
Damızlık Kızın Öyküsü gibi romanlarıyla tanınan Margaret Atwood’un dokunaklı, oyunbaz, bilge şiirlerinden oluşan Kalpten adlı kitabı, Nuray Önoğlu’nun çevirisiyle Doğan Kitap’tan çıktı.
“Bir kedi geçiyor şiirden, sonra bir sümüklüböcek, derken denizkızları ve kurtinsanlar. Dostlar, sevgililer, katledilen kızkardeşler, yitip giden doğa… Atwood’un olağanüstü büyüsünde sıradan nesneler ve anlar dile geliyor. Hepsi hafızanın, unutuşun ve hatırlamanın içinden geçip ulaşıyor bize, hep bir ağızdan gündelik hayatın şiirini fısıldamak üzere. Hayat yine o baş döndürücü yaşam ve ölüm döngüsünde; yok olup gidenlerse hep yaşamın kıyısında, yanı başımızda. Şiir bunu söylüyor bize…”
“Arkana bakma derler: Yoksa tuza dönüşürsün.
Varsın olsun. Ne diye bakmayacakmışım?
Işıl ışıl değil miydi? Güzel değil miydi, geride kalan?”
Alman heavy metal grubu Accept, Stagepass organizasyonuyla 25 Temmuz 2026’da Maximum Uniq Açıkhava’da müzikseverlerle buluşacak.
2010 yılında Sonisphere festivali kapsamında Türkiye’de konser veren, solistleri Mark Tornillo’nun enerjisi ve performansıyla dikkatleri üzerine çeken Accept, 2024 yılında da unutulmaz bir konsere imza attı. Grup yeniden İstanbullu metalseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.
Grup, Solingen’de kurulduğundan bu yana heavy metalin temel taşlarından biri oldu, tartışmasız klasikler yayımladı ve tüm metalik alt türlerde nesilleri etkiledi. “Metal Heart” ve “Restless & Wild” gibi klasik metal marşlarından oluşan katalogları, bugüne dek internet üzerinden bir milyardan fazla dinlendi.
Accept’in öncesinde sahneye çıkacak isimler ise ekstrem metalin önde gelen gruplarından Destruction ve Türkiye heavy metal sahnesinin güçlü temsilcilerinden Saint & Sinners olacak. Yüksek enerjili performanslarıyla tanınan bu iki grup, gecenin temposunu yükselterek Accept için zemin hazırlayacak.
Çevrim içi sanat galerisi Artcrowdistanbul, Harun Antakyalı’nın “Taş, Kağıt, Makas” başlıklı kişisel sergisini sanatseverlerle buluşturuyor.
Taş-Kağıt-Makas olmak üzere üç farklı bölümde kurgulanan sergi, Harun Antakyalı’nın sokaktan galeriye, kamusal olandan bireysel deneyime uzanan görsel dilinin yeni bir durağını temsil ediyor. Harun Antakyalı, kent duvarlarının, kaldırımların ve geçici yüzeylerin diliyle konuşan sokak sanatını bu kez bir oyun üzerinden yorumluyor. “Taş, Kağıt, Makas” oyununun dönüşümlü güç ilişkileri gibi, sanatçının üretimi de kalıcılık ve geçicilik, kamusal ve kişisel, rastlantı ve kontrol arasındaki gerilimleri araştırıyor.
“Taş” başlığı altında Harun Antakyalı ile bütünleşen “beton” malzemenin kullanıldığı eserleri, “Kağıt” bölümünde sanatçının naif ve kırılgan malzemeyi sokağın sert diliyle buluşturduğu kağıt üzeri eserleri bulunuyor. “Makas” bölümünde ise sanatçının izleyici ilk kez buluşacak, betondan ve spreyden uzak ama içerik olarak paralel yeni serisi yer alıyor. Tek renk zemin üzerinde, tekil figürler, kontrollü kalem darbeleri ile yaşam buluşuyor.
Bu yeni buluşma ve sergi başlığı hakkında sergi küratörü Şanel Şan Sevinç şunları söylüyor: “‘Taş, Kağıt, Makas’ başlığı, yalnızca bir oyuna değil, üretimdeki döngüsel dengeye de işaret eder: Sert ve kalıcı olan taş, kırılgan ama güçlü kağıt, müdahale eden ve dönüştüren makas. Her hamle diğerini dönüştürür; Antakyalı’nın resimleri de bu dinamikle işler: Sert bir jestle başlar, yüzeyde çoğalır, katman katman başka bir biçime evrilir. Sergide üç bölümde bu evrimi irdeliyoruz.”
“Taş, Kağıt, Makas” sergisini çevrim içi olarak Artcrowdistanbul’da 29 Kasım 2025-29 Ocak 2026 tarihleri arasında fiziki olarak sanatçının İstiklal Caddesi’nde yer alan atölyesinde randevu ile görebilirsiniz.
Künye:
1. Taş, Harun Antakyalı, Tuval Üzeri Karışık Teknik, 2024, Çap 35cm
2. Makas, Harun Antakyalı, Kağıt Üzerine Karışık Teknik, 2024, 53x45 cm
3. Kağıt, Harun Antakyalı, Kağıt Üzerine Karışık Teknik, 2023, 35x25 cm
4. Taş, Harun Antakyalı, Kağıt Üzerine Karışık Teknik, 2024, 35x30,5 cm
Eulalia Canal’ın kaleme aldığı ve Rocio Bonilla’nın çizimleriyle hayat bulan, paylaşmayı ve cömertliği ince bir mizahla anlatan Hayaletler Kapıyı Çalmaz, Aren Şenorkyan’ın çevirisiyle MANDOLİN’den çıktı.
Ayı ve Kunduz’un sıkı arkadaşlığına Ördek’in dahil olmasıyla başlayan eğlenceli ve biraz da gizemli olaylar, empati kurmanın ve yeni arkadaşlıkların önemini hatırlatıyor.
Ayı ve Kunduz iyi birer arkadaştır ve daima birlikte oynarlar. Bir gün, Ayı Kunduz’a; oyunlarına katılması için Ördek’i de davet ettiğini söyler. Ama Kunduz, bundan hiç hoşlanmaz. Ya da Ayı ile olan arkadaşlıklarına dahil olabilecek herhangi birini… Bu yüzden, Ördek’in onlarla oynamasına engel olmaya karar verir. Ve elinden gelen her şeyi yapar! Ördek’i uzak tutmak için yaptığı çılgınca girişimler başarısızlıkla sonuçlansa da belki bu o kadar da kötü bir şey değildir? Belki de birkaç arkadaşının daha olması, tahmin ettiğinden çok çok çok daha eğlenceli olabilir…
Onur Ünlü imzalı aynı adlı filmden sahneye uyarlanan Zorlu PSM prodüksiyonu Güneşin Oğlu, 5 Aralık Cuma akşamı prömiyer yapacak.
Sinemanın kült filmlerinden Güneşin Oğlu, Zorlu PSM prodüksiyonu olarak tiyatro sahnesine izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. Yönetmenliğini Onur Ünlü ve Nagihan Gürkan’ın birlikte üstlendiği ve Fikri Şemsigil adında bir karakterin mucize beklentisiyle başlayan hikâyesinin anlatıldığı oyunda İbrahim Selim, Deniz Celiloğlu, İlayda Alişan, Beyti Engin, Ali Yoğurtcuoğlu, Zeynep Kankonde, Efekan Can, Sergen Özdemir, Ilgaz Kaya ve Selin Beliz Şahan rol alıyor. Oyun, oyuncuların sahnede kendi mekânlarını yarattığı bir anlatım diliyle sahneleniyor.
Fikri Bey’in ruhu çevresindeki insanların bedenlerine girip çıkmaya başlar. Bu olay hem kendi yaşamını hem de çevresindekilerin hayatını etkiler. Karakter, sonunda yaşadığı bu garip mucizeden kurtulmak ve gerçekleri öğrenmek için bir arayışa çıkar.
Güneşin Oğlu, 5 Aralık’ta ve 7 Aralık’ta Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde izleyiciyle buluşacak ve sezon boyunca Zorlu PSM’de sahnelenecek. Oyunun biletlerine Passo üzerinden ulaşabilirsiniz.
EVİN, Kader Genç’in “Evvel Zaman, Ahir Mekan, İşte; İnsan” başlıklı kişisel sergisi ile “EVİN’Salon” başlıklı karma sergisini 2 Aralık’tan itibaren eş zamanlı olarak sanatseverlerle buluşturacak.
Kader Genç’in “Evvel Zaman, Ahir Mekan, İşte; İnsan” başlıklı sergisi, zamanın doğrusal akışını kıran, mekânın kesinliğini belirsizleştiren ve geçmişle şimdinin iç içe geçtiği sahneleri odağına alıyor. Sanatçının yapıtları, bireysel deneyimlerinden beslenirken, aynı zamanda kolektif belleğe işaret ederek, varoluşun izlerine temas ediyor. Genç’in pratiğinde geçmiş, yalnızca kişisel bir hatırlama alanı değil; toplumsal bir tanıklığın, paylaşılan bir duyumsamanın zemini hâline geliyor. “Ben sadece onların arasında dolaşan, bazen izleyen, bazen ifşa eden bir tanığım,” diyerek sanatçı, kendisini bir otorite ya da anlatıcı olarak değil, sahnenin içindeki bir özne olarak konumlandırıyor. Bu yaklaşım, klasik sanat anlayışının sanatçıyı yücelten, izleyiciyi ise edilgenleştiren yapısına karşı alternatif bir perspektif sunuyor. Bu bağlamda sanatçının yapıtları, eşitlikçi estetik düzlemde konumlanarak, seyirciyi edilgen pozisyondan çıkarıp onları kendi hikâyelerini keşfetmeye davet eder ve izleyicinin belleği ve çağrışımlarıyla birlikte çoğalan çok anlamlı bir katman oluşturuyor. Zaman, mekân ve insan arasında kurulan bu çok katmanlı diyalog, izleyiciyi hem tanık hem de katılımcı olmaya çağırıyor.
EVİN’in geçtiğimiz yıl düzenlemeye başladığı Paris’in tarihi Salon sergilerinden esinlenen “EVİN’Salon” yıllık sergi serisi, sanat alanında geçmiş ve geleceği, geleneksel ve yenilikçi yaklaşımları, bireysel ve kolektif üretimleri bir arada düşündürmeyi amaçlıyor. Sergi, çok yönlü pratikleri bir arada barındırma amacı güden yapısıyla, farklı kuşak ve disiplinlerden sanatçıların üretimlerini aynı mekânda buluşturarak günümüz sanatının dinamik yapısını görünür kılıyor.
18. yüzyılda Paris’te düzenlenmeye başlayan Salon sergileri, kamuya açılmalarıyla birlikte modern sanat eleştirisinin doğuşuna zemin hazırlamış; yalnızca bir sergi formatı değil, sanatsal yeniliği ve kamusal etkileşimi teşvik eden bir kültürel fenomen olarak tarihe geçti. EVİN’Salon sergileri bu tarihsel fenomene çağdaş bir bakış getirerek, günümüz sanatının biçimsel çeşitliliğini besleyen düşünsel süreçlere ve estetik arayışlara odaklanıyor. Sergide yer alan sanatçılar arasında; Rahmi Aksungur, Setenay Alpsoy, Cemile Çolak, Şükriye Dikmen, Kader Genç, Mehmet Güleryüz, Hakan Gürsoytrak, Ilgaz Gürün, Sevde Hallaç, Nasip İyem, Nuri İyem, Temür Köran, Nuri Kuzucan, Kübra Su Yıldırım, Hare Sürel, Emin Turan, Devin Oktar Yalkın bulunuyor.
Künye:
1. Kader Genç, Günü Selamlama, Tüyb, 100x144 Cm, 2025
2. Kader Genç, You Only Live Once, Tüyb, 140x240 Cm, 2025
3. Hare Sürel, İsı̇msı̇z, Kağıt Üzerı̇ne mürekkep, 35x50cm,2016
4. Nurı̇ Kuzucan, Exit Paintings III, Tuval Üzerı̇ne Akrilik, Ahşap Çerçeve, 69x106x11,5 Cm 2025
5. Devı̇n Oktar Yalkın, Rosa İçı̇n, Pı̇gment Mürekkep Baskı, 53,2x36,1 Cm, 2016
Violaine Huisman’ın delilikten istismara, kuşaktan kuşağa aktarılan travmalardan her şeye rağmen kurulan bağlara bir büyüme ve büyütme öyküsü anlattığı kitabı Annenin Kitabı, Siren İdemen’in çevirisiyle Siren Yayınları’ndan çıktı.
Huisman’ın çıkış romanı olan bu kitap kalıplarına uymakta zorluk çektiği bir dünyada var olan ya da var olmaya çabalayan bir kadın ve onun inişli çıkışlı, fırtınalı yaşamını anlatıyor.
Çocukları için ve onların sayesinde yaşayan bir kadının bir evlat, bir eş, hayalleri olan bir girişimci, hayal kırıklığına uğramış bir sevgili ve bipolar bozukluk teşhisi almış bir hasta olarak yaşamda savruluşu, Huisman’ın tekniğiyle kolay unutulmayacak bir anlatının zeminini oluşturuyor. Üstlendiğimiz ve kimi zaman üstesinden gelemediğimiz rolleri, yaşam denen bitimsiz mücadeleyi sarsıcı bir doğrudanlıkla ele alan Huisman, otokurmacada çığır açabilecek soruları bu romanda incelikli bir biçimde yanıtlıyor.
“Bir hayattan geriye ne kalır? Bir hayat nasıl anlatılır? Doğurmak ya da yaratmak dışında hayatın bir değeri var mıdır? Hangi hayat hatırlanmaya değer? Kim hatırlanır? Kimleri hatırlayacağız?”
Yunanistan sinemasından klasiklerini izleyicilerle buluşturan Yunanistan Sineması Günleri, dördüncü edisyonuyla 2-7 Aralık tarihleri arasında Pera Müzesi’nde ücretsiz olarak gerçekleştirilecek.
EMEIS Kültür Kolektifi, istos film ve istos yayın ortaklığında, Yunanistan Ulusal Turizm Teşkilatı ve EKKOMED’in özel desteği ve katkıları, Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu’nun desteği ve Pera Müzesi’nin iş birliğiyle hayata geçirilen Yunanistan Sineması Günleri, dördüncü edisyonuyla izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. 1990’ların Yunanistan sinemasına odaklanan kapsamlı bir retrospektif sunacak etkinlik, Pantelis Voulgaris’in 1998 yapımı Hepsi Bir Yol filmiyle açılışını yapacak. Yunanistan sinemasının en üretken ve çok yönlü isimlerinden olan Dimitris Indares’in yanı sıra Yeşim Ustaoğlu ile Petros Markaris’i buluşturacak Ustalar Sınıfı ve Drama Uluslararası Kısa Film Festivali’nin (DISFF) Programcısı Vasileios Terzopoulos’un konuşmacı olacağı söyleşiyle de zenginleşecek Yunanistan Sineması Günleri’nin kapanış filmi Theo Angelopoulous’un 1991 yapımı başyapıtı Leyleğin Asılı Kalan Adımı olacak.
13 uzun metraj filmin yer aldığı program kapsamında; Sotiris Goritsas’ın Balkanizatör (Balkanisatuer, 1997); Antonis Kokkinos’un 1994 Yunan Devlet Film Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Kurgu ve En İyi Ses ödüllerini alan ve Yunan Film Eleştirmenleri Birliği Ödülleri'nde En İyi Film seçilen Bir Devrin Sonu (End of an Era, 1994); Vassiliki Iliopoulou’nun Haykırış (Desire, 1998); Frieda Liappa’nın Eyyamıbahur Yılları (The Years Of The Big Heat); Dimitris Yatzouzakis’in Fanuropita (Fanuropita, 1991); Katerina Evangelakou’nun Jaguar (Jaguar, 1994); Angeliki Antoniou’nun 1997 Selanik Film Festivali’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo ve En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini toplayan Kayıp Geceler (Nights, Gambled Away); Nikos Grammatikos’un 1996 Selanik Film Festivali'nde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dallarında ödüllerle başarısını tescilleyen Kaytaranlar (Truants); Nicholas Triandafyllidis’in Moskova Radyosu (Radio Moscow, 1995); Eleni Alexandrakis’in 1996 Berlin Uluslararası Film Festivali'nden Mionetto Film Ödülü, İstanbul Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü ile Valladolid Uluslararası Film Festivali'nde En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini kazanan Okyanusta Bir Damla (A Drop In The Ocean) filmi ile Dimitris Indares’in 1995 Selanik Film Festivali'nde En İyi Film, En İyi Yeni Yönetmen ve En İyi Ses ödüllerini alan Wyoming'de Bir İbibik Kuşu (Like a Prairie Cock in Wyoming, 1999) adlı filmleri de izleyiciyle buluşacak.
Auteur yönetmen Yeşim Ustaoğlu’nun filmi Bulutları Beklerken (Waiting For The Clouds, 2004) filminin 7 Aralık Pazar günü gerçekleşecek gösteriminin ardından Yeşim Ustaoğlu ve filmin senaristlerinden Petros Markaris’in katılımıyla özel bir ustalık sınıfı ve söyleşi gerçekleştirilecek. Bir diğer Ustalık Sınıfı ise Dimitris Indares tarafından 6 Aralık Cumartesi saat 12.00’de verilecek “Sinema: Anlatıda Israr Etmek –Dünyanın Tutarlılığını Korumak” (Cinema: Insisting on Narrative — Preserving the Coherence of the World) olacak.
Bu yılın yeniliklerinden biri de ilki yapılacak Kısa Film Yarışması olacak. Açık çağrı üzerine başvuran Yunanistan yapımı 75 film arasından seçilen 10 kısa film, yapımcı Aslı Filiz, yönetmen Hüseyin Karabey ve festival programcısı Vasileios Terzopoulos tarafından değerlendirilecek.
Yunanistan Sineması Günleri’nin detaylı programına buradan ulaşabilirsiniz.
Yves Rocher Vakfı’nın “Plant for Life” (Yaşam İçin Ağaç Dikin) projesinden ilhamla, fotoğrafçı ve yönetmen Murathan Özbek’le birlikte hayata geçirdiği “Yanıbaşında” sergisi, 3-8 Aralık tarihlerinde FAAR Gallery’de sanatseverlerle buluşacak.
Yves Rocher Vakfı’nın, fotoğrafçı ve yönetmen Murathan Özbek ile hayata geçirdiği “Yanıbaşında” sergisi, doğa ile insan arasındaki görünmez bağları görünür kılmayı amaçlıyor. Sergi, izleyiciyi doğa ile insan arasında kurulan duygusal bir yakınlığa davet ediyor. Sanatçının önceki çalışmalarında da sıklıkla karşımıza çıkan ağaç teması, vakfın “Plant for Life” (Yaşam İçin Ağaç Dikin) projesinden aldığı ilhamla anlatının merkezine yerleşiyor. Özbek, sinematik anlatımını fotoğrafın dingin diliyle bir araya getiriyor; bakmak ile görmek, durmak ile hissetmek arasında köprüler kuruyor.
Sergide Özbek’e Ekin Bernay eşlik ediyor. Ekin Bernay bu kez anlamı ağaçların içinde, etrafında ve belki de en çok “yanıbaşında” arayan bir figür olarak izleyicinin karşısına çıkıyor. Sanatçı süreci “Ağaçlarla daha önce hiç bu kadar konuşmamıştım” diyerek özetliyor. “Yanıbaşında” ile izleyici de her karede bu sohbete şahitlik ediyor. Şahit olduğumuz bu içten diyalog ve duygu ortaklığından ağaçlarla dost olarak ayrılmaya davet eden sergi, doğaya yaklaşmanın yeni bir yolunu, ağaçlara duyulan içsel bir özlemin görsel anlatımını sunuyor.
Galeri Siyah Beyaz’ın temsil ettiği sanatçı Murathan Özbek’in “Yanıbaşında” başlıklı kişisel sergisi Yves Rocher Vakfı iş birliğiyle 3-8 Aralık tarihleri arasında FAAR Gallery’de ziyarete açık olacak. Sergi daha sonra halka açık olarak İstanbul başta olmak üzere, büyük şehirlerdeki AVM’lerde dolaşacak.
Eğitimci yazar Ebru Köfter’in bahçelerine gelen minik kediler ile kardeşlik bağlarının farkına varan iki kardeşi anlattığı, Dilek Altıntaş Birben’in resimlediği kitabı Bahçemizin Misafirleri, Meraklı Tilki Kitaplığı’ndan çıktı.
Kitap 3 yaş ve üzeri okurlara kardeşlik bağlarının tanıdık ve en güzel hâllerini anlatıyor. Yaşadıkları temel sorunların üstesinden kolaylıkla gelebilen bu iki minik kedi, onlara da örnek oluyor. Öykü aynı zamanda, sokak hayvanlarının beklentilerini, yaşadıklarını, kendi dünyaları içindeki yaşayış ve disiplini işliyor.
“Bazen değişir tüm düşüncelerimiz.
Aynı yere baksak da bazen aynı şeyi görmeyiz.
Ama biliriz ki biz birbirimizi hep çok severiz.
Korktuğumda kalbimi rahatlatan mırlaman,
Afacanlık yapsam da beni koruman,
Bana en değerli hazinenmişim gibi bakman…
Biliyor musun kardeşim?
Sen benim arkadaşımsın hem de en sevdiğim.”