GÜNDEM
  • 18-02-2025

    İstanbul Modern, Ömer Uluç’un sanatsal yolculuğunu gözler önüne seren “Ufuk Çizgisinden Öteye” başlıklı sergiyi 21 Mart’ta sanatseverlerle buluşturacak.

    Artaş Holding sponsorluğunda düzenlenecek “Ufuk Çizgisinden Öteye” başlıklı sergi, Ömer Uluç’un Türkiye’deki en geniş seçkilerinden birini izleyicilere sunacak. Uluç’un sanatsal pratiğinde erken dönem örneklerini barındıran 1960’lardan 2010’daki vefatına kadar olan süreçteki üretimlerini bir araya getirecek sergi, sanatçının çalışmalarında öne çıkan farklı ifade biçimlerini çeşitli temalar altında toplayacak. Kâğıt üzerine desen ve çizimden tuval üzerine akriliğe, kolajdan heykele birçok disiplini içerecek sergide, Uluç’un kauçuk, keçe, alüminyum, akrilik levha, PVC ve polyester gibi malzemelerle ürettiği 300’ün üzerinde çalışması yer alacak.

    Küratörlüğünü Öykü Özsoy Sağnak ve Nilay Dursun, asistan küratörlüğünü ise Naz Uğurlu Benek’in üstlendiği “Ömer Uluç: Ufuk Çizgisinden Öteye” sergisi, sanatçının insanlık ve evren arasındaki karmaşık ilişkiye dair düşüncelerini irdeleyen yapıtları izleyicinin beğenisine sunacak.

    “Ufuk Çizgisinden Öteye” başlıklı sergiyi 21 Mart’tan itibaren İstanbul Modern’de ziyaret edebilirsiniz.

    0
    0
    1556
  • 18-02-2025

    Yukito Ayatsuji’nin Japon polisiyesinin imzası Honkaku türünün yeniden doğuşunda büyük rol oynayan eseri Ongen Ev Cinayetleri, Zeynep Ebru Okyar’ın çevirisiyle Domingo Yayınevi’nden çıktı.

    Ongen Ev Cinayetleri; polisiye edebiyatın Altın Çağı’na, özellikle de Agatha Christie’nin On Kişiydiler’ine bir saygı duruşunda bulunuyor. Roman, macera için lanetli olduğu söylenen ıssız bir adaya gezi düzenleyen polisiye kulübünün yedi üyesinin kendilerini bir cinayet bilmecesinin içinde bulmasını konu alıyor.

    ​“Bir üniversite polisiye kulübünün üyeleri, yıllık gezileri için bir haftalığına ıssız bir adada toplandıklarında, en sevdikleri polisiye romanlarına taş çıkaracak bir dünyaya adım attıklarını düşünürler. Ancak adanın geçmişindeki korkunç trajediyi anımsatan bir katil onları teker teker avlamaya başladığında, hayatta kalmak için tek sığınakları, çok sevdikleri dedektiflik hikâyeleri olacaktır. İpuçlarını bir araya getirmeye çalışırken, her yeni cinayet ve muhtemel kanıtlar yeni bir sır fısıldar. Katil aralarında mıdır? Yoksa adanın laneti mi geri dönmüştür?”

    0
    0
    671
  • 18-02-2025

    Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nin “Hesaplar ve Tesadüfler” sergisi kapsamında düzenlediği Macaristan çıkışlı Metrum Ensemble Trio+ konseri, 21 Şubat Cuma saat 19.30’da gerçekleşecek.

    Klasik ve çağdaş müziği yenilikçi bir anlayışla yorumlayan Metrum Ensemble Trio+, Türkiye’de ilk konserini vermeye hazırlanıyor. Geleneksel bestecilik tekniklerini doğaçlama ve yenilikçi anlatımlarla harmanlayan Metrum Ensemble, klasik, çağdaş ve deneysel müziği bir araya getirerek dinleyicilere benzersiz bir ses dünyası sunuyor. Müziğin hem sistematik hem de özgür unsurlar taşıdığı fikriyle hareket eden topluluk, bu anlayışı daha küçük ve esnek bir grup yapısına uyarlayarak sahneye taşıyor.

    Pera Müzesi’nde, “Hesaplar ve Tesadüfler” sergisinin yer aldığı salonda, eserlerle iç içe gerçekleşecek konserde, sergide eserleri bulunan sanatçı Gizella Rákóczy’nin kızı, ünlü flütist Anna Rákóczy de topluluğa eşlik edecek. Sanatçı, performansıyla müziğin yapılandırılmış formu ile doğaçlama arasındaki dengeyi sergi bağlamında yeniden yorumlayacak. Metrum Ensemble Trio+, izleyicileri Rönesans’tan günümüze uzanan geniş bir repertuvarla bestecilik tarihinin farklı dönemleri arasında keşfe çıkaracak.

    ​21 Şubat Cuma akşamı saat 19.30’da gerçekleşecek Metrum Ensemble Trio+ konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    583
  • 18-02-2025

    Dilşad Akçayöz’ün “Kusur-suz” başlıklı kişisel sergisi 18 Şubat-18 Mart tarihleri arasında Summart’ta sanatseverlerle buluşuyor.

    Dilşad Akçayöz’ün pratiği, bedenin yalnızca fiziksel bir varlık değil, aynı zamanda kimlik, aidiyet ve dönüşüm alanı olduğu fikrine dayanıyor. Sanatçı, figüratif yaklaşımla bedenin katı ve akışkan hâlleri arasındaki gerilimi incelerken, bireyin normatif mükemmeliyet algısıyla kurduğu ilişkiyi sorguluyor. Kusursuzluk arayışının bireysel ve toplumsal dayatmalarla nasıl inşa edildiğini irdeleyen Akçayöz, heykel pratiğinde özellikle mermeri tercih ediyor. Mermerin sert ancak kırılgan yapısı, sanatçının ele aldığı dönüşüm ve kırılganlık kavramlarını somutlaştırıyor. Heykel üretimini meditatif bir süreç olarak ele alan sanatçı, sergiyle izleyiciyi hızla mekanikleşen algı sistemlerinden uzaklaşmaya ve bedenin doğasına dair özgürleştirici bir diyaloga davet ediyor.

    0
    0
    718
  • 18-02-2025

    Joanna Rzezak’ın yazdığı ve resimlediği, hayvanların nasıl birlikte yaşadıklarını örnekler ve çizimler eşliğinde anlattığı kitabı Birlikte, Filiz Karaküçük’ün çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.

    8 yaş ve üzeri okurlara hitap eden Birlikte dünyanın dört bir yanındaki hayvanların yaşamlarını ele alarak “Hayvanlar neden bir araya gelir ve nasıl birlikte yaşarlar?” sorusunu yanıtlıyor.

    ​“Yırtıcı hayvanlardan kaçan ringa balığı sürülerinden hayatlarının aşkını arayan flamingo kolonilerine, göğü kaplayan sığırcık sürülerinden heybetli fil topluluklarına varıncaya dek pek çok hayvan türü birlikte yaşar…”

    0
    0
    806
  • 17-02-2025

    İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, Talât Sait Halman anısına, nitelikli edebiyat çevirilerine armağan edilen Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün 2024 yılı sahibi Kenzaburo Oe’nin Suda Ölüm (Can Yayınları) romanı çevirisiyle Ali Volkan Erdemir oldu.

    Seçici Kurul, Ali Volkan Erdemir’e verilen ödülün gerekçesini şöyle açıkladı: “Ali Volkan Erdemir, çağdaş Japon edebiyatının en önemli yazarlarından, 1994 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Kenzaburo Oe’nin 2009 tarihli deneysel romanı Suda Ölüm’ü Türkçeye aktarırken, yıllardır sabır ve ustalıkla sürdürdüğü Japoncadan Türkçeye çeviri pratiğinden damıtılmış, nitelikli bir metne imza atmıştır. Tokyo’da ve Shikoku Adası’nın ormanlarında geçen bu büyüleyici romanda, Oe, babasının suda ölümünü izleyen Kogito Choko’nun adaya dönüş ve babasının gizemli ölümünü açıklayacağına inandığı belgeleri “kırmızı deri bir bavulda” arayış hikâyesini anlatır. Erdemir, görünürde düz ve basit bir anlatıma sahip olan, ancak ilerledikçe yankılar, üst üste binen konuşmalar, sahne performansları ve telefon konuşmalarıyla örülü bu çok katmanlı metnin sunduğu savaş sonrası Japonya panoramasını Türkçeye büyük bir yetkinlikle çevirmiştir. Bu yaratıcı roman, okura Japonya’nın tarihine ve metnin siyasi ve kültürel bağlamına dair iç görüler sunarken, okurun hem bir romanın yazım sürecine hem de kahramanın hatırlama ve hatırlarken yaratma mücadelesine tanıklık etmesini sağlar. Daha önce Haruki Murakami ve Yukio Mishima’dan yaptığı çevirilerle tanıdığımız Erdemir, teknik ve estetik açıdan övgüyü hak eden bir metne imza atmış, Kenzaburo Oe’nin 2023’te ölümünden önce yazdığı sondan ikinci kitabını Türkçeye büyük bir başarıyla çevirmiştir.”

    Başkanlığını yazar Doğan Hızlan’ın üstlendiği Talât Sait Halman Çeviri Ödülü Seçici Kurulu; yazar, çevirmen ve eleştirmen Sevin Okyay; yazar ve çevirmen Ayşe Sarısayın; yazar ve çevirmen Yiğit Bener ile yazar ve çevirmen Kaya Genç’ten oluşuyor.  2015’te başlatılan Talât Sait Halman Çeviri Ödülü daha önce Siren İdemen, Ahmet Arpad, Fuat Sevimay, Ülker İnce, Gökhan Sarı (Jüri Özel Ödülü), Ebru Erbaş, Kamil Kayhan Yükseler, Erdem Kurtuldu, Süleyman Doğru, Zafer Ceylan ve Regaip Minareci’ye sunulmuştu.

    ​Ali Volkan Erdemir’e ödülü, 19 Şubat’ta Salon İKSV’de yapılacak bir törenle takdim edilecek. 

    0
    0
    678
  • 17-02-2025

    Ezgi Erol’un “Daphne’nin Europa Mozaiği ve Sanatsal Araştırma” başlıklı sunumu 22 Şubat saat 15.00’te KAIROS’ta gerçekleşecek.

    Ezgi Erol, “Daphne’nin Europa Mozaiği ve Sanatsal Araştırma” başlıklı sunumda, sanatsal araştırmanın olanaklarına eğilerek, bir objeyi yalnızca estetik veya tarihsel açıdan değil, öznel deneyimler, göç hikâyeleri ve politik bağlamlarla nasıl ele alabileceğimizi tartışmaya açacak.

    Bir göç objesi, bir hafıza kaydı ve geçmişin parçalanmış bir anlatısı olan Europa Mozaiği, tıpkı diğer mozaikler gibi müzelerdeki sergileniş biçimleri, taşınma süreçleri ve parçalanmış yapıları, objelerin biyografik hikâyelerini nasıl anlamlandırabileceğimize dair önemli veriler sunuyor.

    “Daphne’de 1934 yılında Amerika ve Fransız kazıları kapsamında gün yüzüne çıkarılan Europa Mozaiği, yalnızca bir mitin temsili değil, aynı zamanda göç, diaspora ve objelerin biyografisi üzerine düşünmeyi sağlayan çok katmanlı bir kalıntıdır. Bu mozaik, Antakya’nın tarihsel kırılmaları ve depremler ile şekillenen hayatına tanıklık eden bir obje olarak, sanat tarihi ve sanatsal araştırmalara, yeni okumalara kapı aralar.”

    0
    0
    884
  • 17-02-2025

    Ebru Ojen’in hayatı değiştirmek isterken bir anda kendilerini beklenmedik olayların içinde bulanların hikâyesini anlattığı romanı Belgrad Kanon, İletişim Yayınları’ndan çıktı.

    Romanda; yolları Türkiye’den Belgrad’a düşmek zorunda kalmış siyasi mülteci kahramanların yaşamlarının sadece yirmi dört saatlik dilimine şahitlik ediyor okur. Bu kahramanlar var olma mücadelesi verirken, aynı zamanda geçmişin hem politik düşleriyle hem de insanlarıyla bir hesaplaşmaya girişiyorlar.

    “İki yöne bakan bir yüz görüyorum. Ölümün, gökkuşağını andıran renkleriyle, yaşamın tekdüze, neredeyse gri renklerinin arasında kalmış bir yüz. Bu benim yüzüm mü? Yüzümün bir yan anlamı var mı? Zihnimde beliren görüntülerden manzaralar kuruyorum. Şafağa uyanmış bitkilerin arasında; kum dalgalarının, dolinlerin arasında; dumanların, sümbül köklerinin arasında bir gezginim. Zihnimdeki kelimeler, müzikli renk öbekleri halinde sokaklara yayılıyor. Geleceği hayal ediyorum, geçmişin çile dolu göğsüne uzanmışken üstelik. Sorular gölüne yüzükoyun yatıyorum. Ovaları aşıp yürüyorum yalınayak. Turnaların, kekliklerin kanadına değen o ülkeyi arıyorum; benden aşırı, göğsüme yakın...”

    0
    0
    741
  • 17-02-2025

    İş Sanat’ın müzikli çocuk oyunu Pat Pat Patara 22 Şubat, 23 Şubat ve 9 Mart tarihlerinde İş Kuleleri Salonu’nda sahnelenecek.

    Müzikli çocuk oyunu Pat Pat Patara, küçük izleyicileri antik bir şehrin büyüleyici dünyasında yolculuğa çıkarıyor. Likya uygarlığının önemli şehirlerinden Patara Antik Kenti’nin atmosferinde geçen oyun, çocuklara sürprizlerle dolu bir öykü anlatırken, Anadolu’nun tarihine de ışık tutuyor. Yekta Kopan’ın Patara’yı ziyaret etmesiyle temelleri atılan, Lerzan Pamir’in yönetmenliğinde inşa edilen müzikli oyunda; Efe, Defne ve sınıf arkadaşları, arkeolog Aslı’nın sorduğu bilmeceleri çözmeye çalışırken tarihin derinliklerinden gelen Likyalı Su ile tanışıyor.

    22 Şubat Cumartesi, 23 Şubat ve 9 Mart Pazar günleri saat 15.00’te İş Kuleleri Salonu’nda sahnelenecek oyunda oyuncular, canlı bir orkestra eşliğinde izleyicilere unutulmaz bir deneyim yaşatıyor.

    Künye:
    Yazan: Yekta Kopan
    Yöneten: Lerzan Pamir
    Oyuncular: Özge Fışkın, Şeyla Halis Çiçekdemir, Baran Güler, Mert Aydın, Derman Çinkılıç, Elif Gizem Aykul, Emrecan Karakum,
    İrem Kayakököz, Mehmet Berker Korkmaz
    Müzik: Tolga Çebi
    Dekor Tasarımı: Merve Yörük
    Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan
    Kostüm Tasarımı: Gül Sağer
    ​Koreografi: Emre Karaca

    0
    0
    866
  • 17-02-2025

    Bağımsız sanatçılara dinamik bir platform sunan ve ortak üretimi teşvik eden offgrid art project, Daire Sanat iş birliğiyle gerçekleştirdiği “Tesirli Karşılaşmalar” başlıklı sergiyi 28 Mart’a kadar sanatseverlerle buluşturuyor.

    “Tesirli Karşılaşmalar” sergisinde; geçtiğimiz sonbaharda Daire Sanat konuk sanatçı programına seçilerek atölye programını tamamlayan sanatçılardan Can Memişoğulları ve Aslıhan Mumcu ile Beyza Durhan’ın kurucusu olduğu KovanProject ekoloji, sanat ve teknolojinin kesişiminde ürettikleri eserleri ile izleyici karşısına çıkıyor. Sanatçılar arasındaki etkileşimlerin, doğayla kurdukları bağların ve bireysel deneyimlerin sanata nasıl yansıdığına dair güçlü örnekler sunan “Tesirli Karşılaşmalar”, sanatın yalnızca bireysel bir ifade biçimi değil, aynı zamanda kolektif bir etkileşim süreci olduğunu keşfetmeye davet ediyor.

    KovanProject, Türkiye’nin iki ucunda, Tekirdağ’da ve Şırnak’ta yaşayan, dünyayı aynı ekolojik kaygılarla deneyimleyen Aslıhan Mumcu ve Beyza Durhan’ın arıların fiziksel ve metaforik varlığından beslenerek işlerini üretmesiyle ortaya çıkıyor. Sanatçıların Daire Sanat’ı bir kovan (ev) olarak nitelediği ve burada gerçekleştirdikleri üretim olan “İki Yüzlü Almanak” serisi doğa ve insan arasındaki hiyerarşiyi nasıl “yersiz ve yurtsuzlaştırabileceğinin” sorusuna cevap arıyor. Arıların, güneşin ve bitkilerin yolculuğunu ve aralarındaki ilişkiyi bir kimlik meselesi addediyor; geçiş, dönüşüm ve aidiyet kavramlarıyla analiz etmeyi öneriyor. Proje, makro ve mikro ölçüde Şırnak ve Tekirdağ’da geçen bir yılın görsel günlüklerinden, bitkilerinden ve yanı sıra atölye atıklarından, duvarda biten bitkilerden besleniyor. Daire Sanat’ta gerçekleşen bu atölyede mühürler işleniyor ve basılıyor, yol haritaları gün içinde tüketilen atıkların yeniden pişmesiyle biyoplastik olarak şekilleniyor ve geçmişin görsel günlükleri malzemesiyle deneye açık olarak yeniden gözden geçiriliyor. Karşılıklı inşanın yollarını bireysel geçmişi, betonu, birlikteliği, karşılaşmayı, tüketimi ve üretimi yok saymadan arayan İki Yüzlü Almanak serisi offgrid art project’te izleyicileri sanat ve ekoloji üzerine düşünmeye davet ediyor.

    Doğa olayları, insan algısı ve teknolojik ilerlemenin kesişim noktalarını keşfetmeye yönelik disiplinlerarası bir yaklaşımla eserlerini üreten Can Memişoğulları, bu sergide KovanProject’e paralel olarak doğa teması etrafında işlediği eserlerini izleyicilerle buluşturuyor. Sanatçı, offgrid art project’te farklı medyumları bir araya getirdiği, aralarında video yerleştirme ve 3d baskı eserlerinin yer aldığı bir seçkiyi izleyicilerin beğenisine sunuyor.

    Fotoğraf: Barış Özçetin

    0
    0
    957
DAHA FAZLA
Geldanlage