GÜNDEM
  • 09-01-2025

    İspanyol yazar ve çizer Mariajo Ilustrajo’nun modern şehir hayatına eleştirel bir bakışla yaklaşırken çocukları çevresinde olup bitenleri fark etmeleri için teşvik ettiği son resimli kitabı Kayıp, Oğuzhan Aydın’ın çevirisiyle Redhouse Kidz (SEV Yayıncılık)’ten çıktı.

    Mariajo Ilustrajo; Sular Altında kitabıyla Klaus Flugge İllüstrasyon Ödülü’ne değer görüldü. Kayıp, 5 yaş ve üzeri okuruna ev ve yuva kavramları hakkında da tartışma olanağı sağlıyor.

    “Kutup ayısı evinden çok uzakta, garip bir yerde kaybolmuştur. İnsanlar çok meşgul ve telaşlıdır. Kimse onu görmez, ne söylediğini dinlemez, evine geri dönebilmesi için yardım etmez. Peki, bu kalabalık içinde kaybolan tek kişi kutup ayısı mıdır, yoksa başını telefondan kaldırmayan, çevresinde olup biteni fark etmeyen, göz teması kurmayan insanlar da kayıp sayılır mı?

    Evine dönüş yolunu bulmak için oradan oraya koşuşturan kutup ayısı incecik bir ses duyar: “Merhaba ayı!” Nihayet dost canlısı birileri çıkmıştır. Küçük bir kız, bu koca şehirde sevgi, dostluk ve yardımseverliğin de var olduğuna dair umutları yeşertecektir.”

    0
    0
    900
  • 08-01-2025

    Türk sinema ve tiyatrosunun efsane ismi Sadri Alışık’ın hayatı, doğumun 100. yılı olan 2025’te film olacak.

    Yapımcılığını Sev Yapım’ın, yaratıcı yapımcılığını Sadri Alışık Kültür Merkezi'nin (SAKM) üstlendiği Sadri Alışık filminin yönetmen koltuğunda aynı zamanda filmin senaryosu da yazan Özer Feyzioğlu oturacak. Filmde, Sadri Alışık’ın Türk sinema ve tiyatrosuna kattığı değer, büyük aşkı Çolpan İlhan ve oğlu Kerem Alışık’la olan ilişkisinin yanı sıra sanat ve özel hayatındaki tüm bilinmeyen yönleri de beyazperdeye aktarılacak. Film aynı zamanda Türk sinemasının mihenk taşı Yeşilçam’ı kuran, yaşatan isimlere de bir saygı geçidi olacak. Çekimlerine yaz aylarında başlanacak filmin hazırlık süreci devam ediyor.

    ​Sadri Alışık’ın renkli ve etkili dünyasını anlatan film, Alışık’ın doğumun 100. yılı olan 2025'te vizyona girecek.

    0
    0
    835
  • 08-01-2025

    Ali Alışır, Murat Germen, Deniz Gül ve Ali Kazma’nın eserlerini İbrahim Cansızoğlu küratörlüğünde bir araya getiren “Kuzeye Doğru” başlıklı sergi 10 Ocak - 22 Mart tarihleri arasında Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda sanatseverlerle buluşacak.

    İklim değişikliğiyle ilgili bilimsel farkındalığın gelişmesinde büyük rol oynayan kuzey coğrafyalarına yönelik merak ve gözlem faaliyetlerinden yola çıkan “Kuzeye Doğru” sergisi, sanatçıların kuzey ülkelerine yaptıkları seyahatlerin ardından ürettikleri eserleri izleyicilere sunuyor. Sergide; Ali Alışır, Murat Germen ve Ali Kazma’nın yakın dönem çalışmalarının yanı sıra Deniz Gül’ün buzu bir tefekkür nesnesi olarak ele almaya davet eden yerleştirmesi yer alıyor.

    “Geride bıraktığımız 2024, kayıtlara geçen en sıcak yıl oldu. Yakın gelecekte iklim kriziyle mücadelenin nasıl şekilleneceği, global ölçekte politik ve ekonomik çekişmelerin merkezini belirleyecekmiş gibi görünüyor. İklim değişikliğiyle ilgili bilimsel farkındalığın gelişmesinde büyük rol oynayan kuzey coğrafyalarına yönelik merak ve gözlem faaliyetleri ise ‘Kuzeye Doğru’ sergisinin çıkış noktasını teşkil ediyor. Sanatçıların kuzey ülkelerine yaptıkları seyahatlerin ardından ürettikleri eserlerin bulunduğu sergide Ali Alışır, Murat Germen ve Ali Kazma’nın yakın dönem çalışmalarının yanı sıra Deniz Gül’ün buzu bir tefekkür nesnesi olarak ele almaya davet eden yerleştirmesi yer alıyor.

    Ali Alışır’ın evreni hem mikro hem de makro düzeyde anlama ve anlatma isteğini yansıtan ‘Kozmos’ serisiyle ilgili araştırmalar için gittiği İzlanda’da çektiği manzara görüntüleri, sanatçının ‘Melez Ruhlar’ serisindeki dinamik figür kompozisyonlarıyla birleşiyor. Alışır tarafından ‘Kuzeye Doğru’ sergisi için üretilen bu yeni eser, sanatçının yaşadığımız dünyayı fotoğrafın olanaklarıyla keşfetme pratiğinin farklı yüzlerini sunan serileri arasında ortak bir dil arayışına giriyor.

    Murat Germen, Grönland’ın Ilulissat şehrinde çektiği fotoğraflarda bölgenin çarpıcı coğrafyasından kesitler sunuyor. Grönland dilinde Sermeq Kujalleq olarak adlandırılan, Jakobshavn Buzulu olarak da bilinen buz kütlesini gösteren triptik fotoğraf, bu jeolojik yapının sürekli dönüşüm hâlindeki etkileyici yüzeyini gözler önüne seriyor. En hızlı hareket eden buzullardan biri olan Sermeq Kujalleq’den kopan kütleler, geçtiğimiz yüzyılda deniz seviyesinin %4 oranında yükselmesine sebep olmuştu. İklim değişimini inceleyen bilimsel araştırmalara sıklıkla kaynaklık eden buzul, 2004 yılından beri UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunuyor.

    Ali Kazma, ‘Safe’ isimli videosunda kamerasını Norveç’te bulunan Svalbard Küresel Tohum Deposu’na çeviriyor. Yeryüzünde yetişen bir milyonu aşkın bitki türüne ait tohumların muhafaza edildiği bu deponun eşsiz konumu, dünyadaki diğer gen bankalarındaki tohumların kötü yönetim, kaza, ekipman arızaları, finansman kesintileri, savaş, sabotaj, hastalık ve doğal afetler nedeniyle kaybolmasına karşı güvenlik sağlıyor. Kazma’nın sanat pratiğine hâkim olan ihtimam, ‘Safe’ videosunda tüm simgesel anlamlarıyla beraber somutlaşıyor ve insanların sebep olabileceği distopik bir yıkıma karşı yine insanlar tarafından geliştirilen bir çözümü izleyicilerin hafızalarına kazıyor.

    Deniz Gül’ün ‘İrtifa’ isimli yerleştirmesi, buzu olduğu hâliyle koruma arzusuyla şekilleniyor. Bu amaç için tasarlanmış soğutma sisteminin kaideye benzeyen formu, buzu bir teşhir nesnesine dönüştürüyor. Buzun etrafındaki cam fanus ise onu kıymetli bir sanat eserini korur gibi çevreliyor. Gül’ün bir bilim kurgu romanından çıkmış gibi duran yerleştirmesi, iklim değişikliğini tersine çevirmeye dair çabaları da içeren tüm çağrışımlarıyla beraber izleyicilerin buz hakkında düşünmelerini istiyor.”

    Künye:
    1. Ali Alışır, İsimsiz, 2025, arşivsel pigment baskı, 160 x 92 cm
    2. Ali Kazma, Safe, 2015, tek kanallı HD video, 3 dk
    3. Deniz Gül, İrtifa-Highness, 2019, Soğutucu ünite, bakır, cam şeffaf buz-Cooler, brass, glass, clear ice, 5 x 55 x 110 cm
    ​4. Murat Germen, Global Warning-Ilulissat, 2018, c-print-fuji pearl crystal archive kağıt, 120 x 80 cm (1-3+1AP)

    0
    0
    1298
  • 08-01-2025

    Psikoloji profesörü Luiz Pessoa’nın zihinsel süreçlerimiz ile duygusal deneyimlerimizin birbirleriyle nasıl iç içe geçtiğini ele aldığı kitabı Dolanık Beyin, Mustafa Bilici, Erol Yıldırım, Özge Yılmaz ve Mahir Yeşildal’ın çevirisiyle VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY)’ndan çıktı.

    Dolanık Beyin, beyin davranış ilişkisini temelden kavramak isteyen psikiyatristler, psikologlar, nörologlar, nörobilimciler ve bu alana ilgi duyan herkes için bir kılavuz niteliğinde. İnsan beyninin karmaşık ve çok katmanlı yapısına yönelik kapsamlı bir araştırma yürüten Pessoa’nın kaleme aldığı bu çalışma, zihinsel süreçlerimiz ile duygusal deneyimlerimizin birbirleriyle nasıl iç içe geçtiğini ele alıyor ve beyin-davranış ilişkisini incelerken indirgemeci, detaycı yaklaşımlardan uzak durmaya özen gösteriyor.

    “Geçtiğimiz bölümlerde çeşitli beyin bölgeleri ve bunların bazı işlevlerini tartıştık. Fakat bir “beyin alanı” tam olarak nedir? Beyin alanları az çok iyi tanımlanmış işlevlere sahip ayrık hesaplama birimleri midir? Bu soru beyni anlamamız için çok merkezî bir öne me sahip olduğundan, burada biraz yavaşlamamız ve konuyu daha derinlemesine tartışmamız gerekiyor. “Bir alan-bir işlev” fikrinin özünde büyük ölçüde modüler olan bir beyin organizasyonu varsayımının bulunduğunu görmekteyiz. Buna karşılık, kitap boyunca savunduğumuz üzre, belirli bir beyin alanı her zaman birden fazla işlevde yer alıyorsa, iddialarımızı nasıl gözden geçirmemiz gerekir?”

    0
    0
    778
  • 08-01-2025

    Seda Türkmen, Neriman Uğur ve Ümmü Putgül’ün rol aldığı Kutsal oyunu, 11 Şubat Salı akşamı saat 20.30’da Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde prömiyerini gerçekleştirecek.

    Tatlı Ekşi Tiyatro’nun ikinci prodüksiyonu Kutsal, sadece anneliği değil, aynı zamanda çocuk olmayı ve nesiller arası aktarılan öğretilere odaklanıyor. Morgan Llyod Malcolm’un yazdığı, Tuğrul Tülek’in yönettiği oyunda; Seda Türkmen, Neriman Uğur ve Ümmü Putgül birlikte rol alıyor. Biletinial’ın ortak yapımcılığında sahnelenen oyun, hep “kutsal” olarak tanımlanan anneliğin, nasıl katmanlı, karışık, zor bir dönüşüm olduğunun altını çizerek, her ebeveyni en büyük korkusuyla yüzleştiriyor.

    “Bir kadının en önemli ama en zor kararlarından biri nedir? Bir bebeğe bakabileceğine, onu her koşulda koruyabileceğine nasıl emin olabilir insan? Birini her şeyden çok severken, aynı zamanda hayatındaki en zorlandığı dönemi yaşadığını idrak ettiği an nasıl davranır?

    Nina yeni anne olmuş ve hayatının tam da bu döneminde. Uykusuzluk, sevgi, kaygı, şefkat, endişe, annelikle ilgili beklentiler ve gerçekler arasında sıkışmış hâlde. Nefes almaya ihtiyacı var. Eşi David ve kayınvalidesi Pearl, Nina’ya yardımcı olmak ister ve bir geceliğine bebeği alıp giderler. Nina ilk defa bebeğinden bir gece uzak kalacak ve arkadaşı Jackie ile keyifli vakit geçirecektir. Ancak gece beklediği gibi geçmez. Bebeğinin güvende olduğunu bilse de endişeleri ve kaygılarıyla yüzleşmeye başlar. Çalan o telefonla hayatının değişeceğinden habersizdir.”

    Kutsal, prömiyerinin ardından farklı salonlarda izleyicilerle buluşmaya devam edecek. 11 Şubat Salı akşamı saat 20.30’da Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde gerçekleşecek prömiyer biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    3054
  • 08-01-2025

    Belm’art.space’in yeni sergisi “Gerçekleşmemiş Bir Serginin Kurgusu” 9 Şubat tarihine kadar sanatseverlerle buluşuyor.

    Zamanın ve mekânın anlamını yitirdiği, gerçekliğin paramparça olduğu bir dünyada yer alan “Gerçekleşmemiş Bir Serginin Kurgusu”, disiplinlerarası üretim yapan on sekiz farklı sanatçının rüyalardan ve gerçekliğin kopuk katmanlarından beslenen eserlerini izleyicilere sunuyor. Eserler, birbirlerini tamamlamayan hikâyeleri ve örtüşmeyen gerçeklik imgeleriyle bilinçaltında yankılanan bir dünyanın izlerini taşıyor. Sergi, gerçekliğin dokusunun gevşediği ve algıların birbirine karıştığı bir evrende, ziyaretçilere kendi gerçekliğini yeniden yaratma fırsatı sunuyor. Sergide; Berrak Güloğlu, Betül Sertkaya, Beyza Boynudelik, Çınar Eslek, Duygu Aydoğan, Ece Kibaroğlu, Gülsüm Gilol, Handan Akarsu, Hasan Doğan Yılmaz, Hilal Küçük, İhsan Berke Saraçoğlu, Melike Kuş, POLVO, Sena Soykök, Serhat Ergün, Sibel Boyacı, Tolga Çelikkan, Yonca Karakaş’ın eserleri yer alıyor. Belma Ersu, Elif Leylek ve M. Rifat Kino’nun küratörlüğünü üstlendiği serginin tasarımı ise M. Rifat Kino imzası taşıyor.

    Künye:
    1. Yonca Karakaş, ''Golden Generation'', Pigment Prints on Hahnemühle Matt Fibre, 120 x 80cm, Edition 1-3+2AP, 2014
    2. Handan Akarsu, ''Habitat - Kızıl Sincabı Dinlerken'', Çok Katmanlı, Ön Planda Tül Üzerine Yağlı Boya, Arka Planda Karışık Teknik, 83 x 122 cm, 2024
    3. Sena Soykök, ''Meçhul Yığınlar'', Çelik, Toplu İğne ve Kumaş, Mekana Özgü Yerleştirme, Değişken Ölçüler, 2024
    4. Hilal Küçük, ''Ufuk Çizgisi'', Porselen, 1250°C, Elle Şekillendirme, 25 x 40 x 60 cm, 2024
    5. Melike Kuş, ''Borderline'',Tuval Üzerine Nakış, 20 x 20 cm, 2024
    6. Duygu Aydoğan, ''İsimsiz'', Epoksi Reçine, Akrilik, Polimer Kil, Kurutulmuş Çiçek, 80 x 70 x 10 cm, 2024
    ​7. Çınar Eslek, ''Mahşere Yanıt'', Kumaş Üzerine Karışık Teknik, 149 x 57 cm, 2023

    0
    0
    1274
  • 08-01-2025

    Fabrizio Casaretto’nun iki yüz yıldır varlığını bu şehirde sürdüren Casaretto ailesi ile Osmanlı’nın ilk fotoğrafçılarından Sébah & Joaillier’nin hikâyesini anlattığı Sarayın Gözleri - Osmanlı’nın İlk Fotoğrafçılarından Sébah & Joaillier’nin Hikâyesi, Mundi’den çıktı.

    Fabrizio Casaretto, büyükannesinin konuştuğu bir video kaydından yola çıkarak aile tarihçesini araştırıp, araştırmakla kalmayıp onları birer roman karakterine dönüştürdüğü bir kitap sunuyor okura. Tarihî bir roman tadında, geniş Osmanlı coğrafyasının özeti gibi bir aile hikâyesi. Marsilya, Cenova, Halep, İstanbul… İtalyan, Fransız, Ermeni, Yahudi, Rum, Türk… Gemiler, yolculuklar, karşılaşmalar…

    Kitap, Osmanlı’nın ilk fotoğrafhanelerinden biri olan Sébah&Joaillier’nin kurucularından Sébah ve Joaillier aileleriyle, 1800’lerde İstanbul’da makarna üretip satmaya başlayan Casaretto ailesinin hikâyesine konuk ediyor okurunu. Aşçılık ve kuyumculukla başlayan, sonrasında fotoğrafçılığa da uzanan aile öyküsünün yazarı ise, bu Levanten ailenin hâlen İstanbul’da yaşayan son temsilcilerinden Fabrizio Casaretto, okuru 19. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan renkli bir dünyaya davet ediyor.

    Sarayın Gözleri, sarayın resmî fotoğrafçısı olan, sadece İstanbul değil, Bursa ve İzmir gibi birçok şehrimizin ilk panoramik fotoğraflarını çeken, ünlü ressam Osman Hamdi Bey’le birlikte geleneksel kıyafetlerimizi fotoğraflayan, kısaca bize paha biçilemez bir kültür hazinesi miras bırakan Sébah & Joaillier Fotoğrafhanesi ile iki yüz yıldır varlığını bu şehirde sürdüren Casaretto ailesinin yer yer duygusal, yer yer şaşırtıcı anılarıyla bezeli, başka bir “bu topraklar” hikâyesi… 

    0
    0
    899
  • 07-01-2025

    İngiltere’de en uzun süre aralıksız sahnelenen müzikallerden Kan Kardeşler, Ankara Devlet Tiyatrosu’nun kadrosuyla 10, 11 ve 12 Ocak’ta AKM Tiyatro Salonu’nda izleyicilerle buluşacak.

    Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen Kan Kardeşler, Liverpool’un yoksul mahallelerinde doğan ikiz kardeşler Mickey ve Edward’ın dokunaklı hikâyesini anlatıyor. Birbirilerinden ayrılan ve iki farklı dünyada büyüyen bu kardeşler, tesadüfen yeniden karşılaşarak güçlü bir dostluk kuruyor. Willy Russel’ın kaleminden çıkan, Ebru Kara yönetimindeki müzikal, izleyicileri sınıf ayrımı, sosyal adaletsizlik ve arkadaşlık gibi derin temalar üzerine ustaca düşündürüyor.

    Kan Kardeşler; 10 Ocak saat 20.00’de, 11 Ocak saat 15.00 ve 20.00’de, 12 Ocak saat 15.00’te AKM Tiyatro Salonu’nda sahnelenecek. Detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    1251
  • 07-01-2025

    Ahmet Güneştekin’in “Kayıp Alfabe” başlıklı kişisel sergisi 17 Ocak - 20 Temmuz tarihleri arasında Artİstanbul Feshane’de sanatseverlerle buluşacak.

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından, İBB Kültür’ün katkılarıyla düzenlenen “Kayıp Alfabe” sergisi, Ahmet Güneştekin’in toplumsal süreklilikleri ve kırılmaları izleyerek geçmiş olaylara dair kavrayışını güncel meselelerle ilişkilendirdiği çalışmalarına odaklanıyor. Christoph Tannert’in küratörlüğünü üstlendiği sergi, Güneştekin’in hafıza ve göç nesneleri, sesler ve görüntüler, üstkurmaca yapılar ve malzeme müdahaleleriyle makro ve mikro ölçekleri birleştirdiği disiplinlerarası işlerini bir araya getiriyor.

    “Kayıp Alfabe” sergisinde, ortak noktası, coğrafyası karışmış, coğrafyasını değiştirmeye mecbur edilmiş insanların belleklerini yoğunlaşarak üstlerinde taşıyan nesnelerden oluşan enstalasyonlar; izleyiciyi kişisel ve toplumsal geçmişin acı verici yüzleşmeleriyle buluşturan hafıza çalışmaları ve tarihsel anlatının referans alanını genişleten mikro-ritmik yapılarla kurgulanmış video ve ses çalışmaları yer alıyor. Sanatçının, ayrıca buluntu nesnelerin mikro unsurlarına müdahale ederek öznel bir karşılaşmaya dönüştürdüğü boyutlu eserleri; taş ve metal oluşumlarla çalıştığı alana özgü yapıtları; mitosları yorumlayıcı bir strateji olarak kullandığı tuvalleri; seramik işleri taş formlarla böldüğü heykeller ve dokunsal yaratım algısına işaret eden bir kültür materyali olarak kırkyama tekniğiyle ürettiği işleri izleyiciye sunuluyor.

    ​Ahmet Güneştekin’in “Kayıp Alfabe” başlıklı sergisini 17 Ocak - 20 Temmuz tarihleri arasında Artİstanbul Feshane’de ziyaret edebilirsiniz.

    0
    0
    30170
  • 07-01-2025

    Umberto Eco’nun çeviri, çevirmenlik ve diller arası geçişler üstüne kaleme aldığı kitabı Neredeyse Aynı Şeyi Söylemek, Eren Cendey’in çevirisiyle Doğan Kitap’tan çıktı.

    Eco, bu kitabında çeviri konusunda okurlara yeni ufuklar açarken anekdotlarıyla okuma sürecini eğlenceli kılıyor.

    “İtalya’nın Libya’yı işgali ve asi çetelerle yıllarca süren çarpışmalarıyla ilgili anıların henüz taze olduğu yıllarda geçen çocukluğumda sık sık anlatılan bir hikâyeyi anımsıyorum. İşgal kuvvetlerinin peşine takılan bir İtalyan maceraperest o dili hiç bilmese de kendini Arapça çevirmeni olarak işe aldırmıştı. İsyancılardan olduğu varsayılan biri yakalandığında sorguya tabi tutuluyordu; İtalyan subay İtalyanca olarak sorusunu soruyor, sahte çevirmen de uydurduğu Arapçasıyla bir şeyler söylüyordu; sorguya çekilen kişi hiçbir şey anlamıyordu ve kim bilir neler söylüyordu (olasılıkla yanıt da anlaşılamıyordu) ve çevirmen kendi keyfine göre şahsın yanıt vermeyi reddettiğini ya da her şeyi itiraf ettiğini uyduruyordu ve genellikle isyankâr idam ediliyordu. Tahminime göre dalavereci arada sırada merhamete geliyor, sorguladığı zavallının ağzına onu kurtaracak sözler de uyduruyordu. Her neyse, bu hikâyenin nasıl sonuçlandığını bilmiyorum. Çevirmen belki hakkına düşen parayla onurlu bir hayat sürmüştür, belki de sahtekârlığı ortaya çıkmıştır ve başına gelebilecek en kötü şey işten atılması olmuştur.

    Bu öyküyü anımsadıkça asıl çevirinin daima ciddi bir iş olduğuna, hiçbir yapısökümcü çeviri kuramının etkisiz kılamayacağı bir meslek ahlakı gerektirdiğine inanıyorum.”

    0
    0
    1972
DAHA FAZLA
Geldanlage