GÜNDEM
  • 21-11-2025

    Mine Soysal’ın 32 kısa öykü ile günümüz gençlerinin kitap okuma hâllerini etkileyen psikolojik ve toplumsal koşulları ayrıntılarla hikâyeleştirdiği Yaşasın Kitap!, Günışığı Kitaplığı’ndan çıktı.

    Yaşasın Kitap!, okuma kültürümüzde benzersiz bir iz bırakan ilk kitaptan yıllar sonra, herkesin “kitap” ve “okuma” kavramlarına bakış açılarını yenileyecek farklı bir yolculuk sunuyor.

    “Ekran bağımlısı diye suçlananlar, yapay zekâyla ödev hazırlayanlar, tek başına uzun yolculuklara çıkanlar, okuma kulübüne konuk olanlar, depremde kaybettiklerinin acısını dindirmeye çalışanlar, mahalle kitapçısını kaybedenler, öfke kontrolü için terapiye gidenler, kitap fuarının yolunu gözleyenler, yalnızlık çeken göçmen işçiler, zorbalığa uğrayan arkadaşlarını savunanlar, meslek seçiminde kitaplarla yolunu bulanlar ve satır aralarında beklenmedik öneriler…”

    0
    0
    115
  • 20-11-2025

    Mehmet Ali Nuroğlu’nun yönettiği ve rol aldığı Dünyada oyunu, 28 Kasım saat 20.30’da Kino Vertov’da tiyatroseverlerle buluşacak.

    Geçtiğimiz bahar ayında Kadıköy/Moda’da açılan Kadıköy Oda Tiyatrosu, sonbahar dönemi ile birlikte Kino Vertov adı altında izleyicilerle buluşmaya devam ediyor. Kino Vertov’un Dünyada oyununda Mehmet Ali Nuroğlu, metnin içsel monoloğuna, dışsal hareketin o anki gerçekliğini ekleyerek sahneyi izleyici için görünür kılıyor. Bu yönüyle sahne, sinema dilinde anlatılan bir monolog, bir tür iç-oyun etkisi yaratıyor. İzleyicide yankı bulan ortak gerçekliğe dokunarak, birlikte deneyimlenen anlar bütününün doğal bir parçası oluyor.

    “Dünyada çıplak, ulu orta, apaçık şekilde, sonsuz sayıda kelime ve anlamlar bütününün bir araya geldiği bir zihnin, alelade insani anlatımı… Her doğan ve her ölenin yaşam yolunda deneyimlediği kederi ve neşeyi, aitliği ve yabancılığı, bilmeyi ve bilmemeyi içeren varoluşsal anların bir tarifi. Kendince, kendi sesince! ‘Sesimin sesi böyle, napıyım’ diyor Adam. Mana’yı kendi gözünden sezerken elediği manasızlığa da sarılarak. Yaşamdaki ilerleyişin, burada, şimdi, tam şu an oluşuna selamla. Sahnede.”

    Dünyada oyununun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    Künye:
    Yönetmen/Oyuncu: Mehmet Ali Nuroğlu
    Yardımcı Yönetmen: Ayşegül Nuroğlu
    Dramaturg: İnönü Bayramoğlu
    Reji Asistanı: Batuhan Kurt, Hatice Şanlı, Emir Güzel
    Yapım Danışmanı: Büke Akşehirli
    Görüntü Yönetmeni: Ayşe Irmak Şen
    Işık Tasarımı: Ömer Rauf Aksoy
    Ses Tasarımı: Muaz Ceyhan
    Afiş Tasarımı: Sevil Alkan, İlknur Can
    Sosyal Medya: Ezgi Turan
    Müzik: Çağrı Sinci
    Yazar: Will Eno
    ​Çevirmen: Ayberk Erkay 

    0
    0
    259
  • 20-11-2025

    Dirimart, Sarkis’in “Bir Arada(dır)lar” başlıklı Londra’daki ilk kişisel sergisini 25 Kasım 2025-10 Ocak 2026 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak.

    “Bir Arada(dır)lar” sergisi, Sarkis’in farklı dönemlerde ürettiği ve çeşitli teknik ile jestini barındıran yirmi dört eserini bir araya getiriyor. Zengin bir görselliğe sahip bu yapıtlar, bizleri neyin bir arada tuttuğuna dair soruların ve yanıtların birbirine eklemlendiği bir döngü içinde mekânda izleyicileri karşılıyor.

    “Sarkis pratiğinde yapıtlarının her birine bir kişilik atfeder ve sergilerine dahil etmek için onların onayını alır. Paris’in Villejuif semtindeki stüdyosunda ürettiği her yapıt, kendi bağlamını taşırken çevresiyle diyalog kurar. Yapıtları arasındaki bu içsel ve sürekli diyalog, sessiz ama yoğun bir çokseslilik, adeta bir senfoni oluşturur.

    Serginin merkezinde yer alan Başlangıçta, Mum (Christian Bernard’a ithafla) (2023) başlıklı yerleştirme, Sarkis’in 1969 yılında meşhur Tutumlar Biçime Dönüşünce sergisinin Londra’daki Institute of Contemporary Arts (ICA) ayağı için ürettiği yapıt ile 2023 yılına uzanan üretimlerini tek bir kompozisyonda bir araya getiriyor. Bu yerleştirme, zaman içinde bir araya gelen yapıtların ilişkisini görsel bir anlatı olarak sunuyor.

    Suda bekleyen bir kurşun parçası, beyaz kaplarda çok ağırca buharlaşan yedi renk, Sarkis’in cam kozmonot büstü, vitraya dönüştürülmüş bir Curtis fotoğrafı ve gökkuşağı renkleriyle yıkanmış aynalar, bu anlatının unsurlarını oluşturuyor. Sanatçının farklı dönemlerine ait yapıtları arasında kurduğu bu ilişki, zaman, hafıza ve yeniden üretim kavramlarını odağa alarak izleyiciyi çok katmanlı bir okuma sürecine davet ediyor.

    Sarkis’in eserlerinin tarihi her zaman ‘bugün’dür. Neolitik çağdan kalma bir kadın figürü, 16. ya da 17. yüzyıla tarihlendiği tahmin edilen taşa oyulmuş bir yüz portresi ve 1941 model bir Leica kamera gibi farklı yüzyıllara ait insan yapımı tüm objeler, Sarkis’in yorumladığı veya icat ettiği tekniklerle yeniden ele alınarak gündelik sahnelerle yan yana getirilir. Böylelikle sanatçı, çağdaş yaşamın deneyimleriyle günümüz insanının iç dünyası arasında incelikli bir diyalog başlatır. Bu diyalog, gündelik hayatta çoğu zaman göz ardı edilen küçük mucizelerin kişisel hafızalardan gün yüzüne çıkarılmasına bir davettir. Sarkis, bu sayede insanlığın karşı karşıya olduğu çetin zorlukları zamanın geniş boşluğuna yayıp yeniden düşünmeye çağırır.

    Sarkis’in pratiğinde zaman ve mekân çizgisel bir ilerleme izlemez; sanatçı için ‘terk etmek’ ya da ‘geri dönmek’ yoktur. Onun yurdu belleğidir ve belleğinde, tutmak istedikleri, imgeler, sesler ve hatıralar daima bir aradadır.”


    Künye: Arc-en-ciel comme mesure n°5, 2022 Alüminyum üzerine sıvanmış Fineart baskı, neon 120 x 159 cm

    0
    0
    245
  • 20-11-2025

    Yukio Mişima’nın Japonca dışında başka bir dilde ilk kez yayımlanan kısa ve yoğun otobiyografik metni Ergenlik Dönemim, Ali Volkan Erdemir’in çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıktı.

    Mişima’nın 1957 yılında Myojo dergisine dikte ettirdiği anılarından oluşan Ergenlik Dönemim, yüzüncü doğum yılında onun edebiyatına ve dünyasına selam veren eşsiz bir belge niteliğinde. Ergenlik Dönemim, yazarın çocukluk yıllarından itibaren Japon eğitim sistemine, savaş yıllarının toplum ve birey üzerindeki yıkıcı etkilerine, edebiyatla ve sinemayla kurduğu kişisel bağlara ışık tutuyor. Mişima, geçmişini anlatmakla kalmıyor; düşünsel dünyasını şekillendiren kırılma anlarını, eserlerine yön veren kaynakları ve ölümle yaşam arasındaki gerilimi son derece içten bir dille aktarıyor.

    “Elbette ben de bazılarına karşı duygu kırıntıları hissettim, baştan sona aşk acısı çektiğim oldu ama tüm hayatımı ele geçirecek türde bir aşk yaşamadım. Adeta büyümüş de küçülmüş bir çocuktum, yetişkinlerin gülünç hallerinden mümkün olduğunca uzak durmak istedim hep.”

    0
    0
    221
  • 20-11-2025

    Türkiye’nin bebekler ve çocuklar için düzenlenen ilk ve tek uluslararası sanat festivali Atta Festival, bu yıl 20-30 Kasım tarihleri arasında gerçekleştiriliyor.

    0-2 yaş bebeklerden, 3-6 yaş ve 6-12 yaş aralığındaki farklı yaş gruplarına hitap eden Atta Festival, bu yıl da dünyanın dört bir yanından özenle seçilmiş nitelikli ve kaliteli performanslarla dolu bir program sunuyor. 9. edisyonunda Kuzey ve Baltık ülkelerini odağına alan festival, İstanbul’un her iki yakasında yer alan farklı mekânlarda katılımcılarla buluşacak. Bu yıl İsveç, Danimarka, Finlandiya, Norveç, Litvanya, Estonya, Letonya, Polonya, İzlanda, İrlanda, Fransa ve Türkiye’den sanatçı ve toplulukları ağırlamaya hazırlanan festival, ana mekânları Paribu Art, Arter ve Hisar Okulları Kültür Merkezi’nin yanı sıra Barış Manço Kültür Merkezi, Caddebostan Kültür Merkezi ve İkinciKat Kadıköy gibi farklı kültür mekânlarında düzenlenecek.

    9. edisyonunda; Paribu Art’ın iş birliği, Yapı Kredi Yarınlara Kartopu projesinin destekleri ile gerçekleştirilecek Atta Festival, bu yıl Kuzey ve Baltık ülkelerine odaklanıyor. Bu kapsamda çocuklara yönelik tiyatro, dans ve sirk performansları ile tanınan kuzey ülkeleri ile bu alanda öne çıkan Baltık Ülkelerinden nitelikli performanslar ve profesyonellere yönelik atölyeler ve paneller çocuklar ve yetişkinlerle buluşmaya hazırlanıyor. Akbank Sanat, Arter, Culture Ireland, Danimarka Krallığı Ankara Büyükelçiliği, Danimarka Kültür Enstitüsü, Hisar Okulları, Institut Français, İsveç İstanbul Başkonsolosluğu, Nordic Baltic Assitej Network, Nordic Council of Ministers ve Polonya Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği’nin katkılarıyla hayata geçirilen Atta Festival, dünyanın dört bir yanından özenle seçilmiş nitelikli ve kaliteli performanslarla dolu bir program sunuyor.

    ​Atta Festivalin programının detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    314
  • 20-11-2025

    Ezgi Yakın’ın “Değişken Aralık” başlıklı kişisel sergisi 27 Aralık’a kadar Simbart Projects’te sanatseverlerle buluşuyor.

    “Değişken Aralık” sergisi, inşa edilen çevreyle bedensel deneyim arasındaki geçici dengeleri, destek ilişkilerini ve kırılgan alanları araştırıyor. Kent inşasında kullanılan araçların bedeni, hareketi ve günlük durumları nasıl destekleyip sınırladığı sorusu, sanatçının son dönem çalışmalarının merkezinde yer alıyor. Yüksek, sağlam, dayanıklı olmayı hedefleyen biçimsel anlayış, genellikle rasyonel ve eril bir inşa geleneğini temsil ediyor. Ezgi Yakın’ın çalışmaları, bu geleneğin duyusal ve düşünsel çağrışımlarına alternatif olarak, daha akışkan ve sezgisel bir imgelem arayışına yöneliyor. Kent peyzajındaki planlı kurguların içinde, zamanla değişen ve dönüşen biçimler; insan ve doğanın ortak etkileriyle yeniden bedenleşiyor.

    ​Suluboyanın ana malzeme olarak kullanıldığı eserlerde, birbirine bağlı ve açık uçlu formlar ön plana çıkıyor. Kâğıt yüzeyinde suluboyanın yarattığı akışkanlık, mekânın ve bedenin biçimsel hafızasıyla buluşarak duyusal bir alan yaratıyor. Kırılganlık, denge ve destek ihtiyacı sadece nesnenin rolü ve işleviyle değil, onun varoluş biçimiyle ilişkili. Nesnenin/formun işlevi ve onun varoluşu-olma hâli arasındaki ikilik, sanatçının çalışmalarında şiirsel ve devinimsel bir yaklaşım oluşturuyor.

    0
    0
    290
  • 20-11-2025

    Laura Pérez ve Pablo Monforte’nin ortak çalışması olan, yalnızlık, kayboluş ve yeniden başlama üzerine bir hikâye anlatan Kazazedeler adlı grafik roman, Emre Yavuz’un çevirisiyle KaraKarga Yayınları’ndan çıktı.

    Kazazedeler; iki genç karakterin, Alejandra ve Julio’nun kesişen ama farklı yönlere savrulan hayatları üzerinden, modern dünyanın yalnızlığını ve içsel çatışmalarını anlatıyor. Görsel diliyle sinematik bir atmosfer kuran Kazazedeler, 1980’lerin Madrid’inden başlayarak 1990’ların Barselona’sına uzanan bir hikâyede, şehir yaşamının içinde kaybolmuş bireylerin sessiz çığlıklarını duyuruyor. Pérez’in zarif çizimleri ile Monforte’nin melankolik anlatısı birleşerek, büyüme sancılarını, aidiyet arayışını ve zamanı geriye döndürme isteğini aktarıyor.

    Kazazedeler, Alejandra ile Julio’nun kesişen yollarında, hayallerin, aşkın ve belirsizliğin iç içe geçtiği bir hikâyeyi anlatıyor. İki büyük şehrin canlı, nefes alan atmosferi bu karmaşık ilişkinin arka planını oluştururken, Alejandra ve Julio’nun birbirlerine duydukları çekim iş, aile ve hayatın yönlendirmeleriyle sürekli sınanıyor. Eser, yalnızca bir aşk hikâyesi değil; aynı zamanda unutma, hatırlama ve kendini bulma temalarını derinlemesine işleyen bir grafik roman.

    0
    0
    282
  • 19-11-2025

    Özcan Alper’in senaryosunu Uğur Aydedim ile birlikte kaleme aldığı, insanın yerinden edilme hâlini, kimlik ve aidiyet arayışını etkileyici bir yol hikâyesi üzerinden anlatan yeni filmi Erken Kış, 28 Kasım’da vizyona girecek.

    ​Timuçin Esen ve Leyla Tanlar’ın başrollerinde yer aldığı Erken Kış, bir yol hikâyesi olmasının yanı sıra, taşıyıcı annelik, göçmenlik, bedenin sömürülmesi ve sınırların ötesindeki kimlik arayışı gibi günümüz dünyasının tartışmalı meselelerine de cesurca dokunuyor. Özcan Alper’in beşinci uzun metrajı Erken Kış, göçmenlik, aile olmak, taşıyıcı annelik gibi meseleleri fonuna alan etkileyici bir yol hikâyesi sunuyor. Film, İstanbul’da yaşayan Ferhat’ın (Timuçin Esen), çocuklarına taşıyıcı annelik yapmış Gürcü kökenli genç kadın Lia (Leyla Tanlar) ile çıktığı uzun ve zorlu bir yolculuğu konu alıyor. Ferhat’ın Lia’yı Gürcistan sınırına geri götürürken, ikilinin hem geçmişleriyle hem de içsel hesaplaşmalarıyla yüzleşmeleri gözler önüne seriliyor. Leyla Tanlar, filmdeki performansıyla 62. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne layık görüldü.

    Künye:
    Yönetmen : Özcan Alper
    Senaryo : Özcan Alper & Uğur Aydedim
    Görüntü Yönetmeni : Yağız Yavru
    Yardımcı Yönetmen : Sabri Ocak
    Uygulayıcı Yapımcı : Erdal Özdemir
    Sanat Yönetmeni : Güler Başar
    Müzik : Erdem Helvacıoğlu
    Cast Direktörü : Songül Karaaslan
    Işık Şefi : Muhammet Erdoğan
    Set Amiri : Turgay Sarıkaya
    Saç ve Makyaj : Dilek Zeliha Özyazgan
    Kurgu : İsmet Araç & Özcan Alper
    Ses Tasarım Süpervizörü: Yalın Özgencil
    Final Mix: Utku Gürler
    Yapımcılar: Emre Oskay & Soner Alper
    ​Oyuncular: Timuçin Esen, Leyla Tanlar, Nastya Bogdanova, Murat Kılıç, Tea Dolidze, Umay Anadolu Kaboğlu

    0
    0
    419
  • 19-11-2025

    Buket Ada Kılıç ve Selma Koç’un “İzlekler Evreni” (Spatial Allegory) başlıklı sergisi, Deha Çun küratörlüğünde, 12 Aralık’a kadar Collect Gallery’nin Tomtom’daki mekânında sanatseverlerle buluşuyor.

    “Mekânlar, yalnızca fiziksel alanlar değil; aynı zamanda zihinsel, duygusal ve toplumsal yansımaları da barındırır. “İzlekler Evreni”, bu çok katmanlı kavramın sınırlarını bulanıklaştırarak, mekânın hem var olduğu hem de kaybolduğu; tanımlanabilirlik ile soyutluk arasındaki ince hatta gezinir. Buket Ada Kılıç ve Selma Koç’un üretimleri, bu belirsizlik içinde bireysel ve kolektif bilinç arasında salınan iki farklı izlek oluşturur ve bir araya geldiklerinde izleyiciye tekil bir deneyim sunan bütünsel bir evren yaratır.

    Buket Ada Kılıç, izleyiciyi hem tanıdık hem de şaşırtıcı bir dünyanın sınırlarında gezintiye davet eder ve içsel korkular, hayaller ve bilinçaltı imgeleri birbirleriyle temas ederek izleyici için keşfi önceleyen bir yolculuk oluşturur. Selma Koç ise bireysel iç dünyanın aksine, toplumsal bilinç ve güç-iktidar ilişkileri sorgulatır. Sanatçı, kutsal olanın da bir tür kurgu olduğunu hatırlatır.

    Buket Ada Kılıç ve Selma Koç’un üretimleri aynı mekânda bir araya geldiğinde, sergi alanı hem içsel hem de toplumsal bilinç katmanlarının kesiştiği, sınırları kaynaşmış geniş bir alan hâline gelir. “İzlekler Evreni”, bireyin iç dünyasındaki alegorik imgeler ile toplumun sembolik yapıları arasında köprü kurar; korkuların, inançların, iktidarın ve dönüşümün ortak dilini araştırır. Bu sergi, farklı üretim çizgilerinin bir araya geldiğinde ortaya çıkan sinerjiyi ve bütünselliği kutsar, sanatseverlere tekil bir evrende eş zamanlı dolaşma olanağı sunar.”

    0
    0
    266
  • 19-11-2025

    Jacques Rancière’in Freud’un estetikle bağlantısı sorusundan başlayarak psikanaliz ile sanat arasındaki karmaşık ilişkiye dair yeni bir bakış açısı sunduğu kitabı Estetik Bilinçdışı, Selim Karlıtekin’in çevirisiyle Telemak Kitap’tan çıktı.

    ​“Rancière’in 2001 tarihli bu metni, modernite tecrübesini kateden, klasik “temsil” düzenini alaşağı eden estetik devrimin psikanalizin edebiyatla karşılaşmasını ele alır. Bunu yaparken psikanalizin bilinçdışını “icadını” tartışmaya açar ve bizzatihi psikanalizi önceleyen, edebiyatta dile gelmiş estetik bilinçdışı fikrinin bir arkeolojisine girişir. Estetik sanat rejimi, temsilin hiyerarşileri ve olay örgüsünden bir kopuşu örgütler, kalbinde gündelik hayat vardır ve modern bilinçdışı düşüncesine yaslanır. Bu devrim Rancière’in “karşıtların özdeşliği” dediği şeyde temellenir: bilinen ve bilinmeyen, etken ve edilgen, logos ve pathos denkleşir. Yaşama yaşamın anlamsızlığının eşlik eder olması, bunun farkındalığı moderni açan jesttir.”

    0
    0
    297
DAHA FAZLA
Geldanlage