
Sacha Heemels’ın yazdığı ve resimlediği, küçük kutup ayısı Luna ile annesinin umut dolu yolcuğunu anlatan Ay Her Yerde Aynıdır kitabı Sinan Çakmak’ın çevirisiyle Can Çocuk’tan çıktı.
10 yaş ve üzeri çocuklar, küçük kutup ayısı Luna ile annesinin karanlık ormanlardan geçerken gökyüzünde yollarını aydınlatan tanıdık bir ışıkla nasıl cesaret bulduklarının hikâyesini okuyacaklar. Tatlı kutup ayısı Luna ile annesi yiyecek aramak için Kuzey Kutbu'ndan ayrılmak zorunda kalırlar. Geçtikleri karanlık ormanlarda her şey biraz tuhaf ve korkutucudur. Sonra orman yavaş yavaş aydınlanmaya başlar. Derken, Luna gökyüzünde çok güzel bir şey görür; ona güven veren ve evini hatırlatan bir şey.
“'Hayır,' diye gülüyor Anne Ayı. 'O hep oradaydı. Ay her yerde aynıdır. Dünyaya farklı gözle bakmana yardımcı olur, yeni arkadaşlarının ne kadar yakında olduğunu birden fark etmeni sağlar.'”
İstanbullu psikedelik folk ve caz-rock grubu Kam’ın Luz isimli dördüncü stüdyo albümü Gülbaba etiketi ile müzikseverlerle buluştu.
İspanyolca’da “ışık” anlamına gelen Luz, grubun konsept olarak karanlıktan aydınlığa geçiş sürecini anlattığı “Kuz” ve “Luz” ikilisinin ikinci bölümü olarak kurgulandı. 2022 yılında Gülbaba Records etiketiyle yayımlanan ve eski bir Türkçe kelime olan “Kuz” (gölgede kalan, karanlıkta kalan) albümünün devamı niteliğindeki “Luz”, bu yolculuğun aydınlık yüzünü temsil ediyor. Grubun lideri ve trompetçisi Can Ömer Uygan, bu albüm ikilisini “karanlık ve aydınlığın birlikteliği olan bir Yin-Yang yansıması” olarak tanımlıyor. Albümün prodüktör koltuğunda Taner Yücel yer alırken, miksajı Ercan Bektaş Ülger, mastering’i ise Çağan Tunalı üstlendi. Albüm kapak fotoğrafı Memo Ömür’e, tasarımı ise Anıl Çezik’e ait.
Albümün çıkış parçası olarak, Osmanlı İstanbul'unun zamansız ustası Tamburi Cemil Bey’in “Nikriz Longa” eserine Kam yorumunu kattıkları kayıt, albümün karanlık ve aydınlık arasındaki denge fikrini, geçmiş ile bugünü buluşturan bir köprü olarak yansıtıyor. Parçanın müzik videosunun yönetmen koltuğunda ise Can Katipzade ve Özge Katipzade yer alıyor.
Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi tarafından Tayyare Kültür Merkezi’nde düzenlenen, Türk seramiğinin öncülerinden Nasip İyem ile Türk resminin usta ismi Nuri İyem’in yapıtlarını bir araya getiren “Gözlerimin Önündesin” sergisini 10 Ekim’den itibaren sanatseverlerle buluşacak.
Sanat tutkusuyla ortak bir hayat kuran ve uzun yıllar süren evlilikleri boyunca yan yana yürüyen Nasip İyem ile Nuri İyem, birbirlerine duydukları aşkla, çağdaş duruşlarıyla ve toplumun gerçekliğini gözler önüne koyan yapıtlarıyla öncü figürler oldular. 2005’te kaybettiğimiz Nuri İyem ve 2011’de hayatını yitiren Nasip İyem’in yapıtları, 2004’teki son ortak sergilerinden 21 yıl sonra ilk kez “Gözlerimin Önündesin” başlıklı sergide bir araya geliyor. “Gözlerimin Önündesin” sergisi, Anadolu’nun kültürel birikiminden beslenen ve kendi alanlarında Türk sanatına yön veren iki sanatçının bireysel üsluplarını, ortak duyarlılıklarını ve kesişen üretimlerini görünür kılıyor. Küratörlüğünü Yasemin Bay’ın üstlendiği sergide aile koleksiyonunun yanı sıra Türkiye’nin önemli koleksiyonlarından yapıtlar da bir araya geliyor. Nasip İyem’in seramik ve pişmiş toprak yapıtlarını, Nuri İyem’in resimlerini, çiftin hayat hikâyesi ve aile fotoğraflarıyla bir araya getiren “Gözlerimin Önündesin” sergi kapsamında Nasip İyem’in seramik ve pişmiş toprak yapıtları Cemal Nadir Sanat Galerisi’nde, Nuri İyem’in resimleri Sami Güner Sanat Galerisi Galerisi’nde, çiftin aile fotoğrafları ise orta fuaye alanında sanatseverlerle buluşuyor. Sergiyle eşzamanlı olarak Bursa Büyükşehir Belediyesi’nce yayımlanan kitapta ise küratör Yasemin Bay’ın sergiyi detaylandıran yazısının yanı sıra Zeynep Oral, Selçuk Altun, Feyyaz Yaman, Osman Nuri İyem ve Gizem Kâhya İyem’in metinleri yer alıyor.
EVİN iş birliğiyle, Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi tarafından düzenlenen “Gözlerimin Önündesin” sergisini, 10 Ekim-30 Kasım tarihleri arasında Tayyare Kültür Merkezi’nde ziyaret edebilirsiniz.
Künye:
1-2. Nuri İyem (Foto- Tolga İldun)
3-4. Nasip İyem (Foto- Tolga İldun)
Geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz yazar Mario Levi’nin anısını yaşatmak ve edebiyatımıza yeni öykücüler kazandırmak amacıyla ailesi ve Everest Yayınları tarafından bu yıl ilk kez düzenlenecek Mario Levi Öykü Yarışması’na başvurular başladı.
Yarışma jürisinde Ali Budak, Ece Erdoğuş Levi, Elif Tanrıyar, Şebnem İşigüzel, Yekta Kopan yer alıyor. Ön eleme Cemil Kavukçu’nun sorumluluğunda yapılacak.
Başvuru yapacaklar dosyalarını özgeçmişleriyle birlikte 28 Kasım 2025 tarihine kadar mariolevioykuyarismasi@everestyayinlari.com adresine gönderebilirler. Yarışma sonucunun 22 Mayıs 2026’da açıklanması planlanıyor.
Katılım Koşulları
Mario Levi Öykü Ödülü; daha önce öykü, roman, novella gibi kurmaca türlerde herhangi bir formatta (matbu, dijital, sesli kitap vb) kitabı yayımlanmamış, ayrıca senaryoları, tiyatro oyunları yine herhangi bir formatta kitaplaşmamış, filme, diziye yahut herhangi bir şekilde sahneye uyarlanmamış olan bir yazarın ilk öykü dosyasına verilecektir. Adayların kitaplaşmış şiir, deneme ya da akademik çalışmalarının olması ise başvuruya engel değildir.
-Ödül, bir bütünlük oluşturacak şekilde bir araya getirilmiş öykülerden oluşan bir dosyaya verilecektir. Tek öyküyle başvuranlar baştan elenecektir.
-Adaylar, istedikleri sayıda öyküyü bir dosya oluşturacak şekilde bir araya getirebilirler. Sayfa, karakter ya da sözcük sayısı sınırlaması da yoktur.
-Dosyalardaki öyküler daha önce müstakilen dergilerde yayımlanmış yahut ödül almış olabilir.
-Yarışmada yaş sınırı yoktur.
-Dosyalar, mariolevioykuyarismasi@everestyayinlari.com adresine e-mail olarak gönderilebilir.
-Dosyaya katılımcının özgeçmişinin, posta adresinin ve telefon numarasının da eklenmesi gerekmektedir.
-Yarışmacılar, yarışmaya yalnızca bir eserle katılabilirler.
-Yarışmaya son katılım tarihi 28 Kasım 2025 Cuma günüdür.
-Yarışmayı kazanan kişi 22 Mayıs 2026 Cuma günü açıklanacaktır.
-Eserler, değerli Cemil Kavukçu'nun destekleriyle, Ali Budak, Ece Erdoğuş Levi, Elif Tanrıyar, Şebnem İşigüzel, Yekta Kopan'dan oluşan jüri tarafından değerlendirilecektir.
-Yarışmayı kazanan yazarın eseri editoryal süreçlerin tamamlanmasının ardından Everest Yayınları tarafından yayımlanacaktır.
Volkswagen Arena, yeni sezonda da müzik ve sahne sanatlarının seçkin örneklerine ev sahipliği yapmaya devam edecek.
Line up’ıyla dikkat çeken +1 Oktoberfest’ten, Yalın’la Büyülü Bir Gece’ye, The Lord of The Rings: The Return of The King’in canlı konserinden, The Sound of Superstar etkinliğine kadar farklı yelpazedeki pek çok etkinlik Volkswagen Arena’da izleyicilerle buluşacak. Ayın açılışı, 4 Ekim’de Pozitif organizasyonuyla gerçekleşecek +1 Oktoberfest ile yapılacak. Festival havasında geçmesi beklenen bu özel etkinlikte, Goran Bregović’ten Los Bitchos’a, Tuğçe Şenoğul’dan Seda Erciyes’e ve İstanbul Klezmer Kapelye’ye uzanan geniş bir sanatçı kadrosu yer alıyor. Birbirinden farklı müzik tarzlarını aynı sahnede buluşturan +1 Oktoberfest, sezona enerjik bir başlangıç vadediyor.
Ekim ayı boyunca Volkswagen Arena’nın en çok ilgi gören etkinliklerinden biri hâline gelen Yalın konserleri, bu yıl da müzikseverlerle buluşuyor. Sanatçının “Bir Büyülü Gece” konseptli sahne performansı, 10, 11, 12 ve 14 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek.
18 ve 19 Ekim tarihlerinde sahnelenecek olan The Lord of the Rings: The Return of the King In Concert, serinin diğer filmlerinde olduğu gibi canlı müzikle birleşen çok özel bir deneyim sunacak. Howard Shore’un ödüllü müzikleri, dev ekran gösterimi eşliğinde orkestra ve koro tarafından canlı olarak icra edilecek. Üç farklı seansla izleyicilerin karşısına çıkacak olan bu büyük prodüksiyon hem sinemaseverler hem de klasik müzik tutkunları için kaçırılmayacak bir etkinlik olacak.
Ayın sonunda ise 24 Ekim tarihinde gerçekleşecek olan The Sound of Superstar, İngiliz elektronik müzik grubu Clean Bandit ve açıklanacak iki sürpriz isimle birlikte sezonun merakla beklenen gecelerinden biri olarak programda yerini alıyor.
EVİN, Hakan Gürsoytrak’ın “Velhasıl” başlıklı kişisel sergisini 4 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak.
Hakan Gürsoytrak’ın son dönem çalışmalarını bir araya getiren “Velhasıl”, kurumsal yapı imgelerinin temsillerini ve bu yapılar arasındaki hiyerarşik düzeni Koram İlkesi çerçevesinde ele alan bir seçkiyi sunuyor. Mimarlık ve tasarım alanında bir bütün içindeki öğelerin hiyerarşik düzenlenişini ifade eden Koram İlkesi, Gürsoytrak’ın yapıtlarında gündelik hayattan alınmış absürt imgeler aracılığıyla yeniden düşünülüyor.
Sanatçı, içinde kaybolduğu ara sokaklardan şehirler arası yolculuklara; gazetelerin iç sayfalarında haber olmuş anlara dair biriktirilmiş fotoğraflardan, Kültür Endüstrisi görsellerinin gıcır nesnelerinden, yırtık pırtık ambalajların kurduğu arzuların mekânlarına kadar geniş bir imgesel skaladan besleniyor. Bu imgelerin, akademik resim adetleri ile avam görselliklerin muzipçe harmanlandığı; modern hayat çelişkilerinin ironik bakış ve yorumlarının içerildiği pentür/boyalı nesneler üretiyor.
Künye:
1. Hakan Gürsoytrak, Pır Pır (Köprübaşı Mucı̇zesı̇, Tüyb, 140 X 160 Cm, 2025
2. Hakan Gürsoytrak, Can Sepet - Sepet Neşesı̇, 50 X 70 Cm, 2025 Kağıt Üzerı̇ne Renklı̇ Kalem,
3. Hakan Gürsoytrak, Pır Pır (Köprübaşı Mucı̇zesı̇, Tüyb, 140 X 160 Cm, 2025
Taşların Anlattığı’yla tanınan yazar Clara Dupont-Monod’un gerçek bir yaşam öyküsünden esinlendiği kendi kurtuluşunu kendi elleriyle var eden bir kadının hikâyesini anlattığı Juette’in Tutkusu, Bahadırhan Bozkurt’un çevirisiyle İletişim Yayınları’ndan çıktı.
Juette’in Tutkusu, henüz on üç yaşında zorla evlendirilen, istemediği hâlde çocuk sahibi olan genç bir kızın evlilik kurumuna, patriyarkaya ve ruhban sınıfına savaş açmasının hikâyesini anlatıyor.
“Artık kimse beni asla bir odaya götürmeyecek. Hafızamdan silebileceğim utançları gözden geçiriyorum. Hiç durmadan aynı soru gelip duruyor: Kocamın, babamın, papazların hatırasından nasıl kurtulabilirim? Erkeklerden nasıl kurtulabilirim?”
Babylon’un yeni sezonunda da geniş bir programla müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.
Babylon’un yeni sezon programı kapsamında; bu sene ilk kez gerçekleştirilecek Glocals serisi, şehre pozitif müzik titreşimleri getiren Pozitif Vibrations serisi, incelikli bir kürasyonla hayata geçirilen Babylon Picks seçkisi katılımcılarla buluşacak.
Bu sezon ilk kez hayata geçirilecek Glocals ile müziğin her türünün yerli temsilcilerine bir alan açılacak. Tüm sezon takvimine yayılacak Glocals; yeni nesil sanatçıların ve yeni nesil plak şirketlerinin seçkilerine yer verecek. Tarla Records, iyi müzik, Shalgam Records, Tamar Records gibi bağımsız label’larla yapılacak kürasyonlar olacak. Fosil, Granul, Metz, Semi, 3Pillie ile başlayacak seri; Selin Baycan, Heryol ve MAY ile devam edecek. Geçtiğimiz sezon hayata geçirilen keşif sahnesi Babylon Picks kapsamında; Avrupa’yı bir süredir kasıp kavuran Gizmo Varillas, Kadebostany’nin unutulmaz vokali Amina’nın yeni projesi Fleche Love, Londra caz sahnesinin parlayan ismi DARGZ, Lou Rhodes’in yeni projesi Kiiōtō ve geçtiğimiz ay yeni albümünü yayınlayan Fransız prodüktör MYD gibi isimler yer alacak.
Şehre pozitif titreşimler getirmek üzere hayata geçirilen Pozitif Vibrations serisi üç özel konserle Babylon’a taşınacak. Snarky Puppy’nin dahileri Bill Laurence & Michael League, Fransız deneysel müziğin popüler ismi Thylacine, Leeds’in İngiltere müzik sahnesine son yıllarda çıkardığı en büyük yeteneklerden Gotts Street Park +1 Sunar: Pozitif Vibrations kapsamında Babylon’da sahne alacak. Sevilen ve alışılageldik müzisyenlerin yanı sıra; Yapı Kredi bomontiada avlu konserlerini Babylon’a taşıyan World Akustik serisi Birsen Tezer, Ari Barokas gibi isimlere yer verecek.
Volkswagen Arena’da gerçekleşecek +1 Sunar Pozitif Vibrations serisinde ağırlanacak Filistinli müzisyen Saint Levant, elektronik müziğin öne çıkan isimlerinden Zhu, Blonde Redhead gibi çok sevilen isimlerin de programda yer alıyor. Ayrıca; bir klasik hâline gelen +1 Oktoberfest ve yıllar sonra dönüşlerini Pozitif organizasyonuyla yapacak olan efsane grup Cartel de açıklanan isimler arasında bulunuyor.
Babylon’un programına buradan ulaşabilirsiniz.
Artweeks Istanbul, 12. edisyonu ile 15-26 Ekim tarihleri arasında Akaretler Sıraevler ile eş zamanlı olarak The Ritz-Carlton Residences İstanbul B Blok’ta sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.
UBS ana sponsorluğu ve Bilgili Holding kurucu sponsorluğunda düzenlenecek Artweeks Istanbul, 12. edisyon programını iki farklı mekânda sunarak içeriğini zenginleştiriyor. Akaretler Sıraevler’in tarihi dokusu ile The Ritz-Carlton Residences’ın modern mimarisini bir araya getiren etkinlik, sanatın kent ve mekânla kurduğu ilişki üzerine yeni bir diyalog alanı açıyor. Her iki mekânda sunulacak farklı sergi ve projeler, ziyaretçilere sanatın sunulduğu bağlama göre nasıl farklı deneyimler yaratabileceğini gözler önüne seriyor. Etkinlik programı, sergilerin yanı sıra sanat üzerine disiplinlerarası bir diyalog ortamı yaratacak ArtTalks panellerini ve Bang & Olufsen iş birliğiyle düzenlenecek özel buluşmaları da kapsıyor.
Bu yıl Artweeks Istanbul’da yer alacak galeri, sanatçı ve kurumlar arasında Ambidexter, Artopol Art Gallery, ArtHan Gallery, Asım İşler, Baksı Müzesi, Bilgili Sanat, Bosfor, Bülent Eczacıbaşı, Bursa Büyükşehir Belediyesi, BB Projectt, Cem Güventürk, E’Art Gallery, Evin Sanat Galerisi, Frank Art Studio, Galeri Siyah Beyaz, Galerist, Gallery G-Art, Hasan Sarıtaş Art Gallery, Horozart, İBB Kültür A.Ş, İmoga Art Space, Istanbul Concept Gallery, Kun Art Space, Martch Art Project, MERKUR, Mine Sanat Galerisi, Nihat Odabaşı, Öktem Aykut, Pi Artworks, Red Art İstanbul, Sanatorium, Şerife Bilgili Ercantürk, Taksim Sanat, UZ Gallery ve X-IST bulunuyor. 12. edisyonun en önemli yeniliklerinden biri de Bilgili Sanat iş birliğiyle ilk kez hayata geçirilen “Curation Space” programı olacak. Bu alan, bağımsız genç küratörlere kendi seçki ve kürasyonlarını sunma imkânı tanıyarak, Türkiye sanat ekonomisinin dinamik yapısını besleyen sürdürülebilir bir ekosistem yaratma hedefine katkıda bulunuyor. Ayrıca iş dünyasının önemli isimlerinden Bülent Eczacıbaşı’nın “Altı Fotoğraf” sergisi ve illüstrasyon alanında kendine özgü çizgi diliyle tanınan multidisipliner sanatçı Cem Güventürk’ün “FloreLuctus” projesi sanatseverlerle buluşacak.
Meşher’in devam eden “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” sergisi kapsamında “Çağrışımlar” başlıklı panel serisinin ikincisi 9 Ekim 2025’te Divan İstanbul’da gerçekleşecek.
İlki 5 Ocak’ta, Meşher’in bir önceki sergisi “Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar” kapsamında düzenlenen panelde bu kez farklı disiplinlerden yedi konuşmacı bir araya gelerek İstanbul’da sanatın çeşitli alanlarda ve hafızalardaki izlerini sürecek.
Gün boyu sürecek panelin açılış konuşmasını sergiyi düşünme ve yorumlama biçimlerinin çeşitliliğine katkı sunması amacıyla Meşher Direktörü Nilüfer H. Konuk yapacak. Ardından moderatörlüğünü “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” sergisi küratörlerinden Ebru Esra Satıcı’nın üstleneceği birinci oturumda, Zeynep Çelik “Bir Serginin Öne Çıkardığı Sorular” başlıklı konuşmasında serginin ortaya çıkardığı sorulara odaklanacak; oryantalizm ve ötekileştirme kavramlarını ele alarak bir metin ya da sanat eserinin farklı açılardan okunma biçimlerini tartışacak. Leman Yılmaz, “İstanbul: Gizemin Odağında Bir Labirent Kent” başlığıyla İstanbul’un polisiye edebiyatta ve sahne sanatlarında nasıl kurgulandığını inceleyecek; kentin kimi zaman bir karakter, kimi zaman da bir sahne olarak nasıl temsil edildiğini ele alacak. Jale Parla ise “Bir Sergiden Anılara Yolculuk” başlıklı konuşmasında sergi deneyiminden yola çıkarak kişisel bir hatırlama yolculuğu kuracak; akademik geçmişi ve kütüphane anılarını İstanbul’un kültürel belleğiyle ilişkilendirecek.
Öğle arasının ardından, moderatörlüğünü “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” sergisi küratörlerinden Şeyda Çetin’in yapacağı ikinci oturumda, Nisan Ak “Bir Nota Kapağından Başlayan Macera” başlıklı konuşmasında “Pera” başlıklı bir nota kapağından hareketle unutulmuş bir müzik mirasını gündeme getirecek; katılımcıları bu bestecinin kimliğini, yaşamını ve eserlerini yeniden keşfetmeye davet edecek. Sadık Karamustafa, “Ben İstanbul’a Denizden Düştüm” başlığıyla grafik tasarımın İstanbul’la kurduğu ilişkiyi aktaracak; kentin tasarımcılar üzerindeki etkilerini ve kendi kişisel deneyimlerini paylaşarak İstanbul’un görsel kültürüne dair gözlemler sunacak. Elçin Poyrazlar “Romancı Biraz da Casustur” konuşmasında casusluk ve suç romanlarında İstanbul’un rolünü ele alacak; şehrin Batı’nın Doğu tahayyülünde entrikalarla örülü bir mekân ve başkahraman olarak nasıl kurgulandığını tartışacak. Programın son konuşmacısı Tilbe Saran ise “Bir Çocuk Yüzü, Bir Sokak Adı, Bir Kitap Sayfası…” başlığıyla kişisel anılarından yola çıkarak 1960’lardan 80’lere uzanan bir İstanbul panoraması sunacak; katılımcıları şehrin büyük bir kısmına yayılan kendi kişisel tarihinden bir güzergahta dolaştıracak. Her iki oturum da konuşmacıların kısa sunumlarının ardından soru-cevap bölümüyle devam edecek.
Divan İstanbul’da gerçekleşecek etkinliğe katılım ücretsiz olacak ancak kayıt yapılması gerekmektedir. Bilgi ve kayıt için kayit@mesher.org ile iletişime geçebilirsiniz.
Program:
10.30 Açılış Konuşması: Nilüfer H. Konuk
10.45–12.30 / 1.Oturum
Moderatör: Ebru Esra Satıcı
10.45–11.10 Zeynep Çelik: "Bir Serginin Öne Çıkardığı Sorular"
11.15–11.35 Leman Yılmaz: “İstanbul: Gizemin Odağında Bir Labirent Kent”
11.40–12.00 Jale Parla: “Bir Sergiden Anılara Yolculuk”
12.05–12.30 Soru – Cevap
12.30–14.00 Öğle Arası
14.15–16.45 / 2.Oturum
Moderatör: Şeyda Çetin
14.30–14.55 Nisan Ak: “Bir Nota Kapağından Başlayan Macera”
15.00–15.25 Sadık Karamustafa: "Ben İstanbul’a Denizden Düştüm"
15.30–15.55 Elçin Poyrazlar: "Romancı Biraz da Casustur"
16.00–16.25 Tilbe Saran: “Bir Çocuk Yüzü, Bir Sokak Adı, Bir Kitap Sayfası…”
16.25–16.55 Soru – Cevap /Kapanış