GÜNDEM
  • 08-05-2025

    Francis Ford Coppola imzalı The Godfather, canlı senfoni orkestrası eşliğinde 14 Eylül’de Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda, 16 Eylül’de ATO Congresium Ankara’da ve 18 Eylül’de ise İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda izleyicilerle buluşacak.

    Nino Rota’nın ölümsüz film müzikleri, dev ekran gösterimiyle eş zamanlı olarak 65 kişilik İstanbul Film Orkestrası tarafından canlı olarak icra edilecek. Paramount Pictures tarafından 1972 yılında yayımlanan The Godfather, Corleone ailesinin 1945 ile 1955 yılları arasındaki hikâyesini ve diğer New York mafya aileleriyle olan rekabetini derinlemesine ele alıyor. Marlon Brando’nun canlandırdığı başkarakterin gücü en küçük oğlu Al Pacino’ya devretmesini konu alan filmde ayrıca James Caan, John Cazale, Robert Duvall ve Diane Keaton da rol alıyor.

    Filmin müziklerini besteleyen İtalyan besteci Nino Rota, sadece film müzikleriyle değil, opera ve senfonik eserleriyle de tanınıyor. Federico Fellini gibi önemli yönetmenlerle uzun süreli iş birlikleri yapan Rota, The Godfather Part II filmiyle 1975’te En İyi Film Müziği dalında Oscar kazandı.

    ​Etkinliklerin biletlerine BiletinialBiletixBubilet ve Passo üzerinden ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    938
  • 08-05-2025

    Büyükdere35, Kübra Su Yıldırım’ın “What’s Inside” başlıklı 1wallexhibition sergisini 16 Mayıs - 14 Haziran tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak.

    Arzu ve korku, zaman ve zamansızlık, varlık ve yokluk, kimlik ve temsil gibi kavramları ele alan sergi, izleyiciye doğrudan yöneltilen “What’s Inside” – “içerisinde ne var?” sorusuyla başlıyor. Bu soru aracılığıyla, zihin, bilinçdışı, kimlik, arzu, korku ve varoluşa dair çok katmanlı bir düşünsel alan açılıyor. Serginin kavramsal merkezinde yer alan triptik yapı, zaman algısı, kimliğin parçalanabilirliği ve hakikatin çoğul doğasını görsel bir dille sorguluyor. Eserler, bu merkezden türeyen düşünsel ve imgesel uzantılar olarak mekânda yerini alıyor. Yıldırım’ın üretimi; Platon’un Mağara Alegorisi, Jung’un Liber Novus’u, Demokles’in Kılıcı, Persephone miti gibi felsefi, mitolojik ve psikanalitik referanslarla örülü çok katmanlı bir semiyotik düzlemde şekilleniyor. Grotesk formlar, dünyevi arzular ve gerçekliğin kırılganlığı serginin alt temalarını oluşturuyor. Sergi, doğrusal anlatıdan kaçınarak izleyiciyi zaman, kimlik, varlık ve temsil gibi temel kavramlar etrafında düşünmeye davet ediyor.

    Serginin açılışına, müzisyen Çağlar Fidan’ın sergiye özel bestelediği ve T.S. Eliot’ın The Hollow Men şiirinden dizeler içeren bir parça eşlik edecek. Ayrıca Çağlar Fidan, sergi kapsamında 24 Mayıs Cumartesi günü Büyükdere35’te konser verecek. Fidan, bu konserde Kübra Su Yıldırım’ın “What’s Inside?” sergisinin iki eserinden yola çıkarak 18, 19. ve 20. yüzyıldan kimi Osmanlı müziği eserleriyle bir anlatı kuruyor. İlk bölümde, Yıldırım’ın Persephone mitine atıfta bulunan 3 numaralı çalışmasından ilhamla, bu hikâyeyi Osmanlı müziği repertuarından seçtiği şarkılarla müziklendiriyor. Fidan, ikinci bölümde ise serginin başlığı olan “What’s inside?” sorusunu, Yıldırım’ın 1 numaralı işi üzerinden, yine müzikle yanıtlıyor. Bu yanıta Şeyh Galib’in 18. yüzyılda kaleme aldığı Hüsn-ü Aşk kılavuzluk ediyor.

    Künye:
    1. ‘‘What’s Inside, I’’ - Triptik, ahşap üzerine akrilik ve arşivsel kağıt üzerine fine art baskı - 150x90 cm - 2025
    2. ‘‘What’s Inside, III’’ - Ahşap üzerine akrilik ve kuru pastel - Ana panel 60×66 cm - Yan panel 33×19 cm - 2035
    ​3. ‘‘What’s Inside, V’’ - Ahşap üzerine akrilik ve kuru pastel - 38x25 cm - 2025

    0
    0
    1007
  • 08-05-2025

    Gülten Dayıoğlu’nun yayımlandığı günden bu yana dört kuşağı etkileyen romanı Fadiş’in hayatını, kişisel ve entelektüel gelişimini anlattığı, kırklı yıllardan başlayarak Türkiye’nin toplumsal ve kültürel bir panoramasını çizdiği kitabı Bende Kalmasın, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.

    Dayıoğlu’nun otobiyografik özellikler taşıyan romanı Fadiş, çocuk kitapları alanında Türkiye’nin ilk çoksatarıdır. Hâlen 156. baskısı dördüncü kuşaklar tarafından okunan roman, kahramanına verilen yatılı okul vaadiyle son buluyordu. Yıllardır okullarda, söyleşilerde ve çeşitli iletişim ortamlarında Fadiş siz misiniz? Fadiş sonra ne yaptı? Nasıl bir insan oldu? gibi sorularla karşılaşan Gülten Dayıoğlu bu soruların yanıtlarını içeren bir kitap yazma vaadini Bende Kalmasın ile yerine getiriyor.

    “Pek özel haldeşlerim selam!
    Yediden yetmişe, hepinizi coşkuyla kucaklıyorum. Fadiş adlı romandan tanışıyoruz; o romanın kahramanını dört kuşaktır çocukluk arkadaşınız, dostunuz, kardeşiniz gibi sevdiniz, onunla özdeşleştiniz. Ben o romanı, çocukluk anılarımdan esinlenerek yazmıştım. İnsan yaşamında öyle romanlar vardır ki, özellikle başkahramanı, okurun belleğine taht kurup yaşam boyu orada varlığını sürdürür. Fadiş de işte bu tür eserlerden biri.” (Kitaptan alıntıdır.)

    0
    0
    1359
  • 07-05-2025

    İstanbul Modern’in “Müzeler Konuşuyor” programı, bu yıl Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu iş birliğiyle düzenleniyor. 14 Mayıs’ta Rotterdam’daki Boijmans Van Beuningen Müzesi’nin uzun yıllar direktörlüğünü yapan Sjarel Ex, 27 Mayıs’ta ise Amsterdam’daki Stedelijk Müzesi Direktörü Rein Wolfs sanatseverlerle buluşacak.

    Rotterdam’daki Boijmans Van Beuningen Müzesi’nin eski direktörü Sjarel Ex, 14 Mayıs Çarşamba günü “Müzeler ve Depolar için Yeni Bir Tipoloji” başlıklı konuşmasında, müzelerin koleksiyonlarını toplumla daha etkin şekilde buluşturma sorumluluğuna odaklanacak. Programın ikinci konuğu ise, 27 Mayıs Salı günü Amsterdam’daki Stedelijk Müzesi’nin direktörü Rein Wolfs olacak. 

    İstanbul Modern’de 2012 yılında “La La La İnsan Adımları” sergisinin de küratörlüğünü üstlenen Sjarel Ex, bu kez bilgi ve deneyimlerini Türkiye’deki müze profesyonelleri ve izleyicileriyle paylaşacak. Ex, Boijmans Van Beuningen Müzesi’nin koleksiyonunu, 2021’de inşa edilen ve ziyarete açık ilk sanat deposu olan Depot Museum Boijmans Van Beuningen’de (Depot) aracılığıyla kamuyla buluşturan isim olarak tanınıyor.

    Söyleşi öncesinde, projeyi başlatan Sjarel Ex ve yapının mimarlığını üstlenen MVRDV’nin kurucularından Winy Maas’ın anlatımıyla şekillenen DEPOT – Reflecting Boijmans adlı belgeselin de gösterimi yapılacak. Sonia Herman Dolz’un yönetmenliğini üstlendiği belgesel film, Depot’nun kuruluş sürecini anlatıyor.

    Sjarel Ex - Boijmans Van Beuningen Müzesi
    Tarih: 14 Mayıs 2025, Çarşamba
    17.30 - Belgesel Gösterimi: DEPOT - Reflecting Boijmans, 86’
    ​19.00 - Söyleşi: “Müzeler ve Depolar için Yeni Bir Tipoloji”

    0
    0
    763
  • 07-05-2025

    Gülsün Karamustafa’nın kent belleğine odaklanan “Bir Nevi İşgal Hali” başlıklı sergisi 1 Temmuz’a kadar BüroSarıgedik ve Merdiven Art Space’te sanatseverlerle buluşuyor.

    Gülsün Karamustafa’nın “Bir Nevi İşgal Hali” sergisi kentlerin kuşaklar boyunca inşa edilen kimlik ve karakterlerinin, değişen politikalar karşısındaki kırılganlığını gözler önüne seriyor. BüroSarıgedik’i aşarak Merdiven Art Space’e de yayılan sergi, kentsel güç dinamiklerini derinlemesine sorgulayan çok yönlü bir yaklaşım sunuyor. Sanatçının yakın dönem kolaj, asamblaj, buluntu nesne, yerleştirme ve video çalışmalarını bir araya getiren sergi, şehirde var olma hâlinin kişisel ve ortak düzlemde nasıl sürekli evrildiğini araştırıyor.

    ​Serginin ana metaforu olan “anahtar”, kent anlatısındaki devamlılıkları, kırılmaları ve değişimleri simgeliyor. Karamustafa, İstanbul’un tarihinden ilham alarak, şehrin dinamiklerini ve ruhunu, zaman içinde gerçekleşen dönüşümler, el değiştirmeler ve göçlerle şekillenen kolektif hafızayı mercek altına alıyor. Sergi, İstanbul’un yakın geçmişinde bir arada yaşayan toplulukların hikâyelerini de gün yüzüne çıkarıyor. Anahtar, yalnızca bir geçiş nesnesi olarak değil; aidiyet, bağlılık ve sahiplik arasındaki ince çizgiyi simgeleyen güçlü bir sembol olarak izleyici karşısına çıkıyor. Sanatçının çalışmaları, toplumsal hafıza ile kentsel mekânın birbirini şekillendirdiği karmaşık ilişkiyi görünür kılarak izleyiciyi kendi kentsel deneyimleri üzerine düşünmeye davet ediyor.

    Künye: Cefakar Şehir Stoic City 2021 Demir, ahşap ve plastik 225 x 210 x 315 cm

    0
    0
    1637
  • 07-05-2025

    Steven Roger Fischer’ın insanlığın en çarpıcı ve kalıcı başarılarından biri olan okuma mucizesinin serüvenini gözler önüne seren Okumanın Tarihi, A. Handan Konar’ın çevirisiyle Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıktı.

    Okumanın Tarihi’nde Mezopotamya’nın çiviyazılarının karmaşıklığından Antik Mısır’da sesli okumaya, Roma İmparatorluğu'nda yayılan kodeks kültüründen Rönesans’ın basılı kitap devrimine ve nihayet internet çağının ekranlarına dek, okumanın farklı biçim ve anlamları inceleniyor.

    ​Fischer, bu çalışmasında okumanın bireysel yaşamlarımızın yanı sıra toplumsal yaşamımızı nasıl etkilediğini tarihsel, kültürel ve teknolojik bağlamlarıyla ele alıyor. Okumanın toplumları dönüştüren gücünü, insan bilincinin gelişimini şekillendiren etkisini ve gelecekte bizi bekleyen olası dönüşümleri ortaya koyuyor.

    0
    0
    1032
  • 07-05-2025

    Müzikal ilhamını Hint mirasından alan Avustralyalı grup Glass Beams, Epifoni ve All Things Live Middle East organizasyonuyla 28 Mayıs’ta Jolly Joker Ankara’da 29 Mayıs’ta ise KüçükÇiftlik Park’ta konser verecek.

    Glass Beams’in Türkiye konserlerinde açılışı Telli Davul yaparken, ardından sahneye elektronik ve etnik müziği başarıyla harmanlayan Islandman çıkacak. Her iki grup da izleyicileri, saykodelik ve ritüelvari bir atmosferin içine çekecek.

    Glass Beams, canlı enstrümantasyon ve DIY elektronika unsurlarını harmanlayarak kültürlerin ve seslerin zamansız bir füzyonunu sahneye taşıyor. Maskeli sahne kimlikleriyle gizemlerini koruyan grup, “Taurus”, “Kong” ve “Rattlesnake” gibi parçalarıyla dünya çapında büyük ilgi gördü. İlk EP’leri Mirage ve yeni projeleri Mahal ile milyonlara ulaşan Glass Beams, kısa sürede Primavera Sound ve Best Kept Secret gibi prestijli festivallerde sahne alarak modern saykodelik müziğin yükselen yıldızları arasında yer aldı.

    ​Glass Beams konserlerinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    1321
  • 07-05-2025

    Murat Palta’nın “Serious but Vivid” başlıklı kişisel sergisi 22 Mayıs-21 Haziran tarihleri arasında x-ist’te sanatseverlerle buluşacak.

    Geleneksel sanat pratikleri ile günümüz görsel kültürü arasında bir karşılaşma alanı yaratan “Serious but Vivid” sergisi özellikle “ciddiyet” kavramının tarihsel ve estetik boyutunu tartışmaya açarken, renk ve görselliğin bu kavramla kurduğu çelişkili ama tamamlayıcı ilişkiyi odağına alıyor. Sergi, görsel estetiğin tarihsel bağlamla nasıl iç içe geçtiğini, biçim ve içerik arasındaki ilişkinin zaman içinde nasıl evrildiğini keşfetmeye açılan bir davet niteliği taşıyor.

    “Savaş, siyaset, felaketler ya da salgın hastalıklar gibi insanlık tarihine yön veren olaylar, hafızamızda çoğunlukla ağır, karanlık ve ciddi imgelerle yer eder. Ancak bu olayların sanat tarihindeki temsillerine bakıldığında, özellikle geleneksel sanatta bu ağırlığın altını oyan göz alıcı bir estetikle karşılaşılır.

    Saray estetiğini taşıyan minyatürlerde, zengin renk paletleri, altın varaklar ve ayrıntılı kompozisyonlar içinde dramatik olaylara tanıklık ederiz. Ceylanlar, kuşlar ve çeşitli bitkilerle çevrelenmiş sahneler; yalnızca bir süsleme değil, aynı zamanda tarihsel olarak politik, sosyolojik ve bireysel anlamlar içeren anlatılar sunar. Bu sahneler, içerdiği acı ve travmatik gerçekliği estetik bir dile dönüştürerek izleyiciye görsel bir şölen sunar. Böylece izleyici hem güzelliğe hem de tarihin kırılgan gerçekliğine aynı anda maruz kalır.

    Bugünün görsel dünyası da benzer bir çelişkiyi farklı araçlarla üretmeye devam ediyor. Dünyayı etkileyen kriz anları –savaşlar, afetler, politik çatışmalar– artık sosyal medya ve eğlence temelli dijital platformlar aracılığıyla, parlak renklerle bezeli, ironik ve çoğu zaman mizahi görseller eşliğinde dolaşıma giriyor. Ciddi meselelerin bu mecralarda estetikleştirilmesi, hatta “tüketilebilir” hâle gelmesi, toplumsal hafızanın biçimlenmesinde yeni bir dönemin işareti. Bu görselliğin geçmişin gösterişli ama dramatik diliyle kurduğu paralellik, serginin temel sorularından birini oluşturuyor: Estetik, hakikatin üzerini mi örtüyor, yoksa ona yeni bir ifade alanı mı açıyor?

    Serious but Vivid, bu ikilikten beslenerek geçmişin anlatıları ile bugünün görsel dili arasında bir köprü kuruyor. Tarihsel estetik formlar ile çağdaş görsellik arasındaki bu gerilimli ilişki, serginin merkezini oluşturuyor. Ziyaretçiyi, göz alıcılıkla ağırlığın, zarafetle şiddetin, neşeyle trajedinin iç içe geçtiği bir anlatı yolculuğuna davet ediyor. Geleneksel sanatın incelikli dünyasından dijital çağın hızlı ve çoğu zaman yüzeysel imgelerine uzanan bu anlatım hattı, izleyiciyi sadece görsel bir deneyime değil, aynı zamanda kavramsal bir sorgulamaya da yöneltiyor.”

    Künye:
    1. You Look Like a Good Joe, diasec, led aydınlatma, 80 x 70 cm, 2025
    2. The Thing, Fine Art Print, 90 x 90 cm, 2025
    3. Blade Runner, Fine Art Print, 100 x 72 cm, 2025
    ​4. The Fall, Fine Art Print, 100 x 70 cm, 2025

    0
    0
    3402
  • 07-05-2025

    Edebiyatımızın nev-i şahsına münhasır simalarından Fikret Adil’in farklı konu ve anlatım teknikleri kullandığı hikâyelerinden Seval Şahin ve Esin Hamamcı tarafından derlenen kitabı Garip Bir Tesadüf - Vakit'teki Hikâyeler, Sel Yayıncılık’tan çıktı.

    Fikret Adil, erken dönem Cumhuriyet'in renkli kültürel atmosferinin hem tanığı hem de eşsiz bir anlatıcısıdır. Dönemin çoksesliliği ve üretkenliği bütün tonlarıyla satırlarından sızarak, toplumsal belleğimizde nadide bir uğrak oluşturur.

    Garip Bir Tesadüf, dönemin ruhunu bütün unsurlarıyla yansıtırken, Fikret Adil satır aralarından maharetle göz kırparak tiyatrocuları, ressamları, sinemacıları, devrinin edebiyatçılarını nüktedan dokunuşlarla kurgusunun bir parçası hâline getiriyor.

    0
    0
    787
  • 06-05-2025

    Didier Eribon’un otobiyografik düşüncelerini sosyolojik analizlerle birleştirdiği, uluslararası yankı bulan eseri Reims’e Dönüş, Tellekt’ten çıktı.

    2021’de sinemaya da uyarlanan Reims’e Dönüş’te Eribon bireysel yolculuğunda toplumsal tahakküm ve direniş biçimlerinin çokluğunu inceliyor. France Culture tarafından “sosyolojik bestseller” olarak tanımlanan bu otobiyografik deneme toplumsal yeniden üretim, eğitim sistemi, siyaset, işçi sınıfının dünyası, sınıf, aynı zamanda kimlik inşası ve eşcinsellik üzerine eleştirel bir düşünce ortaya koyuyor. Eribon; 6 yılda Fransa’da 65.000’den, Almanya'da ise sadece bir buçuk yılda 80.000’den fazla satarak sosyolojik bir deneme için büyük bir başarı elde etti.

    Édouard Louis’nin “Bu kitap beni çok etkiledi. Hayatımın hikâyesini okuduğumu hissettim” dediği bu kitapta Eribon kişisel bir hikâyeyi anlatmakla yetinmez; onu daha etkili bir şekilde analiz eder ve çok daha geniş bir toplumsal bağlama yerleştirerek anlatısını sınıf meselesi, okul sistemi, kimliklerin inşası, cinsellik, toplumsal hiyerarşi, siyaset ve demokrasi meseleleriyle iç içe geçirir.

    ​Eribon, babasının ölümünden sonra doğduğu kent olan Reims’e döner ve geçmişini araştırmaya karar vererek, bir “sınıf kaçkını” olarak kişisel bir yolculuk aracılığıyla hem bir aile hem de işçi sınıfı düzeyinde kolektif dinamiklerin ve gerçekliklerin izini sürmeye başlar.

    0
    0
    1844
DAHA FAZLA
Geldanlage