
Harriet Armstrong’un genç bir kadının benlik algısının ve fiziksel dünyayla olan ilişkisinin parçalanışını anlattığı romanı Sana Dünyayı Göstermek İsterdim, Handesu Göçmen’in çevirisiyle Holden Kitap’tan çıktı.
Sana Dünyayı Göstermek İsterdim; insan olmanın ne demek olduğunu, birini karşılıksız sevmenin kalpte yarattığı tahribatın boyutlarını gösteriyor okuruna.
Romanın isimsiz anlatıcısı, üniversitenin son sınıfındaki genç kız, kampüs mutfağında karşılaştığı Luke'a sırılsıklam âşık olur. Artık onu düşünmediği tek bir an bile yoktur. Çevresindeki dünyayı gözlemlemeye, hayatla bağlantı kurmaya çalışır. Her şeyi anlamak, şeylerin özünü kavramak ister. Dünyadaki bütün kavramları öğrenmenin onu, bir şeyin parçası haline getirebileceğini, çevresiyle bağ kurmasını sağlayacağını düşünerek kavramlardan oluşan PowerPoint sunumu bile hazırlar. Kavramların, anlamsızlığı aşacağını ümit eder. İnsan olmak ne demektir? Birini karşılıksız sevmenin kalpte yarattığı tahribatın boyutları nereye uzanır? Zihnimizi ve bedenimizi nasıl dinlendirebiliriz?
Zorlu PSM’nin 2021 yılında başlattığı PSM Atölye’nin beşinci dönem başvuruları başladı.
İlk 4 yılında toplam 89 mezunu ile 29 özgün tiyatro oyununu hayata geçiren ve Dramatik Yazarlık, Tiyatro Yönetmenliği ve Tiyatro Yapımcılığı olmak üzere 3 ayrı programda düzenlenen PSM Atölye’nin 28 hafta sürecek teorik ve pratik eğitimlerine katılmak için başlayan başvurular 26 Ekim’e kadar devam edecek. Tiyatro külliyatının özgün içeriklerle zenginleşmesini sağlamak amacıyla tiyatroda yönetmenlik, yazarlık ve yapımcılık eğitimlerini kapsayan PSM Atölye; Afife, Alice Müzikali, Aşık Shakespeare, Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve daha birçok oyunun ödüllü yönetmeni Serdar Biliş’in küratörlüğünde ve uzman eğitmenleriyle 18-30 yaş arası tüm gençlere işin mutfağına girme fırsatı sunarak, sektöre nitelikli tiyatro üreticileri kazandırmaya devam ediyor. Eğitmen kadrosunda Türkiye’de alanında öncü yönetmenler, oyun yazarları ve yapımcılarla uluslararası isimlerin yer aldığı PSM Atölye’de; Dramatik Yazarlık sınıfı, Tiyatro Yönetmenliği sınıfı ve Tiyatro Yapımcılığı sınıfı yer alıyor.
PSM Atölye’nin açık çağrısı hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Ruzy Gallery, küratörlüğünü Thom Oosterhof’un üstlendiği “Formative” başlıklı sergisini 2 Aralık’ta kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
Uluslararası sanatçılardan oluşan güçlü bir seçkiyle izleyici karşısına çıkan sergi, çağdaş sanata dair farklı, düşündürücü ve deneysel yaklaşımları bir araya getiriyor. Sergide; Alexandros Vasmoulakis, Amalie Jakobsen, Angela Santana, Anne von Freyburg, Gracelee Lawrence, Hugo Capron, John Riepenhoff, Maria Bang Espersen, Pam Glick ve Vickie Vainionpää yer alıyor.
“Formative”, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “İnsanlar bile bazen tanımadıkları şeylerin yansıması olabilir.” sözüne odaklanıyor. Sessiz bir güçle dile gelen bu ifade, serginin kavramsal merkezinde yer alıyor. Sanatçıların kişisel deneyim, sezgi ve hafızalarından beslenen eserler; yaratım süreci içinde kendi özerk yaşamlarını kazanıyor. Bu yaratım sürecinde kullanılan malzemeler ise yalnızca bir araç değil; sanatçının yanında yer alan bir “ortak yazar” gibi konumlanıyor. Malzemenin doğası ve tepkileri, sanatçıyı tekil bir yaratıcı konumundan çıkararak, sürekli gelişen bir diyaloğun parçası hâline getiriyor. Sergi, nihayetinde yaratımın asla tek başına bir eylem olmadığını; sanatçı, malzeme ve sanatçının yaşadığı dünya arasında kurulan karşılıklı bir diyalog olduğunu izleyicilerle buluşturuyor.
Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nin Atlas Publishing Lab iş birliğiyle düzenlediği “Yazar-Editör Sohbetleri” serisi yıl sonuna kadar devam ediyor. Seride sanat, felsefe, edebiyat, psikoloji, arkeoloji ve gazetecilik gibi farklı alanlardan isimler bir araya gelecek.
Serinin ekim ayı programının konukları yazar, gazeteci ve akademisyen Özgür Mumcu ile yayıncı ve çevirmen Nazlı Berivan Ak olacak. 23 Ekim Perşembe saat 19.00’da gerçekleşecek etkinlikte Mumcu’nun son romanı Dünyalılar’ın oluşum süreci ve yazar-editör iş birliği konuşulurken; gazetecilik, podcast yayıncılığı ve edebiyat arasındaki ilişkiler de incelenecek.
Kasım ayında yazar Deniz Gezgin ile arkeolog ve yazar İsmail Gezgin bir araya gelerek “ölüm” temasını tartışacak. 27 Kasım Perşembe saat 19.00’da düzenlenecek buluşmada her iki ismin de üzerinde çalıştığı ölüm temasının farklı disiplinler üzerinden ele alınacak. Programda Deniz Gezgin, üzerinde çalıştığı “ölüm” temalı yeni romanından, İsmail Gezgin ise ölüm, inanç ve cehennem üzerine tamamladığı son çalışmasından detayları paylaşacak.
Yılın son buluşması ise 25 Aralık Perşembe saat 19.00’da gerçekleşecek. Yazar ve klinik psikolog Tuğçe Isıyel ile yazar Hakan Bıçakçı bir araya gelecek. Sohbet, her iki yazarın da ilgilendiği bir konu olan ilişkilerdeki gündelik çıkmazlar ve romantik ilişkilerdeki iletişimsizlik üzerinden ilerleyecek.
Pera Müzesi Oditoryumu’nda gerçekleşecek etkinlikler ücretsiz olacak ve rezervasyon alınmayacak.
Ziya Demirel’in ikinci uzun metrajı En Güzel Cenaze Şarkıları dünya prömiyerini 38. Uluslararası Tokyo Film Festivali’nde yapacak.
Evicko (2012) ve 2015’te Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan Salı gibi ödüllü kısa filmleriyle tanınan, ilk uzun metrajı Ela ile Hilmi ve Ali ile İstanbul, Adana, Ayvalık ve Ankara film festivallerinde ödüller kazanan Ziya Demirel’in ikinci uzun metraj kurmaca filmi En Güzel Cenaze Şarkıları dünya prömiyerini 38. Uluslararası Tokyo Film Festivali’nde gerçekleştirecek. 27 Ekim-5 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalin resmi seçkisi “Asya’nın Geleceği” bölümü kapsamında 27 Ekim’de izleyicilerle buluşmaya hazırlanan En Güzel Cenaze Şarkıları’nın başrollerinde Esra Dermancıoğlu, Halil Babür ve Çağdaş Ekin Şişman yer alıyor. Senaryosu Ziya Demirel ve Yusuf Tan Demirel tarafından kaleme alınan filmin yapımcılığını Anna Maria Aslanoğlu (istos film) ve ortak yapımcılığını Emre Oskay (Sky Films) üstlenirken görüntü yönetmenliğinde Doron Tempert, kurguda Henrique Cartaxo, yapım tasarımında Osman Özcan, ses tasarımında ise Cenker Kökten imzası bulunuyor.
En Güzel Cenaze Şarkıları, emekli öğretmen Saadet’in internette tanıştığı aşırı diplomalı Doktor Erol Ergüven’le yaşadığı ilişkinin ruhsal ve ekonomik etkileri; ailesinde dostlarında ve bazı beklenmedik kişilerde yankı bulmasını anlatan 6 bölümlük bir trajikomedi. Kayıpla arzunun, gerçeklikle absürdün iç içe geçtiği çok katmanlı bir anlatı kuran En Güzel Cenaze Şarkıları yönetmen Ziya Demirel’in tanımıyla “çok konuşan, konuşmayı durduramayan ve genellikle düşünmeden konuşan bazı insanların” hikayesini anlatıyor.
Oyuncu kadrosunda Yıldız Kültür, Nalan Kuruçim, Gözde Mutluer, Özer Keçeci gibi isimlerin de yer aldığı En Güzel Cenaze Şarkıları dünya prömiyerinin ardından Türkiye prömiyeri için 24 Ekim-2 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında izleyicisiyle buluşarak 1Ulusal Yarışma” bölümünde yarışacak filmler arasında yer alacak.
Can Akgümüş’ün “Triarchy” başlıklı kişisel sergisi 18 Ekim-22 Kasım tarihleri arasında 18. İstanbul Bienali paralel sergisi olarak KAIROS’ta sanatseverlerle buluşacak.
“Triarchy”, etimolojik kökeniyle üç otoritenin iktidarı paylaştığı bir yönetim biçimine işaret ediyor. Akgümüş ise bu kavramı çağdaş siyasetin baskı, şiddet ve korku üçlemesiyle yeniden tanımlıyor. Tiranlığın ve baskının yükü altında dönüşen imge, karanlıktan süzülen kırılgan bir ışık gibi “yeni güzel”in imkânlarını ararken; hakikat sonrası insanına sesleniyor. Sanatçı, bu çelişkiden hareketle, tiranlığın bireylerin bedenine, zihnine ve hafızasına açtığı yaraları görünür kılıyor.
Sergi, siyasallaşan kurumların insanın varoluşunu nasıl yeniden biçimlendirdiğini sorunsallaştırırken, bireyin zihninin iktidar tarafından bir oyun alanına dönüştürülme ihtimaline odaklanıyor. Akgümüş, nefret, korku ve şiddetle çevrelenen bu kırılgan yapının nasıl dönüştürüldüğünü açığa çıkarıyor. Bu karanlık ormanın damarlarını besleyen mekanizmaları görünür kılan sanatçı, hafıza, hatırlama ve unutma pratiklerinden yola çıkarak queer varoluş biçimlerini direnişin olanakları olarak konumlandırıyor.
Künye:
1. The Body The Act I, 2025, 100x75cm, Archival Pigment Print, Framed
2. The Body The Act II, 2025, 30x22cm, Archival Pigment Print, Framed
3. The Thrones - Regina Solitudinis - Solitudequeen, 2025, 100x75cm, Archival Pigment Print, Framed
4. Void of Course, 2025, 70x100cm, Archival Pigment Print, Framed
5. Broken Circle, 2025, 60x200cm, Archival Pigment Print, Framed
İsmini en son Sarı Yüz romanıyla duyuran R. F. Kuang’ın merakla beklenen yeni romanı Katabasis, Güneş Becerik Demirel’in çevirisiyle İthaki Yayınları’ndan çıktı.
“İki doktora öğrencisi, rekabetlerini bir kenara bırakıp hocalarının ruhunu kurtarmak için Cehennem’e gitmek zorunda—belki de kendi ruhlarını feda etme pahasına. Alice Law’un hayatta tek bir amacı vardı: Büyü alanındaki en yetenekli kişi olmak. Bunun gerçek olması için her şeyini feda edebilirdi: gururunu, sağlığını, aşk hayatını ve kesinlikle akıl sağlığını. Hepsi, dünyanın en büyük büyücüsü olan Cambridgeli Profesör Jacob Grimes’le çalışabilmek içindi. Ama profesör bir büyü kazasında ölünce işler değişecekti.
Grimes cehennemdeydi ve Alice onun peşinden gitmeye kararlıydı. Çünkü profesörün yazacağı tavsiye mektubu Alice’in geleceğini belirleyecek güce sahipti ve ölüm bile hayallerinin peşinden gitmesini engelleyemeyecekti. Alice’in ezeli rakibi Peter Murdoch da aynı fikirdeydi. Bu iki rakip, sevmedikleri bir adamı kurtarmak için cehennemin derinliklerine yola çıkacaklardı. Ama cehennem pek de eski hikâyelerde ve kutsal kitaplarda anlatıldığı gibi değildi. Çok daha tehlikeliydi.”
Arter’in, beş uluslararası yapımı Karen Cirillo’nun küratörlüğünde bir araya getiren “Ses için Ayrıcalık” başlıklı film programı 17-19 Ekim’de Sevgi Gönül Oditoryumu’nda izleyicilerle buluşacak.
“Ses için Ayrıcalık” film programı, “ses hakkında [görsel] bir film nasıl yapılır?” sorusuna yanıt arayan ve ses meraklılarını yalnızca duymaya değil, dinlemeye de davet eden uluslararası beş yapımı Arter’de bir araya getiriyor. Programın küratörlüğünü, belgesel sinema ve medya antropolojisi alanında çalışan küratör ve kültürel iletişim uzmanı Karen Cirillo üstleniyor. Hareketli görüntüde ses, çoğu zaman harika bir filmin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilse de kendi başına bir konu olarak sıklıkla göz ardı ediliyor. Oysa ses, duyusal bir öğe olarak, gözden kaçırdığımız eylemleri, anları ve duyguları, özellikle de görsel olarak baskın formların gölgesinde kalanları, daha derin bir şekilde aktarabiliyor.
Etnomüzikolog Steven Feld’in belirttiği gibi, “sonik olan duygusal derinliğin dönüşmüş yankılanışıdır”. “Ses için Ayrıcalık” film programında yer alan beş çağdaş film, tıpkı müzisyen Jerfi Aji’nin 2022 yılında Arter’de gerçekleştirdiği konserin isminde olduğu gibi, “sesin içinden bakıyor”. Sirenlerden sesli mesajlara, sinemadaki ses efektlerinden çocukluk kasetlerine, güvelerin uçuştuğu ormanlardan gökyüzündeki dronelara uzanan filmler, duyusal etnografyanın geniş manzarasına açılıyor. Hem konu seçimlerinde hem de sanatsal tasarımlarında işitsel olana öncelik veren bu yapımlar, yalnızca kulaklarımızı açarak dünyayı nasıl farklı algılayabileceğimizi ortaya koyuyor.
“Ses için Ayrıcalık”, 17 Ekim’de sesin temel gerçekliğini keşfe çıkan Sam Green imzalı 32 Ses [32 Sounds] filminin gösterimiyle başlayacak. 18 Ekim’de Lawrence Abu Hamdan’ın pandemi döneminde Beyrut semalarında artan gürültü kirliliğini konu alan filmi Gökyüzü Günlüğü [Diary of a Sky] ile Anupama Srinivasan ve Anirban Dutta’nın Hindistan ile Butan arasındaki sınırda iki yerel biyoloğun güvelerin mikrokozmosunu incelemesini anlatan yapımları Noktürnler [Nocturnes] izleyiciyle buluşacak. Program, 19 Ekim’de Aura Satz’ın ses kolajı niteliğindeki Önleyici Dinleme [Preemptive Listening] ve Oksana Karpovych’in, Rus askerleriyle aileleri arasında dinlemeye takılmış telefon konuşmalarından oluşturduğu Yakalanan [Intercepted] filmlerinin gösterimleriyle sona erecek.
Günümüzde müştereklerin kaybı ile yeniden inşası arasındaki gerilimi ele alan “Müşterekler” sergisi 4 Ocak 2026 tarihine Metrohan’da sanatseverlerle buluşuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı’nın (İBB Kültür) ev sahipliğinde, Atölye İstanbul Düşün Sanat ve Eğitim Vakfı (AİV) ile Atölye 20 Sanat ve Üretim tarafından düzenlenen sergi, 40 sanatçının farklı mecralarda, türlü materyallerle ürettiği eserlerden oluşuyor.
“Müşterekler” sergisinde bir araya gelen 40 sanatçı, müşterekleri ve müşterekleşmeyi, çağdaş sanatın ve toplumsallaşmanın sınırlarını genişleten ve sorgulayan bir yöntem, bir süreç ve bir davet olarak ele alıyor. Sergi, günümüzde müştereklerin kaybı ile yeniden inşası arasındaki gerilimi, kamusal mekânın belleğiyle örülmüş bir estetik deneyim olarak irdeliyor. İstanbul’un modernleşme sürecinde ulaşımın, hareketliliğin ve gündelik karşılaşmaların düğüm noktalarından biri olan Metrohan’da, sergiyi ziyaret eden katılımcılarla birlikte kolektif bir belleğin somut taşıyıcısı olarak bu müşterekleşme deneyiminin bileşeni hâline geliyor. “Müşterekler” sergisindeki her bir eser, farklılıklarıyla birlikte barış içinde yaşayarak yan yana durabilme ve müşterekler için üretebilme kapasitesinin bugün Türkiye’de hâlâ nasıl da güçlü olduğunu hatırlatıyor.
“Müşterekler” sergisini 4 Ocak 2026 tarihine dek pazartesi hariç her gün 10.00-18.00 saatleri arasında Metrohan’da ziyaret edilebilirsiniz.
Passage Petits-Champs, 18. İstanbul Bienali paralel etkinliği olan disiplinlerarası bir buluşma alanı yaratan Pasaj Zivo adlı mekâna 25 Kasım’a kadar ev sahipliği yapıyor.
Meşrutiyet Caddesi 67 numarada yer alan yapıda yer alan Zivo, Beyoğlu’nun geçmişi ile bugününü buluşturan bir diyalog ve buluşma alanı olarak tasarlandı. Semtin hızla dönüşen dokusu içinde hikâyelerin filizlenebileceği bir merkez olmayı hedefliyor. Pasaj Zivo, her yaştan katılımcıya yönelik atölyeleriyle ziyaretçilerini hem öğrenmeye hem de üretmeye davet ediyor. Zivo, yalnızca sergilenen değil; aynı zamanda yaşayan, paylaşılan ve dönüştürülen bir arşive dönüşüyor. Pasaj Zivo’nun yeniden hayat bulmasında Direktör Mina Gürsel Tabanlıoğlu, yürütücü Lütfullah Genç ve düşünsel partnerler Galerist ile Gem Alf projeye katkı sağlıyor.
Zivo, bir evin salonunu andıran yapısıyla aynı zamanda kamusal bir buluşma alanı işlevi görüyor. Araştırma ve paylaşım mekânı olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. Mekânda semtin kültürel belleğine dair belgeler, fotoğraflar, kitaplar ve haritalar bulunuyor. Etkinlikler kapsamında konuşmalar, yemekler ve müzik eşliğinde semte dair hikâyeler paylaşılıyor. Beyoğlu esnafının da katılımıyla gerçekleşen konuşma serileri, semtin kültürel ve sosyal dokusuna dair farklı perspektifler sunuyor. Mekân aynı zamanda Beyoğlu’na özgü yemeklerin tadılabileceği bir deneyim alanı oluşturuyor.
Pasaj Zivo’yu 15 Kasım’a kadar pazartesiden cumartesiye 11.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
Adres: Passage Petits-Champs, Asmalı Mescit, Meşrutiyet Cd. No:67 Kat:2, 34430 Beyoğlu / İstanbul
Fotoğraflar Cem Gülsüm'e aittir.