BKM ve DOT, Jane Austen’ın 1813 tarihli eseri Gurur ve Önyargı’nın Isobel McArthur tarafından eğlenceli bir komediye dönüştürülen GURUR ve ÖNYARGI* (*gibi bir şey) adlı tiyatro oyununu, 23 Aralık’ta Maximum Uniq Hall’de gerçekleştirilecek prömiyerle tiyatroseverlerle buluşturacak.
DOT’un Sanat Yönetmeni Murat Daltaban’ın yönetmenliğinde sahnelenen McArthur’un bu asi, komik ve radikal uyarlaması, Austen’ın zarif dünyasını baştan aşağıya sarsarken; Birce Akalay, Nergis Öztürk, Özge Özberk, Ayşegül Uraz ve Kardelen Arpacı sahnede tüm karakterleri bir arada canlandıracak.
Regency dönemi İngiltere’sinde geçen oyun, izleyiciye Jane Austen’ın tanınmış karakterlerini bu kez, arka planda çalışan beş hizmetçinin gözünden anlatıyor. Tüm bu klasik öğeler, kahkaha dolu şarkılar, anlık rol ve kostüm değişimleri ve bozuk ağızlardan yükselen mizahla yeniden şekilleniyor. Birce Akalay, Nergis Öztürk, Özge Özberk, Ayşegül Uraz ve Kardelen Arpacı’nın canlandırdığı hizmetçiler, klasik Austen karakterlerini eğlenceli, enerjik ve cesur bir şekilde sahneye taşıyor. Beş oyuncu da her bir karakteri farklı bir bakış açısıyla yorumlayarak, izleyiciye farklı bir Gurur ve Önyargı deneyimi sunuyor. Aşk, gurur, önyargı ve toplumsal normların kesişiminde anlatılan bu hikâyede, Austen’ın dünyası modern bir kadın dayanışması ve bağımsızlık mesajıyla buluşuyor.
Çevirisini Erdem Avşar, sahne tasarımını Burak Etöz, müziklerini Oğuz Kaplangı, kostüm tasarımını Tomris Kuzu, ışık tasarımını Cem Yılmazer’in yaptığı GURUR ve ÖNYARGI* (*gibi bir şey)’de koreografide Tan Temel ve müzikal performans çalışmalarında Müge Oskay yer alıyor.
“Şarkılar, dedikodu, kahkaha, müzik, skandal, pespayelik ve şatafat… Hepsi burada!
Onlar şimdiye kadar bodrumlarda, çamaşırhanelerde, mutfaklarda saklandılar. Fısır fısır konuştular. Herkesin her şeyini biliyorlar. Kim kiminle görülmüş, kim parasını kumarda kaybetmiş, kim sarhoş olup ortalığı dağıtmış, kim kimin servetine çöreklenmiş… Anlatma sırası şimdi Gurur ve Önyargı’nın hizmetçilerinde!”
GURUR ve ÖNYARGI* (*gibi bir şey) oyununun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Ara Güler’in 18 yaşındayken kaleme aldığı “İstanbul’da Sabah” yazısından ilham alan ve şehrin geceden gündüze dönüşümünü gözler önüne seren “İstanbul Uyanıyor” başlıklı sergi, 4 Mayıs 2025 tarihine kadar Ara Güler Müzesi’nde sanatseverlerle buluşuyor.
Ara Güler’in Beyoğlu Güler Apartmanı’ndaki karanlık odasında ürettiği baskılar, kendisine ait fotoğraf makineleri, agrandizör ve diğer karanlık oda ekipmanlarıyla birlikte arşivden efemeranın sergilendiği “İstanbul Uyanıyor” sergi seçkisi Sultanahmet, Eminönü, Haliç, Galata, Taksim, Polonezköy, Paşabahçe, Ayvansaray ve Arnavutköy’e kadar uzanan İstanbul’a geniş bir bakış sunuyor. Sergideki fotoğrafların yarısı ise Ara Güler arşivinden ilk kez izleyici karşısına çıkıyor.
“İstanbul Uyanıyor” sergisi, Ara Güler’in şehri geceden gündüze ve gündüzden geceye dönüşümünü ne kadar ustalıkla yakaladığını izleyiciye sunuyor. Seçki, Beyoğlu’ndaki karanlık odasında bastığı fotoğraflarla izleyiciye kimi zaman gözden kaçan anları ve mekânları yeniden keşfetme fırsatı sunuyor. Sergideki fotoğraflar, İstanbul’un yalnızca tanıdık siluetlerine değil, aynı zamanda gecenin sabaha bağlandığı saatlerdeki sessizliğine de bir pencere açıyor. İstanbul’un uyanışını ele alan bu kareler, şehrin ilk saatlerinde atılan adımların izini sürerken, aynı zamanda İstanbul sakinlerinin içsel yolculuğuna da işaret ediyor. Sergi, Ara Güler’in şehrin ışığını takip ederek insanı ve gündelik yaşamı şiirsel bir görsellikle anlattığı, zamansız bir koleksiyonu sanatseverlerle buluşturuyor.
Ceyhan Usanmaz’ın “yazamamanın” farklı tezahürleri üzerine düşündüren, birbirine dolanan öykülerinden oluşan kitabı Kâğıttan Kaplan, İthaki Yayınları’ndan çıktı.
Kâğıttan Kaplan okurla en çok kendine gülen oyunbaz bir kitap olarak buluşuyor. İçerisinde şunlar yer alıyor: İstanbul’da tavşan arayışına çıkan bir yazar adayının, önünden kaçışmayan güvercinlerce tescillenen hayaletliği... Hayat parçaları atık kâğıt tesislerinde parçalanan bir hayalet-yazar... Kendini bir yazara feda etmektense, katlana katlana kâğıttan bir kayık hâlini almayı seçen bir irade... Onlarca mavi tükenmezkalemin iflah olmaz adanmışlığına rağmen başlangıç cümlesinden öteye gidemeyen bir öykü; yarım bırakılması planlanırken önlenemez biçimde sona eren bir roman...
“Mürekkebim kurusun biraz. Hatta bırakın hiç yazılmamış, yazılamamış bir öykü olarak kalayım. Dilden dile, akıldan akla sürüklenen bir öykücük. Akla aniden düşüvermiş ve sıcağı sıcağına not edilmediği için unutulmuş bir fikir belki. Saman alevi gibi tutuştuğu anda sönmüş bir heves kalıntısı, hiç ulaşılamayacak bir emeklilik tasarısı. Kış aylarında terk edilen bir sahil kasabasındaki deniz manzaralı yazlığın penceresine dayalı ahşap masa üstünde, tertemiz kâğıtlar ve tükenmezkalemler eşliğinde yazılmayı bekleyen bir başlangıç cümlesi. Zamanın sonsuzluğunda sıkışıp kalmış gibi değil ama; daha çok, özgürce uçuşan bir cümle…”
Vokal Akademi tarafından 19 - 24 Ağustos 2025 tarihleri arasında düzenlenecek Denizbank Voice Up A Cappella Festival, Grammy ödüllü sanatçı Avi Kaplan’ı festivalin headliner’ı olarak müzikseverlerle buluşturacak.
Başak Doğan’ın kurucu sanat direktörlüğünü üstlendiği Vokal Akademi tarafından düzenlenen Denizbank Voice Up A Cappella, çok sesli vokal düzenlemeleri ile dünyanın pek çok yerinde milyonlarca dinleyicisi olan Pentatonix grubunun kurucu üyesi olarak 3 Grammy kazanan Avi Kaplan’ı konuk edecek. 2017’de solo kariyerine başladığından bu yana, Spotify’da 158 milyon dinlenme elde eden Kaplan, festival kapsamında atölyeler yapacak ve katılımcılarla özel bir soru-cevap oturumu gerçekleştirecek. Kaplan, 2024 yılı boyunca ABD, İngiltere ve Avrupa şehirlerini kapsayan turneleriyle müziğini binlerce müzikseverle buluşturdu. Özellikle “Hoist the Colors” adlı şarkısının sosyal medyada 50 milyon izlenmeyi aşmasıyla büyük yankı uyandıran sanatçı, son olarak bağımsız bir solo sanatçı olarak çıkardığı “Move Our Souls” teklisiyle de dikkat çekti. Festival, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mekân desteğiyle hayata geçiyor.
Şişli, Beşiktaş ve Beyoğlu gibi şehrin pek çok alanında bir hafta boyunca sürecek Voice Up A Capella Festivali; konserler, atölyeler, workshoplar, halka açık open-singing etkinlikleri ve partilerle müzikseverlerle buluşacak.
Murat Gülsoy’un aynı isimli kitabından ilhamla Monday Art Collective tarafından hazırlanan “Kıyamet Sonrası Olağan Bir Gün” sergisi 7 Aralık’a kadar Istanbul Concept Studio’da sanatseverlerle buluşuyor.
Monday Art Collective adı altında 2019 yılında bir araya gelen üç kadın ressam Ayşenur Köksal, Işıl Güleçyüz ve Joel Menemşe tarafından, Murat Gülsoy’un son kitabı Kıyamet Sonrası Olağan Bir Gün yayımlanmadan önce okundu; yazarla iletişimde ve etkileşimde oldukları bir süreç sonucunda bir dizi görsel çalışmayla yorumlandı. Küratör Işık Gençoğlu’nun sürece dahil olmasıyla bir sergi hâline gelen “Kıyamet Sonrası Olağan Bir Gün” Istanbul Concept Studio’da sergileniyor.
“İyi, Kötü, Çirkin:
Bazen Hiçbiri
Denenmemişi denemek cesaret ister demişler. Doğrudur. Yine de destek aramaz mı insan? Bir referans noktası? Somut bir kaynak, olası olasılık? Bu sergide böyle bir şey yok.
Murat Gülsoy’un romanını figüratif bir sergiye dönüştürüyor üç kadın ressam: Işıl, Ayşenur, Joel. Dolayısıyla karşımıza dört ayrı bakış ve yetenekle kutsal kitaplara ek, bir “başka” kitabın sayfalarından yeni bir “kıyamet sonrası” senaryosu çıkıyor. Tanım kıyamet sonrası ancak okuyucu illa da metafor arıyor; izleyici okuduğu resimler üzerinden kendi hayal dünyasını sınıyor.
Üç kadın ressam, Gülsoy’un tasvir ettiği bir başka kadını resmediyor: Artık olmayan hisler, ait olamayacağı anılar, içinde kalamayacağı zaman, dileyemeyeceği af, alamayacağı özür üzerinden kıyamet sonrası sıradan bir günü biz izleyicilere yaşatıyor. Peki biz hazır mıyız kıyamete? Istanbul Concept Studio, misyonu gereği yeni proje, fikir ve denemelere açık bir mekân olarak “romandan sergiye” serüveninin bir parçası olmaktan onur duyar.”
Işık Gençoğlu
Künye:
1. İnsanlar Nereye Gittiler, Çeşitli Ölçülerde, Karışık Tekniklerde, 2024
2. Ayşenur Köksal, Artık Özgürüm, 120x130cm, TÜYB, 2024
3. Işıl Güleçyüz, Hiç Bitmeyecek Bir Anın İçinde, 120x100 cm, TÜYB, 2024
4. Joel Menemşe, İçeride Bir Ağaç Vardı, 140x116cm, TÜYB, 2024
Clare Reddaway’in kırılgan aile bağları ve geçmişle yüzleşme üzerine kurulu, karakterlerinin ruhunu incelikle ortaya koyduğu romanı Sığ Sularda Dans, Serkan Toy’un çeviriyle Dedalus Kitap’tan çıktı.
Reddaway, bu ilk romanında annelik, kimlik ve gençlik sancılarına odaklanıyor. Geçmişle yüzleşmeye cesaret edenler için yeni başlangıçlara uzanan bir hikâye anlatıyor.
Sığ Sularda Dans, küçük bir kasabanın sakin yüzeyinin altındaki derin duygusal dünyaları keşfetmeye davet ediyor. Flora yıllardır aynı evin ve aynı hayatın içine hapsolmuş bir kadın, günün birinde denizin çekim gücüne kapılıp hiç bilmediği bir özgürlüğe adım atar. Cathy gençliğinde hayallerini geride bırakmış, hayata karşı kırılgan bir cesareti olan bir anne. Ve Isla, ilk aşkın heyecanını ve gençliğin sancılarını henüz tam anlamıyla çözümleyememiş bir genç kız, annesiyle olan karmaşık bağı ve kendine duyduğu güvensizlikle savaşırken, kim olduğunu anlamak için hayatın sığ sularında çırpınır. Bir gün yedi yaşından beri görmediği büyükbabasının Skye Adası’ndaki kulübesi beklenmedik bir şekilde ona miras kaldığında her şey farklılaşır.
Ülkemizin neo-klasik müzik türündeki önemli isimlerden Akın Sevgör, 2021 yılından beri aralıklarla yaptığı pastoral çalışmaları içeren yeni albümü Reveries ile 4 Aralık’ta Zorlu PSM %100 Studio’da müzikseverlerle buluşacak.
Reveries albümünde doğadan ilham alan bestelerini, güçlü duygusal hikâyelerle bir araya getiren Akın Sevgör, neo-klasik müziğe getirdiği yenilikçi yaklaşımı ve sıra dışı estetiğiyle dikkat çekiyor. Müzikal kariyerinde sınırları zorlamayı seven Sevgör, sahne performanslarında görsel ve işitsel bir bütünlük yakalamayı hedefliyor. Sevgör, 4 Aralık’ta gerçekleşecek konserinde hem albümde yer alan parçalarını hem de önceki projelerinden eserlerini seslendirecek.
4 Aralık’ta Zorlu PSM %100 Studio’da gerçekleşecek Akın Sevgör konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Gülşen Pazarbaşı’nın “Awaken” başlıklı ilk kişisel sergisi 1 Aralık’a kadar Goose No. 25’te sanatseverlerle buluşuyor.
Nilay Yerebasmaz’ın küratörlüğünde gerçekleşen sergide, Gülşen Pazarbaşı’nın farklı serilerinden bir seçkisi, serginin ana teması altında izleyiciye sunuluyor. Sanatçı, bu bağlamda, kendi içsel yolculuğu ve bu süreçte geliştirdiği farkındalıkları, soyut bir ifadeyle yansıttığı eserleriyle, izleyiciyi kendi yolculuğunda misafir edip düşünmeye ve kendi içsel dönüşümünü gözlemlemeye davet ediyor. Sergide yer alan Kabuğu Kırmak serisine ait eserlerin her biri, sanatçının kabuklarını kırarak içindeki tutkuyu ortaya çıkarma sürecini simgelerken, izleyiciyi de kendi içsel devinimlerini ve dönüşümünü keşfetmeye davet ediyor. Gün Batımı, Altın Saatler ve Tutku serilerinde yer alan ve doğanın büyüsü ve izleyiciye sunduğu renk paletlerinden ilham alarak yaratılan eserler ise, doğanın soyut yansımalarını ve renklerin formlarla etkileşimini keşfederken, izleyiciyi duygusal bir yolculuğa çıkarmayı ve kendi hafızasıyla bağ kurmasını amaçlıyor. Ağırlıklı olarak tuval üzerine akrilik boya ve rölyef pasta kullanarak katmanlı yapılar oluşturan sanatçı, farklı tekniklerle yarattığı bu üç boyutlu etkiyle eserlerindeki derinliği arttırırken, izleyicinin eserler ile daha derin bir etkileşim kurmasına zemin hazırlıyor.
İki haftalık pop-up bir sergi olarak düzenlenen ve 19 Kasım’da kapılarını açan Gülşen Pazarbaşı’nın “Awaken” başlıklı sergisini 1 Aralık’a kadar Goose No. 25’te ziyaret edebilirsiniz.
Künye:
1. Gülşen Pazarbaşı, Kabuğu Kurmak V, 2024, 40h x 40w cm, Tuval üzeri akrilik, rölyef pasta ve ponza taşı
2. Gülşen Pazarbaşı, Kabuğu Kırmak VI, 2024, ⌀100cm, Tuval üzeri akrilik, rölyef pasta ve ponza taşı
3. Gülşen Pazarbaşı, Altın Saatler VI, 2024, 120h x 100w cm, Tuval üzeri akrilik, rölyef pasta
Trendyol Sanat ana sponsorluğunda, Şişli Belediyesi ev sahipliğinde, Bilgili Holding ana mekân sponsorluğunda ve Bilgili Sanat iş birliğiyle bu sene sekizinci kez gerçekleştirilen BASE, 1 Aralık’a kadar The Ritz-Carlton Residences, İstanbul B Blok’ta sanatseverlerle buluşuyor.
33 şehirde 40 üniversiteden yeni mezun 132 sanatçıyı sanatseverlerle bir araya getiren BASE 2024’te resim, fotoğraf, seramik, cam, heykel, video, yeni medya, grafik tasarım, geleneksel Türk Sanatları gibi farklı disiplinlerde üretilmiş yaklaşık 150 eser izleyicilerin beğenisine sunuluyor. Trendyol Sanat ana sponsorluğunda düzenlenen BASE, bu yıl konuk ülke olarak Azerbaycan’ı ağırlıyor.
BASE ve Trendyol Sanat iş birliğinde gerçekleşen “Konuk Ülke Azerbaycan: Genç sanat üretimine bakış” sergisinde, Azerbaycan’dan yeni mezun ve son yıllarda mezun olmuş genç sanatçıların eserlerinden oluşan özel bir seçki izleyicilerle bir araya geliyor. 14 genç sanatçının yaklaşık 30 eserinin yer aldığı seçkide sanatçılar, resimden fotoğrafa, nakıştan dokumaya farklı pratiklerde, kültürel geçmişlerini ve perspektiflerini yansıtıyor. Sergide; Fatima Babazade, Fidan Abilova, Fidan Jafarli, Fidan Nazim Qızı, Huseyn Jalil, İlham Salehli, Jala Azız, Kafiya Eyvazova, Nazrin Mutsllifli, Nigar Süleymanova, Ravan Cabarlı, Rugiyye Alili, Shafig Osmanov ve Ülviyye Nabizade yer alıyor.
Sergi, Azerbaycan’ın canlı ve çeşitli sanatsal ifadelerini sergileyerek her iki ülkedeki paralel sanat üretimini gözler önüne seriyor. BASE 2024’e verdiği destekle Trendyol Sanat, genç ve bağımsız sanatçılara desteğini sürdürürken pozitif etkisini yaratıcılık ve iş birliği ile çoğaltmaya devam ediyor.
Pera Film’in Dünya AIDS Günü’nde farkındalık yaratmak için başlattığı ve bu yıl sekizincisini düzenlediği “Buradayım!” programı, 1-11 Aralık tarihleri arasında Pera Müzesi Oditoryumu’nda izleyicilerle buluşacak.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi Film ve Video Programları (Pera Film), Dünya AIDS Günü çerçevesinde 2017’den bu yana düzenlediği “Buradayım!” programına, çağdaş sanat organizasyonu Visual AIDS’in “Kırmızı Hatırlatır Bana…” seçkisiyle devam ediyor. Çağdaş sanat organizasyonu Visual AIDS’in hazırladığı “Kırmızı Hatırlatır Bana…” seçkisi HIV ile yaşamanın karmaşıklığını ve duygusal yelpazesini gözler önüne seren yedi videodan oluşuyor. Kırmızı kurdele ve diğer görsel imgeler aracılığıyla, HIV ve AIDS uzun zamandır kırmızı renk ve onun çağrıştırdığı kan, acı, trajedi ve öfke ile ilişkilendiriliyor. Dünya AIDS Günü’nde farkındalık yaratma misyonu taşıyan program, ilhamını uzun yıllardır HIV ile yaşayan aktivist ve şair Stacy Jennings’in, “Kırmızı hatırlatır bana, kırmızı hatırlatır bana, kırmızı hatırlatır bana… özgür olmayı” sözlerinden alıyor. İzleyicileri erotizm ve yakınlık, annelik ve akrabalık, şans ve talih, hafıza ve unutulmazlık gibi HIV'i çevreleyen karmaşık bir dizi imge ve duyguyu düşünmeye davet eden programda yer alan sanatçılar, parodi, melodram, tiyatro, ironi ve dehşet gibi unsurları kullanarak günümüzde HIV’i temsil etmek için yeni bir anlatım dili oluşturuyor.
“Kırmızı Hatırlatır Bana…” seçkisinde yer alan filmler hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Gösterim Programı:
Sevgili Kwong Chi (Filipinler, 2024, 8', renkli)
1 Aralık Pazar – 17.00
11 Aralık Çarşamba – 17.30
AIDS Kulübü (Panama, 2024, 7', renkli)
1 Aralık Pazar – 17.00
11 Aralık Çarşamba – 17.30
Alemlerin Remiksi (ABD, 2024, 8', renkli)
1 Aralık Pazar – 17.00
11 Aralık Çarşamba – 17.30
Çelişki: HIV ve Şans Üzerine Bir Deneme (ABD, 2024, 8', renkli)
1 Aralık Pazar – 17.00
11 Aralık Çarşamba – 17.30
HIV Bana Aşık Oldu (Arjantin, Kolombiya, 2024, 8', renkli)
1 Aralık Pazar – 17.00
11 Aralık Çarşamba – 17.30
yaşatmak (Belçika, 2024, 8', renkli)
1 Aralık Pazar – 17.00
11 Aralık Çarşamba – 17.30
BERRAK KÂBUS (ABD, 2024, 9', renkli)
1 Aralık Pazar – 17.00
11 Aralık Çarşamba – 17.30