GÜNDEM
  • 30-04-2025

    Puruli Kültür Sanat tarafından on üçüncü kez gerçekleştirilecek Engelsiz Filmler Festivali, bu yıl 23-29 Mayıs tarihleri arasında Goethe-Institut Ankara’da sinemaseverlerle buluşacak.

    Uluslararası Kısa Film Yarışması, Dresden Kısa Film Festivali Seçkisi ve Çocuklar İçin bölümleri ile birlikte Engelsiz Filmler Festivali, Bir Çağ Yangını başlığı altında, 21. yüzyılın geride bıraktığımız ilk çeyreğinde tüm dünyada yaşanan krizlere ve toplumsal olaylara film gösterimleri, konuşmalar ve bir fotoğraf sergisi ile mercek tutmayı hedefliyor. Programda yer alan tüm filmlerin sesli betimleme ve ayrıntılı altyazı seçenekleri ile gösterildiği festivalde söyleşi, ödül töreni gibi etkinlikler de erişilebilir olarak gerçekleştirilecek.

    Festival programında her yıl yerini alan “Çocuklar İçin” seçkisini bu yıl, dünyanın en eski çocuk filmleri festivallerinden biri olan Cinekid, festivali hazırladı. 1986 yılında ilk kez düzenlenen Cinekid, bugün Hollanda genelinde 40’ın üzerinde lokasyonda küçük sinemaseverlerle buluşuyor. Cinekid’in Engelsiz Filmler Festivali için hazırladığı programda; Küçük KayakçıKuapKayıp Çorapların Gizemi ve Turp Hasadı filmleri Türkçe seslendirme ve sesli betimleme ile gösterilecek.

    Otizmli çocuk ve gençlerin rahat bir şekilde film izleyebilmeleri için gerçekleştirilen Otizm Dostu Gösterim her yıl olduğu gibi bu yıl da festival programında yer alıyor. Goethe-Institut’teki gösterimde “Çocuklar İçin” seçkisi loş ışıklı bir salonda, ses seviyesi düşük tutularak izleyicilerle buluşacak. Seyirciler gösterim sırasında salonda yiyecek, içecek bulundurabilecek ve diledikleri gibi hareket edebilecekler.

    ​Engelsiz Filmler Festivali hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    678
  • 30-04-2025

    British Council ve BBC World Services tarafından düzenlenen 29. Uluslararası Sesli Drama Yarışması başvuruları 4 Haziran’a kadar devam ediyor.

    Birleşik Krallık’ın kültürel ilişkiler ve eğitim fırsatlarından sorumlu kuruluşu British Council ve BBC World Service, Türkiye’den ve Birleşik Krallık dışından yazarları, sesli drama yöntemini kullanarak uluslararası bir izleyici kitlesine hikâyeler anlatmaya çağırıyor. Kazananlar para ödülü alacak, 2026 yılında Birleşik Krallık’ta düzenlenecek ödül törenine davet edilecek ve dramalarının kayıtlarına katılabilecekler. Yazarlar, yarışma için senaryolarını 4 Haziran Çarşamba gününe kadar gönderebiliyor.

    Yazarlar iki kategoriden birine katılabiliyorlar: birincisi ana dili İngilizce olan katılımcılar için, diğeri ise ikinci dili İngilizce olan katılımcılar için. Kazananlar 2,500 £ (yaklaşık 2,980 Euro) nakit para ödülü alacak, 2026 yılında İngiltere’de düzenlenecek ödül törenine davet edilecek ve BBC World Service platformlarında dünya prömiyeri için dramalarının kaydına katılacaklar. Yarışmanın ikincisi, BBC Dünya Servisi gazeteci ve yazarı Georgi Markov (1929-1978) onuruna Özel Takdirname alacak.

    Katılımcıların, büyük ölçüde veya tamamen İngilizce bir sesli drama senaryosu yazması gerekiyor. Senaryo, daha önce yazılmış bir eserin uyarlaması değil, özgün bir çalışma olmalı ve yapay zekâ araçları kullanılarak oluşturulmamış olmalı. Senaryo yaklaşık 40-50 dakika uzunluğunda olmalı, bu da en az 35 sayfa A4 kağıdına (veya eşdeğerine) ve en fazla 60 sayfaya eşit.

    Drama en fazla altı ana karaktere sahip olmalı (her biri birkaç satırdan fazla olmayan en fazla 3 küçük “ikiz” karakter de olabilir) ve senaryolara, dramanın tüm hikâyesini özetleyen kısa bir sinopsis eşlik etmeli. Bu yazı en fazla 400 kelime olmalı.

    ​29. Uluslararası Sesli Drama Yarışması hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    751
  • 29-04-2025

    Star Wars’un ikinci filmi The Empire Strikes Back, David Mahoney yönetimindeki İstanbul Film Orkestrası eşliğinde, 26 Haziran akşamı İstanbul Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda izleyicilerle buluşacak.

    Piu Entertainment tarafından “Movies in Concert” etkinlikleri kapsamında 2024 yılında sahnelenen ilk filmin ardından serinin ikinci filmi The Empire Strikes Back, 100 kişilik canlı orkestra eşliğinde gösterilecek.

    Ünlü besteci John Williams, En İyi Orijinal Film Müziği dalında Akademi Ödülü kazandığı 1977 yapımı Star Wars: Yeni Bir Umut’tan başlayarak Star Wars efsanesinin dokuz filminin de müziklerini yapmasıyla tanınıyor. The Empire Strikes BackReturn of the JediStar Wars: The Force AwakensStar Wars: The Last Jedi ve Star Wars: The Rise of Skywalker filmlerinin müziklerinin her biri En İyi Orijinal Film Müziği dalında aday gösterildi.

    ​Oscar ödüllü besteci John Williams’ın unutulmaz müzikleri, İstanbul Film Orkestrası tarafından canlı olarak seslendirilirken dev beyaz perdede filmin tamamı orijinal dilinde İngilizce olarak Türkçe alt yazı ile gösterilecek. Film müzikleri orkestrası yönetimindeki en önemli isimlerinden biri olan Klasik Brit Ödülü sahibi İngiliz Orkestra Şefi David Mahoney, orkestra şefi olarak yer alacak.

    0
    0
    965
  • 29-04-2025

    Ressam Semiramis Öner’in “Hatıra Kurucular” başlıklı kişisel sergisi 29 Haziran tarihine kadar Metrohan’da sanatseverlerle buluşuyor.

    İBB Kültür ve İBB Miras’ın katkılarıyla düzenlenen “Hatıra Kurucular” sergisi, bireysel anılardan kolektif hafızaya uzanan, geçmişle hayali geleceği bir araya getiriyor. Sergide, Kuzey Rönesansı resim tekniğini kullanan ve kendi renk pigmentlerini yaratan Öner’in, eski fotoğrafları ve Türkiye ütopyasını resmettiği yağlı boya tablolarıyla eski İstanbul’a ait objelerden oluşan bir enstalasyonu yer alıyor. Küratörlüğünü Gülseli İnal, Balkız İnal ve Beliz İnal’ın üstlendiği sergide sanatçı, 20. yüzyılın başlarında Türk toplumunun Osmanlı’dan modern Türkiye’ye evrildiği dönemde yaşanan epik sosyal değişimi, kendi bilinçaltı yönlendirmesiyle önümüze seriyor.

    Üç ayrı bölümden oluşan serginin “İstanbul Portreleri” başlıklı ilk bölümünde, Semiramis Öner’in 1995’ten bu yana İstanbul sahaflarından topladığı ve 1890-1940 yılları arasını kapsayan eski Türkiye fotoğraflarını resmettiği yağlı boya tablolar yer alıyor. Fotoğraflardaki insanlara kendini yakın hisseden, bazılarının ismini fotoğrafın arkasındaki yazılanlardan öğrenen sanatçı, bu kişileri hikâyeleri ve anılarıyla birlikte içselleştirerek resmediyor. Koyu renklerin ağır bastığı stüdyo fotoğraflarındaki insanları büyük yağlı boya tablolara dönüştüren Öner, insanların yüzlerindeki ifadeler ve kullandıkları objelerden yola çıkarak Türkiye’nin yaşadığı dönüşümü anlatıyor. Bu ilk bölüm, sanatçının bugüne kadar yaptığı 70 tablo içerisinden 40’tan fazla eserin yer aldığı bir seçkiyi sanatseverlerle buluşturuyor.

    “Hatıra Kurucular” sergisinin ikinci bölümünde ise, resme dönüşen fotoğraflarda görünen objeler sergileniyor. “İstanbul Portreleri”nin üretimi sırasında fotoğraflardaki eşyalara da dikkat kesilen ve bu objeleri kendisine verilen emanetler olarak kabul eden sanatçı, yine sahaflarda ve bitpazarlarında arayıp bulduğu bu eşyaları uzun bir yemek masasına yerleştiriyor. Öner’in daha önce Hollanda’da Utrecht Belediyesi için dört yılda tamamladığı Barış tablosundakine benzeyen bu Hatıra Masası’nda farklı bireylerin arkalarında bıraktıkları eşyalar; semaver, saatler, daktilo, kolyeler, radyolar, gözlükler, kravatlar, kol düğmeleri, mektuplar sergileniyor. Terziler, şapkacılar, kumaş dokuyanlar, saatçiler, camcılar, kuyumcular, anahtarcılar, cam üfleyiciler tarafından emek verilerek üretilen eşyaların yer aldığı Hatıra Masası’nda, çoğu eşyanın el işi olması dikkat çekiyor.

    ​Sergiyle aynı başlığı taşıyan üçüncü ve son bölümde ise izleyiciyi, umut dolu bir hayal dünyası karşılıyor. Bu bölümde, Türkiye’ye dair aklındaki ütopyayı resmeden Semiramis Öner, geleceği parlak, renkli bir ülke ve mutlu, sevgi dolu portreler ortaya koyuyor. Öner bu bölümü “Dünya karışık dönemlerden geçtiği sıralarda, ütopik dünyalar sanatçının sığınaklarıdır. Sanatçı kaçtığı dünyayı yaratır ve izleyeni davet eder” sözleriyle anlatıyor.

    0
    0
    1168
  • 29-04-2025

    Cary Fagan’ın gezegenimizin geleceğini tehdit eden en önemli sorunlardan olan iklim krizine dikkat çeken kitabı Dünya Sular Altında, İpek Güneş Çıgay çevirisiyle Tudem Yayınları’ndan çıktı.

    Bildiği dünyadan ansızın koparak hiçliğin ortasına düşen bir çocuk ile köpeğinin hayatta kalma mücadelesini anlatan Dünya Sular Altında, sade ve sürdürülebilir bir yaşamın mümkün olup olmadığı hakkında düşündürüyor. Özgün hikâyesi ve sinematografik kurgusuyla öne çıkan roman, kaderimizi tekrar elimize almamız için hiçbir zaman geç olmadığını hatırlatıyor. 

    “Sıradan bir güne uyandığını düşünen Rafe, çok geçmeden içinde bulunduğu tuhaf durumun ayırdına varır. Penceresinden tek görebildiği maviliktir. Odası sanki evlerinden kopmuş ufak bir kulübe misali ucu bucağı olmayan sularda sürükleniyordur. Tanıdığı, gördüğü, sevdiği her şey nereye kaybolmuştur? Günler geceler boyunca odasıyla birlikte suyun üzerinde yüzerken kendisiyle benzer kaderi paylaşanlarla yolları kesişir. Yoksa ufukta bir kara parçası görmeyi umarlarken dünya çoktan yitip gitmiş midir?” 

    0
    0
    644
  • 29-04-2025

    İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Film Festivali ve Kariyo Ababay Vakfı (KAV) tarafından desteklenen Başka Sinema tarafından başlatılan “İstanbul Film Festival x Başka Sinema Goes to Cannes” sinemamızın uluslararası alandaki görünürlüğünü artırmayı amaçlıyor.

    “İstanbul Film Festival x Başka Sinema Goes to Cannes” başlıklı bu yeni girişim Cannes Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen Marché du Film’de, Türkiye’den post-prodüksiyon aşamasındaki yılın en dikkat çeken projelerine uluslararası tanıtım ve iş birliği fırsatları sunacak. Cannes Film Festivali, Marché du Film tarafından, dünyada bölgesel temsiliyeti olan beş film festivalinin davet edildiği “Goes to Cannes” bölümünde, Türkiye’nin ana veya ortak yapımcı olduğu filmler, İstanbul Film Festivali ve Başka Sinema programıyla bu yıl ilk kez yer alacak. Programda, İstanbul Film Festivali’nin 20. yılını kutlayan endüstri platformu Köprüde Buluşmalar ile bağımsız filmleri seyirciyle buluşturan Başka Sinema’nın seçtiği beş proje yer alıyor. Bu iş birliği kapsamındaki projeler, filmlerinden seçilmiş kesitleri uluslararası sektör profesyonellerine sunma fırsatını yakalayacak; satış şirketleri, festival programcıları ve dağıtımcılarla birebir görüşmeler gerçekleştirecek ve uluslararası iş birlikleri geliştirme imkânı bulacak.

    Daha önce hiçbir uluslararası platformda endüstri profesyonelleriyle buluşmamış, “İstanbul Film Festival x Başka Sinema Goes to Cannes” programında yer alan filmler:
    Beklenti (Yönetmen: Ali Özel, Yapımcı: Ali Özel, Ortak Yapımcılar: Osman Enes Yakut, Ahmet Necati Erdem)
    En Güzel Cenaze Şarkıları (Yönetmen: Ziya Demirel, Yapımcı: Anna Maria Aslanoğlu)
    Lo-Fi (Yönetmen: Alican Durbaş, Yapımcı: İpek Erden)
    Ölü Köpekler Isırmaz (Yönetmen: Nuri Cihan Özdoğan, Yapımcılar: Nuri Cihan Özdoğan, Kaan Özdoğan, Hasan Doğanay, Oben Yılmaz)
    ​- Sevda (Yönetmen: Ufuk Emiroğlu, Yapımcılar: Nicolas Wadimoff, Nadia Turincev, Omar El Kadi, Eva Kuperman, Ersan Çongar, Aslı Filiz)

    0
    0
    3205
  • 29-04-2025

    Aslı Çavuşoğlu’nun “TunState” başlıklı kişisel sergisi, 17 Mayıs-27 Eylül tarihleri arasında İMALAT-HANE’de sanatseverlerle buluşacak.

    Aslı Çavuşoğlu’nun İMALAT-HANE desteğiyle üretilen yeni çalışmalarını da içeren “TunState” sergisi, doğanın kendi kendini koruma stratejilerinden ilham alarak, dönüşüm, dayanıklılık ve yeniden var olma hâllerine odaklanıyor.

    Sanatçının uzun yıllardır geliştirdiği anlatı dünyasını besleyen sergi, sadece bir üretim pratiği değil; aynı zamanda bozulma, bekleme, direnç ve dönüşüm kavramlarını ele alan canlı bir ekosistem olarak kurgulanıyor. İlk olarak 2022 yılında Torino’daki Barriera’da gösterilen ve ardından 2023’te Meksika’daki Museo Jumex’te farklı işlerle genişleyen sergi, sanatçının geçmiş işleriyle kurduğu diyaloğu sürdürerek, geleceğe dair yeni bir sorgulama alanı açıyor. Çavuşoğlu’nun sergideki üretimleri, 2018 yılında Meksika’da karşılaştığı bursera fagaroides adlı ağacın kabuklarıyla başlayan bir sürece dayanıyor. Bu ağacın kabukları, sanatçının elinde zamanın izini taşıyan hassas birer nesneye dönüşüyor. Sergide, bu doğal malzemenin el yapımı kâğıda evrilerek dönüştüğü eserler; mikroskobik bir canlı olan Tardigrad’ın biyolojik dönüşümüyle paralel bir görsel ve kavramsal karşılık sunuyor.

    Sergi adını, zorlu çevresel koşullara karşı hayatta kalmak için metabolizmasını askıya alan Tardigrad’ın girdiği “tun” durumundan alıyor. Mekânın dış cephesinde izleyiciyi karşılayan bu figür, serginin düşünsel yapısına açılan kapılardan biri olarak öne çıkıyor. Doğal ve endüstriyel malzemelerin bir araya gelişi, sanatçının işlerinde sıkça rastlanan tarih, bellek ve dönüşüm katmanlarını görünür kılıyor.​

    0
    0
    749
  • 29-04-2025

    İllüstratör Hakan Çapkan’ın “Doğanın Gölgesinde” başlıklı kişisel sergisi 24 Mayıs’a kadar Kun Art Space’te sanatseverlerle buluşuyor.

    Çalışmalarında insan, doğa, kent ilişkisine odaklanan Hakan Çapkan, “Doğanın Gölgesinde” başlıklı sergisini, insanın yalnızca çevresiyle değil, kendisiyle de kurduğu ekolojik ilişkiyi sorgulayan, kentte var olmanın doğayla temas edebileceği yeni yollarını arayan bir düşünsel alan olarak tanımlıyor.

    “Modern kent, doğadan uzaklaşmanın hem sahnesi hem de nedenidir. Bu uzaklık yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel bir kopuşu da beraberinde getirir. Kentin içindeki birey, doğayla arasındaki bağı yeniden kurma çabasında; kimi zaman zihninde bir orman yaratır, kimi zaman bir pencerenin önünde filizlenen bir yeşilde soluklanır, kimi zaman ise kayıp bir hafızayı düşlerinde arar.

    Bu anlatı, doğayla olan ilişkinin içselleştiği, kayıplarla ve yok oluşlarla yoğrulmuş bir tahayyülün izini sürer. Doğaya dair hafızasını unutmamakta direnen bireyin, yalnızca nostaljik bir arayışı değil, aynı zamanda yeni bir varoluş biçiminin inşasıdır. Her görsel, bir yandan sığınma ihtiyacını ifade ederken, öte yandan sistemin dayattığı yaşam biçimlerine karşı sessiz bir başkaldırı taşır.

    Burada şehir, yalnızca bir yaşam alanı değil; aynı zamanda bir mücadele ve yeniden tanımlama sahnesidir. Doğa artık yalnızca ağaçlardan, gökyüzünden, kuş seslerinden ibaret değildir. Doğa, insanın kendi doğasını da içine alarak genişler; kentte, bedende, hafızada ve hayalde şekillenir. Bu bağlamda sergi, doğanın izlerini sürmekten ziyade, doğanın kentsel ve bireysel katmanlarda yeniden üretildiği anlara tanıklık sunar.”


    Künye:
    1. Ağaç Portre, Kâğıt üzerine mürekkepli kalem, 29.5x21 cm, 2025
    2. Pencerem Serisi, Kâğıt üzerine suluboya ve mürekkepli kalem, 31x23 cm, 2024
    3. Ağaca Sarılmak, Kâğıt üzerine mürekkepli kalem ve marker, 29x29 cm, 2025

    0
    0
    793
  • 29-04-2025

    Ödüllü çizer Marianne Dubuc’ten okuma serüvenine yeni başlayan çocuklar için hazırladığı kitabı Hepimiz Sırayla, Ece Nahum çevirisiyle Redhouse Kidz (SEV Yayıncılık) tarafından yayımlandı.

    Marianne Dubuc, ilk çizgi romanı Hepimiz Sırayla ile paylaşmayı, dayanışmayı bilen yakın arkadaşların ve zamanı gelince kendi kanatlarıyla uçan minik kuşların öyküsünü anlatıyor. Arkadaşlık, nezaket, dayanışma, karşılıklı yardımlaşma ve iyilikseverlik gibi temaları ele alan Dubuc, birbirimizden öğrenmenin ve bilgiyi paylaşmanın değerini hatırlatıyor; öğrendikçe büyüdüğümüzün, kendimizi keşfettiğimizin ve bağımsızlaştığımızın da altını çiziyor. 

    Güneşli bir öğleden sonra dört arkadaş Fare, Ayı, Kaplumbağa ve Tavşan, çalıların arasında saklı bir yumurta bulurlar. Sırayla evlerine götürüp ona bakarlar. Hayat hakkında önemli şeyler öğrenen yumurta, bir kuşa dönüşüp kendi yuvasını kurarken hiç bitmeyecek bir dostluğun da temelleri atılır.

    0
    0
    792
  • 28-04-2025

    Sinematek/Sinema Evi, usta yönetmen Andrey Tarkovski’ye odaklanan ana programının yanı sıra İtalyan sinemasının güçlü yönetmenlerinden Liliana Cavani’ye odaklanan bir seçkiyi 29 Nisan-27 Haziran tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşturacak.

    Andrey Tarkovski’ye odaklanan ana program ve İtalyan sinemasının önemli isimlerinden Liliana Cavani seçkisi yanı sıra “Kino:2025: Alman Sineması Türkiye’de” etkinliğine de ev sahipliği yapacak olan Sinematek/Sinema Evi, her programda olduğu gibi “Sessiz Perşembe” adı altında sessiz film gösterimlerini de izleyicilerle bir araya getirecek. Sinematek/Sinema Evi’nin ikinci restorasyon projesi olan Aysel, Bataklı Damın Kızı filmi gösterimleri ise, filme adanmış ücretsiz sergisi ile beraber devam ediyor.

    Ana program, filmleri dünya sinemasının başyapıtları arasında kabul edilen Andrey Tarkovski’ye odaklanıyor. Görsel dilin zirve yaptığı bir sinematografi ile seyirciyi zamanda savrulan sezgisel bir akışta, aşkın bir deneyime davet eden yönetmenin ilk uzun metraj filminden sonuncusuna, yedi filmini içeren bu kapsamlı retrospektifte ayrıca bizzat oğlu tarafından yapılan Andrey Tarkovski: Bir İbadet Olarak Sinema filmi de yer alıyor. Tarkovski sinemasının özüne ve diline oldukça yaklaşan belgesel, oğuldan babaya incelikli bir saygı duruşu olma özelliği gösteriyor.

    Birbirinden zor konuları güçlü koreografiler ile neredeyse bir orkestra şefi gibi sahneye koyan İtalyan yönetmen Liliana Cavani’ye odaklanan seçki, yönetmenin dört filminden oluşuyor. Her bir karakterin dikkat çekici ve biricik olduğu, insanın karanlığını ikililikler ötesinde sorgulatan ve başta savaş olmak üzere her türlü şiddetin dehşetini bütün açıklığı ile ortaya koymaktan çekinmeyen bir sinema sunan, “tartışmalı” ve “sarsıcı” Cavani filmlerine odaklanan bu seçkide yönetmenin çokça konuşulan filmi Gece Bekçisi’nin yanında, DeriYamyamlar Yılı ve İyinin ve Kötünün Ötesinde filmleri de bulunuyor.

    Sinemanın erken dönemine ait eserlerin seyirciyle buluştuğu “Sessiz Perşembe”nin bu programı, Hollywood’un üretken kadın yaratıcılarından biri olan Frances Marion’a odaklanıyor. Goethe-Institut’un German Films iş birliği ve Ernst Reuter İnisiyatifi (ERI) katkılarıyla düzenlediği “Kino 2025: Alman Filmleri Türkiye’de” programı ise bu yıl 13-18 Mayıs tarihlerinde Sinematek/Sinema Evi ev sahipliğinde gerçekleşecek.

    ​Sinematek/Sinema Evi’nin yeni programıyla ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    941
DAHA FAZLA
Geldanlage