VİDEO
25 NİSAN, PERŞEMBE, 2013

Anadolu Orkideleri

Dikkat! İyisi mi onlara uzun süre bakmayın, zira orkideler bağımlılık yaratır ve yaşam boyu sürecek bir tutkuyu ateşler. Hele üreme yöntemleri? Hayrete düşeceksiniz.

GEO dergisi, geçtiğimiz yıllardaki bir sayısında bitki dünyasının işveli güzelini bu sözlerle anlatıyor ve arzulanan, egzotik, havalı, zarif, alımlı, uyumlu, ışıl ışıl gibi sıfatlarla tanımladığı orkidelerin dünya çapında yaklaşık dört milyon aşığı olduğunu ileri sürüyordu.

Ülkemizde durum nedir bilmiyorum ama sanırım son zamanlardaki bitkibilim yayınlarındaki artışa bakarak en azından çiçekli bitkilere karşı bir ilginin arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz.  Orkideler de payına düşeni fazlasıyla alıyor. Birkaç ay önce basılan devasa boyutlardaki “Türkiye’nin Orkideleri” isimli kitap bunun en önemli göstergesi.

Yirmi yılı aşkın süredir Anadolu kırsalında çekimler yapıyoruz.  Röportaj çalışmaları için gittiğimiz çoğu yerde arta kalan zamanları çevrede orkide aramakla geçirdik. Ülkenin bir yandan inanılmaz bir zenginliğe sahip olduğunu görürken, öte yandan bu toprakları hoyratça ve acımasızca yok ettiğimize tanık olduk.

Orkideleri genellikle insanların fazla uğramadığı yerlerde gördük. Yerleşim birimlerine uzak araziler, çıkılması zor yamaçlar, hayvan sürülerinin otlamadığı yerler ve özellikle de mezarlar. Kök sökücüler genellikle bu alanlara ilişmemişlerdi.

Öncelikli ilkemiz bitkileri doğal bulundukları ortamda çekmekti.  Bu kimi zaman bizi oldukça zorluyordu. Çünkü çiçeğin dibine girmek, eğimli arazide dengede durmak, yere boylu boyunca yatarak çekim yapmak (bir de zeminin ıslak ya da çamur olduğunu düşünün) işin doğasıydı.  Mezarlıklarda yerde sürünerek yaptığımız çekimlerde,  ziyaretçilerin tuhaf bakışlarıyla göz göze geliyorduk. Göz göze geldiğimiz yalnızca insanlar olmuyordu kuşkusuz. Her türden börtü böcek, kaplumbağa, kertenkele… Hatta bir keresinde fotoğraf makinesinin bakacında göz göze geldiğimiz bir yılanla birbirimizden kaçışımızı anımsar ve hala gülerim.

Çekimler sırasında az da olsa bizim gibi meraklı fotoğrafçılarla da karşılaşmıyor değildik. Bunlar çoğunlukla yabancılardı. Hatta bazı orkidelerin yerini onlardan öğrendik. Bize koordinatlarını bile veriyorlardı. Çoğu şeyde olduğu gibi yabancılar bizi bizden daha iyi biliyorlardı.

Kitabımız biraz imece yöntemi ile oluştu. Hemen sıralayalım: Galip Akaydın Hacettepe Üniversitesi’nde; işi zaten botanik. Bitkilerle ilgili

yayınlanmış çok sayıda kitabı var. Hasan Torlak, Turizm Bakanlığı müfettişlerinden; endemizm ve etno-botanik ilişkiler araştırma konusu ve özel ilgi alanı. Kamil Koç Yolculuk ve Bilim Gelecek dergilerinde yıllardır makaleleri yayınlanıyor.  Nejdet Bozkurt, TRT çalışanlarından. Onun ilgi alanı doğrudan  orkide. Ülkemizde gitmediği yer ve görmediği orkide kalmadı. Bu alanda bir sitesi de var: www.orkidelerimiz.com.  Aysin  Tektaş, orkide yayılış haritası ve yazısıyla destek verdi. Sevda Korkmazgil ve Eylem Kuşçu çorbada diğer tuzu olanlar. Sevda araştırma ve derlemeleriyle, Eylem ise zarif tasarımıyla çalışmayı şekillendirdi.

Orkide gezilerimizi genel olarak üç Fethiyeli arkadaş gerçekleştirdik: Ben, Rıfat Özdemir ve Bülent Elmas. Rıfat (abimiz) eczacı ve fizik öğretmeni. Aramızda kalsın bazen çektiği fotoğrafları çok kıskanıyorum.  Bülent ise aslında İngilizce öğretmeni ama neredeyse ülkemizin orkide haritasını çıkaracak kadar birikime sahip. Bunca zamandan sonra orkide bağımlısı olmamayı başarabildiler mi bilmiyorum, ama bu ilginç yaratıkların mevsimi gelir gelmez onları bulabileceğiniz tek yer yine orkidelerin yanı başı.

Neyse ki benim bağımlılığım yalnızca fotoğraf. Yoksa ben de şimdi onlarla birlikte bilmem kaçıncı kez Akseki Öğretmenevi’nde sabahın bir köründe kalkıp İbradı ormanlarında püsküllü orkide arıyor olacaktım.
Erkek böcekleri kendine çeken bir çiçek olduğu için zamanla “dişiliğin sembolü” haline gelen orkidenin adı “orchis” sözcüğünden geliyor. Cinsellik açısından ilginç bir çiçek olan orkide, hem eril, hem de dişi organellere sahip. Koşulların elverişsiz olduğu durumlarda döllenme olmaksızın kendi başına da üreyebiliyor. Kuşkusuz bütün bu özellikleri onu ilgi çekici bir bitkiye dönüştürüyor.

Darwin “Türlerin Kökeni” adlı yapıtında böcekler aracılığıyla döllenme tezinde orkidelerden büyük ölçüde yararlanmış, onların üreme yöntem ve sistemlerini inceleyerek belli sonuçlara gitmişti. Bugün yeryüzünde 25 bin türü ve 10 bine yakın hibrit türü (iki farklı tür veya cinsin döllenmesiyle meydana gelen yeni fert) bulunan orkidenin geçmişi oldukça eski tarihlere dayanıyor. MS 206 – 220 yıllarında Çin’de egemen olan Han Hanedanı dönemine ait şiirlerde orkidenin adı geçiyor. Bu şiirlerde orkidenin, saraylarda krallar ve Hanlar için yetiştirildiği anlatılıyor.

Avrupa, orkideyle 18. yüzyılın başlarında tanışıyor. Kök yumruları, egzotik çiçeklerin saraylarda moda olduğu dönemde, kaşifler ve maceraperestler tarafından getirilmiş, aristokratların ve kralların saraylarında seralar içinde yetiştirilmiş. 19. yüzyılın başlarına doğru ise, üretimi daha geniş alanlara yayılmış.


Aynı kaşifler, orkidenin kurutulmuş kök yumrusundan toz halinde elde edilen ve sıcak bir içecek olarak tüketilen salebi Avrupa’ya getirmişler. Salebin Uzak Doğu’da ve Arap ülkelerinde iyileştirici etkileri nedeniyle bazı hastalıklarda kullanıldığını görmüşler. Özellikle bazı Arap ülkelerinde bir tür afrodizyak olarak kullanılması da ona olan ilgiyi artırmış. Uzak doğu ile Avrupa arasında gelişen baharat ticaretinin en pahalı maddesi haline gelen salep, Avrupa saraylarında yüzyıllar boyu kralların ve soyluların içeceği olmuş.

Egzotik bir havaya sahip bu çiçek yüzyıllar boyu zarafetin ve asaletin simgesi olarak kabul edilmiştir. Denilebilir ki başka hiçbir çiçeğe bu denli paye verilmemiştir. Birçok ülkede amatör ve profesyonel orkide koleksiyonerleri mevcuttur. Orkide dernekleri kurulmuştur. Tutkunları, meraklıları dünyanın dört bir yanında orkide için yolculuk ederler. Yeni türleri keşfetmek, sergilemek ve lisansını almak için birbirleriyle yarışır olmuşlardır. Özellikle İngiliz orkide yetiştiricileri bu konunun uzmanı kabul edilirler.

Mitolojiye göre bir satır ile su perisinin oğlu olan Orchis, Dionysos şöleni sırasında öldürülür ve yeniden dünyaya geldiğinde de, bir orkidedir artık!

Orchis eski Yunan dilinde bir sözcük olup, “testis, erbezi” anlamına gelir. Toprak altında bulunan iki yumrusundan dolayı bu benzetme yapılmıştır. Belki de bu nedenden ötürü antik Yunanlılarda orkidenin afrodizyak etkisi olduğu düşünülürdü.

Orkide birçok kültürde apayrı bir yer edinmiştir kendisine. 16. yüzyılda Çinli saray ressamlarınca yapılan resimlerde erik ağacı, orkide ve bambu figürleri kullanılmıştır. Bu resimlerde çiçekli erik dalı sürekliliği ve uyumu, bambu bükülebilirliği ve kırılmazlığı, orkide ise saflığı simgeliyordu. Çin kültüründe orkidenin kokusu bilgelik ve onurun simgesi olarak kabul ediliyor.

Orkide, ender bulunması ve çok pahalı olması nedeniyle her zaman zor ulaşılır bir çiçek olmuştur. Orkide alabilen erkek varlıklı, orkide verilen kadın ise özel kabul edilmiştir. Konfüçyüs “üst düzey insanlarla ilişki kurmak, orkidelerle dolu bir salona girmek gibidir” diyerek, orkideyi bitkilerin aristokratı ilan etmiştir.

Kadınların romantik hayallerini süsleyen orkide dünya çapındaki 2,5 milyar dolarlık ticaret hacmiyle, çiçek tüccarlarının en gözde çiçeklerinden birisidir. Amerikalı bir araştırmacının Dominik Cumhuriyeti’nde bulduğu bir fosil, orkidenin dinozorlar döneminde de var olduğuna işaret ediyor. 20 milyon yıllık bir arı fosilinin kanatlarında bulunan orkide poleni üzerinde yapılan incelemeler, 25 bin türüyle “en çok çeşidi olan bitki” unvanını elinde bulunduran orkidenin geçmişinin, 85 milyar yıl öncesine dayandığını gösteriyor. Bu bulgu ışığında, aşırı kırılgan görüntüsüne rağmen çok dayanıklı bir bitki olan, Antarktika dışında her yerde yetişen orkidenin tarihinin yeniden yazılması gündeme geliyor.Deme

Fotoğraf Notları:
 Çekimleri orkidelerin yaşadığı doğal ortamlarda yaptık.  Arka plandan soyutlayıp çiçeği daha belirgin göstermek için de bitkileri koparmadan arkalarına siyah kumaştan fon oluşturduk. Mavi fonlar çiçeklerin gökyüzüne doğru yapılan çekim açıları ile oluştu. Neredeyse tamamını koparmadan (Biraz da Bülent’ten azar işitmekten çekindiğimiz için) bulunduğu yerlerde fotoğrafladık. Çekim için gölge alanları tercih ettik. Bu durumda  kontrastlığı azaltıyor ve yansıtıcı ya da el fenerlerinden

oluşan ışık kaynaklarıyla isteğimiz noktada aydınlatma yaratabiliyorduk. Çekimler genel olarak diyafram öncelikli seçenekte, standart resim modunda ve otomatik beyaz ayarında  gerçekleşti.

Gerçekliği  bozmamak için temizlik dışında photoshop uygulamalarında bulunmadık. Kullandığımız makro objektifin odak uzaklığı 90 mm diyafram açıklığı ise 2,8.  Çekimlerde sıklıkla diyafram taraması yöntemini kullandık ve seçimleri bilgisayar ekranında yaptık. Fotoğraflar 3 ve 6 milyon piksel boyutlarında, JPEG formatında çekildiler. Muğla, Antalya, Kastamonu ve Artvin çekimlerde en çok yoğunlaştığımız illerin başında geldi.

Faruk Akbaş Hakkında

Ülkemizin tanınmış gezi ve belgesel fotoğrafçılarından Faruk Akbaş, dünyanın pek çok ülkesinde 25 yılı aşkın süredir çekimler yapıyor. Fotoğraf Dergisi’nde sürekli gezi ve fotoğraf yazıları yazmakta olan Akbaş, Kamil Koç Yolculuk dergisinde (www.yolculuk.com.tr) görsel yönetmenlik yapıyor, fotoğrafları National Geographic, Skylife gibi dergilerde yayınlanıyor; Gazella Turizm’in (www.gazellafotosafari.com) dünyanın farklı ülkelerine düzenlediği fotoğraf gezilerinde rehberlik yapıyor.

Fujifilm/Türkiye sponsorluğunda fotoğraf projeleri gerçekleştiren Akbaş, içinde Afganistan, Çin, Sibirya, Moğolistan, Hindistan ve Nepal’in de olduğu Asya ve Afrika ülkelerine Türkiye’den karayoluyla (Sarı Otobüs) fotoğraf yolculukları düzenledi. Bu yolculuklar sırasında çektiği belgeseller, TRT ve İz TV’de yayımlandı. Doğa, kültürel yaşam ve tarihsel değerleri içeren fotoğrafları Başbakanlık, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eczacıbaşı gibi kurum ve kuruluşların Türkiye prestij kitaplarında kullanıldı. İstanbul’da fotoğraf etkinliklerinin yapıldığı Fotoğrafevi’ni, Kayaköy’de sanat kampını kurdu. Çeşitli fotoğraf ve belgesel film yarışmalarında jüri üyesi olarak görev aldı, yerli ve yabancı firmalar için moda, otomotiv, turizm fotoğrafları ve tanıtım filmleri çekti. İngiltere, Gürcistan, Tunus ve Macaristan’da sergi açtı; söyleşiler yaptı. Çin Fotoğraf Federasyonu’ndan davet alarak ülkedeki fotoğraf festivallerine katıldı. Bir süre, Hacettepe ve Akdeniz üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Çok sayıda fotoğraf ve gezi kitabı yayınlandı. İçinde Abdi İpekçi “Dostluk-Barış”, İnsan Hakları Derneği, İngiliz Kültür Derneği, TMMOB, Kültür Bakanlığı, National Geographic Türkiye birinciliği olmak üzere çok sayıda ödül ve İngiltere Kraliçesinden teşekkür mektubu aldı.

Yayımlanan Kitapları
- Türkiye Fotoğraf Rehberi
- İnsan Anadolu
- Fotoğraf Teknik Okumaları
- Türkmenistan
- Türkiye’nin En Güzel Yolları
- Türk Fotoğrafçılar Kütüphanesi, “Fotoğraf Albümü”
- Fethiye Faces and Places
- Asya Yollarında
- Yolculuk
- Fotoğrafta Pratik Kompozisyon
- Dijital Dünyada Fotoğraf
- Maçahel “Artvin Gürcü Köyleri”
- Anadolu Orkideleri
- Anlar ve İzler


0
8899
0
Fotoğraf: Faruk Akbaş
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage