Platin plak sahibi Barbara Pravi, Garanti BBVA Genç Konserleri kapsamında 19 Eylül akşamı Zorlu PSM’de sahne alacak.
2021 Eurovision’da “Voilà” şarkısıyla dikkat çekerek ikinci olan Barbara Pravi, 2024’te yayımladığı “Bravo” teklisi ve yeni albümü La Pieva ile müzik kariyerinde yeni bir döneme girerken sesi, dansı ve anlatımıyla sahnede bütünsel bir müzikal deneyimi sunmaya hazırlanıyor.
“Voilà” şarkısıyla platin plak kazanan sanatçı, Sacem tarafından “Yılın Şarkısı” unvanını alırken, 2022 Victoires de la Musique ödüllerinde “Kadın Keşif” seçilerek müzikal kariyerinde dikkat çeken bir çıkış yakaladı. Kısa süreli sinema yolculuğunun ardından 2024’te yayımladığı “Bravo” adlı teklisiyle müziğe dönen sanatçı, yeni albümü La Pieva ile müzikal çizgisinde yeni bir döneme adım atıyor.
19 Eylül akşamı Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde gerçekleştirilecek Garanti BBVA Genç Konserleri: Barbara Pravi konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Ara Güler’in uzun yıllar boyunca Anadolu’ya yaptığı gezilerden derlenen ve renkli fotoğrafların yer aldığı “Ara Güler’in Renkli Anadolu’su” başlıklı sergi, 11 Temmuz-30 Ağustos tarihleri arasında Yunanistan’ın Rodos adasında bulunan Modern Sanat Müzesi’nde sanatseverlerle buluşuyor.
Ara Güler’in sanatını ve kişiliğini geniş kitlelerle buluşturmayı hedefleyen Ara Güler Müzesi’nin düzenlediği sergide yer alan 1957 ve 2003 yılları arası geniş bir dönemi kapsayan fotoğraflar Ara Güler’in renkli fotoğrafta da ne denli usta olduğunu, Anadolu toprakları ve insanına olan sevgisini gösteriyor.
Renkli fotoğrafçılığın dünyada talep görmeye başladığı yıllarda bu değişimi izleyen Ara Güler’in, sergide 62 adet fotoğrafı yer alıyor. Renk, sergide Anadolu’nun dört bir yanını birbirine bağlayan başlıca unsur olarak göze çarpıyor. Ara Güler’in fotoğraflarında süjenin özünü yansıtma becerisi, izleyicide bir yandan zaman ve mekândan bağımsızlık hissini uyandırırken, bir yandan da aşina oldukları bir coğrafyaya ve tekrar eden bir yaşam biçimine vurgu yapıyor. Bir kısmı 2023 yılında ilk defa Ara Güler Müzesi’nde sergilenen bu fotoğraflar, şimdi Ara Güler Müzesi’nin Yunanistan’daki ilk sergisi olarak Rodos’ta izleyici karşısına çıkıyor.
Lucie Azema’nın meşhur kadın gezginlerin hikâyelerinden ve kişisel seyahat deneyimlerinden hareketle kaleme aldığı Seyahat Dünyasında Biz de Varız, İra Lukidis Karaoğlanyan’ın çevirisiyle Everest Yayınları’ndan çıktı.
“Yola Çıkarak Özgürleşmenin Hikâyesi” alt başlıklı kitapta Azema, kadınların geçmişte ve günümüzdeki yolculuklarının panoramasını çiziyor. Seyyah olmak için erkek kılığına giren kadınları da hatırlatarak, kadınların seyahat dünyasında ve tarihinde varlık gösterebilmek için yüzyıllardır verdikleri mücadeleyi ele alan gazeteci ve gezgin Lucie Azema, “seyahat edebilmekte” ve “seyahat edebilmek için” özgür olmamız gerektiğini vurguluyor ve ekliyor: “Özgürlük kibarca istenmez, alınır.” İster çoktan yollara düşmüş olsun ister henüz yola çıkmamış, bütün kadınlara sesleniyor Azema.
“Tarihsel olarak tutsak varlıklar olan kadınlar için seyahat, içinde bulundukları durumdan sıyrılmalarının en etkili aracıdır: Seyahat, kurucu bir eylemdir; ‘istediğim yere gidebilirim, ben yalnızca kendime aitim,’ diyebilmektir.”
10 Ağustos’ta Bonus Parkorman’da gerçekleşecek +1 Sunar: Pozitif Vibrations’ın ikinci edisyonunda; Michael Kiwanuka, Nilüfer Yanya ve Alicia sahne alacak.
İlk edisyonu 22 Haziran’da Bonus Parkorman’da düzenlenen +1 Sunar: Pozitif Vibrations’ın ikinci edisyonunda; Grammy ve Brit adaylığına ve Mercury Ödülü’ne layık görülen Michael Kiwanuka’nın yanı sıra; çok katmanlı müziğiyle son dönemin öne çıkan isimlerinden Nilüfer Yanya ile disiplinler arası üretimiyle dikkat çeken Alicia yer alacak.
Kiwanuka albümünden beş yıl sonra çıkardığı Small Changes ile kuşağının tanımlayıcı şarkı yazarlarından biri olduğunu bir kez daha kanıtlayan Michael Kiwanuka, üçüncü stüdyo albümü My Method Actor ile dikkat çeken Nilüfer Yanya ve ilk albümü Radyo Neptün ile 10 unutulmaz Türk şarkısını Lo-Fi yorumla yeniden kurgulayan Alicia festival kapsamında müzikseverlerle buluşacak.
Programı, organizasyonu ve diğer tüm detaylarıyla müzik severlere unutamayacakları bir deneyim yaşatmak felsefesiyle ve +1’in katkılarıyla hayata geçirilen Pozitif Vibrations serisi katılımcılarına hem programı hem de tüm olanaklarıyla dopdolu bir gün vadediyor. Etkinliğin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Art On İstanbul’un “Crossroads” başlıklı sergi serisinin 8. edisyonu, 19 Temmuz’a kadar Art On Piyalepaşa’da sanatseverlerle buluşuyor.
“Crossroads” sergi serisi, Art On İstanbul’un kuruluş misyonuyla paralel bir şekilde, özgün ve bağımsız sanatçıları destekleyerek kendilerini ifade edebilecekleri alanlar yaratma hedefiyle kurgulanıyor. Farklı medyumlarda üretilen çalışmalar, sanatçıların bireysel ifade biçimlerine ve çağdaş sanatın çok katmanlı yapısına ışık tutuyor. Sergide; Begüm Yıldırım, Bengisu Emirkoçoğlu, Damla Yücebaş, Deniz Karakurt Şekerci, Eyüp Ataş, Furkan Efe, İbrahim Gökmen, İrem Yılmaz, Onur Safa Ergün, Pınar Marul, Rash Nueva, Umut Kambak, Yağız Seis ve Yasin Öztekin’in eserleri yer alıyor.
Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, 2007–2036 Bienal Sponsoru Koç Holding’in desteğiyle düzenlenen 18. İstanbul Bienali’nin mekânları duyuruldu.
“Üç Ayaklı Kedi” başlığıyla 20 Eylül-23 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 18. İstanbul Bienali’nde 40’ın üzerinde sanatçının eserleri Beyoğlu-Karaköy hattında, 8 farklı mekânda görülebilecek. Sabit bir sergi mekânı olmayan İstanbul Bienali, her edisyonunda farklı mekân kullanımıyla İstanbul’la ilişkisini yeniden tanımlıyor. İlk ayağı 20 Eylül’de başlayacak üç yıllık 18. İstanbul Bienali’nin mekânları da küratör Christine Tohmé’nin oluşturduğu kavramsal çerçeveyle ilişkili bir yaklaşımla belirlendi. Bienalin ilk ayağında çok sayıda mekânın kullanılması sergi ziyaretine çeşitlilik katarken, mekânların birbirlerine yakınlıkları bütünlüklü bir bienal deneyimi sunacak.
“Beyoğlu-Karaköy hattında şekillenen bienal rotasındaki her mekân, İstanbul’un geçmişinden bugününe uzanan hikâyeleriyle bienalin çok katmanlı anlatısına katkıda bulunuyor.
İstanbul’un çok kültürlü geçmişinin tanıklarından biri olan Galata Rum Okulu, İstanbul Bienali ziyaretçilerinin aşina olduğu bir yapı. 1885’te inşa edilen ve resmi olarak 1910 yılından 1988 yılına kadar Galata’daki Rum cemaatine eğitim kurumu olarak hizmet veren bina, 2012 yılında bir kültür-sanat mekânı olarak yeniden işlevlendirildi. 1. İstanbul Tasarım Bienali (2012), 15. İstanbul Bienali (2017) ve çeşitli sergilere ev sahipliği yapan okul, 2019-2024 arasında geçirdiği kapsamlı restorasyonun ardından bu yıl yeniden bienal mekânları arasına katılıyor.
Yolun biraz daha ilerisinde, Karaköy’de yeniden gün yüzüne çıkan bir yapı olarak izleyicilere kapılarını ilk kez açacak olan Zihni Han da 18. İstanbul Bienali’nin başlıca duraklarından biri. Bir zamanlar ticaretin ve zanaatın kalbinde yer alan ve İstanbul’u Doğu Akdeniz’e bağlayan liman bölgesinde bulunan han, bienal mekânları arasında yer almak üzere yenilenerek yeniden kamusal bir varlık kazanıyor.
Zihni Han’ın Fındıklı yönünde, biraz ilerisinde, Meclis-i Mebusan Caddesi’nde 35 numarada yer alan binanın zemin katı da bu yıl yeniden bir sanat alanı olarak işlev kazanarak bienal mekânı olarak kullanılacak. Binanın zemin katında yer alan galeri, 2016’daki 3. İstanbul Tasarım Bienali’nin mekânları arasındaydı.
Zihni Han’a çok yakın bir konumda bulunan Muradiye Han da Karaköy’ün tarihi dokusu içinde yer alan, 20. yüzyıl başlarına ait önemli bir diğer mimari yapı. Kapsamlı restorasyonu 2021 yılında tamamlanan binanın zemin katı, bienale ev sahipliği yapacak mekânlar arasında yerini aldı. Muradiye Han’ın tam karşısında bulunan, bugünkü adıyla Galeri 77 de bienal rotasının duraklarından birini oluşturuyor. Yine aynı civarda yer alan ve bir zamanlar şekerleme ve dondurma külahı üretimi yapılan Külah Fabrikası da 18. İstanbul Bienali’nde bir sanat mekânı olarak izleyicilere kapılarını açacak.
18. İstanbul Bienali kapsamında bir yerleştirmeye ev sahipliği yapacak Eski Fransız Yetimhanesi Bahçesi de Karaköy-Beyoğlu arasında, Boğazkesen Caddesi üzerinden yürüyecek bienal izleyicilerinin soluklanacağı bir durak olacak. Binanın yer aldığı arsa, 1869 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Aziz Vincent de Paul’ün Hayırsever Kızları Cemiyeti’ne yetimhane olarak kullanılması için tahsis edilmişti. 1937 yılına kadar yetimhane olarak faaliyetlerini sürdüren yapı, 2015 yılındaki 14. İstanbul Bienali’ne de ev sahipliği yapmıştı.
Bienalin Beyoğlu’ndaki durağı ise İstiklal Caddesi üzerinde Osmanlı ve Avrupa mimari unsurlarını harmanlayan eklektik cephesiyle simge bir yapı olarak öne çıkan Elhamra Han. İstanbul Bienali’ne ilk kez ev sahipliği yapan Elhamra Han, 1827 yılında İstanbul’un ilk tiyatro salonlarından biri olarak inşa edilmişti. Yıllar içinde birçok farklı işlev üstlenen altı katlı yapının ikinci katındaki karşılıklı iki daire, bienal mekânı olarak kullanılacak.”
18. İstanbul Bienali hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Eren Aysan’ın yayına hazırladığı anılarda, mektuplarda, şiirlerde ve diğer başka yazılarda dostlarının kaleminden Behçet Aysan’a dair yazılardan oluşan Bir Eflatun Ölüm: Behçet Aysan, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı.
“Babam ülkesini temsil eden bir yazardı, şairdi. Kısacık yaşamına sayısız ödül sığdırmıştı. Aynı zamanda doktordu, nöro-psikiyatrdı. (…) Yıllar boyunca mezarına çiçek bırakırken, usulca ağlarken öğrettiği sağduyuyu yitirmemeye özen gösterdim. (…) Soruyorum size… Ben şimdi çocuğuma senin deden şairdi, yazardı, doktordu, bu ülkenin aydınlık yüzüydü ama yakıldı nasıl diyeceğim? Ona hiçbir şey ayaklanmaya kalkmış cehalet kadar korkunç olamaz derken aynı zamanda insanların bir gün tekrar diri diri yakılmayacağına nasıl inandıracağım? Çünkü eğer kimlik bir vatandaşlık belgesiyse, babamın yanmış kimliği hâlâ çalışma masasında duruyor. Eğer kimlik devletin resmi belgesiyse babamın yanmış kimliği her gün bana bakıyor.”
Türk rock müziğinin öncü gruplarından Duman, son albümü Kufi’yi plak formatında yayımlıyor.
2024 yılında dijital platformlarda yayımlanan Kufi albümü, double LP olarak müzikseverlerle buluşuyor. Sadece müzikal içeriğiyle değil, görsel tasarımıyla da dikkat çeken albüm 16 şarkıdan oluşuyor. Plak formatı için özel olarak master’lanan albüm, iki plaklık yapısıyla tüm şarkıların analog ses kalitesiyle dinlenebilmesini sağlıyor. Plak, albüme adını veren “Kufi” şarkısının dijital platformlarda yayımlanmasının birinci yıl dönümünde satışa çıkacak.
Sınırlı sayıda basılan çift plaklık Kufi albümü plak mağazalarında ve dumanlive.com internet sitesinden satışa sunulacak.
a.vision ve ye’r community iş birliği ile gerçekleşen “aşağıya.” başlıklı sergi, 11 Temmuz’a kadar Kasa Galeri’de sanatseverlerle buluşuyor.
C. Alim Sarı’nın küratörlüğünü üstlendiği “aşağıya.” sergisinde; Göksu Çınar, İkra Nur Doğrudil, Eylül Elönü, Alina Koç, Melek Metin, Mısra Mırmır, Hamdi Oğulhan Tünay, Şamil Burhan Öztürk, Ayşenur Sarı, Kaan Sümer, Nermin Taş, Mahir Taşyurt, Mehmet Uygur, Nico the Terrible eserleriyle yer alıyor. Sergi, on dört sanatçı ile insanın bütüncül varlığı olarak gördüğü zihni yaratan; hâl, yerleşme, kusur, sezgi üzerine çok katmanlı bir bakış sunuyor.
“a.vision ve ye’r community iş birliği ile gerçekleşen serginin temelinde biçimsel bir deneme yatıyor. Kâğıt üzerinde okuduğumuz şiir, serginin küratoryal yaklaşımıyla, malzemesi olan ‘söz’ü, fizikselleşmenin imkanlarını kullanarak işaret ettiği ‘şey’in kendisi hâline getirmeyi arzuluyor.
Şey, kendi başına var olan, insanın sadece yaklaşarak ilişki kurabileceği gerçekliktir. Gözlemlenmiş, dokunulmuş, yaşanmış olan somut varlık ya da deneyim yani yaşantının kendisidir. Samimi ve sahicidir. Söz ise bu yaşanmış şey’in şiirde ifade edilme biçimidir. Düşünceyi, anlamı ve dünyayla kurduğumuz ilişkiyi taşıyan bir yapıdır.
Şiirde söz okuyanı şey’e götürür. Fakat şiirin bu formunda, deneyimleyen şey’in kendisini görür: bir zihnin içi. Böylelikle şiirin malzemesi olan “söz” fizikselleşmenin ve atmosfer yaratımının etkisiyle, sergi formunda [şey]e dönüşür.
Bir fiziksel şiir denemesi olan aşağıya., şiirin malzemesini dönüştürüyor, deneyimleyeni yaklaşmaya, yarattığı atmosferin ‘içine girmeye’ davet ediyor, ona ‘kapıyı tıklasana’ diyor.
Zihin kavramını şiirsel bir açıdan ele alan sergi, bu mekânı yalnızca düşünsel değil, duygusal ve sezgisel bir alan olarak kuruyor. Kutsal olanın yıkımda saklı olduğu bir atmosferde, izleyiciyi hem karanlık hem aydınlık alanlarda dolaşmaya çağırıyor. Vahşi bir ruh, yumuşak bir kalp ve tatlı bir doku arasında bir deneyim sunuyor.”
Losca Studio, alasagi., BD Dikey Bahçe, GWM ve sayron destekleriyle düzenlenen sergiyi 11 Temmuz’a kadar Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri’de ziyaret edebilirsiniz.
Dino Buzzati’nin modern Avrupa edebiyatında toplumsal eleştiriyi fantastik anlatımla buluşturan nadir eserlerden biri olan, Türkçede ilk kez yayımlanan öykülerinden oluşan Scala’da Korku, Esma Fethiye Güçlü’nün çevirisiyle Timaş Yayınları’ndan çıktı.
Buzzati, II. Dünya Savaşı sonrasında bireylerin korku karşısında gösterdiği ahlaki çözülmeyi çarpıcı bir alegorik dille ele aldığı öykülerinde konformizm, entelektüel çürüme, otoriteye boyun eğiş ve bireysel vicdanın sınavını işliyor.
Bu derlemesi; Kafka, Borges ve Camus okurlarına hitap etmesiyle, üniversitelerin edebiyat ve siyaset bölümlerinde tartışma konusu edilebilecek niteliğiyle kült okur kitlesine ulaşma potansiyeline sahip. Yazar yasaklı dağlar, belirsiz tehditler, tuhaf dostluklar ve dünyanın sonu gibi temalar aracılığıyla insanın korkuları, zaafları ve umutları sorguluyor.