Belçikalı grup Hooverphonic, Avrupa turnesi kapsamında 12 Nisan gecesi İstanbul Zorlu PSM’de, 13 Nisan’da Ankara Jolly Joker’de ve 14 Nisan’da İzmir Hangout PSM’de müzikseverlerle buluşacak.
Hooverphonic’in bu yıl 25. yaşına basan, “Mad About You” şarkısını da içinde barındıran The Magnificent Tree albümünün anma turnesi kapsamında gerçekleşecek konserlerde gruba 4 kişilik bir yaylı orkestra da eşlik edecek.
Kurulduğu 1996 yılından bu yana trip hop’u, pop ve çok sesli elementlerle sentezleyen, alışılmışın dışına çıkmayı seven grup, zamanla kendi benzersiz sound’unu oluşturdu. Alex Callier (söz yazarı/yapımcı) ve Raymond Geerts (gitarist) ilk günden itibaren grubun bel kemiği oldu. Çok çeşitli yetenekli şarkıcılarla birlikte çalıştılar ve 2020 sonbaharından bu yana Geike Arnaert’in ikonik sesiyle yollarına devam ediyorlar. “2Wicky”, “Eden”, “Mad About You”, “Anger Never Dies”, “Amalfi”, “Badaboum” ve “Romantic” gibi hit parçalara imza atan Hooverphonic, ilk kez Türkiye’de üç şehirde birden konser verecek.
Grubun İstanbul konserinin biletlerine buradan, Ankara ve İzmir konserinin biletlerine ise buradan ulaşabilirsiniz.
Berka Beste Kopuz’un “Toprak Biriktirir Geçmişi II” başlıklı kişisel sergisi, 7-30 Kasım tarihleri arasında Merdiven Art Space’te sanatseverlerle buluşacak.
Berka Beste Kopuz’un küçüklüğünden bu yana yaşadığı Acıbadem Mahallesi’ndeki kendi evine komşu sınır olan bir âtıl köşk serginin ana konusunu kurguluyor. Kopuz’un köşkün geçmişinin merakıyla 2019 yılında başlayan araştırması “Ben nerede yaşıyorum?” sorusuyla uzun soluklu arşiv ve üretim sürecine evriliyor. Çizimleri ve öznel anlatım biçimiyle kimlik, bellek ve mekân ekseninde çevresindeki unutulmuş yerlere ve bireylere yoğunlaşan sanatçı, geçmişin izini sürerek; tanıklıklara, belgelenmiş izler olan arşivlere ve hafıza mekânlarına odaklanıyor. Araştırmanın temeline oturan, sanatçının peyderpey hazırladığı özel bir defterden yola çıkarak kurgulanan bütün sergi bu harabe olan, kimsenin farkında dahi olmadığı av köşkünün temellerinden yükseliyor.
Berka Beste Kopuz’un sanatsal pratiği, geçmişin bellek kırıntılarında saklı kalmış hikâyeleri açığa çıkarırken, mekânın içsel ritmini de duyma cesareti gösteriyor. Yüzeyde kalmış anlatılardan ziyade derinlere inmeyi, tarihin tozlu raflarında kalmış unutulmuş bir yapının kökleri ile bir bağ kurmayı öneriyor.
“‘Toprak Biriktirir Geçmişi’, zamanın mekânla, hatırlamanın unutmayla olan ilişkisini derinlemesine sorgular. Toprağın derinlerinde saklı kalan sesleri dinleyen Kopuz, betonun soğuk yüzeyinde yankılanan anıları yakalamaya çalışır. Bu sergi, sadece bir tarih araştırması, unutulmuş bir av köşküne bakış değil, aynı zamanda geçmişle yeniden bağ kurma çabasıdır. Kopuz, her bir eseriyle, izleyiciyi hatırlamanın zorluğuna ve unutmanın kaçınılmazlığına tanıklık etmeye çağırır. Zamanında bahçesinde beyaz leylaklarla anılan bir av köşkü, toprağın içinde yok olurken, romans dolu bir tasvir ile kalıcı malzemelerin anlatısına kapılarak varlığını ispat eder. Mekân ve zaman arasında asılı kalan anılar, metruk bir av köşkü üzerinden Acıbadem’in bilinmez hikâyelerinin de kapılarını aralar.”
Melike Bayık’ın kaleme aldığı sergi metninden alıntı.
Künye:
1. Hiç Bilmediğim Yerler Serisi, Mekana Özgü Enstalasyon, Beton Heykeller, 2023
Bitiyatro ve Nejat İşler’in (Meddah) ortak yapımcılığını üstlendiği, terapi seanslarında ortaya çıkan güven, sadakat ve aşk temaları çerçevesinde bilinçaltına yolculuğu konu edinen Fil Rüyası oyunu 11 Kasım’da izleyiciyle buluşuyor.
Günsu Özkarar’ın Galata Perform’un eğitimleri sırasında yazdığı bu oyun, Sınırlar Ötesi Tiyatro 11. Yeni Metin Festivali’nde okuma tiyatrosu olarak gösterime sunuldu. Cem Burçin Bengisu’nun yönetmenliğinde, Laçin Ceylan’ın süpervizörlüğünde sahnelenecek oyunda Hülya Köseoğlu, Arbil Tabur ve Onur Sarıaltın yer alırken, Nejat İşler de sesiyle diğer kişilere hayat veriyor.
Kukla tasarım sanatçısı Ayten Öğütçü’nün kuklalarıyla zenginleşen oyunda; rüyalar ve hayallerle ortaya çıkanlar, tekinsizlik hissini artırırken, gerçeklerin büyüyen gölgeleri ve kişileri de bu terapiye dahil olur. Bu arada kişiyi, çatısızlıkla ve yersizlikle tehdit eden dış dünyanın sesi ise giderek daha çok yükselir.
Fil Rüyası’nı 11 Kasım’daki prömiyerinin ardından 14 Kasım’da BiSahne’de, 16 Kasım’da House of Performance’ta, 13 Aralık ve 17 Ocak’ta Fişekhane’de, 22 Ocak ve 22 Şubat’ta Kadıköy Eğitim Sahnesi’nde izleyebilirsiniz.
Künye
Oyuncular: Arbil Tabur, Hülya Köseoğlu, Onur Sarıaltın, Nejat İşler (ses)
Süpervizör: Laçin Ceylan
Yazar: Günsu Özkarar
Yönetmen: Cem Burçin Bengisu
Yönetmen Yardımcısı: Serra İzmiroğlu
Sahne Tasarım: Murat Kural
Maske&Kukla: Ayten Öğütçü
Kostüm: Bitiyatro
Yapım Koordinatörü: Nilay Kulakçeken
Afiş: Gonca Küçük
Video: Nilsu Alanyalı Tancı
Asistan: Sıla Hatun Ünsal
Yapım: Bitiyatro & MEDDAH
The Ringo Jets’in üç şarkıdan oluşan 87 isimli maxi single’ı Ferment Records etiketiyle yayımlandı.
87, “Yolun Sonunda” ve “Bile Bile” şarkılarının ardından “Give Me The Fire”ın eklenmesiyle tamamlanarak dinleyicilerle buluştu. 80’lerin unutulmaz pop motifleriyle bezeli “Yolun Sonunda”, Lale Kardeş’in güçlü vokalleri ve nakaratıyla grubun janrlar arasında dolaşabildiğini ve dönüşebildiğini gözler önüne seriyor. “Bile Bile” şarkısında da Tarkan Mertoğlu’nun stilize vokalleri yer alıyor. Grup tarafından “87’de Ne Olmuştu?” sorusuyla duyurulan çalışmanın üçüncü ve son şarkısı “Give Me The Fire”ın ana vokalleri ise Lale Kardeş’e ait.
The Ringo Jets, kasım sonunda da bir garage rock EP’si çıkarmaya hazırlanıyor. Grup bu çıkışlardan ardından ilk konserini 14 Aralık Cumartesi akşamı Zorlu PSM %100 Studio’da verecek.
The Ringo Jets’in 87 isimli maxi single’ını buradan dinleyebilirsiniz.
Tufan Baltalar’ın “Akış” başlıklı kişisel sergisi 14 Aralık’a kadar PİLOT Galeri’de sanatseverlerle buluşuyor.
Tufan Baltalar’ın neredeyse yüz parça yeni seramik eserinin yer aldığı bugüne kadarki en kapsamlı sergisi “Akış”, genel akışın hengamesi içinde kaybolabilen bireysel yaşamları keşfetmeye odaklanıyor. Sanatçının seramik çalışmalarında, organik kusurlar, tekrarlayan teknikler ve geleneksel formlara göndermeler içeren imgeler bir araya geliyor. Bu eserler, Baltalar’ın doğa-insan ilişkisini şiirsel bir dille ifade etme çabasının bir sonucu olarak, rüzgâr, su, bulutlar ve yürüyüş gibi kavramlarla karmaşık bir sistem oluşturuyor. Minyatür bulutlar, hassas yaprak dokuları ve rüzgarla dağılmış çimenler, sanatçının gündelik yaşamından etkilenerek ürettiği yeni eserlerinin temelinde yer alıyor.
“Tufan Baltalar’ın güncel seramik işleri, sanatçının disiplinler arası pratiği boyunca düşsel ancak gerçekçi bir hassasiyetle parça parça inşa ettiği dünyanın devamı niteliğindedir. Baltalar, seramik üretiminde doğanın unsurlarını ve kişisel deneyimleri, insanın doğayla ilişkisi bağlamında düşünmeye davet eder. Bu bağlamda, sanatçının eserleri ‘kişi’ ve kişinin dünya üzerindeki deneyimi üzerine derinlemesine bir sorgulama sunar. Sanatçı, kişisel deneyimlerini aktarırken, üzerinde durduğu meselelerdeki kolektif ve toplumsal ortaklıkları da keşfeder.
Baltalar’ın büst, tabak, kâse formlarındaki sırlanmış seramik işleri, geleneksel seramik teknikleri ile modern peyzaj temsillerini bir araya getirir. Rüzgârın etkisiyle eğilen ağaçlar, havada salınan bitkiler ve süzülen bulutlar, doğanın ve insanın dinamik bir ilişki içinde olduğunu ve sürekli değiştiğini gözler önüne serer. Sanatçı, alışılmış seramik formlarını araştırarak deneysel tutumunu bu tekniğe de taşır. Figürler, tabakların yüzeyinde iki boyutlu doğalarını terk ederek alanda varlık gösterir; seramik yüzey, bir tuval olmanın ötesine geçerek bir heykel veya kaide işlevi üstlenir. Zamanla bitkisel figürler, tabak formundan uzaklaşarak kendi bağımsızlıklarını ilan eder. Bitkiler büstleri sadece sarmaz, bitkilerle bir olan insanlar görürüz.
Baltalar’ın insan temsilleri, otobiyografik bir yaklaşımdan çok, kent-doğa çatışmaları arasında var olan bireyin deneyimine dair bir referans noktası olarak görülebilir. Sanatçının seramik heykellerinde insan figürleri, bitkisel motifler tarafından sarmalanmış ve belki de ele geçirilmiş durumdadır. Bu sahnelerde bireyin karşı koyma çabası yerine bir boyun eğme durumu dikkat çeker. Figürlerin yüzlerinde huzurlu bir kayıtsızlık ifadesi belirir; insan, yoğun çatışmalar ve hasret sonrası doğaya dönerek kendini ona teslim etmiştir.”
Marzia Accatino’nun yazdığı, Laura Brenlla’nın resimlediği çocukları dünyanın tüm tanrıları ve kahramanlarıyla tanıştıran Büyük Mitoloji Atlası adlı kitap Alkım Özalp’in çevirisiyle İthaki Çocuk’tan çıktı.
Çocuklar bu kitapla tüm dünyayı gezeceği maceralı bir mitoloji yolculuğuna çıkıyor. Tanrıların güçlü ve zayıf yanlarını, efsanevi kahramanların saldırılarında kullandıkları hileleri, korkunç canavarları yenmek için en akıllıca yöntemleri ve büyülü yaratıklara yaklaşıp onlarla dost olmanın en iyi yollarını öğreniyor okurlar.
Progresif metalin öncülerinden Dream Theater, 40. yıl dönümü turnesi kapsamında, efsanevi kadrosu ile 27 Temmuz 2025’te KüçükÇiftlik Park sahnesinde konser verecek.
“An Evening with Dream Theater” turnesi, kurucu/davulcu Mike Portnoy’un vokalist James LaBrie, basçı John Myung, gitarist John Petrucci ve klavyeci Jordan Rudess’e katılarak kadroya geri dönmesinden bu yana gerçekleşen ilk turne olma özelliği taşıyor. Dream Theater, bu konserde unutulmaz klasikleri ve hayranların favorilerini seslendirecek.
Grup üyeleri, turne hakkında şunları söyledi: “Bu turne hepimiz için inanılmaz derecede özel olacak! Her şovumuz, haklı bir beklenti ve çeşitli duygularla dolu olacak. Bir kez daha sahneye çıkıp herkesle birlikte tarihi 40. yıl kutlamalarına başlamak için sabırsızlanıyoruz. Bu sadece bir başlangıç ve önümüzdeki aylarda paylaşacağımız daha birçok heyecan verici Dream Theater haberi olacak.”
Dream Theater, üç Grammy adaylığı sonrası “The Alien” ile 2022’de En İyi Metal Performansı kategorisinde Grammy Ödülü’nü kazandı. Geçtiğimiz aylarda, davulcu Mike Portnoy’un geri dönüşüyle bir araya gelen ikonik kadro, şu anda 16. albümleri üzerinde çalışıyor. Albüm, bu kadronun 15 yıldan uzun bir süredir çıkardığı ilk albüm olacak.
%100 Metal Sunar: Dream Theater konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Galeri Siyah Beyaz, Bedri Baykam’ın “Yol Açanlar ve Aradığım Yollar” başlıklı kişisel sergisini 30 Kasım’a kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
Pop Sanat’tan siyasi hatlara kadar uzanan çok yönlü multimedya çalışmaları ve dışavurumcu boya kullanımıyla tanınan Bedri Baykam, kalın boya ve saydam yüzeyleri kullandığı Hala Islak serisini Türkiye’de ilk kez izleyiciyle buluşturuyor. 2023 yılında Los Angeles’ta Gloria Delson Contemporary Art’ta sergilenen seride sanatçı, soyut resmin 1913’ten günümüze uzanan sürecine taze bir ruh katan yaklaşımını bu sergisinde farklı bir boyuta taşıyor.
Bedri Baykam, 1981 yılında “Durum ve Değişim” adıyla özetlediği, sekiz resmin bütünlüğünden oluşan soyut serisinin “evrenin süregelen etkileşimlerinin yarattığı birbirine benzer durumlar ve beraberinde uzamda yarattığı depremler neticesinde oluşan silsileli değişimin serinin merkezinde yer alan çekirdek” olduğunu dile getiriyor. Sanatçı, içinde yaşadığımız evrenin dengesini, düzenin bir parçası konumunda olanlar ile değişimin öncülüğünü yapanlar aracılığıyla sorguluyor. Sanatçının kendi varoluşunu ve kimliğini şekillendiren bu öncüler, toplumsal, siyasal ve sanatsal alanda tarih boyunca karşılaştığımız Baudelaire’den Picabia’ya, Picasso’dan Magritte’e, Tesla’dan Atatürk’e kadar pek çok isimden oluşuyor. Yol Açanlar serisi bu isimlere bir saygı niteliğini taşımakla beraber, boya katmanları ve biçimsel yaklaşımı nedeniyle Hala Islak serisiyle ilişkileniyor. “Yol Açanlar ve Aradığım Yollar” sergisinde, Baykam’ın Hala Islak ve Yol Açanlar serilerini birlikte izleyiciye sunuyor.
Künye:
1. Sereserpe. 2023. Mixed media on paper, 50x70 cm
2. Picasso, Success is Dangerous 2023 Tuval üzerine karışık teknik, 94x89 cm Mixed media on canvas
3. Bedri Baykam. Storm Over Mindstation. Mixed media on canvas, 200x175 cm, 2021
Tarihçi ve filozof Prof. Yuval Noah Harari’nin insanlık tarihine yakından bakarak bilgi akışının bizi bugünlere nasıl getirdiğini tartıştığı kitabı Neksus - Taş Devri’nden Yapay Zekâya Bilgi Ağlarının Kısa Tarihi, Çiğdem Şentuğ’un çevirisiyle Kolektif Kitap’tan çıktı.
Harari’nin; Sapiens: İnsan Türünün Kısa bir Tarihi, Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi ve 21. Yüzyıl için 21 Ders kitapları 60 dile çevrildi ve 27,5 milyondan fazla sattı. Bu kitabında da Taş Devri’nden Kitabı Mukaddes’in kanonlaştırılmasına, matbaanın icadına, kitle iletişim araçlarının gelişimine ve son dönemlerde popülizmin yeniden doğuşuna tanıklık ettiren Harari, bilgiyle gerçek, bürokrasiyle mitoloji, bilgelikle otorite arasındaki karmaşık ilişkiyi sorgulamaya teşvik ediyor.
“Son yüz bin yılda biz Sapiensler muazzam bir güce ulaştık. Ancak tüm keşiflerimize, icatlarımıza ve fetihlerimize rağmen bugün kendimizi yine de bir varoluş krizinin içinde bulduk. Dünya ekolojik çöküşün eşiğinde. Siyasi gerginlikler her geçen gün tırmanıyor. Yanlış bilgiler her yerde, her alanda hızla çoğalıyor. Üstelik bizi ortadan kaldırabilecek yeni bir bilgi ağına, yapay zekâ çağına doğru son hızla ilerliyoruz. Başardığımız onca şeye rağmen, kendimize nasıl bu kadar zarar verebiliyoruz?
Hikâyeler bizi birleştirdi.
Kitaplar düşüncelerimizi ve mitolojilerimizi yaydı.
İnternet bize sonsuz bilgiyi vaat etti.
Algoritma sırlarımızı öğrendi.
Sonra da bizi birbirimize düşman etti.
Peki yapay zekâ neler yapacak?” (Tanıtım metninden)
BKM’nin yeni prodüksiyonu Bir mor ve ötesi Müzikali: ARAF; 25, 26 ve 27 Kasım, 9-10 Aralık ve 11-12 Ocak tarihlerinde Maximum Uniq Hall’da izleyicilerle buluşacak.
Bir mor ve ötesi Müzikali: ARAF’ta oyuncular sahnede mor ve ötesi şarkılarını seslendirirken canlı bir orkestra onlara eşlik edecek. Seyirciler bir yandan görsel bir şölen yaşarken diğer yandan mor ve ötesi şarkılarıyla zaman tüneline girecek. Baran Bölükbaşı, Şifanur Gül, Reha Özcan ve Canan Ergüder’in başrolü paylaştığı müzikalde Beyti Engin, Cem Güler, Yunus Emre Terzioğlu, Ece Yaşar, Ayşe Buse Özgel, Ayşegül Aslan Öcal, Bahar Elden, Bartu Ayaz, Beril Korkmaz, Ezgi Acıoğlu, İlteriş Berat Bakırhan, Yağmur Elif Seber rol alıyor.
Sezon boyunca Maximum Uniq Hall sahnesinde izleyicilerle buluşmaya hazırlanan müzikal, ayrıca 18 Ocak’ta Bursa Merinos AKKM Osmangazi Salonu’nda, 27 Ocak’ta Ankara Congresium’da sahnelenecek. Müzikalin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Künye:
Yapımcı: BKM
Proje Tasarım ve Yönetmen: Ömer Fırat Köker
Proje Yapımcıları: Birnil Sarıkaş, Yağmur Akpınar Akgül
Oyuncular: Baran Bölükbaşı, Şifanur Gül, Reha Özcan, Canan Ergüder, Beyti Engin, Cem Güler, Yunus Emre Terzioğlu, Ayşe Buse Özgel, Ayşegül Aslan Öcal, Bahar Elden, Bartu Ayaz, Beril Korkmaz, Ece Yaşar, Ezgi Acıoğlu, İlteriş Berat Bakırhan, Yağmur Elif Seber, Zeynep Çötelioğlu
Uyarlama: Ayça Seymen, Ömer Fırat Köker, Seda Güney
Çevirmen: Firuze Elif Şahin
Müzik Direktörü: Kaan Arslan
Hareket Tasarımı ve Koreografi: Utku Demirkaya
Sahne Tasarımı: Barış Dinçel
Kostüm Tasarımı: Deniz Bilgili
Işık Tasarımı: İsmail Sağır
Saç ve Makyaj Tasarım: Murat Polat
Yönetmen Yardımcıları: Ayça Seymen, Seda Güney
Yapım Koordinatörü: Sibel Nurtuğ Ovalı Barlas
Reji Asistanları: Eylül Şahin, Senem Biricik
Vokal koçu: Ayşegül Aykaç
Afiş: ve Yaratıcı Ajans: Tribal Worldwide İstanbul
Medya İlişkileri: PPR Medya ve İletişim
Afiş Fotoğrafı: Fethi Karaduman
Backstage video: Hüseyin Demirkıran
Çeviri Danışmanı: Yağmur Lugsdin