Deniz Pasha, Dilek Winchester, Güneş Savaş ve Waseem Ahmad Siddiqui’nin eserlerinden oluşan “Solukdaş” başlıklı sergi, 18 Şubat-21 Mart tarihleri arasında BüroSarıgedik’te sanatseverlerle buluşacak.
“Solukdaş” sergisi, sanatçıları ve Michael Haneke’nin Code Inconnu filminden bir alıntıyı bir araya getirerek, bireylerin kimlik, aidiyet ve görünürlük mücadelelerini sanat aracılığıyla yeniden düşünmeye davet ediyor. Waseem Ahmad Siddiqui’nin mültecilik, ev ve aidiyet temalı çalışmaları, Güneş Savaş’ın kaybolma ve varoluş üzerine desenleri, Dilek Winchester’ın Solukdaş isimli metin temelli yerleştirmesi ve Deniz Pasha’nın tahakküm ve ırkçılığın köklerine bakan üretimleri, serginin çok katmanlı yapısını oluşturuyor. Açık uçlu söylemiyle “Solukdaş”, izleyiciyi sorgulamaya, hissetmeye ve karşılıklı konuşmaya davet ediyor. Her yeni sanatçı ve izleyiciyle dönüşen sergi, sanatın kolektif bir soluk alma alanı yaratabileceğini gösteriyor. Farklı coğrafyalardan ve deneyimlerden gelen, varlığı, üretimi ya da savunduğu değerler nedeniyle hep çoğunluğun kenarında kalmışlık hissiyle boğuşan yine de hayata tutunan sanatçıları bir araya getiren sergi, sanatın bir diyalog ve paylaşım zemini olduğunu hatırlatmayı amaçlıyor.
Künye: Waseem Ahmad Siddiqui, Home I made with thousand lines (Foreign) Home 2022
Bilgin Adalı’nın çocukları çevre ve gürültü kirliliğine dair düşündüren, Özlem Aytekin’in resimlediği eğlenceli hikâyesi Bizim Sokakta Şenlik Var, Masalperest Yayınevi’nden çıktı.
Adalı; 6 yaş ve üzeri okurlara iletişim, hayal gücü, macera ve keşif, birlikte yaşam temalarında bir anlatı sunuyor bu kitabında.
Sabahın erken saatlerinde başlayan gürültüyle uykusundan uyanan meraklı kahramanımız, soluğu balkonda alır. Sokaktaki alışılmadık hareketlilik gece yarısına kadar devam ederken, sorularının ardı arkası kesilmez. “Yol neden kapatılmış? O çadır da neyin nesi? Şu tuhaf şarkıları söyleyen amca kim peki?”
Dirimart, yaşamını ve çalışmalarını Brooklyn’de sürdüren sanatçı Osamu Kobayashi’nin “Bahçedaş” başlıklı galerideki ilk kişisel sergisini 20 Şubat-9 Mart tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak.
Osamu Kobayashi, “Bahçedaş” sergisinde cesur renkler, sadeleştirilmiş şekiller ve neşeli, lirik bir hassasiyetle tanımlanan benzersiz jestüel soyutlamaları ve minimalist formlarıyla ziyaretçileri karşılıyor. Yapıtlarında form, renk ve minimalizmi keşfe çıkan sanatçı, izleyicileri katmanlı girdaplar ve manzaralar içine çekerken optik etkiler yaratmada usta bir yaklaşım sergiliyor.
Serginin İngilizce başlığı, bed “yatak” ve fellow “yoldaş, eşlik” kelimelerinin birleşiminden oluşan Bedfellow kelimesinden geliyor. Orta çağda ekonomik nedenlerle yataklarını paylaşmak zorunda kalan insanlar için kullanılan bu terim, fiziksel yakınlığın yanı sıra samimiyet ve duygusal bağları çağrıştırıyor. Kobayashi’nin bu kavramı çiçek yatağı metaforuyla ilişkilendirmesinden ve “bahçe” kelimesinin taşıdığı sembolizmden hareketle “Bahçedaş” başlığı taşıyan sergide sanatçı, geleneksel floranın bozulmuş benzerleri olarak köklerden ve gövdelerden yola çıkarak “bitkileri” soyut ifadelerle hayali dünyalara açıyor. Sekiz eserin yer aldığı sergi, geleneksel algıyı zorlayan soyutlanmış çiçek temsilleri sunan bir sergi olma niteliğini taşıyor. Beş eser, tek bir çiçekle taçlanmış uzun sapları konu alırken, üç eser ise açmış çiçeklere yukarıdan bir bakış sunuyor. Sanatçının geniş fırça hareketleri ve parlak renk alanları, doğanın özünü saf bir soyutlamaya dönüştürüyor.
Osamu Kobayashi’nin “Bahçedaş” başlıklı kişisel sergisini 20 Şubat-9 Mart tarihleri arasında Dirimart Pera’da ziyaret edebilirsiniz.
Künye:
1. Valley Voyeur, 2024, Tuval üzerine yağlıboya, oil on canvas, 147.32 x 162.56 cm
2. Moon Flower, 2024, Tuval üzerine yağlıboya, oil on canvas, 127 x 116.84 cm
3. Flower Power, 2024, 127 x 116.84 cm
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, Borusan Holding sponsorluğunda, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlenen 53. İstanbul Müzik Festivali, 11-26 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
53. İstanbul Müzik Festivali, “Sınırların Ötesinde” temasıyla benzer geçmiş ve gelenekleri paylaşan Türkiye, Yunanistan, İran ve Azerbaycan’ın saz ve müziklerinin bir araya geleceği konserlerde sınır tanımayan kültürel mirasımızı kutlayacak. Barok, romantik, klasik ve çağdaş dönemlere ait 17. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan eserlerin break dans, hip-hop, resim ve tiyatroyla buluşacağı yenilikçi performanslarla farklı disiplinlere doğru sınır ötesi yolculuklar da festivalde izleyicileriyle buluşacak.
İstanbul’un en prestijli salonlarıyla çok özel mekânlarında gerçekleştirilecek 25 konserde dünyanın dört bir yanından seçkin orkestraları ve önemli solistleri ağırlayacak 53. İstanbul Müzik Festivali’nde NDR Elbphilharmonie Orchester, Camerata Salzburg, Geneva Camerata, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Tekfen Filarmoni Orkestrası, Filibe Devlet Operası Korosu, Slovak Filarmoni Korosu gibi önemli toplulukların yanı sıra Hélène Grimaud, Frank Peter Zimmermann, Rafał Blechacz, Gautier Capuçon, Alexandre Kantorow gibi solistlerin aralarında olduğu 45’in üzerinde sanatçı ve topluluk sahne alacak. Program kapsamında, İstanbul Müzik Festivali’nin ortak siparişçisi olduğu 3 eserin dünya prömiyeri gerçekleştirilecek.
53. İstanbul Müzik Festivali’nin Onur Ödülü, opera sanatçısı ve eğitmen Prof. Mesut İktu’ya sunulacak. Yaşam Boyu Başarı Ödülü ise Ukraynalı besteci Valentin Silvestrov’a verilecek.
TSKB’nin desteğiyle sürdürülen Yarının Kadın Yıldızları serisi, bu yıl da genç kadın müzisyenlere eğitim ve performans fırsatları sunarak, onları başarılı kadın sanatçılarla bir araya getirerek festivalde gençlere özel bir platform sağlamaya devam edecek. Disko Klasik ise bu yıl yine festival programı kapsamında müzikseverlerle buluşacak.
Müzik Rotası’nın bu yılki durağı Büyükdere olacak. MEKE’nin gösteri sponsorluğunda gerçekleştirilecek rota Surp Boğos Ermeni Katolik Kilisesi’nde başlayacak, Aya Paraskevi Rum Ortodoks Kilisesi’nin ardından Meryem Ana Doğuş Katolik Kilisesi’nde son bulacak.
Festivalin ücretsiz Hafta Sonu Klasikleri’nin yanı sıra, İKSV Alt Kat’ın 53. İstanbul Müzik Festivali kapsamında İKSV 2025 Festivalleri Çocuk ve Genç Atölyeleri Sponsoru Alarko Holding’in katkılarıyla düzenleyeceği Müzikli Bir Hafta Sonu atölyeleri Avrupa ve Anadolu Yakası’ndaki parklarda gerçekleştirilecek. Konsere Doğru Konuşmaları farklı disiplinlerden konuşmacıları, konserlerin teması ve sanatçıların hayatlarına değinilecek sohbetlerde izleyicilerle bir araya getirirken festival öncesi yayına girecek podcast serisi ise izleyicilere konserlere hazırlık yapma imkânı verecek.
Festival konserleri aralarında Atatürk Kültür Merkezi, Aya Paraskevi Rum Ortodoks Kilisesi, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Fransız Sarayı, Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası, Kınalıada Hristos Rum Ortodoks Manastırı, Meryem Ana Doğuş Katolik Kilisesi, Sakıp Sabancı Müzesi, Salon İKSV, Surp Boğos Ermeni Katolik Kilisesi, Şişli Habitat Parkı, The Grand Tarabya, Yıldız Parkı, Yoğurtçu Parkı ve Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nin yer aldığı 15 farklı mekânda düzenlenecek. Lale Kart üyeleri için öncelikli bilet satışları 18, 19 ve 20 Şubat’ta gerçekleşecek, biletler 21 Şubat Cuma saat 10.30’da ise genel satışa açılacak.
53. İstanbul Müzik Festivali hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Varlık dergisi ve yayınlarının kurucusu Yaşar Nabi Nayır adına her yıl öykü ve şiir dallarında armağan edilen Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nde 2025 yılı için başvuru süreci başladı.
Temmuz ayındaki kuruluş yıldönümünde şiir ve öykü dallarında verilen Gençlik Ödülleri, edebiyatımıza yeni değerler kazandırma amacını taşıyor.
Seçici kurullar, şiir dalında Zeynep Uzunbay, Nilay Özer, Ali Özgür Özkarcı, Seyyidhan Kömürcü, Mehmet Erte; öykü dalında ise Nursel Duruel, Kerem Işık, Nil Sakman, Birgül Oğuz, Selçuk Orhan’dan oluşuyor.
Katılma Koşulları:
• Ödüle 30 yaş ve altındakiler şiir ve öykü dallarında katılabilir. (Adaylar 01.01.2025 tarihi itibariyle 31 yaşından gün almamış olmalıdır.)
• Her iki dalda da ödüle aday olunabilir.
• Kitap olarak yayımlanmaya uygun şiir ve öykü dosyaları A4 Word belgesine Times New Roman yazı karakteriyle 12 punto (öykü dosyaları bir buçuk, şiir dosyaları tek aralıklı) dizilmelidir. Kitap dosyası tek Word belgesi olarak hazırlanmalıdır.
• Fotoğraf, özgeçmiş ve iletişim bilgileri dosyanın ilk sayfasında, dosya adının altında bulunmalıdır.
• Kitap dosyası yasarnabinayirgenclikodulleri@varlik.com.tr adresine en geç 30 Mart 2025 tarihine kadar gönderilmeli, e-postanın konu başlığında ödüle hangi dalda aday olunduğu muhakkak belirtilmelidir.
• Sonuçlar Varlık dergisinin Temmuz 2025 sayısında açıklanacaktır.
• Ödüle değer görülen dosyalar Varlık Yayınları’nca kitap olarak yayımlanacaktır.
Matthias Osterwold’un sanat yönetmenliğinde düzenlenen Yeni ve En Yeni Müzik Festivali, uluslararası ve yerel sanatçıların yenilikçi müzik ve performanslarını 20-23 Şubat tarihleri arasında Arter’de müzikseverlerle buluşturacak.
Yeni müzik alanında üretim yapan birçok müzisyen, besteci ve sanatçının konuk olacağı festival, Erwan Keravec yönetimindeki Bretonyalı eşsiz gayda topluluğu Sonneurs’ün Türkiye’deki ilk gösterisiyle başlayacak. Arter tarafından 2020 başında ilk kez düzenlenen Yeni ve En Yeni Müzik Festivali’nin altıncı edisyonu 20-23 Şubat tarihleri arasında gerçekleşecek. “Yeni Müzik” üzerine zengin bir içerik sunan festivalin sanat yönetmenliğini ilk yıldan bu yana; deneysel müzik ve kavramsal sanat dünyasının önde gelen figürlerinden, Klangspuren Schwaz Tirol, MaerzMusik / Berliner Festspiele, Ruhrtriennale gibi köklü festival ve bienallerin sanat yönetmenliğini ve müzik küratörlüğünü yürüten Matthias Osterwold üstleniyor.
Avangardın vizyonerleri ve dinamik sahne performansları ile güncel teknolojilerin ön saflarında yer alan genç radikal sanatçıların yer alacağı program, ses yerleştirmelerinden konserlere, intermedya performanslarından DJ setlerine uzanan geniş bir yelpaze sunacak. Alvin Curran, Charlemagne Palestine, Audrey Chen & Hugo Esquinca, Jessica Ekomane, Viola Yip, Rrose & Ali M. Demirel ve Black Page Orchestra’nın sahne alacağı Yeni ve En Yeni Müzik Festivali 2025, Erwan Keravec tarafından kurulan ve yönetilen Bretonyalı eşsiz gayda topluluğu Sonneurs’ün Türkiye’deki ilk gösterisiyle açılacak.
Yeni ve En Yeni Müzik Festivali hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Labirent Sanat, Abdo Yalçınkaya’nın “Supernatura” başlıklı kişisel sergisini 15 Mart tarihine kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
Abdo Yalçınkaya’nın “Supernatura” başlıklı kişisel sergisi, insan, doğa ve şehir temalarını farklı görünüm biçimlerini ve bu biçimlerin yarattığı duygulanımları bir araya getiriyor. Eserlerinde insan tasarımlarının ve araçlarının doğa karşısındaki durumunu işleyen sanatçı, teknolojinin yıkıcı etkilerini, militarizmin toplum üzerindeki baskısını ve tüketim toplumunun sürdürülemezliği gibi evrensel eleştirel konulara odaklanıyor. Çağdaş sanatın etkilerini taşıyan sergi, Neo-figüratif, Ekspresyonist ve Pop-art akımlarından da izler barındırıyor.
Sergi ismini, Fransız funk müzisyeni Cerrone’un aynı adlı distopik disko şarkısından alıyor ve sanatçının üretimlerini geniş bir yelpazede sunuyor. Sanatçı, seçkide kendi olağanlığı içinde ilerleyen dünyanın çok boyutlu kolektif bir eleştirisini de aktarıyor. Sergi, bireysel bir perspektiften doğup toplumu bir bütün olarak hedef alırken, izleyiciyi de bu sorunların bir parçası olarak görmeye davet ediyor. Abdo Yalçınkaya’nın üretimleri, bu açıdan hem bir uyarı hem de bir farkındalık çağrısı taşıyor ve geleceğe dair bir felaketi tüm olağanlığıyla öngörüyor. Sergi izleyicilere sanat aracılığıyla toplumsal ve çevresel sorunlar üzerine düşünme fırsatı sunarken aynı zamanda estetik bir deneyim de vadediyor.
Doğa bilimci ve aktivist yazar Dara McAnulty’nin çocukları dışarı çıkmaya, doğayı keşfetmeye ve doğayla daha derin bir bağ kurmaya davet ettiği, Barry Falls’un resimlediği kitabı Vahşi Çocuk, Oğuzhan Şenocak’ın çevirisiyle Dinozor Çocuk’tan çıktı.
Vahşi Çocuk, beş bölümden oluşuyor. Bu bölümler okurlarına kuşları, bitkileri, ağaç türlerini, yaban bitkilerini, yırtıcı kuşları, göç yollarını, nehirlerdeki hayatı detaylarıyla tanıtırken kuş yemliği, teraryum ve keşif sopası yapmayı da öğretiyor.
“Ailenle ve arkadaşlarınla yürüyüşlere çıkmak ve gördüklerine dikkat edip o anları ölümsüzleştirmek olağanüstü vahşi hayatımızla ilgili bilgilenmenin ve ona hayran kalmanın oldukça pratik ve nefis bir yoludur. Bu harika kitap şiirsel bir anlatımla yazıldı ve birbirinden ilginç bilgilerle ve etkinliklerle dolu. Ödüllü doğa bilimci yazar Dara McAnulty bu kitap yoluyla sana yaşam alanlarını nasıl keşfedebileceğini ve o yaşam alanlarında yaşayan böcekleri, hayvanları ve bitkileri tanımlamak için duyularını nasıl kullanman gerektiğini gösterecek. Gezegenimizin ne kadar hayret verici olduğunu gerçekten fark ettiğinde onu koruyabilmek için elinden gelen her şeyi yapmak isteyeceksin.
İzin ver sana doğanın büyüsünü göstereyim. Haydi beraber bir yolculuğa çıkalım. Büyüleyici bir dünyanın bizi beklediği vahşi bir yolculuğa...” (Tanıtım Bülteninden)
Akbank Sanat’ın Hollanda Krallığı’nın katkıları ve Eye Filmmuseum ve SEE NL iş birliğiyle düzenlediği, ekosistemlerin kırılganlığına, insan müdahalesinin doğaya etkilerine ve doğanın döngüsüne odaklanan “Cinema Ecologica” başlıklı film seçkisi, 11 Şubat-4 Mart tarihleri sinemaseverlerle buluşturacak.
Sinema aracılığıyla çevreyle kurduğumuz ilişkiye dair yeni perspektifler sunan seçki, Eye Filmmuseum’un 2022’de düzenlediği “Cinema Ecologica” programından beş film ile birlikte Movies That Matter resmi seçkisinde yer alan Hollanda Film Endüstrisi’ni temsil eden SEE NL katkısıyla I Am the River, the River Is Me filmi izleyicilerle bir araya getirecek. Adalar, nehirler, ormanlar ve denizler gibi farklı ekosistemleri merkeze alan bu yapımlar, doğayı bir arka plan olarak değil, hikâyenin başkahramanı olarak anlatıyor. Film gösterimleri 4 Mart’a kadar her salı akşamı Akbank Sanat binasında ücretsiz olarak gerçekleşecek.
Program:
11 Şubat - Wistful Wilderness (Weemoed en Wildernis)
18 Şubat - The Flat Jungle (De Platte Jungle)
25 Şubat - 5 Walks Trilogy
4 Mart - I Am the River, the River Is Me
“Cinema Ecologica” başlıklı film seçkisi hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Gonca Güngör’ün “Madness: Delilik” başlıklı kişisel sergisi 1 Mart’a kadar Artgalerim’de sanatseverlerle buluşuyor.
Gonca Güngör “Madness: Delilik” sergisiyle izleyiciyi bilinçaltının karanlık köşelerine, deliliğin ve sıradanlığın sınırlarına doğru bir yolculuğa çıkarmayı amaçlıyor. Sergi; zihin, akıl ve toplumsal normlar üzerine kurduğu derinlemesine bir sorgulama sunuyor.
“Eserlerimde izleyiciyi farklı bir dünyaya davet etmiş, renkler ve figürler arasındaki soyut geçişlerle gözle görülmeyeni görünür kılmayı hedef almaktayım. Tablo yüzeylerinde patlayan renkler, kaotik desenler ve imzam olan figürlerim, izleyiciyi sürekli bir ‘düş ve gerçeklik’ arasında gidip gelmeye zorlar. Delilik, bir anlamda kaosu ve belirsizliği simgeliyor. Ancak, bu kaosu sadece karamsar bir bakış açısıyla sunmuyor. Aynı zamanda, deliliği bir özgürlük, bir varoluş biçimi olarak da ele alıyor. Bu eserler, izleyicinin algısındaki duygusal ve zihinsel engelleri kırmak için cesur bir çaba sunuyor.
‘Delilik, bir sınırın ötesinde yaşama şeklidir. O sınır, bazen bir düşüncenin, bazen de bir duygunun kaybolduğu yerdir’ sanatımda bu ‘sınırları’ sürekli olarak zorlayan bir anlayışa sahibim. Sergimin merkezinde, insan zihninin çöküşü, toplumsal normların baskısı ve içsel kaosun görsel bir temsili yer alıyor. İzleyiciye sadece görsel bir deneyim sunmak değil, aynı zamanda "delilik" kavramını sanat yoluyla sorgulatmak, akıl ve mantığın ötesindeki karanlık alanları keşfetmenin mümkün olduğunu göstermek istiyorum.
Modern insanın en büyük korkularından biri olan ‘akıl kaybı’ temasını, renk ve formun özgürce dans ettiği bir platformda ele alarak, tablonun her köşesine gerilim ve huzur arasındaki dengeyi yerleştiriyor. Her bir tablo, izleyiciye farklı bir hikâye anlatıyor; bazen bir çığlık, bazen bir sessizlik, bazen bir gülümseme. Kullandığım semboller, canlı renkler ve soyut figürler, bu sergide deliliği bir kehanet, bir kaçış veya bir kurtuluş olarak gösteriyor.
‘Madness: Delilik’, sadece bir sanat sergisi değil, aynı zamanda bir içsel keşif süreci. İzleyiciyi, deliliğin hem bir korku kaynağı hem de bir özgürlük aracı olarak nasıl algılandığını anlamaya davet ediyor. Sergi, izleyicilere sanat yoluyla akıl sağlığı, toplumun normları ve bireysel özgürlük konularında derinlemesine bir düşünme fırsatı sunuyor.”
Gonca Güngör’ün kaleme aldığı metinden alıntıdır.
Künye:
1. Gonca Güngör, 2024, Ademle Havva
2. Gonca Güngör, 2024, Denizci
3. Gonca Güngör, 2024, Vahşi Ruh
4. Gonca Güngör, 2024, Uçmak
5. Gonca Güngör, 2024, Evlilik