyin sakın zira ne zaman ihtiyacınız olacağını bilemezsiniz.
Bu küçük öykülerle fazlasıyla tuhaf bir mahalle hayat buluyor. Kalabalık bir ailenin en küçük çocuğuna kim bakacak diye piyango çekiliyor, ihtiyar bir adamın iki gölgesi birbiriyle çekişiyor, bir apartman tüm sakinlerini küçük talihsizliklerle lanetliyor, küçük bir kız dikilecek heykelinin hayallerini kuruyor, amansız bir hastalığa yakalanan insanlar yavaş yavaş güvercine dönüşüyor, yerçekiminin kaybolmasıyla çocuklar havada süzülüyor.”